> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Mostar Aylık Kültür ve Aktüalite Dergisi > Söyleşi > Prof. Dr. Abdülkadir Özcan
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Prof. Dr. Abdülkadir Özcan  (Okunma Sayısı 1284 defa)
16 Ağustos 2012, 15:21:15
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 16 Ağustos 2012, 15:21:15 »



Prof. Dr. Abdülkadir Özcan: Türkler tarih yazmaktan çok tarih yapmışlardır
İbrahim BARAN • 89. Sayı / SÖYLEŞİ


Tarih, çoğumuzun okurken sıkıldığı, çoğu zaman ihmal ettiği yahut gereksiz gördüğü bir bilim. “Yaşanmış bitmiş, bilsek ne olur ki?” anlayışı bizi geçmişten koparmakla kalmıyor, ondan ders çıkarma gibi büyük bir tecrübeden de mahrum bırakıyor. Hele, çok değil bundan 300-400 yıl öncesine kadar dünyanın hâkimiyetini elinde bulunduran bir devletin varisi iseniz o devletin tarihi okunmayı, araştırılmayı her şeyden çok hak ediyor. Osmanlı Devleti de geçmişten ders çıkarmak düsturunu benimsemiş ve kuruluşundan 100 yıl sonra resmî kayıtlarla olmasa da tarih yazıcılarının marifetiyle neler olup bittiğini kayda aldırmış. Daha sonra kurumsallaşarak vekayiname olarak adlandırılan bu kayıtlar o günlere dair çok önemli bilgiler aktarıyor bizlere. Vekayinamelerin tarihçesini konunun dünyadaki en önemli uzmanlarından biriyle, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdülkadir Özcan’la konuştuk…

Osmanlı Devleti’nde tarih yazımı ne zaman başlıyor?
Osmanlı döneminde tarihçilik kuruluştan 100-150 yıl sonra başlamış.

Neden kuruluşla birlikte başlamamış?
Çünkü tarih önce yapılır, sonra yazılır. Sürekli kullandığımız bir cümle, “Falanca takımımız tarih yazdı”. Hâlbuki o takım tarih yazmadı, tarihî bir olay icra etti. Bu olay gelecek günlerde yazılacak. Bir de kuruluşta önce aşiret, sonra beylik olarak teşekkül etti Osmanlı. Sistemli ve organize bir devlet olması sonraki yıllara dayanıyor. Tabir caizse tarihçilik işin son noktası. Belirli bir seviyeye gelmeden tarih yazamazsınız. Bu da ancak Osmanlı’nın kuruluşunun tamamlanmasıyla gerçekleşti. Kuruluş da İstanbul’un fethiyle tamamlandı diyebiliriz. Hatta Osmanlı’da standart tarih yazımına Fatih zamanında bile değil, oğlu II. Bayezid zamanında başlandı. Âşıkpaşazâde gibi, Neşrî gibi büyük tarihçiler Sultan Bayezid döneminde ortaya çıktı.

Bu dönemden önce herhangi bir tarihî kayda rastlamıyor muyuz?
1410’larda Ahmedî’nin Dasitan-i Tevârih-i Mülûk-i Âli Osman isimli bir eseri var. Müstakil eser değil. Meşhur İskendername’nin sonuna eklenmiş bir bölüm. Manzum bir eser. İskendername de Büyük İskender’in zaferlerini ve fetihlerini anlatıyor. İslam dünyasında da çok etkili olmuş. Zamanla İskendername edebiyatı ortaya çıkmış. Ahmedî de bu geleneğin devamı olarak 15. yüzyılın ilk çeyreğinde İskendername’yi yazdı, sonuna da Osmanoğulları’nın manzum tarihini ekledi. Ama bir destan olarak... Kısa ama çok özel, bir ilk bizim için. Bir de Âşıkpaşazâde’nin kitabında yer alan Yıldırım Bayezid dönemine kadarki sürecin anlatıldığı Yahşi Fakih’in Menâkıbname’si var. Orhan Gazi’nin imamının oğlu Yahşi Fakih’in eseri...

Yahşi Fakih’in Menakıbname’si de yazılı olarak bulunuyor mu?
Müstakil bir metin yok. Ama Âşıkpaşazâde onu kullandığını söylüyor. Yıldırım Bayezid döneminin sonlarına kadar gelen dönem için... Demek ki ilk dört padişah devri için geçerli. Bu eser kayıp, aslı nerede bilemiyoruz. Geç dönemde yazılmış olmasına rağmen Hayrullah Efendi, Osmanlı Devleti Tarihi’nde Yahşi Fakih’in Menakıbname’sinden bahsediyor, ama nerede olduğundan söz etmiyor. Demek ki o da gördü veya dolaylı olarak faydalandı.

