> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Mostar Aylık Kültür ve Aktüalite Dergisi > Söyleşi > Prof. Dr. Talip Küçükcan
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Prof. Dr. Talip Küçükcan  (Okunma Sayısı 1872 defa)
13 Temmuz 2012, 18:30:43
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 13 Temmuz 2012, 18:30:43 »



Prof. Dr. Talip Küçükcan: Demokratik bir üniversite için YÖK’ün reforme edilmesi şart
İbrahim BARAN • 73. Sayı / SÖYLEŞİ


Türkiye gerek ekonomide, gerek dış politikada hızla büyüyor ve gelişiyor. Ancak ülkemize mahsus kemikleşmiş bazı meseleler Türkiye’deki demokratikleşme ve dünyaya entegre olma sürecinin önünde büyük bir engel olarak duruyor. Üniversite meselesi bu sorunlardan biri ve belki de en büyüğü. Türkiye’deki yükseköğretim sistemiyle ilgili önemli çalışmaları olan, Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi ve YÖK Başkan Danışmanı Prof. Dr. Talip Küçükcan’la öğrenci affını ve Türkiye’deki üniversitelerin durumunu değerlendirdik.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde “torba yasa” olarak nitelendirilen yasa tasarısı görüşüldü ve kabul edildi. “Torba yasa”nın içerisinde üniversite affına ilişkin maddeler de bulunuyor. Bu maddelerin kapsamı ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
Öncelikle bu değişiklikle beraber hangi sebeple atılmış olursa olsun üniversitelerden atılan öğrencilere af geliyor. Bu afla birlikte üniversitelerle ilişiği kesilmiş öğrenciler geri gelecek. Aslında af yeni bir mesele değil. Türkiye’de tıpkı zaman zaman vergiye ilişkin meselelerde af çıktığı gibi üniversiteden herhangi bir nedenle uzaklaştırılmış öğrencilere ilişkin de af çıkabiliyor. Ancak mevcut proje şimdiye kadar yapılan çalışmaların en kapsamlısı olacak. Affın hem pozitif hem de negatif tarafları var. Üniversitelerden uzaklaştırılan öğrencilere yönelik yapılan herhangi bir ön çalışma olmadığı için afla geri dönecek kaç kişinin olduğunu bilmiyoruz. Zannedildiğinden çok daha fazla sayıda insan üniversitelere geri dönebilir. Son dönemde üniversitelerin kontenjanları artırıldı ve şu an üniversitelerimiz fizikî alan kullanımı olarak neredeyse doyum noktasına geldi. Artık hangi bölüme giderseniz gidin sınıflar tam kapasite çalışmaya başladı. Daha önce kontenjan artırımına kadar üniversitelerimizin birçoğu fiziksel olarak yeterli imkânları olmasına rağmen kapasitelerinin altında çalışıyordu ve yeteri kadar öğrenci alınmıyordu. YÖK şimdiye kadar yapılmayan bir iş yaptı ve kontenjanları artırdı. Af meselesi de bu kontenjan artırımı ile ilintili bir şey aslında. Ne kadar öğrencinin geri geleceği de bilinmediği için tam kapasite çalışan üniversitelerde yeni durumla ortaya çıkacak öğrenci sayısı eğitimi biraz zorlaştırabilir.

Türkiye’de yeni açılan çok üniversite var. Onlar böyle bir sorun yaşamayacaklar herhalde?
Bahsettiğim sorun zaten büyük üniversitelerle ilgili. Yeni üniversitelerde böyle bir sorun elbette yaşanmaz. Afla ilgili olumsuz yönlerden biri bu. Özellikle yüksek lisans ve doktora öğrencileri için daha da farklı bir durum söz konusu. Bu öğrencilerin danışmanlara ihtiyaçları var. Yüksek lisansta ve doktorada iyi bir danışmanlık sistemi gerekiyor. Danışman hocalarla öğrenciler düzgün bir diyalog geliştiremezlerse ortaya çıkan çalışmalar çok kapsamlı olmuyor. Bununla ilgili de bir sıkıntı ortaya çıkabilir. Zaten mevcut sistemde ciddi bir danışmanlık sistemi problemi var. Afla birlikte bu problemin de artabileceğini düşünüyorum. Affın olumlu yönleri de var. Türkiye OECD ülkeleri içerisinde 20-25 yaş grubu arasında yüksek öğretime erişimi en düşük düzeyde olan ülkelerin başında geliyor. Bu durum bizim için ciddi bir problem aslında. Çünkü üniversite eğitimi ile gelişmişlik düzeyi arasında paralellikler var. Bir ülkede üniversite mezunu insan sayısı ne kadar fazlaysa, gelişmişlik de o oranda fazla oluyor. Bu ülkenin siyasetine, ekonomisine, üretimine, yönetimine yansıyor. Uzun vadede de ülkenin kalkınmışlığını olumlu yönde etkiliyor. Bu açıdan baktığımızda üniversitelerle herhangi bir şekilde ilişiği kesilmiş kişilerin yeniden kazanılmasının olumlu bir gelişme olduğunu söylememiz gerekir. Çünkü bunlar aslında yarıda bıraktıkları bir projeyi sürdürme imkânına kavuşmuş olacaklar. Sonra üniversiteden başörtüsü nedeniyle ya da farklı mülahazalardan dolayı uzaklaştırılan bayanlar vardı. Onlara tekrar şans verilmesi çok anlamlı. Kanaatime göre en anlamlı yönü de bu. Şimdiye kadar haksız yere üniversiteden uzaklaştırılan ya da anayasal hak olduğu halde üniversiteye girmesi engellenen insanlar tekrar bu hakkı elde edecekler. Türkiye’ye yakışan da bu.

