๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Son Peygamber => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 15 Aralık 2009, 15:59:01



Konu Başlığı: Peygamber Efendimizle Tartışma
Gönderen: Sümeyye üzerinde 15 Aralık 2009, 15:59:01
Peygamber Efendimizle Tartışma



Utbe´nin Peygamber efendimize yapmış olduğu önerileri tek rarladılar. Ancak bu defa hepsi bir araya gelerek, Önerilerini topluca yaptılar. Böyle yapmalarının nedeni, şayet önerilerini kabul etmeyecek olursa, daha sonra ileri sürebileceği mazeret yollarını güya tıkamak ve sonra da onunla mücadele etmekti.

Peygamber efendimize karşı, çeşitli kabilelere mensup kişi lerden oluşan bir topluluk meydana getirildi. Bunlar birbirleri ne: "Muhammed´e gidip onunla konuşun ve tartışın. Öyle ki, ileri sürebileceği hiçbir mazeret kalmasın" diyorlardı. Peygam ber efendimize haber göndererek: "Kavminin eşrafı, seninle ko nuşmak için toplanmışlar" dediler. Peygamber efendimiz he men onların bulunduğu yere gitti. Onların kendisini davet et­melerini iyi bir sebebe yoruyor ve imana gelecekleri ihtimali üzerinde duruyordu. Bu ümitle yanlarına vardı. Kendisine de diler ki: "Ey Muhammedi Sana, ileri sürebileceğin bir mazeret kalmaması için haber gönderdik. Araplar arasında, kavmine karşı senin kadar kötülük etmiş bir kimse daha görmedik. Sen atalarımıza hakaret ettin, dinimizi kötüledin, bizi horladın, tanrılarımıza küfrettin, topluluğumuzu darmadağın ettin. Ara­mıza sokmadığın hiçbir çirkinlik kalmadı. Eğer bütün bunları mal elde etmek için yapıyorsan, mallarımızı toplayıp sana vere lim ve sen aramızdaki en zengin insan ol. Eğer bunu şeref sahi bi olmak için yapıyorsan, seni başımıza lider yapalım. Hüküm dar olmak istiyorsan, seni başımıza geçirelim. Fakat cinlerin istilasına uğradıysan, seni tedavi etmek için bütün masrafları üstleniriz. Seni şifaya kavuştururuz."

Onların bu sözlerine karşı Peygamber efendimiz şu cevabı verdi: "Söylediğiniz hususlardan hiç biri bende yoktur. Mal is temek, aranızda şerefli biri olmak ya da başınıza hükümdar olarak geçmek için gelmedim. Allah beni, size elçi olarak gön derdi ve bana bir kitap indirdi. Size müjdeci ve uyarıcı olmamı buyurdu. Ben de rabbimin risaletini size tebliğ ettim. Size öğüt verdim. Eğer getirdiklerimi kabul ederseniz, bu sizin için dün ya ve ahirette bir nasib olur. Reddederseniz, Allah´ın emri ge linceye ve sizinle benim aramda hükmünü verinceye kadar sabrederim."

Dediler ki: "Ey Muhammedi Eğer sana yaptığımız teklifleri kabul etmiyorsan, şunu bil ki, insanlar içinde en dar ülkeye biz sahibiz. En yoksul ve geçimi en zor olan millet biziz. Seni ri-saletle gönderen rabbine dua et de, dağları yerlerinden oynatarak ileriye götürsün ve yaşamakta olduğumuz beldemiz genişle sin. Ülkemizde, Şam ve Irak´ın nehirleri gibi nehirler kaynat sın. Önceki devirlerde ölmüş olan atalarımızı diriltsin. O diril teceği atalarımızdan biri de doğru sözlü ve bilgili Kusay bin Kilab olsun. Biz de ona, söylediğin sözlerin doğru olup olmadı ğını soralım. Eğer bu isteklerimizi yerine getirirsen ve diriltilen atalarımız, senin söylediklerini tasdik ederlerse, biz de seni tas dik eder ve Allah katında yüksek mertebe sahibi bir kimse oldu ğunu kabul ederiz, iddia ettiğin gibi, Allah´ın elçisi olduğuna da inanırız."

Bu sözlerinden anlaşıldığına göre, onlar, diğer bazı mucize ler daha isteyeceklerdi. Allah kalplerdekini bilendir. îsa Pey gamber, Kureyşli müşrikler gibi bir kavme bu mucizelerden da ha güçlü olanlarını örneğin ölüleri diriltmeyi ve gözü, doğuştan kör olanı nuruna kavuşturmayı göstermişti. Noksanlıklardan münezzeh olan yüce Allah, risaletini kiminle güçlendireceğini daha iyi bilir.

Resulullah (sav) onların sözlerini reddederek şöyle dedi: "Ben bununla gönderilmedim. Ben ancak Allah katından be nimle gönderilen şeylerle birlikte size geldim. Rabbimin size gönderdiklerini tebliğ ettim. Eğer kabul ederseniz, bunlar, dün ya ve ahiretteki payınızdır. Eğer reddederseniz, Cenab-ı Allah, benimle sizin aranızda hükmünü verinceye kadar sabrederim."

Bu defa müşrikler şu öneride bulundular: "Eğer bu dedikle rimizi yapmıyorsan, bari rabbine dua et de, bize, seni tasdik edecek bir melek göndersin. Ondan dilekte bulun da bizim için bahçeler, hazineler ve altınla gümüşten yapılma köşkler yarat sın. Senden istediğimiz şeyleri vererek seni bizden kurtarsın. Görüyoruz ki, sen pazarlarda, sokaklarda dolaşıyorsun. Geçim derdine düşmüşsün. Tıpkı bizim rızık peşinde dolaştığımız gi bi, sen de rızık peşinde dolaşıyorsun. Rabbin bu istediklerimizi sana versin ki, senin, onun katında yüksek mertebe sahibi bir elçi olduğunu anlayalım."

Peygamber efendimiz onlara şu cevabı verdi:

"Bu dediklerinizi yapmayacağım. Bunları rabbimden isteye-meni ve ben size bunun için gönderilmedim. Ancak Cenab-ı Al lah, beni müjdeci ve uyarıcı bir elçi olarak gönderdi. Size getir diklerimi kabul ederseniz, dünyada ve ahirette payınız budur.

Reddederseniz, Cenab-ı Allah benimle sizin aranızda hükmünü verinceye kadar sabrederim."

Müşrikler dediler ki: "Madem dilediği takdirde rabbinin ya pacağını iddia ediyorsun, öyleyse gökten üzerimize bir parça düşür. Bunu yapmadıkça sana inanmayız."

Doğru sözlü ve güvenilir resul, onlara şöyle dedi: "Bunu yapmak rabbimin takdirine kalmıştır. Eğer dilerse bunu size yapar."

Müşrikler dediler ki: "Ey Muhammedi Seninle bir arada oturduğumuzu, sana sorular sorduğumuzu ve senden bazı is teklerde bulunduğumuzu rabbin bilmiyor. Bilmediği için de bu istediklerimizi sana vermez ve sorduklarımızın cevabını sana iletmez. Şayet getirdiğin daveti kabul etmeyecek olursak, bize neler yapacağını da sana bildirmez. Duyduğumuza göre bu an lattıklarını sana Yemame´de bulunan Rahman adındaki bir adam öğretiyormuş. Allah´a andolsun ki, biz Rahman´a asla inanmayız. Artık senin ileri süreceğin bir mazaretin kalmadı. Bu yaptıklarını senin yanına bırakmayacağız; ya sen bizi yok edersin, ya da biz seni yok ederiz!"

Müşriklerden biri şöyle dedi: "Biz meleklere ibadet ederiz. Onlar Allah´ın kızlarıdırlar." Bir diğeri şöyle dedi: "Allah´ı ve melekleri karşımıza getirmediğin taktirde sana inanmayız."

Maddi mucizeler isteyerek ve Peygamber efendimizin kendi lerini ve tehdit edip durduğu azabın bir an evvel kendilerine gelmesini isteyerek Peygamber efendimizle tartıştılar. Sonra Abdullah bin Ümeyye bin Muğire (Abdulnıuttalib kızı Atike´nin halası oğlu) şöyle dedi: aEy Muhammedi Kavmin sana bazı ö-nerilerde bulundu . Sen kabul etmedin. Sonra onlar, senin Al lah katında yüksek mertebe sahibi biri olup olmadığını anla mak için senden bazı şeyler istediler. O şeyleri de yapmadın. Sonra kendilerini tehdit edip durduğun azabın bir an evvel başlarına getirilmesini istediler. Allah´a andolsun ki, ben sana asla iman etmeyeceğim. Gözümün önünde, bir merdiven getirip göğe diksen, ona basıp göğe çıksan, gökten de beraberinde yazılı bir kitap ve seni doğrulayacak dört melek getirsen bile, yine de seni tasdik edeceğimi sanmıyorum."[1]

Müşrikleri iman etmek için değil de, Peygamber efendimizi zor duruma düşürmek ve tartışmadan üstün çıktıklarını göstermek için bazı isteklerde bulunmuşlardı. Cenab-ı Allah´ın da buyurduğu gibi, onlar aşın derecede inatçı ve tartışmacı kimse lerdi. Abdullah bin ebi Umeyye´nin şu sözü belki de onların ger çek niyetlerini açığa vuruyordu: "Ey Muhammedi Allah´a an-dolsun ki, bu dediklerimi yapsan bile seni tasdik edeceğimi sanmıyorum!" Görülüyorki, onların Peygamber efendimizi ya­lanlamaları, delilden ve burhandan önceydi. Bu yalanlama, on ların nefislerine yerleşmişti ve düzelecek gibi değildi. îstedikle-ri bu mucizeler gerçeklese bile, onu yalanlamaktan vazgeçme yeceklerdi. İstekleri yerine getirildiğinde de ona karşı inatçılık larını daha da arttırıyorlardı. Allahü Teala onlar hakkında şöy le buyuruyor:

"Eğer kendilerine bir mucize gelirse, ona mutlaka inanacak lar diye, olanca güçleriyle Allah´a yemin ettiler De ki: "Mucize ler ancak Allah´ın yanındadır." Hem bilir misiniz o (mucize) gelmiş olsa da onlar yine inanmazlar? Gönüllerini ve gözlerini ters çeviririz. İlkin ona inanmadıkları gibi (mucizeyi gördükten sonra da inanmazlar) ve bırakırız onları, azgınlıklar içinde bo calayıp dururlar. Biz onlara melekleri indirseydik, ölüler ken­dileriyle konuşsaydı ve herşeyi toplayıp karşılarına getirseydik, Allah dilemedikten sonra, yine inanmazlardı. Fakat çokları (bunu) bilmezler."(En´am 109-111)

Müşriklerin amacı, delil istemek değil, zorluk çıkarmaktı. Muhammed (sav)´in getirdiği şeyler, asıl itibarıyla apaçık ger çeklerdi. Mü´minler ona hakikat olduğu için uymuşlardı. Getir diği şeylerin yanında, onların ilahi olduklarını ispatlayan delil ler de mevcuttu. Yolunu kaybetmişleri doğru yola iletiyor ve karanlıklar içinde yürüyen kimseleri aydınlığa kavuşturuyor du. Onun getirdiği din, ışık saçan bir kandildi. Araplar ve arap olmayanlar onun bir benzerini getirmekten aciz kalmışlardı:

"De ki: "Andolsun, eğer insan(lar) ve cin(ler) şu Kur´an´ın bir benzerini getirmek üzere toplansalar, yine onun benzerini geti remezler. Birbirlerine arka ol(up yardım et)seler de (bunu yapa mazlar.)" (Isra 88)

Müşrikler, Peygamber efendimizden özetle şu isteklerde bu lunmuşlardı:

1- Bulundukları beldenin yerleşim alanının genişletilmesi ve ölülerinin diriltilmesi gibi maddi deliller.

2- Kendilerine, Muhammed (sav)in peygamberliğinin hak ol duğuna tanıklık edecek bir meleğin gönderilmesi.

3- Kurak arazilerden bahçeler, hazineler, altın ve gümüşten yapılmış köşklerin yaratılmasını talep etmişler, Peygamberimi zin getirdiği sözleri, ona Yemameli bir adamın öğrettiğini iddia etmişler ve böylece Peygamber efendimizi itham etmişlerdi.

4- Gökten üzerlerine bir parça düşürülmesini istemişlerdi.

5- Bir merdiven getirip göğe dayamasını, ona basarak göğe yükselmesini, sonra gökten de beraberinde kağıt üzerine yazılı bir kitap getirmesini istemişlerdi.