OSMANLI’DA TARİH YAZICILIĞI FETRET DÖNEMİNDE BAŞLADI

O halde Osmanlı’da tarih yazımının II. Murad zamanında başladığını söyleyebilir miyiz?

Yok. Ahmedî’nin eseri elimizde olduğuna ve Yıldırım Bayezid’in oğlu Emir Süleyman’a sunulduğuna göre Fetret Devri’nde başladığı söylenebilir. Fakat gerçek anlamda II. Murad döneminde başladığını söylemek mümkün. Hatta tercüme faaliyetlerinin de yine o dönemde başladığı biliniyor. Mesela Târih-i Âl-i Selçuk var. Bu eserin müellifi Yazıcızade Ali. Fakat eserin önemli kısmı İbn Bibi’nin el-Evâmirü’l-Alâiyye’sinden tercüme. İlk kısımlarını Oğuzname’lerden ve eski eserlerden faydalanarak yazmış. Ayrıca Tarihî Takvimler var. Rahmetli Osman Turan, Nihal Atsız bunları yayımladı. Bunlar da II. Murad ve Fatih dönemlerinde bir araya getirilmiş önemli eserler. Gazavâtname türü eserler de Sultan II. Murad döneminden itibaren görülür.

Fatih dönemi, İmparatorluk tarihinin kendine has dönemlerinden biri. Fetihten sonra Fatih’in çeşitli ilim adamlarını İstanbul’a getirttiğini, yani ilme verdiği önemi biliyoruz. Fatih döneminde Osmanlı tarih yazıcılığı ile ilgili neler yapıldı?

Fatih dönemi tarihçiliğin canlandığı bir dönem. Fatih belirttiğiniz gibi çağın önemli ilim adamlarını Osmanlı toprakları dışından İstanbul’a getirtti. Tarihçiler için de aynı şey geçerli. Fatih zamanında İran’dan birçok şehnamecinin İstanbul’a geldiğini ve hükümdar sarayında çoğu manzum eserler yazdıklarını biliyoruz. Fatih Sultan Mehmed dünya tarihiyle yakından ilgilendi. Çevresindekilere Batı kökenli Büyük İskender’in, Sezar’ın hayatlarını okuttu. Sarayına giren tarihçileri himaye etti. Onlara tarih kitapları yazdırdı. Bu eserlerin birçoğu Farsça’dır. Mesela İstanbul’un fethine bizzat katılmış Tursun Bey -ki biz ona Dursun Bey deriz- Tarih-i Ebü’l Feth adlı eserini Fatih döneminde telif etmeye başladı, II. Bayezid döneminde bitirdi. Çok orijinal bir kaynak. Gemilerin karadan yürütüldüğü bu eserde açık bir şekilde yazıyor. Tursun Bey gördüklerini yazmış.

Oysa kimi tarihçiler gemilerin karadan yürütülmesi gibi bir hadisenin gerçekleşmediğini iddia ediyorlar…
O iddianın sahipleri kör olmalılar. Bu iddia “dünya yoktur” demek kadar komik. Çünkü biz tarihçiler kaynak ve belgelere dayanarak hüküm veririz. Bir kişi “benim için yoktur” diyebilir. Ama bu o olayın gerçekte olmadığını göstermez. Fetihten iki sene sonra İstanbul’a gelen Fransız gezgin Bertrandon de le Broquière’in Deniz Aşırı Seyahat isimli bir eseri var. Bu eserde resmedilmiş gemilerin karadan yürütüldüğü açıkça ifade ediliyor. Fatih zamanında Şükrullah Efendi Farsça bir dünya tarihi yazdı. Behcetü’t-tevârih adlı bu eser insanlığın ortaya çıkışından kendi yaşadığı döneme kadar gelir. Bu eserin Osmanlı kısmını Nihal Atsız yayımladı. Böyle başka eserler de var. Ancak ilk standart Osmanlı tarihleri II. Bayezid zamanında ortaya çıktı.

II. Bayezid dönemi fetihlerin ve ilerlemenin çeşitli sebeplerle durduğu bir dönem. Aynı dönemde kültür ve ilim hayatı da durmuş muydu?
Fetihlerin ve ilerlemenin durduğunu söylemek doğru değil. Saltanat müddeisi kardeşi Cem Sultan’ın açtığı gaileler fetihleri biraz duraklattıysa da, o dönemi, Fatih’in hareketli devrinin oturduğu dönem olarak da değerlendirmek mümkün. II. Bayezid kültüre çok önem veren bir hükümdardı. Bu yönüyle dedesi II. Murad’a benzetirim onu. Malumunuz II. Murad da kültüre çok önem veren bir hükümdardı. Âşıkpaşazâde uzun yıllar yaşamıştı. Meşhur Tevârîh-i Âli Osman’ına o dönemde son şeklini veriyor.

SÜSLÜ OSMANLI TARİHİ YAZICILIĞINI İDRİS-İ BİTLİSİ BAŞLATTI

Âşıkpaşazâde de Tursun Bey gibi İstanbul’un fethine bizzat katılmış değil mi?

Evet. Âşıkpaşazâde kitabında İstanbul’un fethine ilişkin orijinal bilgiler veriyor. Söylemleri biraz hamasî gibi gelir ama Bizans kaynaklarıyla karşılaştırıldığında söylediklerinin doğru olduğunu görürüz.T evârih-i Âli Osman, o dönemde köy odalarında okunmak üzere yazılmış bir eser olarak kabul ediliyor. Âşıkpaşazâde Tarihi’ni bilimsel şekle sokan Neşrî’dir. Neşrî diğer kaynaklardan da beslenerek ilk tenkidî Osmanlı tarihini yazdı. Eserinin ismi Kitâb-ı Cihannüma’dır. II. Bayezid Doğu’dan gelen meşhur âlim İdris-i Bitlisî’den bir tarih kitabı yazmasını istedi. İdris-i Bitlisi bu emri yerine getirerek Heşt Bihişt adlı meşhur Osmanlı tarihini yazdı. İlk sekiz padişah dönemini anlatıyor eserinde. Heşt Bihişt sekiz cennet demek. Tabir caizse her padişahın dönemini cennet olarak nitelendirmiş İdris-i Bitlisi. Onun, bu eseriyle süslü Osmanlı tarihi yazıcılığını başlattığı da söylenebilir. İran tarihçiliğinin gereği olarak biraz mübalağalı bir üslubu olduğu malûm. Çağdaşları ve halefleri tarafından “biraz abartmış” diyerek eleştirilmiştir.

Bu biraz da Farsçadan ve İran tarih yazıcılığının bu özellikte olmasından kaynaklanıyor galiba?
Kesinlikle. Bitlisî de padişahların böyle anlatılması gerektiğini söyleyerek kendini savunuyor. Bitlisî’yi mühim kılan faktörlerin belki de en önemlisi İran ekolünü Osmanlı tarih yazımına getirmesiydi. II. Bayezid ayrıca Kemalpaşazade olarak bildiğimiz ünlü Şeyhülislam İbn-i Kemal’i de Türkçe bir Osmanlı tarihi yazmak üzere görevlendirdi. Tevârih-i Âli Osman olarak adlandırılan bu eser on defter halinde kaleme alınmış ve her bir padişah dönemine bir defter tahsis etmiş; günümüze mükemmel bir Osmanlı tarihi bırakmış.

II. Bayezid’den sonra vekayiname geleneğimizde herhangi bir değişiklik yaşanıyor mu?
Yavuz Sultan Selim’in kısa hükümdarlık döneminde gazavatnâmelerin Selimname adı ile anılan örneklerini görüyoruz. Çok sayıda Selimname yazıldı. Bu eserler Trabzon’daki şehzadelik döneminden başlayıp, kimisi Mısır’ın ilhakına kadarki dönemi, kimisi de vefatına kadarki dönemi ele almıştı. Yavuz Sultan Selim Osmanlı tarihinin adeta mitolojik kahramanlarından biri... Hakkında da pek çok menkıbeler anlatılır. İlk menkıbeleri de Hoca Saadettin Efendi Hasancan’dan naklen Tacü’t-Tevârih adlı umumi eserin sonuna dercetmiş. Kemalpaşazade’nin atının ayağından Yavuz’un kaftanına çamur sıçraması ve Yavuz’un “ölünce kaftanımı sandukamın üzerine koyun” bilindik menkıbesi oradan nakledilir. Bu dönem oldukça kısa olduğu için çok büyük eserler yazılmadı, ama Yavuz Sultan Selim’in hayatı her yönüyle, mesela İran Seferi, Mısır Seferi ile ilgili bilgiler Haydar Çelebi Ruznamesi adlı eserde menzil menzil verilir.

Yavuz Sultan Selim döneminden ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Prof. Dr. Abdülkadir Özcan
« Posted on: 25 Nisan 2024, 04:22:22 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Prof. Dr. Abdülkadir Özcan rüya tabiri,Prof. Dr. Abdülkadir Özcan mekke canlı, Prof. Dr. Abdülkadir Özcan kabe canlı yayın, Prof. Dr. Abdülkadir Özcan Üç boyutlu kuran oku Prof. Dr. Abdülkadir Özcan kuran ı kerim, Prof. Dr. Abdülkadir Özcan peygamber kıssaları,Prof. Dr. Abdülkadir Özcan ilitam ders soruları, Prof. Dr. Abdülkadir Özcanönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes