> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Mostar Aylık Kültür ve Aktüalite Dergisi > Söyleşi > Prof. Dr. Suna Başak
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Prof. Dr. Suna Başak  (Okunma Sayısı 1949 defa)
01 Ağustos 2012, 13:07:16
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 01 Ağustos 2012, 13:07:16 »



Prof. Dr. Suna Başak: Küreselleşme yakınların uzak, uzakların yakın olmasıdır.
İbrahim BARAN • 83. Sayı / SÖYLEŞİ


Çok değil, bundan 40 yıl evvel ülkemizin ya da dünyanın herhangi bir yerinde gelişen önemli olayları uzun süre sonra öğrenebiliyorduk. Çünkü o zamanlarda ne televizyon vardı, ne telefon, ne de bilgisayar. Bugünse dünyanın diğer ucunda gerçekleşen küçük bir olayı bile anında duyuyor, hatta izliyoruz. Artık bir şeyleri öğrenmek için televizyon haberlerine de gerek kalmadı. Çünkü her haber anında “cebimize” düşüyor. Teknolojinin bu kadar ilerlemesi dünyayı adeta bir köy haline getirdi. İletişim teknolojilerinin gelişmesi hayatımızı kolaylaştırıyor belki, ama bize fark ettirmeden birçok şeyi de alıp götürüyor. Küreselleşme olarak adlandırılan bu süreç, hayatımızda yeni ihtiyaçlar ve birtakım zorunluluklar ortaya çıkarıyor. Küreselleşme olağan bir süreç mi, yoksa bir zorunluluk mu? Bu sorunun cevabını Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Suna Başak’la değerlendirdik.

Küreselleşme kavramı bir durum mudur, yoksa bir süreç mi?
Küreselleşme hem bir durum hem de bir süreç olarak değerlendirilebilir. Durum olarak değerlendirdiğimizde küreselleşmenin belli bir zaman kesitindeki yapısal unsurlarına odaklanırsınız. Bu yapı içerisinde yer alan grupların, parçaların, unsurların neler ya da kimler olduğu ve hiyerarşik dizilişin nasıl olduğu yapı çalışmalarının temelinde yer alır. Mesela 20. yüzyılın sonlarından başlayarak küreselleşmede çok uluslu şirketlerin etkisini tespit, bugüne ilişkin bir durum tespitidir. Ancak bu hep böyle mi olacak sorusunun cevabını sürece ilişkin çalışmalardan çıkarabiliriz. 21. yüzyılda hem ulus devletlerin içerisindeki sivil toplum örgütlerinin hem de küresel meselelerin çözülmesinde uluslararası sivil toplum örgütlerinin etkisi küreselleşmede baskınlık kazandı. Süreç olarak değerlendirdiğimizde küreselleşmeyi değişim içerisinde ele alabiliriz. Bir başka ifade ile durum yapısal/statik analiz; süreç ise dinamik analiz imkânı sağlar. Yani süreç analizi değişimi anlamımıza yardımcı olur.

Küreselleşmeyi nasıl tanımlıyorsunuz?
Bazı sosyal bilimciler teknolojinin verdiği birtakım imkânlarla zamanın ve mekânın sıkışması ve bunun neticesi olarak yaşanılanların tüm dünyaya yayılmasını ifade ediyorlar. Kimileri de insanlığın belki de ilk defa tek ve aynı tarihi yaşadıklarını, aynı zamanda dünyanın küçüldüğünü, “bütün bir dünya” algısının geliştiğini ve güçlendiğini söylüyorlar. Bu tanımlar kesinlikle çok önemli, ancak bana kalırsa küreselleşmenin çok basit bir tanımı var. Küreselleşmeyi uzakların yakın, yakınların uzak olması şeklinde tanımlayabiliriz. Bizler giderek artan bir biçimde hem bireysel hem de uluslar olarak birbirimizle bağlantılı tek bir dünya içerisinde yaşadığımızı ve birbirimize ihtiyacımız olduğunu anladık.

Yakınların uzak, uzakların yakın olmasından neyi kastediyorsunuz?
Bilgi teknolojileri ve medyanın gelişimi malumunuz. Bu gelişmenin bir neticesi olarak mesela en yakınımızda bulunan çocuğumuz elinde cep telefonu, evin bir başka köşesinde insanlarla yazışıyor. Aynı mekânı paylaşıyoruz ama maalesef birbirimizle iletişim kuramıyoruz. Aynı şekilde yine bilgi teknolojileri nedeniyle çok uzaklarda bulunan kişilerle de adeta aynı mekânı paylaşırcasına iletişim kurabiliyoruz.

Bu durumun sonuçları açısından bakıldığında yakınların uzak, uzakların yakın olması olumlu bir süreç midir o halde?
Bunu direkt olarak olumlu ya da olumsuz bir süreçmiş gibi değerlendirmek doğru olmaz. Çünkü az önce de söylediğim gibi uzakta bulunan kişilerle çok yakınımızdaymış gibi diyalog kursak da, adeta dibimizde bulunan, aynı çatının altında buluştuğumuz insanlarla yine aynı teknolojik gelişmeler nedeniyle iletişim kuramıyoruz. Uzaktakilerin, ötekilerin bizim gibi duyguları, ihtiyaçları olduğunu öğreniyoruz ama bu arada yakınlarımızdan haberdar olamayabiliyoruz.

KÜRESELLEŞME TOPLUMSAL SORUMLULUK BİLİNCİNİ GELİŞTİRDİ

Küreselleşmenin insanlık tarihine olumlu bir katkısı olmuş mudur?

Bu süreç insanlara dünyanın büyük bir ev olduğunu gösterdi. İnsanlar bu sürecin neticesinde küresel bir toplumun üyeleri olduklarını anladılar. Bu bağlamda düşünecek olursak toplumsal sorumluluğun artık ülke sınırlarında durmadığını bu sınırların ötesine geçtiğini söyleyebiliriz. Geçtiğimiz aylarda Van’da ve Somali’de yaşananlar dünyanın küresel bir köy olmasının avantajlarını gösterdi bize. Eskiden küçük bir köyde bir problem ortaya çıktığı zaman en az 10 dakika içerisinde haberdar olabiliyorlardı insanlar. Ama şimdi bırakalım küçük bir köyü, dünyanın diğer ucunda bir problem yaşandığında anında haberdar olabiliyoruz. Mesela hatırlarsınız ABD’nin Irak’ı işgalini naklen izlemiştik televizyonlardan. Keza Kaddafi’nin, Saddam’ın yakalanmasını da. Küreselleşme devletlerin ya da toplumların adeta güç gösterisi yapmalarına da bu şekilde fırsat vermiş oluyor. Şimdi meseleyi felsefî anlamda da düşünecek olursak yaşadığımız her şey ses ve görüntü olarak evrene kaydediliyor. Dolayısıyla hiç kimse böyle bir zaman dilimi içerisinde “benim yaşananlardan haberim yoktu” diyemeyecek. Bilgi teknolojileri nedeniyle biz, Somali’de, Van’da ve hatta kutuplarda neler olup bittiğinden anında haberdar olabiliyoruz. Bu durumda hepimize bir şekilde sosyal sorumluluk yüklüyor. Sel baskınları, kasırgalar, katliamlar sivil toplum kuruluşları vasıtasıyla küresel yardımı harekete geçiriyor.

Sosyal sorumluluk anlamında ele alacak olursak küreselleşme sorumluluk bilinci yüklemesi açısından insanlığa oldukça önemli katkılar sağlıyor. Bununla birlikte yerelliği ortadan kaldırıyor. Küresel bir köy haline geliyoruz ancak dünyanın egemen toplumları küresel köyün bireyleri gibi davranmıyorlar.
Küreselleşmenin yerelliği ortadan kaldırdığı çok keskin bir söylem. Anlatılanlar ışığında şunu söyleyebiliriz: Küreselle yerel, evrenselle millî, bütünleşmeyle çözülme, benzeşmeyle ayrışma bir arada ve zaman zaman birbirinin içine sızarak yaşanıyor. Sosyolojik gelenekte ise bunlardan birini tercih yerine ikisini birden değerlendirme esas alınıyor. Küreselleşme sürecinin değerlendirilmesinde toplumsal sorumluluğa ek olarak açıklamamız gereken bir başka boyut da kimliklerin inşa edilmesi süreci. Küreselleşmeyle birlikte aynı zamanda dünyanın değişik bölgelerinde bulunan yerel ve kültürel kimlikler geleneksel ulus-devletin baskısından önemli ölçüde kurtuluyorlar. Çünkü küreselleşme farklı kültürlerle tanışma imkânı sağlıyor. Öte taraftan şöyle bir şey de var: Dünyada şu an hâkim medeniyet Batı medeniyeti. Batı medeniyetinin de Anglosakson-protestan gelenek üzerine inşa edildiğini biliyoruz. Batı medeniyetinin “hakikat nedir?” sorusuna verdiği cevap madde oldu. Bu da hâkim ekonomik sistemin kapitalizm olmasına, hâkim ideolojinin de liberalizm olmasına imkân sağladı. Batı medeniyeti bugünkü bilgi teknolojileri vasıtasıyla dünyaya ihraç ediliyor. Fukuyama’nın “tarihin sonu” tezini burada hatırlamakta yarar var. Fukuyama tarihin sonuna gelindiğini, en son ve mükemmel döneme ulaşıldığını, iktisadi olarak en iyi sistemin kapitalizm, ideolojik olarak en iyi görüşün de liberalizm olduğunu söylüyordu. Ancak tarihin sonuna gelmediğimize ve yeni sistem arayışları içerisine girildiğine şahit oluyoruz.

KAPİTALİZM İLE KÜRESELLEŞME BİRBİRİNİ TETİKLEYEN İKİ UNSUR

Buradan kapitalizmin küreselleşmenin bir sonucu olduğu çıkarsamasına varabilir miyiz?

Bunun çok deterministik bir çıkarsama olduğunu söylemeliyim. Gelinen noktada birini diğerinin sonucu olarak görmek yerine her ikisini de birbirini tetikleyen iki unsur olarak değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum.

Peki, küreselleşme ve dolayısıyla kapitalizmin ortaya çıkardığı en büyük problem nedir?

En büyük problem Britanya ve özellikle Amerikan kültürünün evlerimize girmesi, kültürel ırkçılık yapılarak bunun tek mutlak ve değişmez bir durum gibi yansıtılması. Ayrıca kapitalizm ve aynı zamanda küreselleşmeyle birlikte ortaya çıkan diğer önemli sorun ekonomik güç hiyerarşisindeki küresel eşitsizlik olgusunun artması. Ekonomik güç hiyerarşisini incelediğimizde tepedeki ülkelerle alt sıralarda bulunan ülkeler arasında büyük uçurum olduğuna şahit oluruz. Ülkeleri yüksek gelirli, orta gelirli ve düşük gelirli ülkeler olarak sıralayacak olursak dünya nüfusunun %15’inin yüksek gelirli ülkelerde yaşadığını ve gelirlilerin %79’una sahip olduğunu, %45’inin orta gelirli olduğunu ve zenginliğin %18’ine sahip olduğunu, %40’ının da düşük gelirli ülkelerde yaşadığını ve zenginliğin sadece %3’ünü aldıklarını görürüz. Küreselleşmeyle birlikte küresel eşitsizliğin artıp artmadığı konusunda sosyal bilimciler arasında bir görüş ayrılığı var. Kimileri eşitsizliğin arttığını, kimileri de azalttığını söylüyor.

Bu sonuçlara nasıl varıyorlar?
Birleşmiş Milletler İnsanlık Kalkınma Raporu’na bakarak... Mesela 60’lı yıllarda dünyanın en zengin ülkelerinde yaşayan %20’lik kısmın gelirleri, en yoksul ülkelerde yaşayan %20’lik kısımdan 30 kat fazla olduğunu söylüyor bu raporlar. Aynı rapor, 90’lı yıllara gelindiğinde bu farkın 74 kata çıktığını sonraki yıllarda daha da arttığını gösteriyor. Daha ilginç bir istatistikse bugün İslam ülkeleri arasındaki gelir eşitsizliği farkının 220 kat olduğunu vurguluyor. Yine bazı sosyal bilimciler küreselleşmenin eşitsizliği artırmadığını, bilakis azalttığını ve genel hayat standartlarının tüm dünyada yavaş yavaş yükseldiğini, küreselleşmeyle birlikte okur-yazar oranının arttığını, bebek ölümlerinin azaldığını, dengeli ve yeterli beslenmenin sağlandığını ifade ediyorlar. Küreselleşmenin eşitsizliği artırdığını söyleyen sosyal bilimcilerin bu k...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Prof. Dr. Suna Başak
« Posted on: 28 Mart 2024, 16:52:06 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Prof. Dr. Suna Başak rüya tabiri,Prof. Dr. Suna Başak mekke canlı, Prof. Dr. Suna Başak kabe canlı yayın, Prof. Dr. Suna Başak Üç boyutlu kuran oku Prof. Dr. Suna Başak kuran ı kerim, Prof. Dr. Suna Başak peygamber kıssaları,Prof. Dr. Suna Başak ilitam ders soruları, Prof. Dr. Suna Başakönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes