๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Sufilerin Hadis Anlayışı => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 15 Ekim 2011, 21:27:39



Konu Başlığı: Büyük Veli Ve Âlimlerin Eserlerinde Bulunan Hadisler
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 15 Ekim 2011, 21:27:39
A. Büyük Veli Ve Âlimlerin Eserlerinde Bulunan Hadisler

Bursevî, hadislerin kabulünde özellikle muhaddislerin ihtilaf ettikleri, sıhhati üzerinde tartışmalara giriştikleri hadisler konusunda bu ölçüye da­yanmaktadır. Meselâ o, "Ümmetimin âlimleri İsrail Oğulları'nın pey­gamberleri gibidir [1047] hadisi üzerinde dururken bu hadisin aslının olmadı­ğını   iddia  eden   muhaddislere   karşı,   bu   hadisin   Gazâlî   (Ö.505/1111), Necmüddin Kübrâ (Ö.618/1221), Şehyzâde (Ö.951/1544), Hüdayi Efendi (ö.1038/1623)) gibi çeşitli ilimlerde otorite sayılan büyük âlimlerin, kâmil velilerin eserlerinde sahih hadis olarak zikredildiğini belirttikten sonra şöyle demektedir:

"Evet bu kadar erbâb-ı meânî ve fehâvî, usûl ve furüi hâvî olan ulemâ-i ümmet ve küberâ-i millet hâşâ ki tarîk-i kizbe sülük ideler. Bu hususta kendi hevâları yoluna gideler. Elhâsıl, ekâbir-i fuhûla hüsn-i zannı olanlar onları tasdik eyler. [1048]

Yine aynı hadisle İlgili olarak Temâmü'1-feyz adlı eserinde âdil âlimlerin Şehadeti, Gazâlî ve emsali büyüklerin kitaplarında geçmiş olmasından dolayı bu hadisin sıhhatinde şüphe etmediğini söylemekte, [1049] "Nefsini bilen Rabbini bilir [1050] hadisi hakkında bunun, "Bazı uiemâ-i kibar tarafından hadis olmak üzere tasrih edildiğini [1051] belirtmektedir.

"Gök, yer beni içine almadı [1052] hadisini şerhederken bunun sahih hadis olması gerektiğini, eskiden beri bu hadisin "Ulemâ-i billah olanların eserlerinde hiç bir cerh ue münakaşa olmaksızın yer almakta [1053] olduğunu, "Fakirlik iftihanmdır [1054] hadisini yorumlamadan önce bazı hadis hafızla­rının bu hadisin uydurma olduğuna zâhib olduklarını, "Lâkin kibâr-ı mütekaddimîn ve müteahhirinden nicelerin" bu sözü Resûlullah (s.a.)'e nis­pet ettiklerini,  [1055]İşlerde hayrete düşerseniz [1056] hadisine yapılan itirazları, zahir âlimlerin bu hadise karşı tavırlarını konu edinirken bu hadisi Farsça tefsir sahibi Kâşifî (ö.910/1505)'nİn eserinde zikrettiğini Rûm'un allâmesi dediği İbn Kemal (ö.940/1534)'in bu hadisi şerhettiğini söylemekle yetinmek­te, başka bir açıklama yapma gereği hissetmemektedir. [1057]

Bursevî, tefsirlerde sûre sonlarında sûrelerin faziletleriyle ilgili rivayet o-lunan hadislere yapılan itirazlara cevap verirken de şöyle demektedir:

Bu hadisleri Keşşaf sahibi zikretmiş, Kadı Beyzâvî, Ebu's-Suûd gibi büyük müfessirler de bu hususta ona tâbi olmuşlardır. [1058] Aynı sözlerin de­vamında bunu biraz daha açıklayarak; "Kişi isterse ekâbire hüsn-İ zanna bi­nâen bu kıymetli tefsirlerde zikrolunan hadislerle amel edebilir. Zira bu de­ğerli müfessirler derin araştırmalar yapmadan eserlerine bir harf bile koy­mamışlardır [1059] demektedir. Bundan dolayıdır ki Bursevî yukarıdaki tefsirlere itimat ederek fedâil-i süverle ilgili hadisleri Rûhu'l-beyân'a almış, hadislerin sahih olup olmadıkları meselesinde ciddi bir değerlendirme yapma gereği duymamıştır.

