๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Son Peygamber => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 13 Aralık 2009, 23:41:14



Konu Başlığı: Zahidin Azığı
Gönderen: Sümeyye üzerinde 13 Aralık 2009, 23:41:14
Zahidin Azığı


Buharı ve Müslim´in "Sahih"lerinde rivayet olunduğuna göre, Peygamber (sav) efendimiz şöyle buyurmuştur:

"Allah´ım, Muhammed ailesinin rızkını yetecek kadar kıl." Bu, Muhammed (sav)´in Rabbine yaptığı bir duasıdır. Bileme yiz, bu dua Muhammed ailesinin rızkının bollaştırılması için mi, yoksa kendilerine geçimlerini sürdürebilmelerine yetecek derece de az miktarda rızık verilmesi için mi yapılmıştır? Veya kendileri ne verilecek olan az miktardaki rızka Muhammed ailesinin sabır, rıza ve kanaat ile tahammül etmeleri için mi yapılmıştır? Buna cevaben şöyle denilir: Bu duaya her iki yönüyle de icabet edilmiştir. Yani kendilerine yetecek miktarda rızık verilmiştir. Ayrıca Muhammed ailesi, onun temiz zevceleriyle bu aileye mensub bu lunan kimseler rıza ve sabır ile Cenab-ı Allah´ın huzuruna çıkmış lar, dünyadayken de Rablerinin verdiği nimetlere karşı zahidlik göstermişlerdir. Tahammül edilebilecek kadar tahammül göster miş ve sabredilebilecek hususlarda sabretmişlerdir. Çünkü onlar başkalarına örnek teşkil etmişlerdir. Bu aileye mensup fertler mala karşı tamah göstermemiş ve Allah´ın bu aileye bahşetmiş ol duğu nimetlere karşı zahidlik göstermişlerdir.

İmam Ahmed bin Hanbel, Ebu Hureyre´nin şöyle dediğini ri vayet etmiştir: "Peygamber (sav) ile ailesi, Peygamber efendimi zin yaşadığı süre içinde üç gün peşpeşe buğday ekmeğine doyma mıştır." Yani Peygamber efendimiz, üç gün peşpeşe buğday ekme ği yememiştir. Aksine o çoğunlukla, arpa ekmeği yemiştir. O, ek mekle birlikte hurma da yerdi. Mü´minlerin anası Aişe şöyle de-miştir:"A/urete irtihal edinceye kadar, Muhammed´in ailesi ek meğe doymamıştır. Onun sofrasından ekmek kırıntıları da kaldı­rılmamıştır" Bu rivayetten anlaşıldığına göre, Muhammed (sav)´in sofrasına, artmayacak kadar ekmek getirilir ve bu ekme ğin tamamı tüketilirdi. Geriye ekmek kırıntıları bırakılmazdı. Peygamber efendimizin evinde yapılan ekmeğin unu elenmezdi. Un, kepeğiyle birlikte yoğurularak ekmek yapılırdı. Hz. Ebu Be kir´in kızı Aişe şöyle demiştir: "Muhammed´i hak ile gönderen Al lah´a andolsun ki, peygamber olarak gönderilişinden ahirete irti hal edinceye kadar geçen ömrü boyunca Muhammed, ne elek gör müş, ne de elenmiş undan yapılan ekmek yemiştir.

Hz. Muhammed´in ailesi, her zaman ekmeği katıkla yemezdi. Aksine çoğu zaman katıksız ekmek yerlerdi. Mü´minlerin anası Aişe (ra), Buhari ile Müslim´in Urve bin Zübeyr´den yapmış olduk ları bir rivayette şöyle demektedir:

"Biz Muhammed ailesi, üzerimizden bir aylık bir zaman geçer, fakat yine de evimizde yemek yapmak için ateş yakmazdık. Ancak şu iki siyah şey (hurma ve su) ile geçinirdik. Yalnız etrafımızda Ensar´dan bazı kimselerin evleri vardı. Bu evlerde oturan kimse ler, koyunlarının sütünü sağıp Resulüllah´a gönderirlerdi. O da kendisine gönderilen bu sütten içer ve bir kısmını da bize içirirdi."

