๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Son Peygamber => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 18 Aralık 2009, 17:05:18



Konu Başlığı: Savaş Üsleri
Gönderen: Sümeyye üzerinde 18 Aralık 2009, 17:05:18
Savaş Üsleri


Hz. Peygamber mü´minleri savaş üslerine yerleştirmeye baş ladı. Cenab-ı Allah, îslâm ordusunu münafıklardan arındırmış, tereddüt içinde bulunanlara da sebat vermişti. Hz. Peygamber askerlerini sabra davet etmişti. Cenab-ı Allah´ın kendilerine yardımcı olacağını, nitekim sayıca düşmandan az oldukları hal de, Bedir savaşında da yardım etmiş olduğunu bildirmişti. Sab rettikleri takdirde zafere ereceklerini kendilerine müjdelemişti. Cenab-ı Allah, Peygamberlerinin o günde kendilerine sebat ve rişini anlatarak şöyle buyurmaktadır: "Allah müzminlere yar dım eder Nitekim Allah size Bedir´de de yardım etmişti. Siz o zaman zayıf idiniz. O halde Allah´tan korkun ki şükredesiniz. O zaman sen mü´minlere: ´Rabbinizin, size, indirmiş üç bin melek ile yardım etmesi size yetmedi mi?´ diyordun. Evet, eğer sabreder, (Allah´tan) korkarsanız; onlar hemen şu dakikada üzerinize gelseler, Rabbiniz size nişanlı beşbin Melekle yardım eder. Allah bunu, ancak size müjde olsun kalbleriniz yatışsın diye yapmıştır. Yardım, yalnız, daima galip ve hikmet sahibi Allah katındadır. inkar edenlerden bir kısmını kessin veya pe rişan etsin de umutsuz olarak dönüp gitsinler diye (size yardım eder)." (Al-i İmran: 123-127)

Bu müjdelerle Cenab-ı Allah mü´minlerin kalblerine sebat verdi. Onları meleklerle destekledi. Savaş meydanında sabır ve sebat edip Allah´ı andıkları, O´nun, her gücün üstünde olduğu nu hatırladıkları, savaştan yüz çevirmedikleri, düşman peşine düşerek ganimetle meşgul olmadıkları, kendilerini doğru yola çağıran idrakli kumandanları olan Hz. Peygambere muhalefet etmedikleri, savaş alanında birbirlerine yardımcı oldukları tak dirde muzaffer olacaklarını müjdeledi. Mü´minler, birbiriyle yardımlaşan askerlerden teşekkül eden bir ordu olduklarını, ganimetleri elde etmek için birbirleriyle yarışan dağınık grup lar olmadıklarını anladılar. Çünkü zaferi elde etmek için, bir birleriyle rekabet etmelerine gerek yoktu.

Hz. Peygamber Medine´den çıkarak Uhud´a geldi ve dağın yanındaki vadinin kıyısına konakladı. Müşriklerin saldırısına uğramamaları için askerlerinin sırtını Uhud´a dayadı. Bedir´de olduğu gibi, bu savaşta da orduyu bizzat kendisi düzenledi. Onun bu düzenlemesini gören müşrikler de, onu taklit ederek ordularını saflara ayırıp düzenlediler. Elli kadar kişiyi okçu olarak ayırıp ordunun arkasına yerleştirdi. Başlarına da Ab dullah bin Cübeyr´i komutan olarak tayin etti. Arkadan gele cek olan süvarileri geri püskürtmelerini emretti ve kumandan Abdullah bin Cübeyr´e şöyle dedi: "Arkadan bize saldıracak olan süvarileri oklarınızla geri püskürtün. Biz düşmanı takibe çıktığımızda kesinlikle yerlerinizden ayrılmayın."

Hz. Peygamber bu düzenlemeleri yaptıktan sonra zırhını giy di. Okçulara müşrik askerlerinin arkadan saldırılarına izin vermemeleriniHenbih etti. Çünkü müşrik orduları sayıca çok fazlaydı. Hz. Peygamber, ordusunu saf düzenine koyup yerleri ne yerleştirdikten sonra, kendisi emir vermeden savaşa başla mamalarını söyledi. Böylece kumanda birliği sağlanmış olacak ve îslam ordusunun arkası da okçular tarafından koruma altı na alınmış olacaktı.

Hz. Peygamber tarafından yapılan bu düzenleme, o zamana kadar araplarm bilmediği bir savaş taktiğiydi. Eğer okçular onun emrine uymuş olsalardı, îslam ordusu asla sarsıntı geçir-meyecek ve bu gazada darbe yemeyecekti. îman ordusunun önünde sayı çokluğu ve teçhizat fazlalığıyla övünen şirk ordusu vardı. Müşriklerin ikiyüzü aşkın atları ile develeri Medine´nin tarla ve mezralarını geliş- gidiş yolu yapmışlardı. Bu da Medi ne halkının hamiyet duygularını alevlendirmiş, onları savaşa yöneltmişti. Öyle ki, Medine´den çıkıp düşmanla savaşma hu susunda Hz. Peygamber kendileriyle müşavere yaparken, Me dine halkının sözcüsü şöyle demişti: Evs ve Hazreç kabileleri­nin tarlaları düşman atları ve develerinin ayakları altında çiğ nendiği halde, herhangi bir harekette bulunulmayacak mı? Bu olacak şey midir?!