> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Mostar Aylık Kültür ve Aktüalite Dergisi > Söyleşi > Doç. Dr. Ahmet T. Kuru
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Doç. Dr. Ahmet T. Kuru  (Okunma Sayısı 879 defa)
16 Temmuz 2012, 14:38:08
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 16 Temmuz 2012, 14:38:08 »



Doç. Dr. Ahmet T. Kuru: İslamofobi er ya da geç sona erecek
İbrahim BARAN • 75. Sayı / SÖYLEŞİ


Avrupa’da son dönemde sıklıkla şahit olduğumuz İslam korkusuna yönelik (İslamofobik) eylemler Fransa’da yaşanan burka tartışmalarıyla beraber yeni bir boyut kazandı. Çıkarılan kanuna göre bundan böyle artık Fransa’da burka yani peçe kullanan bayanlar kamu hizmetinden yararlanamayacak. Fransa hükümeti bununla da kalmadı elbette. Şimdi de okullarda helal yemek standartlarının kaldırılması gündeme geliyor. Devletin dine herhangi bir şekilde müdahil olmasına imkân vermeyen Fransız sistemi de uygulamaları kabullenmiş görünüyor. Laiklik ile ilgili önemli çalışmaları bulunan Sandiego State Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet T. Kuru ile burka tartışmalarını ve Avrupa’da İslam korkusunun geldiği noktayı konuştuk.

İslamofobi Avrupa’da son 10 yılda çok sık bir şekilde gündeme gelmeye başladı. Bununla birlikte İslam’ın Avrupalılar tarafından araştırıldığını ve Avrupa’da İslam’ın yaygınlaştığını görüyoruz. Bu korkuyu, böylesi bir sebebe mi bağlamalıyız yoksa bu gibi girişimler seçim sonuçlarını etkilemeye yönelik girişimler mi?
Batı ve Orta Avrupa’da İslamofobi’nin son on yılda bu kadar bariz bir şekilde gündeme gelmiş olması hem değişen dünya şartlarıyla hem de göçmen dalgalarının hızıyla artarak 20 milyona yaklaşmış olan Batı ve Orta Avrupa’daki Müslüman nüfusu ile ilgili. Muhtedilerin bu nüfus içindeki oranı az. İslamofobi üzerinden seçimleri etkileme düşüncesi ise bu kavramın gündeme gelmesinin bir sebebi değil sonucu bence. İslamofobi, seçimleri bile etkileyecek bir duruma geldiği için kimi siyasetçiler bu durumdan istifade etmeyi düşünüyorlar. Değişen dünya şartlarından kastım Soğuk Savaş’ın bitimi sonrasında bazı Batılıların komünizm yerine İslam’ı yeni düşman olarak ikame etme düşüncesi ki bu düşüncenin teorisyeni de Samuel Huntington ile Bernard Lewis’ti. 11 Eylül ve ardından gelen Londra, Madrid ve Amsterdam’daki terör olayları bu düşüncenin somut bir zemin bulmasını sağlamıştır.
     
Tarık Ali, İslamofobi’nin Batı’da “yeni düşman” olarak görülenlere karşı yapay olarak oluşturulduğunu iddia ediyor. Bu iddiaya katılıyor musunuz?
Katıldığım yanları var ama katılmadığım yanları da yok değil. Kısaca değindiğim gibi Müslümanların yeni düşman olarak komünistlerin yerine geçirilmesi silah sanayi, savunma bürokrasisi gibi aktörler tarafından uygulamaya konulmuş bir proje. Ancak “İslamofobi sadece yapay bir proje olsa bu kadar çok tutmazdı” demek hem tarihî hem güncel bazı temellere dayanıyor. Tarihî olarak Batı ve Orta Avrupa’da Müslümanlara karşı bir düşmanlık olduğu Haçlı seferleri, Endülüs ve Osmanlı kelimelerinin yaptıracağı çağrışımlarla anlaşılabilir. Öte yandan Avrupa’da sadece İslam değil, diğer dinî gruplara karşı da bir önyargının olduğunu II. Dünya Savaşı ve öncesinde sadece Almanya değil tüm Avrupa’da yaygın olan anti-semitizmden biliyoruz. Zaten dünyada “ırkçılık’ kavramının modern anlamda teori ve pratiğini de büyük oranda Avrupalılar ortaya koydu. Bunlara ilaveten günümüzde Avrupa’da yaşayan bazı Müslümanların hayat tarzlarının ve eğitim durumlarının da Avrupalılara İslam’ı iyi temsil etmediğini ve aksine kötü bir imaj ortaya koyduğunu kabul etmek gerekiyor. Amerika ve Kanadalı Müslümanlar gerek eğitim gerekse sosyo-ekonomik statü açısından çok daha iyi bir durumdalar ve daha iyi bir imaj ortaya koyuyorlar.

İslamofobi laiklik savunusu olarak doğmuş bir paradigma. İslamofobi’yi bir düşünce olarak mı görmek gerekiyor, yoksa bir suç mu?
İslamofobi ve laiklik birbirinden farklı, çoğu zaman da birbirine zıt kavramlar. Genellikle Avrupa’da sağ partiler İslamofobi’yi, sol partiler laikliği savunurlar. Bu iki aktör Fransa’daki başörtüsü yasağında görüldüğü gibi zaman zaman biraraya gelerek ittifak yapabilirler. İslamofobi bir düşünce olduğunda tabii ki suç değil. Ama sözlü tacizden, fizikî saldırıya varan oranda eyleme döküldüğünde suç kapsamına giriyor. Bu konuda Avrupa Birliği’ne bağlı data toplayan kurumlar var. Onlar her sene İslamofobik eylemleri rapor ediyorlar ki bu eylemlerin çoğu suç teşkil ediyor.

FRANSA DIŞLAYICI BİR LAİKLİK POLİTİKASI GÜDÜYOR

İslamofobik eylemler de çoğunlukla Fransa’da gerçekleştiriliyor. Fransa’da yaşanan burka yasağı uzun bir süredir konuşuluyordu. Laikliğin beşiği durumunda olan bir ülke için çelişkili bir durum değil mi?

Hayır, zaten Fransa’da laiklik ABD’deki gibi pratik bir çözüm olarak değil, aksine ideolojik ve sembolik bir çatışmanın sonucu olarak ortaya çıkmıştı. Fransa’da peçe takan bayan sayısının iki binin altında olduğu tahmin ediliyor ve bunların sokağa çıkmasının pratikte nasıl bir sorun olduğu ortaya konulabilmiş değil. Bu durumda yasağın ideolojik ve sembolik olmanın ötesinde bir anlamı olmadığı anlaşılıyor.

Burka yasağı, okullarda helal yemek standartlarının kaldırılması gibi olaylar İslam’a kasıtlı bir yaklaşım olduğunu gösteriyor. Böyle bir tavrın özellikle Fransa tarafından sergilenmesinin sebebi ne?
İslamofobi, Avrupa’nın genelinde etkisini artıran bir mefhum; ama dışlayıcı laikliğin hâkimiyeti Fransa dışındaki diğer Avrupa ülkelerinde yok. Fransa’nın yasaklayıcı politikalarda başı çekmesi İslamofobi ile dışlayıcı laiklik arasındaki ittifaktan kaynaklanıyor. Bu yaz İstanbul Bilgi Üniversitesi yayınları tarafından Türkçe yayınlanacak olan ve orjinali Cambridge Üniversitesi Yayınları’ndan çıkan Secularism and State Policies toward Religion: The United States, France, and Turkey adlı kitabımda bu ittifakı inceliyorum. Genel anlamda devletin resmî dini olmaması ve hukuk sisteminin dinî müesseselerin kontrolünde olmaması anlamına gelen laikliğin iki temel tipi var: Pasif ve dışlayıcı laiklik. Pasif laiklik devletin dini olan veya olmayan sembol ve söylemlere karşı pasif, yani tarafsız ve hoşgörülü, bir tavır takınmasını gerektiriyor. Bu tür bir laiklik ABD, Hindistan ve Hollanda gibi ülkelerde hâkim. Dışlayıcı laiklik ise devletin dinleri kamusal alandan dışlaması ve bir vicdan işi haline sokmasını şart kılıyor. Bu tür bir laiklikte Fransa, Meksika ve hâlâ Türkiye’de hâkim. Fransa’da yüzyıldan fazla mücadele etmiş olan dışlayıcı laik solcular ile çoğunlukla İslamofobi’yi son dönemde benimsemiş olan sağcılar, başörtüsü karşısında ittifak ettiler. Öte yandan her iki gruptan (sol ve sağ) çokkültürcülüğü savunanlar da karşı bir ittifak oluşturarak pasif laikliği savunmaya ve başörtüsü yasağına karşı çıkmaya başladılar. Tartışma 1989’dan 2004’e kadar sürdü. Sonuçta dışlayıcı laik sol-İslamofobik sağ ittifakı kamuoyunda başörtüsü yasağı için yüzde 70’lik bir destek çıkmasını ve bu konuda bir kanun hazırlanmasını sağladı. Günümüzde bu ittifak sona ermiş değil, aksine okullarda helal menülerin, öğrencilerin mayolu beden eğitiminden muaf tutulmasının ve minare inşaatlarının yasaklanması talepleriyle tekrar gündemde. Bu tür bir ittifak diğer Avrupa ülkelerinde yok, çünkü onlarda dışlayıcı laiklik bu kadar güçlü degil.

