๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Son Peygamber => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 19 Aralık 2009, 20:56:17



Konu Başlığı: Yeni Dini Hükümler
Gönderen: Sümeyye üzerinde 19 Aralık 2009, 20:56:17
Yeni Dini Hükümler




Uzun sürdüğü ve çeşitli olaylara sahne olduğu için Hayber gazvesi esnasında bir çok seri hükümler ortaya konulmuştur. Bu da Peygamber efendimizin, Rabbinin risaletinin tebliğinden bir bölümü teşkil ediyordu. O savaşmak için gönderilen bir Pey gamber değildi rabbinin risaletini tebliğ etmek için gönderilen bir Peygamberdi. Savaşta da barışta da kendisinden istenilen ilk görev tebliğdi. Savaş sadece savunmak, fitneyi önlemek ve herhangi bir engelle karşılaşmaksızın îslam davetinin gönülle re sirayet etmesini sağlamak amacıyla yapılır. Davet kendisine ulaştıktan sonra herhangi bir kimseyi dine zorlamanın îslanıi-yette yeri yoktur. "Kim yola gelirse kendisi için yola gelmiş olur, Kim de saparsa kendi aleyhine sapar." (Sura: 15) "Rabbin, kullara zulmedici değildir." (Fussıiet: 46) Davet îslam risaletinin Özünü teşkil eder. Savaş, davetin yo luna çıkan engelleri ortadan kaldırmak için yapılır.

Hayberdeki yerleşik şer´i hükümlerin en belirginlerine örnek olarak şu hususları anlatmak istiyorum:



Müzaraa ve Miisakatın Mubah Kılınması


Hayber savaşı esnasında Peygamber efendimizin koyduğu hükümlerin en belirginlerinden biri de onun Hayber toprakları nın mülkiyeti ve yarı geliri müslümanların, yarı geliri de sahip lerinin olmak üzere arazileri eski sahiplerinin elinde bırakmış olmasıdır. Buna müzaraa ve müsakat akdi denir. Çünkü araziyi ürününün belirli bir bölümü karşılığında sahibine ver meye "Müzaraa;" ağaçlarıda ürünlerinin belirli bir bölümü karşılığında sahiplerine vermeye "müsakat" denir. Peygamber efendimiz ile Hayber Yahudileri arasında yapılan akid, ekinci liği ve ağaç bakımcüığını içerdiğinden bu yaptığına müzaraa ve müsakat akdi denilmiştir. Müzaraa akdinin fasit olduğunu söyleyen kimse sünneti reddetmiştir ki, bu da caiz değildir. Müzaraa ve müsakat akdi, başlangıçta icar akdidir. Bunun bazan fasit icar olduğu da görülmektedir. Sonuç olarak ise mü şareket akdidir. Bu fıkhi bir tanımdır. Serî bir hüküm değildir. Seri hüküm, Peygamber efendimizin fiili ile sabit olmuştur ki, o sahihtir ve onda tarafların mağduriyetine yer yoktur. Fıkıhçı-lar fıkhi kıyaslarını uygulamaya elverişli meselelerde yaparlar. Uygulamaya elverişli olmayan meselelere gelince bunlarda kı yastan çok Peygamber efendimizin uygulamalarına bakarlar. Yaptıkları kıyasların ötesinde mübahlığa yol açan kararlarında bazan hata, bazen de doğru sonuca varabilirler. Ama nassın bu lunduğu yerde kıyas yapmaya imkan yoktur.

Bu müzaraa akdinde Peygamber efendimiz işçi tarafa to hum vermiyordu. Aksine tohum ve emeği işçi taraf veriyordu. Peygamber efendimizin bu uygulaması bu şekildeki bir müza-raayı caiz kılıyordu. Aynı şekilde o, hem tohumu hem araziyi, arazi sahibinin vermesini ya da tohumu her iki tarafın verme sini de uygun görüyordu, tbn Kayyım müzaraa akdindeki ara ziyi, müdarebe akdindeki sermayeye benzetmektedir. Müza raa akdinin tarla sahibi tohumu verebileceği gibi vermeyebilir de. Nitekim Peygamber efendimiz de böyle yapmıştır.

Müzaraa akdinin seri niteliği ne olursa olsun Peygamber efendimiz, arazisi olup da ziraat ile uğraşamayan kimseler için araziyi işletme imkanım meydana getirmiştir. Kişi arazi sahibi olur da mücahid veya hasta veya ziraatten anlamayan biri ol mak gibi kendisini ziraatten alıkoyan bazı sebeplerden ötürü arazisini işletme imkanı olmadığında müzaraa akdi sayesin de başkası aracılığıyla arazisini işletme imkanını bulacaktır.

Peygamber (s.a.v.) efendimiz bu arazilerin ürünlerini de ga nimetler gibi mücahidler arasında paylaştırmıştır. Noksanlık lardan münezzeh olan Yüce Allah ilim ve hikmet sahibidir.