๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Sufilerin Hadis Anlayışı => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 12 Ekim 2011, 23:40:09



Konu Başlığı: Ebrârın Sevapları Hadisi
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 12 Ekim 2011, 23:40:09
6. Ebrârın Sevapları Hadisi


Birr" kelimesi Kur'an-ı Kerİm'de her türlü iyilik, İhsan, doğruluk ve günahsızlık gibi mânalarda kullanılmıştır. Buna göre "birr" iman, ibadet ve ahlâka ait bütün iyilikleri ifade eden son derece geniş bir kavramdır. Bârr ve çoğulu ebrâr ise vazifesini yapan ihsan sahibi salih ve sadık kişi demektir.[1590] Bursevî'ye göre "ebrâr", nefisleri kirlerinden korunmuş said kullar, imanla­rında sâdık olan farzları yerine getirip günahlardan kaçınan kimselerdir. [1591] Kurb ise, yaklaşmak ve yakın olmak anlamına gelir. Mukarreb de Al­lah'ın koruyup kendisine yaklaştırdığı kul demektir.[1592] Arzu ve iradelerinden soyutlanmış, ALLAH'ın haklarını yerine getiren ve onun rızasını isteyen kişiler olarak da tarif edilmiştir. [1593]

Bursevî'nin "Ebrâr ile mukarrabîn beraber değillerdir [1594] diyerek aralarındaki farka işaret ettiği bu söz, kulların manevi makamlarında bir ol­madıklarını, ebrârın sevap zannedip işledikleri amellerin onların üstünde bulunan mukarreb kullara göre, seyyiâttan hatta sakınılması gereken gü­nahlardan ibaret olduğunu göstermektedir. Bu durumu ifade eden yukarıda­ki ibare, Bursevî'ye göre hadistir. Bursevî, bunun hadis olarak tespitinde şimdiye kadar alışık olmadığımız bir usulden bahsetmekte, bu tezini şu sözle­riyle İfade etmektedir:

"Bu kelâm-ı latif, Ibn Asâkir'in [1595] rivayet ettiği üzere hadis değildir. Belki Şeyh Ebû Saîd Harrâz (k.s.)'un makâlâtmdandir. [1596] Ebû Saîd, Şeyh-i Ekber (k.s.) lisanı üzere uzamâ-i tarikattan, hatta ehass-ı hauâs ehl-i hakikat-tandır. [1597] Bu makûleler fi'l-hakika elsine-i Fahr-ı "Âlem (s.a.)'den bir lisân-ı mahsûs ve hasenatından bir hasene-i hâssa olmakla makaleleri Fahr-ı Âlem (s.a.)'e nispet olunur. Nitekim Hz. Ali (r.a.)'in kelâmına ve emsaline hadis ıtlak ederler. [1598]

Ebû Saîd Harrâz (ö.277/890) tarafından söylenen bu sözün hadis olup olmadığı konusunda elde edebildiğimiz bilgiler şunlardır:


[1590] Râzî, Muhtar, s. 47; Toksan, Ali, "Birr", DİA., VI, 204-205.

[1591] Ruh, X, 361, 370. Ebrârla İlgili ayetler için bk. Âl-i İmrân (3), 193, 198; İnsan (76), 5; İnfitar (82), 3; Mutaffifin (83), 18, 22.

[1592] RÛh,X,370.

[1593] Aclûnî, I, 428; Mukarreb kelimesinin geçtiği bazı ayetler için bk. Nisa (4), 172; Vakıa (56), ll;Muraffifîn(83h21.

[1594] Ahidname, s. 53.

[1595]İbn Asâkir, Ebu'l-Kâsım Ali b. el-Hasen keskin zekası geniş hadis bilgisi, zühd ve takvası ile tanınmış büyük bir muhaddistir. Eserleri arasında en meşhuru, Târihu Dımeşk'tİr. Zetıebî, "Bu eseri inceleyen IbnAsâkir'in ilimdeki mertebesini görür" demektedir. 571/1176'da ve­fat eden İbn Asâkir'in Tarih'i, Abdülkadir Bedran tarafından tertib ve tehzib edilerek 1332 yılında Suriye'de neşredilmiştir. İbnu'İ-lmâd, IV, 229-230; Kehhâle, Mu'cemu musannifi'l-kütübi't-arabiyye, s. 341.

[1596] Kaynaklarda fena ve beka nazariyesinin kurucusu oiarak bilinen Ebû Saîd el-Harraz'ın adı Ahmed b. İsa'dır. Bağdat'ta doğmuş meşhur sufilerden Serî es-Sakatî, Bişr el-Hafi'ye öğ­rencilik yapmış, Zünnûn ve Cüneyd el-Bağdadî ile de sohbet etmiştir. Cüneyd el-Bagdadî, "AI!ah, Harrâz'in sahip olduğu halin hakikatini bizden istemiş olsaydı mahvolurduk" diye­rek onun manevi makamına olan hayranlığını belirtmiş, Sülemî de Harraz'ı, "Sûfilerin ön­deri en fazla saygı göreni" diye tanıtmıştır. Harrâz, seri hükümlere titizlikle bağlı kalmanın gereğine inanmış "Zahire aykırı düşen ilm-i bâtın bâtıldır" demiştir.  Bununla birlikte "Ebrârın sevabı, mukarreb olanların günahıdır" sözü, hadis bilginleri tarafından tenkit ko­nusu yapılmıştır. Harraz'ın hadis dinlediği ve rivayet ettiği, fakat sika bir hadisçi sayılmadığı belirtilmiştir. Kuşeyrî'ye göre 277/890'da vefat eden Harraz'ın Kitabü's-sıdk, Kitabü'l-ferağ adlı eserleri ile diğer risaleleri Resâi! fı't-tasavvuf adıyla yayınlanmıştır. (Bağdat 1967). bk. Hatîb, IV, 276; Kuşeyri, s. 37; Hucvirî, s. 246; Zehebî, Siyer, XIII, 419-422; Cami, s. 125; İbnü'1-Imâd, II, 192; Bedran, Tehzibü Tarih-i Dtmeşk, I, 417-433; Demirci, Mehmet, "Ebû Said el-Harraz", DİA., X, 222-223.

[1597] Harraz'ın manevi derecesinin üstün olmasından dolayı olacak ki İbn Arabî, tevhid konu­sunda Harrâz'la bazı konuşmalar yaptığını belirtmektedir. İbn Arabî, Kitabü't-teeelliyat, s. 34.

[1598] Ferah, II, 141; Kitabü'n-Netice de bu söz Ebû Saîd el-Harrâz'a nispet edilmiş, "Yani mukarrabinin terk ettiği kâr, ebrâra göre hasene ve terakki ue mukarrabîne göre tenezzül olur" denilmiştir. a.g.e., II, 155.