YAŞANANLAR PRENSİPTEN ÇOK SEÇİM STRATEJİSİ

Liberal demokrasi olduğunu iddia eden Fransa’da burka tartışmalarında iç çekişmelerin etkisi var mı peki? Fransa’da İslam korkusunu aşikâr eden söylemlerin Sarkozy yönetimiyle ilgisi ne kadar?

Tabii bu ittifak Fransa’nın liberal demokrasi olma iddiasına karşı şüphe uyandırıyor ve bunun sorgulanmasına yol açıyor. Aslında Nicolas Sarkozy Cumhurbaşkanı seçildikten sonra eski sağ söyleme dönerek Fransa’nın Katolik kökleri olduğunu ve laikliğin yumuşaması gerektiğini söylemeye başlamıştı. Sonrasında aşırı sağ parti lideri Marine Le Pen’in anketlerde kendisini geçtiğini görmesi üzerine yeniden dışlayıcı laik-İslamofobik ittifaka döndü. Sarkozy menfaatçi anlamında pragmatik birisi. İlk başta başörtüsü yasağına karşıydı; sonra artan kamuoyu desteği karşısında destekçi oldu; dahası Mısır’a gidip, Fransa’daki Müslüman kızların yasağa uyması gerektiğine dair El Ezher Şeyhi Tantavi’den fetva aldı. Son davranışları da prensipten çok stratejiye dayanıyor.

Avrupa Konseyi gibi kurumların, Fransa’da yaşayan Müslümanların İslamofobi’ye ciddi tepkileri var. Bu tepkilerin işe yarayacağını düşünüyor musunuz?
Tepkilerin etkili olabilmesi için gerek Fransa, gerekse diğer Avrupa ülkelerindeki Müslümanların ikinci nesli çok daha iyi eğitmeleri, bulundukları ülkenin dilini mutlaka öğrenmeleri ve organize olmaları gerekiyor. Avrupa Konseyi gibi kurumlar devletlerin dine yönelik politikalarına Türkiye haricinde pek karışmazlar. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi geçen ay İtalyan devlet ortaokul ve lise binalarındaki haç işaretlerinin bir mahzuru olmadığına karar verdi.

Türkiye’nin AB’ye girişi konusunda sürekli engel çıkarılmasını ve Fransa’nın Türkiye perspektifini İslamofobi’ye bağlayabilir miyiz?
Gerek Fransa, gerekse Almanya’da sağ iktidarlar Türkiye’nin AB üyeliğine karşılar. Kendi ülkesindeki 3-5 milyon Müslüman’ı hazmedemeyen bir siyasi yaklaşımın 80 milyonluk bir Müslüman çoğunluklu ülkeyi AB’ye kabul etmesi zor olsa gerek.

Avrupa’da yaşanan tüm gelişmeleri -İslam’ın yayılması, uluslararası politikaların her dine ve siyasi görüşe ılımlı bakar hale gelmesi… gibi- düşündüğümüzde İslamofobi’nin tamamen yok olacağını söyleyebilir miyiz?
Bu konuda ümitvarım. Dünyadaki genel eğilim ırkçılık ve önyargıların ortadan kalkması istikametinde. Bu süreç köleliğin kalkması ve sömürgeciliğin sona ermesi ile başladı, antisemitizmin sona ermesi ve kadınların birçok ülkede eşit haklara ulaşması ile hız kazandı, dinî ve etnik azınlıkların hak kazanmaları ile de hâlâ devam ediyor. Edward Said’in Şarkiyatçılık kitabı bu süreçteki önemli kilometre taşlarından biri. İslamofobi de er geç sona erecek; tabii bu arada Müslümanlar...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Doç. Dr. Ahmet T. Kuru
« Posted on: 20 Nisan 2024, 07:22:27 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Doç. Dr. Ahmet T. Kuru rüya tabiri,Doç. Dr. Ahmet T. Kuru mekke canlı, Doç. Dr. Ahmet T. Kuru kabe canlı yayın, Doç. Dr. Ahmet T. Kuru Üç boyutlu kuran oku Doç. Dr. Ahmet T. Kuru kuran ı kerim, Doç. Dr. Ahmet T. Kuru peygamber kıssaları,Doç. Dr. Ahmet T. Kuru ilitam ders soruları, Doç. Dr. Ahmet T. Kuruönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes