Konu Başlığı: 29.lema ikinci bab 6.nokta Gönderen: Esila üzerinde 04 Şubat 2011, 12:27:12 Altıncı nokta Nur-u iman, dünya ve âhiret âlemlerini çeşit çeşit nimetlere mazhar iki sofra ile tasvir eder ki, mü’min olan kimse iman eliyle ve zâhirî, bâtınî duygularıyla ve mânevî, ruhî olan letaifiyle o sofralardan istifade ediyor. Dalâlet nazarında ise, zevilhayatın daire-i istifadesi küçülür, maddî lezzetlere münhasırdır. İman nazarında, semâvât ve arzı ihâta eden bir daire kadar tevessü eder. Evet, bir mü’min, güneşi kendi hanesinin damında asılmış bir lüküs, kameri bir idare lâmbası addedebilir. Bu itibarla şems, kamer, kendisine bir nimet olur. Binaenaleyh mü’min olan zâtın daire-i istifadesi semâvâttan daha geniş olur. Evet, Kur’ân-ı Mucizü’l-Beyan وَسَخَّرَ لَكُمُ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ 1 & سَخَّرَ لَكُمْ مَا فِى اْلاَرْضِ 2 âyetlerin belâğatı ile, imandan neş’et eden şu harika ihsanlara, in’âmlara işaret ediyor. Dipnot-1 Güneşi ve ayı da sizin hizmetinize verdi.” İbrahim Sûresi, 14:33. Dipnot-2 “Yerde olanları da sizin hizmetinize vermiştir.” Hac Sûresi, 22:65. -------------------------------------------------------------------------------- Kur'ân-ı Mucizü'l-Beyan: açıklamalarıyla akılları benzerini yapmaktan âciz bırakan Kur’ân-ı Kerim Rahmâniyet: ALLAH’ın bütün varlıkları kaplayan merhamet ediciliği Rahîmiyet: ALLAH’ın sonsuz merhamet ediciliği adedince: sayısınca alâkadar olmak: alakalı, ilgili olmak atiyye: verilen, nimet belâgat: maksada ve hale uygun düzgün ve güzel söz söyleme bilhassa: özellikle binaenaleyh: bundan dolayı cins: tür cüz: bölüm, kısım ecza: parçalar, bölümler elem: keder, üzüntü elhamdü lillâh: “ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet ALLAH’a mahsustur” envâ: neviler, türler fert: kişi, şahıs fevkinde: üstünde hamd: övgü ve şükür hamd etmek: şükür ve övgülerini sunmak hâvi: içine alan ihsan: bağış, iyilik, lütuf iman-ı billâh: ALLAH’a iman in'âm: nimetlendirme kesb-i istihkak etmek: hak kazanma, lâyık olma kezâ: bunun gibi kâinat: evren, tüm yaratılmışlar lâm-ı istiğrak: Arapça’da, başına geldiği kelimeye belirlilik ve umumîlik anlamı veren “el” takısı “lâm” maahâzâ: bununla beraber, bununla birlikte mahzuz olmak: hazzetmek, hoşlanmak mazhar olmak: erişmek menba: kaynak mündemiç: içine alan müteessir olmak: üzülmek neş'et etmek: kaynaklanmak nihayetsiz: sınırsız nimet: iyilik, lütuf nur-u iman: iman nuru, aydınlığı rahmet: şefkat ve merhamet saadet: mutluluk saidleşme: mutlu olma, sevinme sena etmek: övmek senâ: övgü sonsuz: sonu olmayan tazammun etmek: içine almak, kapsamak umum: bütün valide: anne vicdan: insanın içinde bulunan ve iyiyi kötüden ayırabilen his zerrât-ı âlem: evrendeki zerreler zevilhayat: hayat sahipleri, canlılar zîhayat: canlı, hayat sahibi şefkat: içten ve karşılık beklemeden duyulan merhamet, sevgi |