๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Son Peygamber => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 17 Aralık 2009, 23:09:00



Konu Başlığı: Savaşın Sonuçları
Gönderen: Sümeyye üzerinde 17 Aralık 2009, 23:09:00
Savaşın Sonuçları


Bu savaştan kısaca bahsetmekle yetindik. Çünkü zaten sa vaş da kısa sürede sona ermiştir. Hicretin ikinci yılında Rama zan ayının 27. gecesi sabahında başlayan bu savaş, bir günde sona ermiştir. Bu Bedir günüydü. Savaşın yapıldığı Ramazan ayı, mübarek bir aydı. Yine hicretin sekizinci yılında ve o günde Mekke-i Mükerre me fethedilerek Kabe-i Muazzama´daki putlar kırılarak orası putlardan ve putperestlikten temizlen mişti. Kısa sürede sona erdiği için bu savaştan kısaca bahset tik, ama bu savaşın getirdiği sonuçlar büyüktür. Müslümanla rın yaşantısına önemli etkilerde bulunmuştur. Şirkin önderleri öldürülmüşlerdi. Onlardan hayır gelmeyeceği biliniyordu. Öl dürülen müşriklerin bir kısmı Peygamber efendimize ve mü´minlere pervasızca eziyette bulunan, onlara karşı fitne ateşlerini alevlendiren kimselerdi.

Müşriklerden yetmiş kişi Öldürülmüş, yetmiş kişi de esir alınmıştı. Esir alınanlardan biri de müslümanlara işkence ve eziyetlerde bulunan Ebu CehiPin ortağı Nadr bin Haris idi. Uk-be bin Ebi Muayt da yakalananlar arasındaydı. O, barış davet-çilerine îslam çağırıcılarına karşı durup mü´minlerin eziyet görmeleri için fitne ateşlerini alevlendirirdi.

Bu savaşa katılmak istemeyen oğlunun karşısına dikilmiş ve onu, kadınlar gibi yaşamaya razı olduğunu söyleyerek ayıp-lamıştı. Savaşın sebepleri zuhur etmişti. Neticede Hz. Ali, Nadr bin Haris´i öldürdü. Ukbe´yi öldürdüğü de rivayet edilir.

Savaş sonunda Peygamber efendimiz, Ebu CehiPin akıbeti nin ne olduğunu öğrenmek istemiş, Ebu Cehilin bu ümmetin Firavun´u olduğunu söylemişti. Cenab-ı Allah bu savaşta mü´minleri Ebu Cehil´e üstün kıldığı takdirde, Firavun´u da mağlup etmiş sayılacaklardı.

îbn îshak´ın rivayetine göre, Peygamber (sav) efendimiz sa vaş sonunda Ebu CehiPin de ölüler arasında aranmasını emret mişti. Zaten savaşın asıl amaçlarından biri de, fitnenin başı olan Ebu CehiPin öldürülrnesiydi. Öldürülmek istenmesi duru munda kendisini müdafaa eden kimselerce koruma çemberine alınmıştı. Beraberinde Ikrime ile kavminin bazı beyinsizleri bulunmaktaydı. Onu kılıcıyla ilk karşılayan, Ben-i Mesleme´nin kardeşi Muaz bin Amr bin Cemuh olmuştu. Muaz şöyle demiş ti: "Ebu Cehili büyük bir ağaç gibi karşımda gördüm. Ona hiç kimsenin yanaşamayacağı ve onu hiçbir bahadırın haklayama-yacağını söylüyorlardı. Ona vurduğum ilk darbede bacağını ya rı yerden kestim. İkrime, omuzuma bir darbe vurdu, elimi geri çevirdi." Muaz neticede onu öldürdü ve Muavviz bin Afra gelip, öldürdüğü adamın Ebu Cehil olduğunu kesin olarak kendisine ifade etti. Ama yine de Ebu Cehil ölmemişti ve hala çırpınmak taydı. En sonunda Abdullah bin Mesud geldi, ayağını Ebu Ce-hil´in boynuna basarak: "Allah seni rezil etsin, ey Allah düşma nı!" dedi ve başını koparıp Resulullah (sav)e getirdi.

Böylece şirkin Önderlerinin işi bitirilmişti. Her ne kadar ak rabaları öldürüldüğü için kalpleri kin ile dolup taşmış olsa da geride kalanlar müslümanlara fazla eziyet eden ve düşmanlık gösteren kimseler değillerdi. Bu savaşta mü´minlerden sadece ondört kişi şehit düşmüştü. Yani müşriklerin kayıplarına oran la müslümanlarm kayıpları beşte biriydi. Müşriklerin esirlerini de bu sayıya eklediğimiz taktirde müslümanlarm kayıpları müşriklerinkine nisbetle onda bire düşüyo´rdu. Bu savaş, hak uğrunda eziyete uğrayan ve yurtlarından sürgün edilen mü´minlerin öfkelerini dindirmişti. Nitekim yüce Allah bu ko nuda şöyle buyurmuştur:

"Onlarla savaşın ki, Allah sizin ellerinizle onlara azap etsin, onları rezil etsin. Sizi onlara üstün getirsin ve mü´minlerin gö ğüslerini ferahlandırsın. Yüreklerinin öfkesini gidersin. Allah, dilediğinin tevbesini kabul eder." (Tevbe: 14-15)

Yüce Allah´ın bahsettiği dört hususa gelince, bunları şöylece açıklayabiliriz:

Herşeyden önce Cenab-ı Allah, müşriklerin eziyet ettikleri mü´minlerin elleri ile, yine müşriklere azap etmişti. Onları he zimet ile rezil rüsvay etmişti. Mü´minlerin kalplerindeki hasre ti dindirip şifa vermişti. Öfkelerini gidermişti, işte bu savaş in­sanların bazılarının gururlarının giderilmesine vesile olmuştu. Yeniden Muhamnıed´in davetim düşünme durumuna gelmişler di. Muhammed´in daveti ise hak daveti idi.

Ebu Cehil´in öldürülmesi ile ilgili olarak îbn Kesir şöyle der:

"Ebu Cehil´i, Ensar´dan bir genç öldürmüştü. Bundan sonra Abdullah bin Mesud cesedinin yanı başına gelerek sakalından tutmuş ve göğsünün üstüne çıkmıştı. Ebu Cehil ona hitaben: "Ey koyun çobancığı! Zorlu bir yere çıktın!" Böylece Cenab-ı Al lah mü´minlerin kalplerine şifa, gönüllerine de sükun vermişti. Tabi ki Ebu Cehil, yıldırıma çarpılarak veya evinin tavanının çöküp altında kalmak suretiyle yahut kendi yatağında normal ölümle ölseydi, mü´minler bu kadar sevinmeyeceklerdi.

Siyer tarihçilerinin anlattıklarına göre, Bedir savaşma Mekke´den gelen kimselerin bir kısmı Allah´ın varlığına ve Muham-med (sav)in Peygamberliğine şehadet eden müslümanlardı. Ama bunlar hicret etmeyip Mekke´de kalmışlardı. Bunlar mü´min idiler, ama imanlarını gizleyerek müşriklerle birlikte bu savaşa katılmışlardı. Nitekim Haşini oğularmdan bazıları da, diğer müşriklerle birlikte bu sefere katılmışlardı. Bunlar daha sonra mü´min olmamışlarsa da, Peygamber efendimizle beraber olmuşlardı.

Haris bin Zema bin Esved, Ebu Kays bin Fakih, Ebu Kays bin Velid bin Muğire, Ali bin Umeyye bin Halef, As bin Müneb-bih bin Haccac, müslümanlıklarını gizleyen, Mekke´de ikamet eden ve müşriklerle birlikte Bedir savaşına gelen kimselerdi. Fakat bunlar da Bedir gününde öldürülmüşlerdi.

îbn îshak der ki: Bu şahıslar hakkında Cenab-ı Allah´ın şu kavli şerifi nazil olmuştur:

"Nefislerine yazık eden kimselere, canlarını alırken melekler: "Ne işte idiniz?" dediler. (Bunlar): "Biz yeryüzünde aciz düşü rülmüştük" diye cevap verdiler. Melekler dediler ki: "Peki, Al lah´ın yeri geniş değil miydi ki onda göç ed(ip gönlünüzce yaşa­yabileceğiniz bir yere gid)eydiniz?" işte onların durağı cehen nemdir. Ne kötü bir gidiş yeridir orası! Yalnız hiçbir çareye gü cü yetmeyen ve göç için yol bulamayan, gerçekten zayıf erkekler, kadınlar ve çocuklar hariç. Çünkü Allah´ın, bunları affetmesi umulur. Allah, çok affeden, çok bağışlayandır."(Nisa:97-99)

Mezkur müslümanlarm durumları bu ayet-i kerimenin nü zulüne sebep olmuş olsun veya olmasın, bu ayet-i kerime, küfür diyarında ikamet eden her mü´minin, İslamiyetin kuvvetli ol duğu mıntıkalara hicret etmelerini ve küfür kuvvetine tutun-mamalarını zorunlu kılmaktadır. Bunların durumları söz konu su ayet-i kerimenin nüzulüne sebep olsa bile, bu ayet-i kerime umumiyet ifade eder. Usul alimlerinin de dedikleri gibi, itibar, lafzın umumiliğinedir, sebebin hususiliğine değildir.