Görülüyor ki Cenabri Allah, şerefli elçisi Muhammed (sav)´in duasına icabet ederek kendisinin ve ailesinin rızkını, yaşamlarını sürdürmeye yetecek miktarda vermiştir. Böylece onun müslü-manlara ve yoksul kimselere Örnek olmasını istemiştir. Yoksul müslümanlarm kalplerinin yanıp tutuşmaması ve bol rızka sahip olamadıklarından dolayı üzüntüye kapılmaması için Cenab-ı Al lah, peygamber ailesine az miktarda rızık tahsis etmiştir.

Ama şunu da hatırda tutmak gerekir ki, Peygamber efendimiz, kendi nefsini hiç bir meyve türünden veya güzel yemekten yoksun bırakmamıştır. O, helal olan şeylerin hepsini kabul etmiş, ama az miktarıyla yetinmiştir. Nefsini heva, heves ve lezzetlerden uzak tutmuştur. İradesini aklın otoritesiyle birlikte kendi nefsine ha kim kılmıştır. Nefsini heva ve şehvetlerin emrine vermemiş, aksi ne heva ve heveslere bir efendi kılmıştır. Nefsi, heveslerine mahkûm değil, hakim durumda olmuştur.

Peygamber efendimiz kendi nefsine tatbik ettiği bu zühdü, in sanlara tavsiye etmemiştir. Çünkü onlar bu derecedeki bir zahid-liğe güç yetiremezlerdi. Aynı zamanda o, insanlara güçlerinin yet meyeceği bir iş yapmamalarını emreden bir insandı. Nefislerine karşı haksızlık yapmamalarını tavsiye ederken şöyle diyordu: "Doğrusu bu dini zorlaştıran bir kimse, mutlaka mağlup olur. Öy le ise siz kolaylaştırın ve yaklaştırın."

Peygamber efendimiz kendi nefsine zühdü tatbik ederdi. An cak bir fakirin kendi fakirliğiyle ve bir yoksulun kendi yoksullu-ğuyla yanıp tutuşmaması için bu zahidliğini herkese tavsiye et mezdi.

Ebu Davud´un "Sünen"inde rivayet olunduğuna göre, adamın biri Resulüllah´m müezzini Bilal (ra)´a; "Bana Resulüllah (sav)´in infakını anlat" demiş, Bilal da ona şöyle cevap vermişti: "Cenab-ı Allah´ın onu, risalede görevlendirmesinden ahirete irti-hal etmesine kadar geçen zaman içinde onun yaptığı infaklardan hep haberdar olurdum. Müslümanın biri ona geldiğinde Peygam ber efendimiz onun yoksul ve muhtaç olduğunu görürse, bana emir verirdi. Ben de gider onun için giyecek ve yiyecekler satın alırdım. Giyeceği giydirir, yiyeceği de yedirirdim. Nihayet günün birinde bu iş için müşriklerden biri karşıma çıktı ve bana:

"Benim yanımda bolca mal var, benden borç al" dedi. Ben de öy le yaptım. Aradan bir müddet geçtikten sonra, günün birinde ab-dest aldım, sonra ezan okumak için ayağa kalktım. Bir de ne göre yim, alacaklı olan o müşrik, beraberindeki birkaç tüccarla bana doğru geliyor. Beni görür görmez "Ey Habeşi!" diye bağırdı. Ben de ne istediğini sorunca, üzerime hücum etti ve ağır sözler söyledi: "ödeme gününe kaç gün var biliyor musun?" diye sorunca, az kal dığını söyledim. O müşrik, sözünü şöyle sürdürdü:

"Ödeme gününe dört gün kaldı. O zaman sendeki hakkımı alı rım. Ben o malları senin hatırına, ya da arkadaşın (Muham met´in) hatırına vermedim. Aksine (Ödeyemediğin takdirde) ba na köle olasın diye verdim. Odeyemeyesin de, tekrar eskisi gibi be nim yanımda koyun çobanlığı yapaşın diye verdim!"

Bilal diyor ki: "Kalbim o kadar sıkışmıştı ki koşup ezan oku dum ve sonra yatsı namazını kıldım. Namazdan sonra Resulül-lah (sav) evine gitmek üzere kalktı. Ben kendisinden izin alıp der dimi anlatmak istedim. O da bana izin verdi. Kendisine şöyle de dim:

"Ya Resulüllah, anam babam sana feda olsun. Sana anlatmış olduğum alacaklı müşrik bugün bana şöyle ve şöyle dedi. Benim yanımda ona ödeyecek hiçbir şey yok. Ama o beni rezil rüsvay ede cektir. Bana izin ver de müslüman olmuş olan şu kabilelere gide­yim ve Cenab-ı Allah´ın bana rızık olarak vereceği şeyleri toplayıp şu müşrike olan borcumu ödeyeyim."

Böyle dedikten sonra Resulüllah´ın yanından çıkıp evime gel dim. Kılıcımı, mızrağımı, ayakkabılarımı alıp yatağımın ucuna, başımın yanına koydum. Yüzümü ufka yönelttim. Uykuya dalı yor, sonra uyanıyordum. Bir adam gördüğümde uyur gibi yapı yordum. Nihayet sabahın ilk şafağı attı. Ben de yola koyulmak is tedim. Bir de baktım ki, adamın biri bana: "Ey Bilal, Resulüllah (sav)´a icabet et" diye sesleniyor. Bu ses üzerine ben de Resulül lah´ın yanına koşup gittim. Birde ne göreyim: Üzerlerindeki yük-leriyle birlikte dört deve duruyor. Resulüllah´ın yanına vardım. izin istedim. Bana dedi ki: "Ey Bilal! Sana müjdeler olsun. Allah, sana borcunu ödeyecek mal gönderdi." Ben de bu olay üzerine Al lah´a hamd ettim. Resulüllah bana: "Şu yerde çöküp beklemekte olan dört deveye bakmayacak mısın?" diye sorunca: "Evet bakaca ğım" diye cevap verdim. Bu develeri Resulüllah´a Fedek valisi he diye etmişti. Develerin yüklerini indirdim. Sonra onları bir tarafa bağladım. Sabah namazını kıldıktan sonra Resulüllah´la birlikti Cennetü´l-Baki´ denen yere vardım. Elimi kulağıma koyarak şöy le seslendim: " Resulüllah´tan alacağı olan kim varsa gelsin!" Ben develerin üzerindeki mallarla alışveriş yaptım. Peygamber efen dimizin borçlarını ödedim. Geriye iki, ya da ikibuçuk okka mal kaldı. Mescide döndüm^ Günün çoğu gitmişti. Resulüllah (sav) tek başına mescidde oturmaktaydı. Kendisine selam verdim. Ba na "Allah sana ne yaptı1?" diye sordu. Ben dedim ki, Ya Resulül lah, Cenab-ı Allah, Resulü´nün üzerindeki borçların tamamının Ödenmesine hükmetti ve hiçbir borcu kalmadı.

Bunun üzerine: "Geriye bir şey kaldı mı?" diye sordu. Ben de iki dinar kaldığını söyleyince o: "Beni bu iki dinardan da kurtarma ya ve rahatlatmaya bak. Sen bunları sarfedip beni rahatlatma-dıkça evime girmeyeceğim" dedi. Ama yanımıza hiç kimse gelme di. Bu nedenle ertesi güne kadar Peygamber efendimiz mescidde bekledi. Nihayet günün sonunda iki süvari geldi. Ben koşup pa zardan onlar için giyecek ve yiyecek satın aldım; giyecekleri giy dirdim, yiyecekleri deyedirdim. Nihayet yatsı namazını kıldıktan sonra beni çağırdı ve dedi ki: "Ey Bilal! Allah sana ne yaptı?" Ben de : "Allah seni o iki dinardan da kurtarıp rahatlattı ya Resulül lah!" cevabını verdim. Bunun üzerine tekbir getirip Allah´a ham-detti. Yanında iki dinar varken ölmekten korktuğu için o dinarla rı sarfetmemi emretmişti. Sarfettiğimi duyunca sevincinden Al­lah´a hamdetti. Bu işleri tamamladıktan sonra kalkıp evine gitti. Ben de´peşine düştüm. Eşlerinin her birine ayrı ayrı uğrayarak se lam verdi ve yatacağı odaya çekildi.

Bu uzun rivayeti nakletmemizin sebebi, bunun her şeyden ön ce Peygamber efendimizin zahidliğine işaret etmesidir. O mutlak zahid bir insan olup evinde asla bir şey saklayıp biriktirmezdi. ikinci olarak bu rivayet Peygamber efendimizin, sahabilerinden yoksul olan kimselerin yüklerini omuzladığına işaret etmektedir. Muhtaçlığın zilletini onlardan uzaklaştıracak kadar yardım eder ve onları bir tür esaret olan borç bağından kurtarırdı. Üçüncü ola rak da bu rivayet, Peygamber efendimizin yanında yoksula vere cek bir şeyi bulunmadığı zaman ihtiyaç sahiplerine, kendisi adına borçlanmalarını emrettiğine işaret etmektedir. Tirmizi bu konu da şöyle bir haber nakletmektedir: "Adamın biri Peygamber efen dimizin yanına gelmiş, ondan bir şeyler istemişti. Peygamber efendimiz ona: "Yanımda sana verecek bir şeyim yoktur. Ancak git benim adıma bir şeyler satın al. Bir borç geldiği zaman onu (se nin yerine) öderim." demişti. Onun böyle dediğini gören Hattab oğlu Ömer şöyle demişti: "Ya Resulüllah, yapamayacağın şeyle Cenab-ı Allah seni yükümlü kılmamıştır!" Hz. Ömer´in bu sözün­den Peygamber efendimiz hoşlanmamış ve orada bulunan En-sar´dan biri şöyle demişti: "Ya Resulüllah! Allah yolunda malını harca. Arşın sahibinden, malını azaltacak diye korkma!" Adamın bu sözleri karşısında Peygamber efendimiz tebessüm buyurmuş-lar-dır.

Peygamber efendimizin başından geçen olaylar, çoğu zaman zevcelerinin başından da geçer, onlar bu hadiselere sabırla rıza gösterirlerdi. Rivayete göre Ensar´dan bir kadın, mü´minlerin an nesi Hz. Aişe´nin odasına girmiş ve Resulüllah´ın yatağının üze­rinde bir aba görmüştü. Aceleyle oradan çıkıp evine gitmiş ve Pey gamber efendimize yün bir yatak göndermişti. Odaya giren Resu lüllah, içerideki yün yatağı görünce: "Bu da ne, eyAişeV diye sor muş, Aişe´den şu cevabı almıştı:

"Ya Resulüllah, Ensar´dan falan kadın odama girdi ve senin yatağını gördü. Gidip sana şu yatağı gönderdi"

Peygamber efendimiz: "Onu geri ver" dedi. Aişe diyor ki: "Ben onu geri vermedim. Böyle güzel bir yatağın evimde kalmasını iste dim. Nihayet Peygamber efendimiz bu emrini üç kez tekrarladı ve sonra şöyle dedi: "Ey Aişe o yatağı geri ver. Allah´a andolsun ki, eğer ben istemiş olsaydım Cenab-ı Allah benimle birlikte altın ve gümüş dağlarını (su gibi) akıtırdı"

Peygamber efendimiz çabuk bozulacak bir şeyi ertesi güne sak-lamazdı. İmam Ahmed bin Hanbel´in rivayetine göre, Peygamber efendimize hediye olarak, iki kuş takdim edilmişti. Bunları hiz metçisi Enes´e verdi. Enes de onlardan birini yemiş, diğerini bı­rakmıştı. Ertesi gün Enes, kalan kuşu getirdiğinde, Peygamber efendimiz ona: "Ertesi güne bir şey bırakmaktan seni men etme miş miydim?" demişti.

Cenab-ı Allah, Nadir oğulları hurmalığını ganimet olarak Pey gamber efendimize verdiğinde o, bundan kendi ailesine yetecek kadar hurmayı ayırmış, geri kalan at, deve ve silahları savaş maksadıyla Beytü´l-Mal´e sarfetmişti. Peygamber efendimiz altın ve gümüş gibi şeyler saklayıp biriktirmezdi. Ölüm döşeğindeyken yanında fazla bir malı yoktu. Sadece altı, ya da yedi dinarı vardı. Onlardan da kurtulmak için ailesine emir verdi ve onları sarfet-tirdi. Rivayete göre Peygamber efendimiz ölüm döşeğindeyken yanında küçücük bir altın parçası vardı. Onu da sadaka olarak verdi ve dünyadan malsız olarak ayrıldı. Bunun için Peygamber efendimiz:

" Biz peygamberler topluluğu miras bırakmayız" buyurmuş tur.

Peygamber efendimizin aile efradı ve eşleri de, onun tahammül ettiği şeylere tahammül ederler ve onun çektiği sıkıntılara katla nırlardı. Çünkü onlar, onun aile efradı idiler. Onlara gelen geniş lik, Peygamber efendimize de gelirdi. Kötülüklerin yolunu tıka mak için onlar da Peygamber efendimizin katlandığı sıkıntılara tahammül edip katlanırlardı.

Ama bir rivayette nakledildiğine göre, bir defasında hanımları, Peygamber efendimizden, yanında bulunmayan şeyler istemiş ler, Peygamberimiz de onların bu istekleri karşısında sıkılmış, bir ay boyunca onlardan ayrılıp yanlarına yaklaşmamaya yemin et mişti. Kendi odasında oturup kalkmaya başlamıştı. Bu esnada Hz. Ömer onun yanına varmış, bir hasırın üzerinde yatmakta ol duğunu görmüştü. Hasır, onun mübarek vücudunda iz bırakmış--ti. Bu manzarayı gören Ömer´in gözlerinden yaşlar boşanmaya başlamıştı. Peygamber efendimiz, neyin var ey Ömer diye sorun ca, Ömer şöyle demişti: "Sen Allah´ın yaratıkları içinde en seçkin kulusun, oysa Kisra ile Kayser rahat ve konfor içinde yaşamakta dırlar!" Ömer´in bu sözleri üzerine Peygamber efendimizin yüzü kızarmış ve Öfkesinden kalkıp oturmuş, şöyle demişti: "Benim Al lah´ın seçkin kulu olduğumdan şüphen mi var ey Hattab oğlu ! Se nin sözünü ettiğin o kimselere, dünyada nimetler peşin verilmiş tir. Dünyanın onlara, ahiretin bize olmasını istemez misin ?"

Peygamber efendimizin bir ay süreyle zevcelerini kendine ha ram kılması nedeniyle Cenab-ı Allah onu kınayarak şöyle bu yurmuştu:

"Ey Peygamber, eşlerinin rızasını arayarak Allah´ın sana helâl kıldığı şeyi, niçin sen kendine haram ediyorsun? Allah çok bağış layan, çok esirgeyendir. Allah size, yeminlerinizi (keffaretle) çöz meyi meşru kılmıştır. Allah sizin sahibinizdir. O (size uygun ola nı) bilendir. (Her şeyi) hikmetle yönetendir. Peygamber, eşlerin den birine gizli bir söz söylemişti. (Bal şerbetini içmeyeceğini zev celerinden birine söylemişti). Fakat eşi, o sözü (gizli tutmadı, baş kasına) haber verip Allah da onun bu davranışını o (Peygamber´i)ne açıklayınca (Peygamber, hanımına) bu (söyledikleri)nin bir kısmını bildirmiş (şunları şunları filana söyledin demiş), bir kısmından da vazgeçmişti. (Peygamber) bunu ona haber verince eşi: ´Bunu sana kim söyledi?´ dedi. (Peygamber); ´Her şeyi bilen, haber alan (Allah) bana söyledi´ dedi. Eğer ikiniz Allah´a tevbe ederseniz, kalbiniz gerçekten (tevbeyi gerektiren bir duruma) yö nelmişti. (Tevbe etmeniz gerekir). Ve eğer Peygamber´e karşı birbi rinize arka olursanız (bilin ki) onun dostu ve yardımcısı Allah, Cibril ve mü´minlerin iyileridir. Bunun ardından melekler de ona arkadır. O sizi boşarsa belki de Rabbi ona, (sizin yerinize) sizden daha hayırlı, kendisini Allah´a teslim eden, inanan, gönülden ita at eden, tevbe eden, ibadet eden (oruç tutarak dünya lezzetlerinden geçip mana alemlerine) seyahat eden dul ve bakire eşler verir."

(Tahrim: 1-5)

Peygamber efendimizin zevceleri, Hz. Muhammed´in kendile rini de kendi nefsine tatbik ettiği zahidane yaşantıya göre yaşa makla yükümlü tutmasından şikayetçi olmuşlardı. Bu her ne ka dar Peygamber efendimize göre kolay bir şey olsa da, her iki du rumda da o, Rabbine şöyle dua etmişti: "Muhammed ailesinin rız kı, yaşamalarına yetecek kadar olsun., lüks hayata göre olmasın ."

Bu nedenle Peygamber efendimiz zevcelerini denemek ve ter biye etmek için bir ay süreyle onlara yaklaşmamaya yemin etmiş ti. Onları sevdiğinden dolayı da bu yemini yapmış olabilirdi. Ye min ettiği bir aylık süre geçtikten sonra yine onları açık bir dene­meden geçirmeden yanlarına yaklaşmadı. Bu deneme safhasında zevceleri, nzıklarının kendi yaşantılarına yetecek kadar olmasını ve helal yoldan elde edilmesini kabul ettiler. Peygamber efendi miz yoksa onları uygun bir şekilde boşayacağını ifade buyurmuş tu. Bu denemesi, Cenab-ı Allah´ın açık bir emri üzerine yapılmıştı. Çünkü noksanlıklardan münezzeh olan yüce Allah kendisine şöy le buyurmuştu:

"Ey Peygamber, eşlerine söyle: ´Eğer siz, dünya hayatını ve onun süsünü istiyorsanız gelin size müt´a (boşanma bedeli) vere yim ve sizi güzellikle salayım. Eğer siz, Allah´ı ve ahiret yurdunu istiyorsanız, (biliniz ki) Allah, sizden güzel hareket edenlere bü yük bir mükafat hazırlamıştır.´ Ey Peygamber´in kadınları! Siz den kim açık bir edepsizlik yaparsa onun için azap iki kat yapılır. Bu Allah´a göre kolaydır. Fakat sizden kim Allah´a ve Resulü´ne itaate devam eder ve yararlı iş yaparsa, ona da mükafatını iki kez veririz ve (cennette) onun için bol bir rızık hazırlamışızdır. Ey Pey­gamber kadınları, siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer (Allah´ın buyruğuna karşı gelmekten) korunuyorusanız, sö zü yumuşak (tatlı bir eda ile) söylemeyin ki, kalbinde hastalık bu lunan kimse tamah etmesin; güzel, (kuşkudan uzak bir biçimde) söz söyleyin. Evlerinizde oturun, ilk cahiliye (çağı kadınlarının açılıp saçılması gibi açılıp saçılarak (kırıta kırıta) yürümeyin. Namazı kılın, zekatı verin, Allah´a ve Resulü´ne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt (ey Peygamberin ev halkı), Allah sizden, kiri gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor. Sizin evlerinizde okunan Allah ayetlerini ve hikmeti hatırlayın. Şüphesiz Allah latif, haber alan dır" (Ahzab: 28-34)

Resulüllah Muhammed (sav) Rabbinin emrini yerini getirdi. Zevcelerim sınavdan geçirdi. Sınava, zevceleri arasında en çok sevdiği Hz Aişe ile başladı. Ona şöyle dedi: "Sana birşey anlataca ğım ama annenle babana danışmadan, onların görüşlerini alma­dan kararını verme." Böyle dedikten sonra, yukarıdaki ayet-i ke rimeleri okudu. Aişe ona şöyle dedi: "Bana anlattığın bu iş için mi annemle babama danışacak ve onların görüşlerini alacağım?! Şüphesiz ben Allah´ı, Resulünü ve ahiret yurdunu tercih ediyo­rum."Peygamber efendimizin diğer zevceleri de Aişe gibi konuş tular. Böylece Peygamber efendimizin zahidane hayatını tercih ettiler ve bu sebeple de peygamberlerin sonuncusu, zahidlerin efendisi Muhammed (sav)´e layık eşler oldular.


Konu Başlığı: Ynt: Zahidin Azığı
Gönderen: Ceren üzerinde 25 Şubat 2021, 01:45:13
Esselamu aleyküm.rabbim razı olsun bilgilerden kardeşim...