> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Hazreti Muhammed a.s.v > Son Peygamber > Zamanın Peygambere Çağrısı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Zamanın Peygambere Çağrısı  (Okunma Sayısı 1270 defa)
11 Aralık 2009, 16:08:06
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 11 Aralık 2009, 16:08:06 »



Zamanın Peygambere Çağrısı

Zaman ve Mekan:Mekke-i Mükerreme, ilahi risalet için seçilmiş bir yerdi. Daha önce de işaret ettiğimiz gibi, orası, Arap beldeleri arasında tema yüz etmiş bir belde idi. Oranın kültürel mertebesinden bahset miştik. Mekke, arapların toplanıp biraraya geldikleri bir merkez di. Mekke lilerin dili, Arapçanın en fasih lehçesiydi. Çünkü Arap şairleri, şiirlerim Kureyş lehçesiyle yazmaya özen gösterirlerdi. Mekkelilerin ve Kureyşlilerin dili fasih bir dil olduğundan dolayı çevredeki diğer beldelerin dilleri, halk dili gibi idi. Mekke, dini bir merkez niteliğini taşımaktaydı, insanlar oraya yönelir ve yeryü zünün her tarafından oraya akın akın gelirlerdi. Çarşı ve pazarla rında, getirdikleri malları satarlardı. Birbirlerine saygısızlık et meden övünür ve birbirlerine baskın yapmadan mücadele eder lerdi. Çünkü Mekke´de kan akıtılamazdı. Kılıçlar kınlarına soku lurdu. Tüm araplar dindarlık, sevgi ve muhabbet bağlarıyla Mek ke´de bir araya gelirlerdi. Kin ve düşmanlık duygusuyla karşı kar şıya gelmezlerdi. Acılarını bir tarafa atar, kinlerini çember içine sokarlardı. Sadece ibadetle meşgul olurlardı. Karşılıklı menfaat değişiminde bulunur ve birbirlerine güzel söz söylerlerdi. Her ka­bilenin, Kabe´nin dış tarafında kendine muhsus putu bulunması na rağmen, ibadet esnasında bütün bu putları bir tarafa bıraka rak Kabe´yi takdis ederlerdi.

Bu dini, kültürel ve sosyal üstünlüğünün yanı sıra Mekke, Yemen´den ve doğunun uzak beldelerinden, aynı zamanda Arap Ya-rmıadası´nm batı taraflarının en uç noklarmdan gelen kafilelerin buluşma noktası olmuştur. Ticaret kervanları Mekke´ye uğrar, orada birbirleriyle karşılaşırlardı. Taşıdıkları bu uygarlık, kalp lerin derinliklerine ulaşmasa bile, idraklere temas ediyordu. Mekke ve Medine´de, bedevilik, az da olsa uygarlıkla temasa geçi yordu. Bedeviliğin sertliğiyle uygarlığın inceliği arasında gevşek olmayan bir bileşim meydana geliyordu. Böylece nefisler de kuv vetleniyordu. Bedeviliğin saflığı ile ona yabancı olan uygarlık bir noktaya gelip buluşuyorlardı. Bu arada uygarlığın ve bedeviliğin kötü tarafları reddediliyor, geriye temiz bir öz kalıyordu.

İlahi risaletlerin çoğu, Hz. Muhammed´in risaletine yakın bir konumda zuhur etmişlerdi. Badiyelere (çöllere) yakın yerlerde, ya da badiyelerde zuhur etmişlerdir. Çünkü bu gibi yerlerde yaşayan kimselerin nefisleri, yeni risaleti kabul etmeye müsaittir, idrak leri de değişik değildir:

a- Bu gibi yerlerde ilahi vahyin yükünü kabul etmeye müsait bir saflık vardır. Buralarda ölçen, düşünen, geçmişini geleceğiyle irtibatlandıran, nefsi zorlamaya ve fikri güçlüklere tapmadan geçmişinden, şimdiki zamanını aydınlatacak şeyleri çıkarabilen idrakler vardır. İlahi risaletlere karşı çıkanların mukavemetle-rindeki arazlar zahiridir. Yani kısa zaman içinde bu arazlar yok olurlar. Çünkü bu arazlar, nefislerin derinliklerine ve kalplerin içine işlememiştir. Sadece yüzeyde kalmıştır. Değişiklikler ve de ğiştirmeler de ancak yüzeyde yapılır. Kalplerin derinliklerine yö nelemez.

b- Uygarlık sahibi insanların yaşadıkları şehirlerde köklü adetler, yerleşmiş gelenekler, revaçta olan fikirler vardır. Bu gibi yerlere yeni bir inancın girebilmesi için, zihinleri doldurmuş olan eski düşünce ve inançların boşaltılması gerekir. Yeni düşünce ve inançlar ancak bundan sonra yerleşir. Yeni bir din gelince, insan ların eskiden sahip oldukları inanç ve düşüncelerle yenileri ara sında bir boğuşma meydana gelir. Bu boğuşma yöntemlerinin en ılımlısı, tartışma ve mücadeledir. Mutaassıp kimselerle yapılan mücadelede gerçekler zayi olurlar, Bu gibi mücadelelerde gerçek ler, saf ve arınmış bir şekildş ortaya çıkamaz.

Yanlış da olsa bilimsel düşünceler, nefislere yerleşirler. Yerle şik gelenekler, kuvvetlenip nefislerin derinliklerine ulaşırlar. Bunları söküp atmak zordur.

Denebilir ki uygar kimselerin gelenek ve görenekleri olduğu gi bi, bedevilerin de gelenek ve görenekleri vardır. Buna cevaben de riz ki: Bedevilerin gelenekleri, uygar beldelerdeki insanların kalplerine hükmeden ve zihinlerine yerleşen görüş ve düşünceler gibi düşünsel öğelere dayanmamaktadır. Nefislerin derinlikleri ne yerleşmeyen gelenek ve göreneklerse sabit olmazlar. Bunlar, derin düşünce mahsûlü olan görüş ve düşünceler gibi kalıcı ola mazlar.

c- Tecrübeler de bunu teyid etmişlerdir. Yeni dinin, nefisleri saf ve temiz olan badiye halkı arasına girmesi çok kolaydır.

d- Hangisi olursa olsun, bir dini taşıyacak olan insanlara ihti yaç vardır. Bedevilerde de düşünce, nefis ve ruh yüceliği vardır ki, bunların nefisleri diğer insanlara göre daha güçlü ve daha daya nıklıdır. Sosyologlar şu hususu kesin olarak belirlemişlerdir ki; İnançları uğruna vuruşmayı ve cihat etmeyi göze alan kimseler, bedevilerdir. Çünkü bunların kalplerinde uygarlığın pisliği bu laşmamıştır. Aksine bunlarda savaş ve dayanma kuvveti vardır. Bu söylediklerimizi doğrulayacak deliller bulunmaktadır. Çünkü peygamberlerin getirmiş oldukları dinlerin, bu peygamberlere, uygarlıkla bedevilik arası sayılabilecek mıntıkalarda gönderil miş olduklarını görmekteyiz. Bu peygamberlere tabi olan kimse ler, çölde yaşayan, çölün zorluklarına göğüs geren kimseler ol muştur. Medeniyetin tadını alan şehir ve medeniyet ahalisi, pey gamberlere tabi olmamışlardır. Öreneğin Musa peygamberi ele alalım. O, Firavun kavmine peygamber olarak gönderilmiştir. Ancak peygamberlik, O´na, Şam sınırına bitişik olan Medyen mın tıkasında verilmişti. Mısırlılardan onun çağrısına icabet eden kimse yoktu. Kendisinden sonra da getirmiş olduğu dinin yükünü omuzlayan ve tebliğ vazifesini gören kimseler Mısırlılar değildi. Bu görevi de başkaları yüklenmişti. İsrailoğulları ruhi zaafîyet içinde olduklarından dolayı, Musa peygamberin risaletini tebliğ etme yükünü yüklenmemişlerdi. Çünkü onlar da Mısırlıların ah lakıyla ahlaklanmışlardı. Her ne kadar Mısırlı olmasalar da, Mı sırlıların ahlakım almışlardı. Bu dinin tebliğ vazifesini eda etmek için, insanların çölde güçlük ve zorluklara karşı idmanlı olması gerekirdi. Musa peygamber, Cenab-ı Allah tarafından kendileri için yazılmış olan araz-ı mukaddese girmelerini -orada ikamet et meseler bile- İsrailoğullanna emrettiği zaman, onlar, oraya girmekten çekinmişlerdi. Bu nedenle Allahu Teala, Musa peygam bere şöyle buyurdu: "Orası onlara kırk yıl yasaklandı. Yerde şaş kın şaşkın dolaşacaklar. Sen yoldan çıkmış olanlar için üzülme." (Maide: 26)


Bazı yazarlar, tevhid ehlinin sadece Sami ırkından olduklarını zannetmişlerdir. Bazı Avrupalılar da bu görüşe katılarak şu ge rekçeyi ileri sürmüşlerdir: Sami ırkından olanların akılları, yü zeyseldir. İnançtan sadece tevhidi anlarlar. Teslisteki felsefeyi, manayı düşünecek kapasitede değillerdir.

Bu ifadeler, kendilerini çürütecek unsurları da beraberinde ta şımaktadırlar. Zira teslis inancını ortaya ortaya koyan Samilerdir.

Şu da var ki, Brahman dini aslında vahdaniyet inancını kucak layan, Ari aklıdır. Şu halde vahdaniyet inancını sadece Samilerin aklına tahsis etmek, teslis akidesinin aslına göre yanlıştır. Şu hal de teslis inancı, felsefecilerin vehimlerinden ibarettir. Yoksa bu, peygamberlerin akidelerinden değildir.

Brahman dinini omuzlayanların Asya çöllerinde yaşayan Ari kabileler olduklarım herhalde anlatmıştık. Bu da ilahi risaletle-rin ancak şehirlere yakın badiyelere veya kafilelerin uğradıkları yollara indiklerine büyük bir delil teşkil etmektedir. Örneğin Brahman dini Hindistan´a inmişti. Hindistan nehirler, haşereler ve sert mizaçlılarla dolu bir ülkedir. Orada bir nevi uygarlık da vardı. Badiyenin ve çölün saflığı yoktu. Çölün gücü, kuvveti, sade liği, fıtri arınmışlığı mevcut değildi. Bu nedenle Hindistan´a inmiş olan Brahman dini kısa sürede tahrifata uğramış ve mezkur zalim sınıf sistemi bu dine yerleşmiştir.

Önce de işaret ettiğimiz gibi, Allah tarafından gönderilen elçi lerin sayısını kesin olarak belirlemek mümkün değildir. Peygam berlerin bir kısmının kıssasını Cenab-ı Allah Kur´an-ı Kerim´de anlatmış, fakat bir kısmını anlatmamıştır. Yüce Allah şöyle buyu ruyor: "Onlardan kimini (n hayatını) sana anlattık, kimini de an latmadık." (Mümin: 78)

Peygamber efendimiz hakkında verilen müjdelerden bahsede ceğimiz zaman da anlatılacağı gibi, Brahman dini en büyük kay nağı olan Veda adlı kitapta bu müjdeler vardır. Daha önce açıkla dığımız gibi, aslında Brahman dini bir tevhid dinidir. "Veda" kita bında yer alan ifadeler, Brahman dininin başlangıçta tevhid dini olduğuna delalet etmektedirler. Fakat bilahare o dine giren kim seler onu tahrif etmişlerdir. Aradan geçen uzun asırlardan sonra Brahmanizm muharref bir din haline gelmiştir ve günümüze ka dar da -muharref de olsa- varlığını sürdürmüştür.

Bu kısa açıklamadan da anlaşıldığına göre, Mekke ve çevresi nin coğrafî durumu, sahip olduğu özellikler, bu mıntıkayı pey gamberliğin vatanı ve Özellikle son peygamberin vatanı olmaya layık kılmıştır. Bu mıntıkadaki peygamberlik, peygamberlerin atası ibrahim ve oğlu İsmail ile başladığına göre, yine İsmail´in neslinden olan bir peygamberle de bu mmtakada sona ermiştir.

Mekke-i Mükerreme, Kıyamete kadar varlığım devam ettire cek olan yeni dinin ortaya çıkması için en uygun bir yerdi. Çünkü arapların hepsi bu mıntakada bir araya gelirlerdi. Burada güven lik ve esenlik vardı. Toprağından fışkıran kutsallık, insanların kalplerini dolduruyordu. Bütün Arapların gelip istişarede bulun duğu, Daru´n- Nedve de Mekke´de idi.

Şu halde yeni dinin tohumunun ekilmesi ve semerelerinin elde edilmesi için en uygun yer Mekke idi.

Yeni dine davet vazifesini yüklenme hususunda en müsait top lum araplardı. Bu dini korumak ve hükümdarların baskısı ile zor baların tecavüzüne karşı himaye etmek için en el...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Zamanın Peygambere Çağrısı
« Posted on: 29 Mart 2024, 15:22:19 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Zamanın Peygambere Çağrısı rüya tabiri,Zamanın Peygambere Çağrısı mekke canlı, Zamanın Peygambere Çağrısı kabe canlı yayın, Zamanın Peygambere Çağrısı Üç boyutlu kuran oku Zamanın Peygambere Çağrısı kuran ı kerim, Zamanın Peygambere Çağrısı peygamber kıssaları,Zamanın Peygambere Çağrısı ilitam ders soruları, Zamanın Peygambere Çağrısıönlisans arapça,
Logged
22 Ocak 2021, 15:42:05
Mehmed.
Görevli Sorumlusu
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 18.662


Site
« Yanıtla #1 : 22 Ocak 2021, 15:42:05 »

Esselamu aleyküm Rabbim bizleri ilim öğrenen kullarından eylesin Rabbim paylaşım için razı olsun
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

23 Ocak 2021, 20:35:30
Sevgi.
Bölüm Görevlisi
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 17.948


« Yanıtla #2 : 23 Ocak 2021, 20:35:30 »

Aleyküm Selâm. Rabb'im bizleri ilim öğrenip ilimle amel edenlerden eylesin inşaAllah
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes