> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Mostar Aylık Kültür ve Aktüalite Dergisi > Söyleşi > Prof. Dr. Vahdettin Engin
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Prof. Dr. Vahdettin Engin  (Okunma Sayısı 920 defa)
21 Haziran 2012, 17:27:15
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 21 Haziran 2012, 17:27:15 »



Prof. Dr. Vahdettin Engin: Hicaz Demiryolu projesi bir dönüşümün başlangıcı olacak
İbrahim BARAN • 69. Sayı / SÖYLEŞİ


Bünyesinde bulundurduğu milletlerle, sahip olduğu toprak parçasıyla dünyanın en büyük ve en kozmopolit devletlerinden biri olan Osmanlı İmparatorluğu 600 yıllık ömrü boyunca önemli işlere imza attı. Yıkılma dönemi olarak adlandırılan zaman içerisinde bile ferasetli devlet adamlarıyla ayakta kalmayı başarabilmiş olan imparatorluk, bu dönemde de insanlara hizmet etmekten geri durmamıştı. Yıkılma döneminin sonlarına doğru 33 yıl tahtta kalan Sultan II. Abdülhamit, ileri görüşlülüğü sayesinde bugün yeniden hayata geçirilmesi planlanan bir işe imza atarak Hicaz Demiryolu’nu kurmuştu. Bunun sayesinde de hem Devlet-i Âli’ye gelir elde etmiş hem siyasi konjonktürde dengeyi sağlamış hem de insanlığa önemli bir hizmeti ifa etmişti. Hicaz Demiryolu projesinin konuşulması bile bugün birçok insanı heyecanlandırıyor. Bunun ne anlama geldiğini, çekiç sesleriyle Hz. Peygamberi (s.a.v) rahatsız etmeyecek kadar ince ruhlu bir çalışmaya imza atan Sultan II. Abdülhamit çok iyi biliyordu. Ondan yüz yıl sonra bunun ne anlama geldiğini projeyi tekrar hayata geçirmeyi amaçlayan bugünün devlet adamları da iyi biliyor kuşkusuz. Hicaz Demiryolu’nun tarihini ve bugün yeniden inşa edilmesinin bize neler kazandıracağını uzman bir isimle, Marmara Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Vahdettin Engin ile değerlendirdik.

Osmanlı İmparatorluğu’nda ilk demiryolu çalışmaları ne zamana dayanıyor?
1830’lu yıllarda düşünce anlamında demiryolu çalışmalarının başladığını söyleyebiliriz. 19. yüzyılda imparatorluk coğrafyasında bu gibi teknolojik gelişmelere olumlu bir yaklaşım var. Dönemin idarecileri teknolojik gelişmeleri son derece önemsiyor ve ülkenin külliyen bunlardan faydalanması gerektiğini düşünüyor. Bu nedenle demiryolu, fabrika, tramvay ya da buharlı gemi… bunlardan hangisi lüzumluysa, onun ülkeye getirilmesi adına fedakârlıklar yapıldı. Bu teknolojilerin kullanılmasıyla birlikte ülkenin kalkınması sağlanacak, halkın hayatı kolaylaşacak, yaşamak için eskiye nazaran daha rahat bir ortam sağlanmış olacaktı. 1830’larda devlet kendi imkânlarıyla demiryolu yapacak durumda değildi. Bu nedenle yabancı ülkelerden gelen tekliflere açık olundu. O dönemde İngilizler için Hindistan yolunu kısaltmak çok önemliydi. Süveyş kanalı henüz yapılmadığı için şöyle bir proje geliştiriyorlar: İskenderun’dan Fırat Nehri’ne kadar bir demiryolu hattı yapılacak ve oradan Basra Körfezi’ne ulaşılacak. Bu şekilde Hindistan yolu kısalmış olacak. Chesney isimli bir İngiliz’in böyle bir girişimi olmuştu. Devlet de buna izin veriyor. “Gel, araştır. Mümkün olursa da yap” diyor. Adam da böyle bir girişimde bulunuyor. Bunun için gerekli olan şey de nehrin taşımacılığa elverişli olması. Burada sorun çıkıyor. Demiryoluyla oraya kadar gelinse de nehir taşımacılığı ile Basra’ya ulaşmak sorunlu olduğu için vazgeçiliyor. Her ne kadar bu proje hayata geçirilmemiş olsa da ülkemizde ilk defa demiryolu çalışmaları bu şekilde gündeme gelmiş oluyor. Bu projenin gündeme getirildiği 1836 yılından sonra demiryolu çalışmalarının önü açıldı. Mısır’da mesela İskenderiye-Kahire yolunun yapılması için İngilizler harekete geçtiler. Anadolu topraklarında da İzmir-Aydın, İzmir-Turgutlu demiryollarının yapılması da 1856-1860’lı yıllara dayanıyor. Balkanlar’da Köstence-Çernova’da demiryolu hattı var. Sonra Varna-Rusçuk demiryolu yapılıyor.

Yabancı ülkeler demiryolları yapımını üstlenirken ne gibi bir menfaat gözetiyorlar?
Demiryolu yapan ülkeler elbette kendi menfaatlerini düşünüyorlar. Burada karşılıklı bir menfaatten bahsetmek lazım. Osmanlı İmparatorluğu’nun topraklarına demiryolu yapılması imparatorluğun o zamanki şartları düşünüldüğünde oldukça önemli. Yabancı devletler de konuya ilişkin değişik çıkarlar elde ediyorlar elbette. Demiryollarını işletme hakkı o yolu yapan yabancı şirketlere ait oluyor. Sonra demiryolu yapılırken tarım alanlarının yoğun olduğu bölgeler seçiliyor. Bunun nedeni de Ege Bölgesi’nin tarımsal potansiyelini İzmir Limanı’na kolay bir şekilde akıtmak. Balkanlar’da yapılan demiryollarının mantığı da o. Balkanlar’daki tarımsal potansiyeli Karadeniz’e akıtmak istiyorlar. Ulaşım kolay olunca ürün ucuzluyor. Bununla birlikte ulaşım ucuz olduğu için maliyet düşüyor. Dolayısıyla tarım ürünleri daha ucuz oluyor. Mesela hayvan gücüyle taşınabilecek tarım ürünlerinin miktarı belli. Ama demiryolu taşımacılığıyla binlerce ton mal taşıyabiliyorsun. Tarım ürünleri kendisine pazar bulunca da üreticiler daha fazla üretim yapıyorlar. Demiryolları bu şekilde ülkedeki üretimi artıran bir fonksiyon da icra ediyor.

Demiryollarına ilişkin bahsettiğiniz tüm bu getirilerin yanında Hicaz Demiryolu Projesi’nin başka getirileri de var. İmparatorluk topraklarında yaşayan Müslümanlar için özellikle bu proje çok önemli. Hicaz Demiryolu Projesi ne zaman gündeme geliyor?
Az önce de söylediğim gibi Hicaz Demiryolu Projesi gerçekleşinceye kadar başka demiryolu ağları oluşturuluyor. Tüm bu projeleri yabancı şirketler yapıyorlar. Bunlar gerçekleştirilirken II. Abdülhamit’in açtığı okullarda Türk mühendisler yetişti. Bu konuda bir tecrübe birikimi oluştu. Bu projenin gerçekleşmesi için çeşitli gerekçeler de vardı. Mesela hacıların geliş gidişlerinin kolaylaşması en önemli faktörlerin başında geliyor. Bunun yanında başka bazı stratejik nedenler de var. Mesela Ortadoğu’da Araplar İngilizlerin etkisinde kalmaya başlıyorlar. İngilizler Ortadoğu’ya gelip yerli aşiretlere para ve silah dağıtıyorlar. Bunun nedeni de bu aşiretleri Osmanlı’ya karşı ayaklandırmak istemeleri. İngilizlerin bu çalışmalarının ardından II. Abdülhamid bir karşı atak yapmak amacıyla bu projeyi gerçekleştirmek istiyor. Bu neden de en az dinî sebepler kadar önemli. Demiryolları bir yerde isyan çıktığı zaman askerî birlikleri bir an önce oralara sevk etmeye yarıyor.

DUYUN-U UMUMİYE BİR PAZARLIK YAPILANMASI

İmparatorluğun son döneminde Duyun-u Umumiye isimli bir yapılanma kuruluyor. Yabancı ülkelerin Osmanlı topraklarında demiryolu yapmalarının bu yapılanmayla doğrudan bir ilgisi var mı?

Demiryolu çalışmalarının Duyun-u Umumiye yapılanmasıyla doğrudan bir ilgisi yok. Ancak dolaylı olarak bazı ilgileri var. Duyun-u Umumiye kurulmadan önce Osmanlı Devleti dış borçlarını ödeyemeyeceğini söyleyip iflas etmişti. Bu hale gelince yabancı ülkeler burada yatırım yapmaya çekiniyorlar. Eğer o hat çalışmazsa yapılan yatırım boşa gitmiş olacak. Yalnızca yabancı devletin değil, Osmanlı Devleti’nin de kaybı olacak burada. Duyun-u Umumiye’den sonra şu oldu: Sultan II. Abdülhamit bu yapılanmayla birlikte devlet borçlarında müthiş bir indirim yaptırdı. Mevcut borçların yüzde 52’si silindi ve kalan borçların ödenmesi kararlaştırıldı. Bu devletin elini büyük oranda güçlendirdi.