Bütün bu saydıklarımızı, iman etmek için değil, Peygamber efendimizi zor durumda bırakmak için istemişlerdi. Eğer onlar iman peşinde olsalardı, gökten üzerlerine bir parça düşürülme sini talep etmezlerdi. Çünkü gökten üzerlerine bir parça düşe cek olursa, hepsi helak olurlardı. Bu helaktan sonra da iman edemeyeceklerdi. Atike´nin halasının oğlu Abdullah bin ebi Ümeyye bin Muğire, Peygamber efendimizden bazı taleplerde bulunduktan sonra, onun, bu talepleri gerçekleşse bile iman et meyeceği konusunda söylediği sözler, gerçekten doğruydu. Çün kü onun kalbi mühürlenmişti. Bu talepleri gerçekleşse bile, kendisini tasdik edeceğini zannetmediğini ifade etmişti. Zaten Peygamber (sav) efendimiz de onların istekleri için Allah´a dua da bulunmamış, aksine onların taleplerini geri çevirmişti. Çün kü noksanlıklardan münezzeh olan yüce Allah bu talepleri yeri ne getirilse bile, onların inanmayacaklarını biliyordu. Onlar için yegane yol, Ad ve Semud kavimleri gibi helak edilmeleriy di. Peygamber (sav) efendimiz, kendi şeriatinin kalıcı ve ebedi .olduğunu, şeriatiyle birlikte mucizesinin de ebediyete kadar de vam edeceğini biliyordu. Bu şeriate göre, gelip geçici mucizeler ortaya koymak uygun değildi. Onlar bu istekleri Peygamber efendimize ilettikten sonra, şu vahiy geldi: aEy Muhammed! Dilersen onların bu isteklerini geciktir. Dilersen onların bu is tekleri yerine getirilir de yalanlarlarsa tıpkı kendilerinden ön ceki kavimler gibi helak edilirler!* Bunun üzerine Peygamber efendimiz şöyle dedi: uHayır! Onların istekleri geciktirilsin."

Rivayete göre müşrikler, Peygamber (sav)´e şöyle demişlerdi: "Rabbine dua et de, Safa tepesini altına dönüştürsün. O zaman sana iman ederiz." Peygamber efendimiz: "Eğer Safa tepesi al tın madenine dönüştürülürse, siz iman edecek misiniz?" diye sordu. Onlar evet deyince, Peygamber efendimiz dua etti. Ceb rail gelip şöyle dedi: "Rabbin sana selam söylüyor ve diyor ki, eğer dilerse Safa tepesi onlar için altın madenine dönüştürülür. Ama ondan sonra da inkar ederlerse onlara, dünyada hiç kim seye yapmadığım azabı yaparım! Eğer dilersen rahmet ve tevbe kapılarını onlar için açarım:" Şefkatli ve merhametli Peygam ber efendimiz: "Hayır, hayır tevbe ve rahmet kapıları açılsın" diye istekte bulundu.

Müşriklerin isteklerinin ve bu isteklere verilen red cevabı nın Kur´an-ı Kerim´de tescil edildiği malumdur. Konuşanların en doğru sözlüsü olan yüce Allah şöyle buyurmuştur:

"Dediler ki: Yerden bize bir göze fışkırtmadıkça sana inan mayız! Yahut senin hurmalardan ve üzümlerden oluşan bir bahçen olmalı, aralarından ırmaklar fışkırtmalısın! Yahut zannettiğin gibi üzerimize gökten parçalar düşürmelisin. Yahut Allah´ı ve melekleri karşımıza getirmelisin (onlar senin doğru söylediğine şahitlik etmelidirler)! Yahut altından bir evin ol malı, ya da göğe çıkmalısın. Mamafih sen, bizim üzerimize, okuyacağımız bir kitap indirmedikçe senin (tek başına) göğe çıkmana da inanmayız!" De ki: "(Bu gibi hayalleri teklif etmek ten) Rabbimi tenzih ederim! (Haşa, ben O´na böyle şeyler yap masını teklif edemem.) Ben, sadece elçi ol (arak gonderil)en bir insan değil miyim?"(sUra 90-93)

Bir başka ayet-i kerimede, noksanlıklardan münezzeh olan yüce Allah, müşriklerin bu isteklerine işarette bulunmuş ve bu istekleri yerine getirilse dahi onların iman etmeyeceklerini açıklayarak şöyle buyurmuştur:

"Onlara Rablerinin ayetlerinden hiçbir ayet gelmez ki, on dan yüz çevirmesinler, işte, kendilerine hak geldiği zaman da onu yalanladılar. Fakat alay ettikleri şeyin haberleri, yakında kendilerine gelecek (Uyarıldıkları azap onları kuşatacak)tır. Görmediler mi, onlardan önce nice nesiller yok ettik; hem onla ra yeryüzünde size vermediğimiz şeyleri vermiştik ve göğü de üzerlerine bol bol boşaltmıştık ve ırmakları ayaklarının altın dan akar kılmıştık. Fakat günahlarından ötürü onları helak et tik ve onların peşinden başka bir nesil yarattık. Eğer sana ka ğıt üzerine yazılı bir kitap indirmiş olsaydık ve onu elleriyle tutsalardı, yine inkar ederler, "Bu apaçık bir büyüden başka birşey değildir!" derlerdi. "Ona bir melek indirilmeli değil miy di?" dediler. Eğer bir melek indirseydik, iş bitirilmiş olurdu. Artık kendilerine hiç göz açtırılmazdı. Eğer onu (yani Peygam beri) melek yapsaydık, yine bir adam (şeklinde) yapardık ve on ları yine düştükleri kuşkuya düşürürdük." (En´am: 4-9)

Bütün bu istekleri, iman etmek için ileri sürülmüş şeyler de ğildi. Onlar kafirliklerini daha önce ilan etmiş ve bu hususta peşin bir hükme varmışlardı. Bir konuda batıl bir inanca sapla-nıldığında onun batıllığını ispatlamak için ne kadar uğraşılırsa uğraşılsın, btf, batıl inancın sahibine hiçbir fayda sağlanamaz. Hatta, çoğu zamanı, ileri sürülen deliller, iddia sahiplerinin da ha çok inatlaşmasına sebep olur.

Kendilerine düşünme fırsatı vermek için, Cenab-ı Allah, del-lil olarak Kur´an-ı Kerim´i göndermişti.Davet anında Peygam ber efendimiz, müşriklere Kur´an ile hitapda bulunuyordu. Bu hitap, onlların tevbe etmelerini ve dolayısıyla ilahi bağışa ka­vuşmaları sonucunu doğurabilirdi, İstemiş oldukları maddi mu cizeler ise gelip geçici şeylerdi. Azap ve imana gelince1, geçmişte onlar için ibretler vardı. Geçmiş kavimler, tıpkı onlar gibi bazı istekler ileri sürmüşler, fakat iman etmedikleri için neticede mahvolmuşlardı. Daha doğrusu onlar delilleri ve mucizeleri görmeden önce yalanladıkları gibi, gördükten sonra da yalanla mışlardı. Buna işaret ederek Allahü Teala şöyle buyurmuştur:

"Bizi ayetler (mucizeler) göndermekten alıkoyan şey, evvelki lerin, (onları) yalanlamış olmasıdır. Semud (oğulların)a açık bir mucize olarak dişi deveyi verdik. O yüzden kendilerine zul mettik (deveyi boğazlayarak kendilerine yazık etmiş oldular.) Halbuki biz o (istenen) mucizeleri, yalnız korkutmak için gön deririz."(îsra- 59)

Onların bu isteklerinin tek sebebi Peygamber efendimizi ac ze düşürmekti. Onlara göre Peygamber efendimiz, acze düşecek ve bu herkes tarafından anlaşılacak, böylece de müşrikler onun bu aczini, insanların kendisine uymalarını engellemek için bir vasıta olarak kullanacaklardı. Etrafa durmadan yayıl makta olan iman pınarının önüne bu şekilde set çekmiş olacak lardı! Ama bu istekleri gerçekleşti mi? Tersine bununla Pey­gamber efendimizin doğruluğu ispatlandı. Onun haktan başka birşey istemediği anlaşıldı. Ona tabi olanların sayısı eksilmedi; giderek arttı. Hiç kimse onun dininden geri dönmedi. Mü´min-ler, müşriklerle tartışmaktansa, onlara ayetleri takdim ediyor­lardı. Onların problemleri tevhid, ya da teaddüt idi. Müslüman lar Allah´tan başkasını tanrı olarak kabul etmemeyi öne sü rüyor, bu hususta mücadele veriyorlardı. Allah, güçlü ve kuv vetli olandır.



--------------------------------------------------------------------------------


[1] Bkz. îbn Kesir, el-Bidaye ve´n-Nihayet; Ibn Hişam, Siret



Konu Başlığı: Ynt: Peygamber Efendimizle Tartışma
Gönderen: Ceren üzerinde 15 Şubat 2021, 01:52:40
Esselamu aleyküm.rabbim razı olsun paylaşım dan kardeşim...


Konu Başlığı: Ynt: Peygamber Efendimizle Tartışma
Gönderen: Mehmed. üzerinde 16 Şubat 2021, 21:11:52
Ve aleykümüsselam Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Peygamber Efendimizle Tartışma
Gönderen: Sevgi. üzerinde 17 Şubat 2021, 00:20:59
Aleyküm Selâm. Paylaşım için Allah razı olsun kardeşim