BAŞÖRTÜSÜ MESELESİ SÜREÇ İÇERİSİNDE ÇÖZÜLECEK

Başörtüsü meselesine ilişkin yaşananlarla tekrar karşı karşıya kalabiliriz. Çünkü hâlâ bazı üniversitelere başörtüsü ile girmek yasak.

Bu bir süreç olarak algılanmalı. Türkiye’de üniversitelerimizde bu çağdışı uygulama devam ediyor. Ancak altını çizerek söylemek istiyorum dünyanın hiçbir ülkesinde insanların okuma hakları kılık kıyafetinden dolayı elinden alınamaz. Tam tersi üniversitelerde insanların inançlarını yaşayışa yani pratiğe dönüştürebilecekleri ortamlar sağlanır. Oxford’da, Cambridge’te, Harward’da, Princeton’ta, Sorbonne’da da benzer uygulamalar görürsünüz. Ne bireysel olarak hiçbir hoca, ne de kurumsal olarak hiçbir üniversite bir öğrencinin okuma hakkını elinden almaz. Tam tersine teşvik eder. Ancak maalesef Türkiye’de bugüne kadar tam tersi bir politika güdüldü ve üniversiteye giden öğrencilerin bu hakları ellerinden alındı. Şimdi geri veriliyor ve öğrenciler geç de olsa haklarına kavuşmuş olacaklar. Bu yasağın doğurduğu bir travma vardı. Ve insanlar üzülerek söylüyorum ki bu travmayı atlatamadı. Afla ve yeni uygulamalarla birlikte yeni sorunların doğacağını düşünmüyorum. Çünkü problem tamamen uygulamadan kaynaklanıyordu. Aslına bakılırsa başörtüsü yasağı uygulamaya bakıldığında ortadan kalktı. Türkiye’de başörtüsünü yasaklayan hiçbir yasa yok zaten. Bu bir uygulama meselesiydi. YÖK’ün zamanında çıkardığı, 28 Şubat sürecinin de arkasında durduğu desteklediği hayali bir yasaktı. Altında herhangi bir yasal zemin yoktu. Yasağa karşı daha sonra çıkarılmaya çalışılan önlemler Danıştay’a, Anayasa Mahkemesi’ne götürüldü malumunuz. Orada hukuki bir zemin bulunmaya çalışıldı. Hiç kimse bugüne kadar TBMM’nin başörtüsüne ilişkin bir yasağının olduğunu göremez. Tam tersine TBMM iki kere mevcut yasaların değişmesine ilişkin girişimde bulundu. Anayasa’daki değişikliklerle eğitimin devam ettirilmesinin altı çizildi. Ancak buna rağmen Anayasa Mahkemesi bunun Türkiye’deki mevcut düzene aykırı olduğunu ve birer tehdit unsuru olduğunu iddia ederek bu değişiklikleri reddetti. Demokrasisi ister gelişmiş olsun, ister gelişmemiş olsun, isterse totaliter olsun dünyanın hiçbir ülkesinde böyle yasaklar görülmemiştir. Bunlar yalnızca Türkiye’ye özgü, utanç verici yasaklardı. Mevcut YÖK bir takım değişikliklerle bu anti-demokratik durumu ortadan kaldırmaya çalıştı. Görüldü ki aslında problem kurumsal uygulamalardan kaynaklanıyor. Üniversite yetkilileri bu uygulamadan vazgeçerse Türkiye’de başörtüsü meselesi gibi bir meselenin olacağını düşünmüyorum. Bireysel olarak kimi hocaların konuya ilişkin yorumları da olabilir. Ancak bunlar bireysel çabalardan öteye geçmez, üniversitenin kendisini bağlamaz. Yeni uygulamalar ve yasalarla başörtüsü meselesi çözülecektir.

ÜNİVERSİTEDEN ATILMA TÜRKİYE’YE HAS BİR UYGULAMA

Diğer ülkelerde durum nasıl peki? Türkiye’deki gibi üniversitelerden atılma diye bir uygulama var mı?

Hem AB’de, hem ABD’de hem de dünyanın diğer pek çok yerinde “hayat boyu öğrenme” diye bir kavram var. Yani herhangi bir yaş ya da kıyafet sınırlaması olmaksızın insanlar istedikleri zaman üniversitelere geri dönebiliyorlar. Mesleklerini değiştirmek veya farklı entelektüel ilgilerini tatmin etmek istediklerinde üniversiteye dönebiliyorlar. Hatta bunlar için belirli kolaylıklar sağlanıyor. İnsanların belirli yaşlarda daha çalışkan olduğu, zihinlerinin daha açık ve imkânlarının daha müsait olduğu düşünülüyor. Ve okula dönmeleri için çeşitli kolaylıklar sağlanıyor. Türkiye’de de “hayat boyu öğrenme” meselesinin sahiplenilmesi gerekiyor.

Af yasasıyla birlikte üniversitelerden ilişiği kesilme de kaldırılacak değil mi?
Evet, af yasası Cumhurbaşkanı tarafından onaylandıktan sonra artık üniversitelerden atılma diye bir durum söz konusu olmayacak. “O zaman insanlar üniversite eğitimini çok ciddiye almazlar” gibi bir eleştiri getiriliyor. Böyle bir durumun ortaya çıkma ihtimali çok düşük. Çünkü biliyorsunuz dünyanın çeşitli ülkelerinde üniversite eğitimi kredi usulüne göre yapılıyor. Öğrenciler almak zorunda oldukları krediden başarılı olurlarsa mezun oluyorlar. Kimisi 3 yılda bitiriyor, kimisi 5 yılda bitiriyor. Hayatın gerçekleri öğrencileri üniversiteyi zamanında hatta bir yıl önce bitirmeye zorluyor.

Hiçbir öğrenci okulunu bilerek uzatmak istemez herhalde.
Evet, kimse bunu göze almak istemez. Üniversiteden atılmak da hiçbir şeyi çözmüyor. Üçüncü sınıfta iki dersten kaldı diye öğrencinin üniversite ile ilişiği kesiliyor. Öğrencilerin devlete olan maliyetlerini de düşündüğümüzde aslında ilişiği kesme devlete ciddi bir ekonomik külfet de getiriyor. Türkiye’nin böyle bir lüksü yok, dünyanın diğer ülkeleri de böyle bir lüksü uzunca bir süre önce kaldırmış ve demiş ki; “4 yılda bitirilmesi gereken üniversiteyi 8-9 yılda bitirirsen harç bedeli olarak biraz daha fazla ödemek durumundasın”. Bu da istisnai bir durum dediğiniz gibi. Öğrencinin okulu bitirememesinin çeşitli nedenleri olabilir. Hastalanmıştır, hem çalışıp hem okumak durumunda kalmıştır, konsantrasyon eksikliği yaşamıştır. Böyle bir durumda öğrenciyi üniversiteden uzaklaştırarak geleceğini karartmamak lazım. Rekabetin olduğu bir dünyada rasyonel insanlar üniversite eğitimini ekstra bir durum söz konusu olmadıkça 4 yıldan 8 yıla çıkarmaz. Bir de yeni uygulamayla gerçekleşecek olan harç bedelinin yükselmesiyle öğrenciler, uzattıkları her yıl için biraz daha fazla harç bedeli ödemek durumunda kalacaklar. Bu da öğrencileri tembellik yapmaktan alıkoyacak bir yaptı...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Prof. Dr. Talip Küçükcan
« Posted on: 27 Nisan 2024, 03:20:17 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Prof. Dr. Talip Küçükcan rüya tabiri,Prof. Dr. Talip Küçükcan mekke canlı, Prof. Dr. Talip Küçükcan kabe canlı yayın, Prof. Dr. Talip Küçükcan Üç boyutlu kuran oku Prof. Dr. Talip Küçükcan kuran ı kerim, Prof. Dr. Talip Küçükcan peygamber kıssaları,Prof. Dr. Talip Küçükcan ilitam ders soruları, Prof. Dr. Talip Küçükcanönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes