๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Sözler => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 03 Nisan 2011, 16:19:08



Konu Başlığı: Otuzüçüncü Söz Yirminci Pencere
Gönderen: Zehibe üzerinde 03 Nisan 2011, 16:19:08
Yirminci Pencere HAŞİYE

4(http://www.darulkitap.com/oku/kulliyatlar/risale/turkish/nurlar-tr/a-sozler/ayetler/a33019.gif)

5(http://www.darulkitap.com/oku/kulliyatlar/risale/turkish/nurlar-tr/a-sozler/ayetler/a33020.gif)

Nasıl cüz'iyat ve neticelerde ve teferruatta kemâl-i hikmet ve cemâl-i san'at görünüyor. Öyle de, tesadüfî ve karışık tevehhüm edilen küllî unsurların, büyük mahlûkatın zâhiren karışık vaziyetleri dahi bir hikmet ve san'atla vaziyetler alıyorlar. İşte ziyanın parlaması, sair hikmetli hidemâtının delâletiyle, yeryüzünde masnuat-ı İlâhiyeyi izn-i Rabbânî ile teşhir ve ilân etmektir.

Demek bir Sâni-i Hakîm tarafından ziya istihdam ediliyor; çarşı-yı âlem sergilerindeki antika san'atlarını onunla irâe ediyor.

Şimdi rüzgârlara bak ki: Sair hakîmâne, kerîmâne faydalarının ve vazifelerinin şehadetiyle, gayet mühim ve kesretli vazifelere koşuyorlar. Demek o dalgalanmak, bir Sâni-i Hakîm tarafından bir tavziftir, bir tasriftir, bir kullanmaktır. Dalgalanmaları ise, emr-i Rabbânînin çabuk yerine getirilmesine sür'atle çalışmaktır.

Şimdi bak çeşmelere, çaylara, ırmaklara: Yerden, dağlardan kaynamaları tesadüfî değildir. Çünkü onlara terettüp eden, âsâr-ı rahmet olan faydaların ve semerelerin şehadetiyle ve dağlarda bir mizan-ı hâcetle iddiharlarının ifadesiyle ve bir mizan-ı hikmetle gönderilmelerinin delâletiyle gösteriliyor ki, bir Rabb-i Hakîmin teshiriyle ve iddiharıyladır. Ve kaynamaları ise, Onun emrine heyecanla imtisal etmeleridir.

Şimdi yerdeki bütün taşların ve cevahirlerin ve madenlerin envâına bak: Bunların tezyinatları ve menfaatli hâsiyetleri bir Sâni-i Hakîmin tezyiniyle, tertibiyle, tedbiriyle, tasviriyle olduğunu, onlara müteallik hakîmâne faydaları ve mesâlih-i hayatiye ve levâzımât-ı insaniye ve hâcât-ı hayvaniyeye muvafık bir tarzda ihzarları gösteriyor.

Şimdi çiçeklere, meyvelere bak: Bunların gülümsemeleri ve tadları ve güzellikleri ve nakışları ve koku vermeleri bir Sâni-i Kerîmin, bir Mün'im-i Rahîmin sofrasında birer tarife, birer davetname hükmünde olarak, muhtelif renk ve koku ve tadlarla her nev'e ayrı ayrı tarife ve davetname olarak verilmiştir.

Şimdi kuşlara bak: Onların söyleşmeleri ve cıvıldaşmaları bir Sâni-i Hakîmin intak ve söyletmesi olduğuna delil-i kat'î ise, hayret verir bir tarzda birbirine o seslerle müdavele-i hissiyat ve ifade-i maksat etmeleridir.

Şimdi bulutlara bak: Yağmurun şıpıltıları mânâsız bir ses olmadığına ve şimşek ile gök gürlemesi boş bir gürültü olmadığına kat'î delil ise, hâli bir boşlukta o acaibi icad etmek ve onlardan âb-ı hayat hükmündeki damlaları sağmak ve zemin yüzündeki muhtaç ve müştak zîhayatlara emzirmek gösteriyor ki, o şırıltı, o gürültü, gayet mânidar ve hikmettardır ki, bir Rabb-i Kerîmin emriyle müştaklara o yağmur bağırıyor ki, "Sizlere müjde, geliyoruz!" mânâsını ifade ederler.

Şimdi göğe bak: Gök içinde hadsiz ecramdan yalnız kamere dikkat et. Onun hareketi bir Kadîr-i Hakîmin emriyle olduğu, ona müteallik ve yeryüzüne ait mühim hikmetlerdir ki, başka yerde beyan ettiğimizden kısa kesiyoruz.

İşte, ziyadan tut, tâ kamere kadar, saydığımız küllî unsurlar gayet geniş bir tarzda ve büyük bir mikyasta bir pencere açar, bir Vâcibü'l-Vücudun vahdetini ve kemâl-i kudretini ve azamet-i saltanatını gösterir, ilân ederler.

İşte, ey gafil! Eğer bu gök gürlemesi gibi bu sadâyı susturabilirsen ve güneşin ışığı gibi parlak o ziyayı söndürebilirsen, Allah'ı unut. Yoksa aklını başına al,(http://www.darulkitap.com/oku/kulliyatlar/risale/turkish/nurlar-tr/a-sozler/ayetler/a33022.gif)de.



HAŞİYE Şu yirminci Pencerenin hakikati, bir zaman Arabî bir surette şöyle kalbe gelmişti:

(http://www.darulkitap.com/oku/kulliyatlar/risale/turkish/nurlar-tr/a-sozler/ayetler/a33021a.gif)

[Işığın parıldaması Senin tenvirinden ve teşhirindendir. Zamanın dalgalanması Senin tasrifin ve tavzifindendir. Sen her noksandan münezzehsin; ne büyüktür saltanatın!

Nehirlerin fışkırması Senin tedhirin ve teshirindendir. Taşların tezyinatı Senin tedbirin ve tasvirindendir. Sen her noksandan münezzehsin; ne bedîdir Senin hikmetin!

Çiçeklerin tebessümü Senin tezyinin ve tahsinindendir. Meyvelerin süslenmesi Senin in'âmın ve ikramındandır. Sen her noksandan münezzehsin; ne güzeldir Senin san'atın!

Kuşların cıvıldaşması Senin intakın ve terfikindendir. Damlaların şıpıltısı Senin inzâlin ve fazlındandır. Sen her noksandan münezzehsin; ne geniştir Senin rahmetin!

Ayların seyeranı Senin takdirin ve tedbirinle, Senin tedvirin ve tenvirinledir. Sen her noksandan münezzehsin; ne münevverdir burhânın, ne bâhirdir saltanatın!]

4 "Herşeyin melekûtu elinde olan Allah her türlü kusurdan münezzehtir." Yâsin Sûresi, 36:83.

 

5 "Hiçbir şey yoktur ki, hazineleri Bizim yanımızda olmasın. Herşeyi Biz belirli bir miktarla indiririz. Rüzgârları da Biz aşılayıcı olarak gönderdik, sonra gökten bir su indirip onunla sizi suladık. Yoksa o suyu hazinesinde saklayan siz değilsiniz." Hicr Sûresi, 15:21-22.

Yedi gök ve yer ve her ikisindekinin içindekiler Onu tesbih eden Zât her türlü kusurdan münezzehtir.