Konu Başlığı: 7.Remiz Gönderen: Esila üzerinde 04 Şubat 2011, 13:34:39 YEDİNCİ REMİZ Hazret-i İmam-ı Ali (r.a.) nasıl ki, ............ وَبِاْلاٰيَةِ الْكُبْرٰى اَمِنِّى مِنَ الْفَجَتْ وَبِحَقِّ فَقَجٍ مَعَ مَخْمَةٍ يَا اِلٰـهَنَا وَبِاَسْمَاۤئِكَ الْحُسْنٰى اَجِرْنِى مِنَ الشَّتَتْ حُرُوفٌ لِبَهْرَامٍ عَلَتْ وَتَشَامَخَتْ وَاسْمُ عَصَا مُوسَى بِهِ الظُّلْمَتُ انْجَلَتْ 1 diye birinci fıkrasıyla Yedinci Şuâya işaret etmiş. Öyle de, aynı fıkra ile “âlî bir Dipnot-1 Yâ Rab! Âyetü’l-Kübrâ hakkı için beni bütün sıkıntılardan kurtar, eman ve emniyet ver. Güzel isimlerin ile beni sıkıntı ve perişaniyetten koru. Öyle harfler ki Mars yıldızı gibi yücedir. Asâ-yı Mûsa ismiyle karanlıklar dağılır. Celcelûtiye: (bk. bilgiler) Hazret-i İmam-ı Ali: [bk. bilgiler – Ali (r.a.)] Kerâmet-i Aleviye: Hz. Ali’nin (r.a.) kerameti Peygamber-i Zîşan: yüksek şan ve şeref sahibi olan peygamber, Hz. Muhammed (a.s.m.) Rabb-i Rahîm: rahmetinin çok özel tecellîleri olan, sonsuz şefkat ve merhamet sahibi ve herşeyi yaratılış gayelerine göre terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulunduran Allah cihet: şekil, yön el-Âyetü’l-Kübrâ: en büyük âyet, delil; Şualar’da yer alan Yedinci Şuâ faraza: varsayalım ki fıkra: bölüm, kısım hak: doğru, gerçek hakikat: gerçek, esas hakikî: asıl, gerçek hususi: özel hâlet: hâl, durum ihâtalı: kuşatıcı, kapsamlı iltifat: gönül okşayıcı güzel söz inâyet/inâyet-i İlâhiye: Allah’ın inâyeti, yardımı işârî: işaret edilen kanaat: inanma, razı olma karine: delil, ipucu kat’î: kesin olarak kudsî: kutsal, her türlü kusur ve noksandan uzak küllî: büyük ve kapsamlı mecazî: gerçek anlamı dışında başka bir mânâda kullanılan mefhum: bir sözden çıkarılan mânâ mutabık: uygun mükerrer: tekrar tekrar, defalarca müşkülât-ı azîme: büyük zorluklar remiz: ince işaret risale: mektup; Risale-i Nur’daki bölümlerden her biri sair: diğer, başka tefsir-i ekber: büyük tefsir teveccüh: ilgi, yönelme teşvik: şevklendirme, cesaretlendirme vahiy: Cenâb-ı Hak tarafından Cebrail (a.s.) vasıtası ile peygamberlere bildirilen emir ve yasaklar vâkıa: olay yakîn: kesin ve doğru bilgi zuhur: ortaya çıkma, görünme Üstâd-ı Zülcelâl: celâl ve haşmet sahibi üstad; Cenâb-ı Allah âlî: yüce, yüksek üstad: hoca, öğretmen şuâ: ışık kaynağından çıkan ışık telleri; ışın |