Hâlbuki Duyun-u Umumiye’nin Osmanlı İmparatorluğu’nun kaynaklarını sömürmek amacıyla kurulmuş bir yapılanma olduğu iddia ediliyor bazı tarih kitaplarında?
Öyle değil. Duyun-u Umumiye tam anlamıyla bir pazarlık yapılanması. Ülkenin içerisinde bulunduğu dönemde çıkarları neyse bu çıkarlar doğrultusunda pazarlık yapılır. İflas olayı Sultan Abdülaziz döneminde ortaya çıktı. Sultan II. Abdülhamit 93 Harbi’nin yani 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nın ardından Osmanlı İmparatorluğu’nun borcu olduğu ülkelerle pazarlık yapıyor ve diyor ki, “Biz iflas ettik. Bunun bütün sıkıntılarını da çekiyoruz. Böyle devam ederse sıkıntı çeken yalnızca biz olmayacağız. Elinde Osmanlı tahvili olan yüzlerce Avrupalı orta gelirli aile var. Bunlar için de toplu bir felaket olacak. Böyle bir durumla karşı karşıya kalmak istemiyorsanız oturun masaya anlaşalım”. Böyle bir argümanla masaya oturduğunda Avrupalı ülkeler Sultan II. Abdülhamit’i dikkate almak zorunda kalıyor. Mevcut borç yükü çok fazla olduğu için makul olan borçların indirilmesi oluyor. Yüzde 52 indirim bu şekilde sağlanmış oluyor. Osmanlı borçları 252 milyon liradan 125 milyon liraya indiriliyor. Bundan sonra borçlar ödenebilir bir hal alıyor. Alacaklılar da kendileri için bir güvence istedikleri için Duyun-u Umumiye kuruluyor. Duyun-u Umumiye Osmanlı devlet borçlarının ödenmesi için devlet gelirlerinin bir kısmının buraya aktarılmasıdır. Toplanan vergilerin yüzde 25’i buraya aktarılıyor, yüzde 75’i de yine imparatorluğun tasarrufunda kalıyor. Neticede yabancı bir müessese ve ona vergi toplama imtiyazı verilmiş. Hoş bir görüntü değil tabii ki. Ama diğer taraftan da bitmiş bir ekonominin tekrar rahata kavuşması için kaçınılmaz bir sonuç olmuş Duyun-u Umumiye. Bu vesileyle borçlar ödendi ve imparatorluğun kalkınmasına yardımcı olundu. Böyle bir kalkınma tekrar gündeme geldiğinde yabancı şirketler demiryolu yapmak amacıyla Osmanlı’ya başvuruda bulundular. İşte Duyun-u Umumiye’nin böyle bir dolaylı etkisi var. 1881’den sonra imparatorluk ekonomisi önünü görmeye başlayınca demiryolları için atılım süreci başlamış oldu. 1888’den sonra da bu atılım daha kapsamlı bir hale geldi. Yaşanan süreçte yapılan demiryollarını Sultan II. Abdülhamit’in 33 yıllık iktidarına böldüğümüzde her yıla ortalama 175 km. demiryolu düşer ki bu çok önemli bir rakamdır. Cumhuriyet Türkiye’si bu rakamın çok gerisinde kaldı.

Hicaz Demiryolu 7 yıl gibi kısa bir sürede bitiriliyor, o dönem düşünüldüğünde bu çok kısa bir süre öyle değil mi?
Tabii ki. 1900 yılında yapımına başlandı, 1908 yılında nihayete erdirildi. Bahsettiğiniz Şam-Medine yolu. Ondan önce, mesela 2 yıl gibi kısa bir sürede açılan demiryolu hatları da olmuştu. Sultan II. Abdülhamit’in tahta çıkış yıldönümüne denk getirilerek yanlış hatırlamıyorsam 1 Eylül 1908 tarihinde açıldı.

Duyun-u Umumiye kurulmuş Osmanlı topraklarında. Avrupalı devletler Osmanlı üzerinde...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Prof. Dr. Vahdettin Engin
« Posted on: 27 Nisan 2024, 02:36:09 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Prof. Dr. Vahdettin Engin rüya tabiri,Prof. Dr. Vahdettin Engin mekke canlı, Prof. Dr. Vahdettin Engin kabe canlı yayın, Prof. Dr. Vahdettin Engin Üç boyutlu kuran oku Prof. Dr. Vahdettin Engin kuran ı kerim, Prof. Dr. Vahdettin Engin peygamber kıssaları,Prof. Dr. Vahdettin Engin ilitam ders soruları, Prof. Dr. Vahdettin Enginönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes