๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Son Peygamber => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 21 Aralık 2009, 16:27:29



Konu Başlığı: Veda Haccı ve Menasikin İfa Edilişi
Gönderen: Sümeyye üzerinde 21 Aralık 2009, 16:27:29
Veda Haccı ve Menasikin İfa Edilişi


îbn Kayyım´m anlattığına göre hac hicri dokuzuncu senede farz kılınmıştır. Daha önce müslümanlar hac etmekle yükümlü değildiler. Ancak arap geleneklerine göre hac edilirdi. Bu se beple Peygamber efendimiz hac emiri olarak Hz. Ebu Beikr´i hicri,dokuzuncu senede Mekke-i Mükerremeye göndermişti. Kendisi o yıl hac etmemişti. Çünkü müşrikler o zamana kadar cahiliyet geleneklerine uygun biçimde hac ediyorlardı. Müşrik lerin hac ibadetlerini cahiliyet geleneklerine göre eda edişlerini görünce susup da ikrar etmiş sayılmamak için kendisi bizzat gitmedi, ama Ebu Bekiri hacca gönderdi. Müşriklerin mescidi harama yanaşmalarının sakmdırıldığı 10. hicri senede bizzat kendisi hacca gitti ve hac emirliği görevini uhdesine aldı.

Hicri onuncu senenin Zilkade ayının sona ermesine altı gün kala Peygam&er efendimiz Mescidi Haram´a yönelerek Medine-i Münevverede ve çevresinde bulunan kimselere hacca gideceği ni ilan etti. Müslümanlar da Peygamber efendimizle birlikte hac etmek için yanına gelmeye başladılar. Arap beldelerinde bu haber yayılınca yolda da birçok kimseler kendisine katıldılar. Sayılamıyacak derecede birçok mü´min yanında toplandı. Önünde, arkasında, sağında, solunda göz alabildiğince kalaba lıklar teşekkül etti.

Yukarıda belirttiğimiz tarihte Peygamber efendimiz, Medi-ne-i Münevvere içinde ve çevresinde bulunan müzminlerle bir likte yola koyuldu. Yol arkadaşlarına hitapta bulunarak hac menasikini öğretti. Yolda kendilerine katılan heyetlere de birer birer hac menasikini Öğretti. Müşriklerin çıplak olarak Kabe´yi tavaf etme gibi cahiliyyet adetlerinin kalıntılarından uzak dur malarını tavsiye etti. İhrama nasıl girileceğini, hac mikatının nerede olduğunu, ihram nevilerini ve her ihram nevinde uyul ması gereken hususları anlattı. Hac ve Umre ihramına birlikte giren kimsenin kurban kesmek için kurbanlık getirmesini, hac-cı eda ettikten sonra ancak kurban bayramının birinci gününde ihramdan çıkılabileceğini açıkladı. Umre niyetiyle gelip kurban getirmemiş olan kimsenin ise Safa ile Merve arasında sa´y yap tıkları ve Kabe´yi yedi turla tavaf ettikten sonra ihramdan çı kabileceğini açıkladı. Tavafın ilk üç turunda hervele (omuzları sallayarak tavaf etmek) ve tavafın her turunda Kemal ve Yüce liğini bilmek maksadıyla Hacer-i Esved´in selamlanması gerek tiğini bildirdi. Safa ile Merve arasında yedi kez say yaparken iki yeşil direk arasında koşularak say edilmesi gerektiğini açık­ladı, îhrama girdikten sonra:

"Lebbeyk Allahumme lebbeyk, lebbeyk la şerike leke lebbeyk innel hamde ven´nimete leke ve´l-mülk la şerike lek lebbeyk" Ya ni "Buyur Allahım buyur. Buyur, senin ortağın yoktur, buyur. Övgü ve nimet ile mülk senindir, ortağın yoktur. Buyur Alla hım" diyerek telbiye getirmek icab ettiğini anlattı. Hac mena sikini sözlü olarak anlattıktan sonra tatbikatını d,a onlara gös terdi. Medine-i Münevverenin mikatı olan Zil´huleyfe´de ihrama girdikten sonra ameli uygulamayı da gösterdi. Bütün mikatları onlara bildirdi. Mikat yerinde veya daha önceden ihrama girilebileceğini ancak mikat yerinin ihramsız geçilemiyeceğini anlat tı. Peygamber efendimiz ihrama girdikten sonra hac ve umre için niyet getirip tekbir ve tehlilde bulundu. Beraberindekilerin de bir kısmı sadece hacca niyet ettiler. Çünkü umre de hacca dahildir, dediler. Yalnız umreye niyet getirenler de oldu. Ya nındaki insanlar onun getirdiği niyetten tekbir ve tehlillerden, hac ve umreye birlikte girdiğini, yanı ´Kıran Haccı* yapacağını anladılar. Çünkü kurbanını da getirmişti. Yalnız hacca yani tf-rad haccma niyet edenlerse, hac ihramını giyerken umreye ni yet etmediler. Sadece umreye niyet ederek ihrama giren kimse ler ise Temettü haccını yapacaklardı. Bunlar umrelerini ta mamladıktan sonra ihramdan çıkıp yeniden hac ihramına gire cek ve hacca niyet edeceklerdi. Kur´anı Kerim, Kıran haccına da Temettü adını vererek Kıran ve Temettüyü aynı ibarede be­yan etmiştir.

"Güvene kavuştuğunuz zaman hac (zamanın)a kadar umre ile faydalanmak isteyen kimse, kolayına gelen kurbanı keser. Kurbanı bulamayan kimse üç gün hacda, yedi günde döndüğü nüz zaman tam on gün oruç tutar. Bu, ailesi mescidi Haram (cıvarın)da oturmayanlar içindir. Allah´tan korkun ve Allah´ın cezasının çetin olduğunu bilin.71 (Bakara. 196)

Peygamber (s.a.v) efendimizin haccının Kıran haccı olduğu hususunda rivayetler birbirlerini teyid etmektedir. O, kendisi için en zor olan hac çeşidini seçmişti. Şüphesiz ki Kuran´ Kerim de Kıran ve Temettü gibi Kemali hacları bir arada zikretmiştir. Peygamber (s.a.v) efendimiz hacca niyet ettiği andan itibaren sahabilerine hac menasikini öğretmeye başlamıştı. İhramda uzak durulması gereken cezaları anlatmıştı. Say, tavaf, arafe-deki vakfe, sonra da Müzdelifedeki geceleme, ardısıra Meş´ari harama gidip oradan da Mina´ya gitme gibi hususları birer bi rer anlatmıştı.

Temettü haccında bir nevi kolaylık ve ruhsat vardır. Hacca başlamadan önce ihramdan çıkma kolaylığı vardır. Bilahare hac için ihrama girilir.

îfrad haccında ise kurban kesmeme kolaylığı vardır. Pey gamber (s.a.v) efendimiz kendisi için en zor olan hac çeşidini seçmişti. Çünkü Kıran haccında baştan itibaren hiçbir kolaylık yoktu. Ancak umrenin ameli olarak yapılış şeklini sahabilerine öğretmek için bu yolu seçmişti. Ayrıca hacca başlamadan evvel kurbanını da beraberinde getirmiş, üzerine su kabını koyarak işaretlemişti. Yük devesinin hö´rgücünün bir tarafını çizerek kurbanlık olduğunu bildirmişti. Bütün bunları eğitmek ve Öğ retmek maksadıyla yapmıştı. Çünkü bunları göstermeseydi, ferdi olarak ifrad haccına veya temettü haccma gelen bir kimse bunları beceremiyecekti. İşte kıran haccında hac ve umreyle il gili bütün hususlar tam bir şekilde Peygamber efendimiz tara fından sahabilere anlatılmış oluyordu.

Peygamber (s.a.v) efendimiz kendi şahsı için Kıran haccını tercih etmiş olmakla beraber sahabilerine, Kıran, Temettü ve ifrad haccından hanginin daha faziletli olduğunu açıklamıya-rak bir nevi kolaylık ve ruhsat tanımış olıyordu. Ancak Kıran veya Temettü haccına niyet eden kimsenin Kurban Bayramının birinci gününde kurban kesmesi gerektiğini şart koşuyordu.

Peygamber (s.a.v) efendimizin hac kervanı yolda gitmek teyken mü´minlerin annesi Hz. Aişe adet görmeye başladı. Hz. Aişe´ye haccını devam ettirmesini, ancak mescidi Haram´a girip tavafta bulunmamasını emretti. O esnada Hz. Ebu Bekr´in eşi Esma da oğlu Muhammed´i doğurmuştu. Ona da ihram için gusletmesini ve haccı devam ettirmesini emretti. Bundan sonra Peygamber efendimiz hac ibadetini devam ettirdi. Ardısıra mü´minler de ona bakarak hac ibadetlerini öğreniyorlardı. O bir yerden bir yere geçerken yüksek bir yere çıkarken ve bir va diye doğru inerken telbiye getiriyor, Sahabiler de onunla birlik te telbiyeyi tekrarlıyorlardı. Haremde hayvan avlanmasını, ha rem avlarının etlerinin yenmesini yasakladı. Çünkü harem av larını avlamak haramdı. Bu yola götüren bütün davranışlar da haram sayılırdı. Ancak ihramlı kimselerin, harem dışında bulu nan kimselerin avlamış oldukları hayvanları yemelerini mubah saydı. Yolda giderlerken yeryüzünde meydana gelmiş tarihi ha dise ve ibretleri sahabilerine açıklıyordu. Usfan vadisine gel diklerinde yanında bulunan arkadaşı Ebu Bekir´e:"£[y Ebu Be kir! Bu hangi vadidir?" diye sorunca Hz. Ebu Bekir: "Bu Us fan vadisidir" demişti. Peygamber efendimizde onun bu cevabı üzerine şöyle demişti. "Buraya Hud ve Salih peygamberler uğ ramıştı."

Kuvvetli rivayetlerden anlaşıldığına göre Peygamber (s.a.v.) efendimiz aynı ihramda hac ve umreyi bir arada ifa ederek Kı ran haccını yapmıştı. Kurbanını da getirmişti. Kurbanlar 63 deve idi. Yemenden gelen Hz. Ali de onun kurbanlarına ortak olmuştu. Peygamber efendimiz kurbanlık hayvanların boyunla rına gerdanlık takmış ve hörgüçlerini çizerek işaretlemişti.

Peygamber efendimizin beraberinde bulunup da Kıran hac-cına niyet eden kimseler yoktu. Ama mü´minlerin annesi Hz. Aişe´nin ifadesine göre Peygamber efendimizin yanında bulu nup da onun gibi Kıran haccına niyet edenler, ifrad haccma ve temettü haccına niyet edenler de vardı. îbn Kbi Seybe´nin riva yetine göre Hz. Aişe şöyle demiştir: "Resulullah (s.a.v) ile bir likte yola çıktık haccın her üç çeşidine niyyet edenler vardı. Ki mimiz Kıran haccma, kimimiz ifrad haccına, kimimiz temettü haccına niyet etmiştik. Kıran haccına niyet edenler, hac mena-sikini sona erdirinceye kadar ihramdan çıkmamışlardı. îfrad haccına da niyet edenler hac menasikin sona erdirinceye kadar ihram çıkmamış ve ihram yasaklarına uymuşlardı. Sadece um reye niyet edenler Kabeyi tavaf edip Safa ile Merve arasında say yaptıktan sonra ihramdan çıkmış ve ihram yasaklarından kurtulmuşlardı. Hac ihramına girinceye kadar serbest kalmış lardı."

Bu hadis iki şeye delalet etmektedir:

1- Peygamber (s.a.v) efendimiz Kıran haccına niyet etmiş ol makla birlikte beraberindeki herkesi Kıran haccı yapmaya ça-ğırmamıştı. Çünkü aralarında kurban kesemeyen ve uzun süre ihram yasaklarına dayanamayan kimseler bulunabilirdi. Bu nedenle de Temettü, Kıran, ifrad haccmdan herhangi birini ya pabileceklerini ve bu üç çeşit hacdan herbirne mahsus vecibele ri açıkladı. Bu üç hacdan herhangi birini yasaklamadı. Hatta hangisinin daha faziletli olduğunu da açıklamadı. Her ne kadar hangisinin daha faziletli olduğu, Peygamber efendimizin sözün den değil, uygulamasından ve tercihinden anlaşılıyorduysa da, O, hangisinin daha faziletli olduğunu bildirmemişti. Bir şeyi tercih etmek, diğerlerinden üstün olduğunu her zaman bildir-meyebilir. Belki de tercih edilen şey diğerleriyle eşit olabilir. Doğrusunu söylemek gerekirse bu üç çeşit hacdan herbirinin kendine göre fazileti vardır. Mali durumun zayıf olması veya kurban kesmeye imkan bulunamaması halinde en faziletli hac, en kolay olandır. Zira Peygamber (s.a.v) efendimiz her zaman kolay olan şeyi tercih ederdi. İki şeyden birini tercih etme ser bestisine sahip olduğunda -günah olmadığı takdirde- en kolay olanını seçerdi. Hz. Ömer, ifrad haccının en faziletli hac olduğu görüşündeydi. Bu görüşüne, Hz. Osman da uymuştu. Hz. Ömer, bu görüşünü, sene boyunca Kabe-i muazzamanın ziya retçilerden mahrum kalmaması esasına dayanarak ortaya koy muştu. Çünkü Hac mevsiminde hac ile umrenin bir arada ya­pılmasının daha faziletli olduğu hususu her tarafa yayılırsa, o zaman hac mevsiminde herkes umre ile haccı bir arada yapar. Ve senenin diğer zamanlarında ziyaret için hiç kimse Kabe´ye gelmez. Hz. Ömer, Kabe´nin, senenin diğer zamanlarında ziya retçisiz kalmaması için ifrad haccının daha faziletli olduğu gö rüşünü ileri sürmüştür. Onun bu görüşüne Hz. Osman´da uy muştur. Çünkü Hz. Osman, kendisine biatte bulunan müslü-manları, Allah´ın kitabı, Resulünün sünneti Ebu Bekir ile Ömer´in sünnetine uyacağına dair söz vermişti. Şu halde ifrad haccını diğer hac nevilerine tercih etmek, Hz. Ömer´in sünneti dir. Sahabeyi Kiramdan Sa´d bin Ebi Vakkas, Ali bin Ebi Ta lip, Abdullah bin Abbas ve Aişe (r.a) gibi şahsiyetler, onun bu görüşünü tasvib etmemişlerdir.

Ebu Davud ile İmam Ahmed bin Hanbel´in rivayet ettikleri ne göre Muaviye, Resulullah (s.a.v)´in sahabilerinden teşekkül eden bir cemaat içinde şöyle sormuştu: "Allah aşkına söyleyin. Resulullah (s.a.v) efendimizin kaplan derileri üzerinde otur mayı yasaklamış olduğunu biliyor musunuz?"

Sahabiler:"AZZa/ı için evet" dediler,

Muaviye dedi ki:"Resulullah (s.a.v) efendimizin Temettü haccını yani hac ve umrenin bir arada yapılmasını yasakladı ğını biliyor musunuz?´

SahabilerfAllah için hayır" dediler. Bunun üzerine Muavi-ye:"Vallahi bu hazırlıksız söylenmiş bir sözdür" dedi.

Bu da gösteriyor ki Muaviye, Hz. Ömer´in görünüşüne tabi olan Hz. Osman´ın uygulamasına tabi olmuştur. Belki de Mua viye, kendisinin ve Hz. Osman Zinnureyn´in uygulamasının, Peygamber efendimizin koymuş olduğu bir yasağa dayandığını insanlara vehmettirmek için böyle bir zanda bulunmuştur. Gerçek şudur ki Peygamber (s.a.v) efendimiz Kıran, Temettü ve ifrad haccından herhangi birini yasaklamış değildir. Özellikle hac ve umrenin bir arada yapılabileceğini Kur´anı Kerim beyan etmektedir. Müslümanlar arasındaki konumu ne olursa olsun, hiç bir kimsenin Kur´ani Kerimce cevaz verilen ve hükümleri açıklanan bir hususu yasaklamaya yetkisi yoktur. Ancak Hz. Ömer, önceki sayfada açıkladığımız gibi sosyal maksada binaen ifrad haccını tercih etmiştir. Fakat sahabilerden çoğu da onun bu görüşüne muhalefet etmişlerdir. Oğlu Abdullah bile kendisi ne bu görüşünde muvafakat etmemiştir. Hz. Osman´a da muha lefet etmiştir. Onun temettü haccını yapacağını ilan etmiştir. Rivayete göre Abdullah bin Ömer hazretleri Kıran şeklinde hac ve umre ibadetlerini bir arada yaparmış ya da hac aylarında umre ile haccı gerek kıran, gerek temettü şeklinde ifa edermiş. Adamın biri kendisine:"Se/ım baban temettü haccını yasakla­mıştı" deyince, O takva sahibi:"Resulullahın emrine mi uymak gerekir, yoksa babamın emrine mi uymak gerekir?" diye cevap vermişti. îbn Abbas hazretleri kıran ve temettü haccının Ömer´in uygulamasıyla yasaklanmış olduğunu söyleyerek ken disine itirazlarda bulunanalara şöyle cevap vermiştir:"İVere-deyse gökten üzerinize taşlar yağacak! Ben size Resulullah (s.a.v) böyle dedi, diyorum siz ise Ebu Bekir ve Ömer böyle de diler, diyorsunuz!"



Konu Başlığı: Ynt: Veda Haccı ve Menasikin İfa Edilişi
Gönderen: Ceren üzerinde 27 Aralık 2020, 21:04:27
Esselamu aleyküm.rabbim razı olsun bilgilerden kardeşim...


Konu Başlığı: Ynt: Veda Haccı ve Menasikin İfa Edilişi
Gönderen: Sevgi. üzerinde 28 Aralık 2020, 10:47:08
Aleyküm Selâm. Paylaşım için Allah sizlerden razı olsun kardeşim