Burada Bursevî'nin kibâr-ı evliya ve uiemâ kapsamı İçinde gördüğü yu­karıda isimleri geçen zatlardan bazılarını tanıtarak Bursevî'nin hadis konu­sunda kimlere dayandığını tespit etmek istiyoruz. Bursevî'nin isimlerinden sözettiği önemli simalar arasında Ebû Tâlib el-Mekkî, Gazâlî, Zemahşeri, Mevlânâ, Necmüddin Kübrâ ve İbn Kemal yer almaktadır.[1060] Bu zevatın ha­dis ilimleriyle olan alâkası üzerinde duracak, zahirî ve bâtınî yönlerine biraz olsun temas etmeye çalışacağız Kronolojik sıraya göre zikredecek olursak bu âlimlerin başında Ebû Tâlib el-Mekkî gelmektedir:


[1047] Zeiteşî, s. 167; Sehâvî, s. 286; Heytemî, s. 289; Karî, s. 123; Münâvî, IV, 384; Aclûnî, II, 83; Şevkânî, s. 286; Elbânî, I, 679.

[1048] Ferah, 11,99.

[1049] Temam; vr. 29a. Tasavvufta ileri gelen mutasavvıfların eserlerindeki hadislere sahih gözüy­le bakıldığı gibi fıkıhta da müctehid imamların zikrettikleri hadislere de aynı gözle bakılmış­tır. Oysa bir hadisin sahih olduğu şu veya bu eserde geçmesiyle değil ancak muhaddislerin o hadisler hakkında verdikleri hükümlerle anlaşılır. Mübarekpûrî, Mukaddime, s. 306.

[1050] Zerkeşî, s. 129; Heyternî, s. 289; Sehâvî, s. 419; İbn Arrâk, II, 402; Hindî, s. 11; Adûnî, II, 343; Elbânî, I, 166.

[1051] Ferah, II, 223. Bursevî'nin "ulemâ-i kibar" tabirinden genellikle kastettiği İbn Arabî, İkinci olarak da Konevî'dir. Nitekim Bursevî'nin tarikat silsilesindeki şeyhlerden Aziz Mahmud Hüdayi (Ö.1038/1623) de "meşâyıh-i izânı-ı mükâşıfûn" tabirinden aynı zatları kaste­der. Yılmaz, s. 120.

[1052] Heytemî, s. 290; Sehâvî, s. 373-374; Kari, Esrar, s. 310, Adûnî, II, 255-256.

[1053] Ferah, II, 208.

[1054] Sehâvî, s. 300; Karî, s. 128; AclÛnî, II, 113.

[1055] Ferah, I, 133. Yine aynı hadisle ilgili olarak "Lâkin erbâb-ı hâl lisanında hadis, sahih olmak üzere dair olduğundan mâada tasniflerinde dahi resm-i hadis üzere Fahr-ı Âlem (s.a.)'e mensuptur" demektedir. Ferah, II, 85.

[1056] AclÛnî, 1,88.

[1057] Makâlât, s. 29.

[1058] RÛh, III, 547.

[1059] Rûh, III, 548. Bursevî, müfessirlerin bu hadisleri zikretmelerine bazı gerekçeler göstermek­tedir. Bunlar arasında neticede kişiyi hayra götüren hadislere engel olunmaması, fedâil, terğîb, terhîb konusundaki rivayetlere karşı çıkılmaması, fedâil-i a'tnâl hadislerinde fazla şiddet gösterilmemesi gibi sebepler bulunmaktadır. Şerhu Nuhbe, nr. 36, vr. 78b.

[1060] Bu zatların dışında Hakîm Tirmizî (Ö.320/932), İbn Arabî (Ö.638/1240), Konevî (0.673/ 1274), Molla Fenan" (Ö.834/1431), Mevlana Cami (Ö.898/1492), Şa'rânî (Ö.973/1565), Kaşânî (Ö.1091/1680) ve Atpazarlı Osman Fazlı (Ö.1102/1691) Bursevî'ye göre ilm-i zahir ve bâtında söz sahibi âlimlerdir. Kitabü'n-Netice, I, 280.