๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Sufilerin Hadis Anlayışı => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 14 Ekim 2011, 21:44:14



Konu Başlığı: Allah Cahif Vefi Edinmez Hadisi
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 14 Ekim 2011, 21:44:14
9. Allah Cahif Vefi Edinmez Hadisi


Kitabü'n-Netice adlı eserinde Bursevî, bu hadisle ilgili olarak şunları söylemektedir:

"Eserde gelir ki, "Me'ttehaza'ttahu min veliyyin cahil ve lev ittehazehu leattemeh: Allah, cahil veli edinmez. Şayet edinecek olsa ona ilim öğretir." Yani bu hadisin mânası sahihtir, velâkin bihasebi'n-nazm bazı huffaz onu sabit değildir demişlerdir. Velâkin maksûd olan sıhhat-i mânadır. Ve ta'lim-i ilâhînin bir sureti "Emseytü Kürdiyyen ve asbahtu Arabiyyen: Kürt ola­rak akşamladım, Arap olarak sabahladım" makalesinden müstefâddır.[1446]

Bursevî'nin işaret ettiği gibi hadis, muhaddislere göre merfû hadis de­ğildir. İbn Hacer Askaiânî (Ö.852/1448), öğrencisi Sehavî (Ö.902/1496), hadisin "sabit olmadığını [1447] söylemişler, Aliyyü'1-Karî (ö.1014/1605} ve Aclûnî (ö.1162/1749) de eserlerinde aynı bilgileri nakletmişlerdir.[1448] Bununla birlikte İbn Hacer Askaiânî, "Fakat mânası sahihtir. Eğer Allah Teâlâ bir cahili dost e-dinmek isterse ona öğretir, sonra onu veli edinir [1449] demiş, İbn Hacer el-Heytemî (Ö.974/1566) de, el-Fetâva'1-hadîsiyye adlı eserinde şunları söylemiştir:

"Allah Teâlâ başkalarına ihsan etmediği dini bilgileri, rızasını kazandıra­cak ihlasiı amelleri takva sahibi bu kullarına, ilham yoluyla öğretir. Artık ki­min velayeti sabit olursa ona, ilim ve irfan verilmiştir demektir. Böylece Allah Teâlâ, cahil veli edinmemiş olur. Eğer Allah'ın cahil bir veli edineceği düşü­nülecek olsa bile yine Allah Teâlâ, diğer velilerine ikram ettiği bilgileri ona da ikram eder. [1450]

Heytemî (ö.974/1566)'nin bu yorumuna Bursevî bazı örnekler vermek suretiyle velilerin durumunu açıklama yoluna gitmiş, daha önce keşif konu­sunda bir nebze üzerinde durulan Mağrib'li bir zatın ümmî olmasına rağmen bütün işlerinin dine uygun olduğunu- söyledikten sonra, sözlerine şöyle de­vam etmiştir:

"İşte bunlar erbâb-ı tevfikten başka bir taifedir ki ekser-i zühhatta bu tevfik yoktur. Uîûm-i tefsiriyye ve emsali dahi böyledir. Yani bazı ehl-i keşf vardır ki, ilm-i tefsirden bî-haber iken bazı ayat arz olundukta bir veçhile tef­sir eder ki, ehl-i tefsirin tefasirine muvafık gelir. Velâkin bu mertebe nevâdirden olmakla mu'teddün bih olmayıp herkes tahsil-i ilm-i hal ile me­mur olmuştur. [1451]

"Allah, cahil veli edinmez. Edinirse ona ilim öğretir" şeklinde rivayet olunan bu ibare, Bursevî'nin eserlerinde hadis suretinde zikredilmek­tedir.[1452] Bursevî, söz konusu hadisin lafız açısından sabit olmadığını kabul etmekle birlikte, daha önce de geçtiği gibi hadisin veya hadis diye nakledilen ifadelerin mânalarının doğru olmasını yeterli görmek suretiyle kullanılmasın­da bir sakınca görmemektedir. Onun lafzı sabit olmayan bir çok hadiste İzle­diği mânası sahih formülü burada da kendini göstermektedir.

Bursevî'nin hadis tespitinde rüyalardan yararlandığı, rüya yoluyla riva­yet edilen hadislere hadis gözüyle baktığı meselesine araştırmanın rüya bah­sinde temas edilmişti. Şimdi zikredeceğimiz hadis o hadislerden biridir.


[1446] Kitabü'n-Netice, s. 402.

[1447] Sehavî, s. 363; Karî, s. 156; Adûnî, II, 235.

[1448] Karî, s. 156; AcîÛnî, II, 235.

[1449] Sehavî, s. 363; Karî, s. 156; Aclûnî, II, 235.

[1450] Aclûnî, II, 235.

[1451] Kitabü'n-Netice, I, 402.

[1452] Ruh, IV, 25; Rûhul-Mesnem, I, 487.