> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Hazreti Muhammed a.s.v > Son Peygamber > Peygamber Efendimizin Umman Meliki´kine Gönderdiği Mektup
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Peygamber Efendimizin Umman Meliki´kine Gönderdiği Mektup  (Okunma Sayısı 1630 defa)
19 Aralık 2009, 23:13:11
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 19 Aralık 2009, 23:13:11 »



Peygamber Efendimizin Umman Meliki´kine Gönderdiği Mektup


Peygamber efendimiz köy ve kent, dağlık ve ovalık demeden her taraftaki insanlara ve hükümdarlara davette bulunma gö revini fasılasız sürdürüyordu. Nitekim hükümdarlarada mek tup göndermişti. Bu cümleden olarak Yemen´deki Umman ta­raflarına da elçi ve mektuplar göndermişti. Orada Celendi´nin oğullan olan Cafer ile Abd isminde iki emir bulunmaktaydı. Amr bin As vasıtasıyla onlara şu mektubu gönderdi.

"Rahman ve Rahim olan Allah´ın adıyla. Abdullah oğlu Muhammed´den Çelendi oğulları Cafer ile Abd´e.

Hidayete tabi olanlara selam olsun.

İmdi ben sizi islam çağrısıyla davet ediyorum. Müslüman olun ki selamete eresiniz. Ben diri olanları uyarmak ve kâfirlere de azap sözü hak olmak için Allah tarafından bütün insanlığa gönderilmiş bir elçiyim. Eğer sizler müslüman olur sanız ben sizi gözetirim. Eğer islamiyeti benimsemezseniz mül künüz elinizden gider. Atlarım da sizin topraklarınıza girerler. Peygamberliğim sizin hakimiyetinizin ve mülkünüzün üzerine çıkar."

Bu mektubu Übey bin Kab yazdı ve Peygamber efendimiz de altını mühürledi.

Amr bin As der ki: Umman´a gitmek üzere yola çıktım. Bir süre sonra nihayet Umman´a vardım. Önce Abd bin Cülendi beni karşıladı. Çünkü o iki kardeşin en akıllısı idi. Ona: "Ben, Resulullah (s.a.v.)´in, sana ve kardeşine gönderdiği elçisiyim!" dedim. Abd: "Kardeşim yaşça ve saltanatça benden önce gelir. Ben seni onunla görüştüreyim de mektubunu o okusun!" dedL Sonra da: "Sen nelere davet ediyorsun" diye sordu. Ben de: "Ben seni bir olan, eşsiz, ortaksız Allah´a iman ve ibadet etme­ye, ondan başkasına tapmamaya, Muhammed´in de onun kulu ve elçisi olduğuna şehadet getirmeye davet ediyorum!" dedim. Abd bin Cülendi: "Ey Amr! Sen kavminin ulusu olan bir kişi nin oğlusun senin baban bu hususta nasıl davrandı, ne yaptı? Şüphe yokki o, bize yolda bir örnek olabilir" diye sordu.

"O Mühammed (a.s.)´e iman etmeden ölüp gitti dedim. Ben onunda müslüman olmasını, Mühammed (s.a.v.)i tasdik etme sini çok arzulardım. Ben de önceleri onu görüşünde idim. So nunda Allah beni islamiyete ulaştırdı ve hidayet nasib etti."

Abd: "Ne zaman ona tabi oldun?" diye sorunca "Yakında....."

diye cevap verdim. Nerede müslüman oldun? diye sordu. Necaşi´nin yanında müslüman olduğumu, Necaşi´nin de İslama gir diğini haber verdim.

Abd: "NecaşVnin milleti, onun hükümdarlığı hakkında ne yaptı?" diye sordu. Ben de: "Hükümdarlığında bıraktılar ve ona tabi oldular." dedim.

"Hıristiyan din bilginleri, ruhani reisleri ve ruhbanlar da ona tabi oldular mı?" diye sordu. Ben de evet diye cevap ver dim.

Abd: "Ey Amr! söylediğin şeye dikkat et. Bir insan için yalan söylemekten daha ayıp, daha kötü bir huy yoktur" dedi.

"Ben ne yalan söylerim, ne de dinimizde yalanı helal saya rız!" dedim.

Abd: "Heraklius, Necaşi´nin müslüman olduğunu öğrenebil miş miydi?" diye sorunca, Evet diye cevap verdim.

Abd: "Bu, nasıl ve hangi şeyle Öğrenilebilmiş?" diye sordu. Ben de cevaben dedim ki: "Necaşi, daha Önceleri Heraklius´a haraç gonderirmiş. Müslüman olduğu, Mühammed (s.a.v.)´in Peygamberliğini tasdik ettiği zaman: "Hayır! Vallahi benden bir tek dirhem bile istemiş olsa artık ona vermem!" demiş. He-raklius onun bu sözünü haber alınca kardeşi: "Senin dinine ay kırı, sonradan ortaya çıkan bir dini, din edinen bir kulunun yaptıklarını görmezden gelecek misin, bunu ona bırakacakmı-sın?!" diye sormuş. Heraklius da: "Adam kendisi için bir din seçmişse ben ona ne yapabilirim?" diye cevap vermiş.

Abd: "Ey Amr! Neler söylediğine dikkat et!" dedi. Ben de: "Vallahi sana doğruyu söylüyorum" dedim.

Abd: "Peygamberiniz neleri emrediyor, nelerden sakındırı yor? Onları bana bildir" dedi.

Ben de şu cevabı verdim: "Yüce Allah´ın buyruklarına boyun eğmeyi emrediyor. O´na asi olmaktan, O´na karşı gelmekten sa kındırıyor. İyiliği, akraba haklarını gözetmeyi emrediyor. Zu lümden haksızlıktan, zinadan, şaraptan, taşlara ve putlara, haç´a tapmaktan sakındırıyor!".

Abd: "Onun davet etmiş olduğu bu şeyler ne kadar güzeldir. Kardeşim beni dinlese, bana uysa da gidip Muhammed´e iman ve onun getirdiklerini tasdik etmek ne iyi olurdu! Fakat karde şim saltanata düşkün ve onu elden bırakmakta cimridir!" dedi.

Eğer o müslüman olursa Resulullah (s.a.v.) yine onu kavmi ne hükümdar yapar. Zenginlerinden sadakalarını alır, onları fakirlerine ve yoksul olanlarına verir; dedim.

Abd; hiç şüphesiz bu da güzel ahlaktır, dedi.

Sadaka nedir? diye sordu. Ben de mallar hakkında farz kılı nan zekat ve sadakanın miktarlarını ona haber vere vere deve lerin zekatına geldiğim zaman "Ey Amr! Ağaçlardan, otlardan yayılan ve sulanmak için su başlarına sürülen yaydım hayvan­larımızdan da mı zekat ve sadaka alacaksın?" diye sordu. Ben de evet dedim.

Abd: "Vallahi, yurtları uzak, sayıları da pek çok olan kavmi min bunu benimseyeceklerini sanmıyorum!" dedi.

Kapısında günlerce bekledim. Kendisine verdiğim haberlerin hepsini kardeşine ulaştırdı. Sonra bir gün kardeşi Cafer beni çağırdı yanına girdim. Adamları hemen kollarımı tuttular. Cafer: "Bırakınız onu!" deyince bıraktılar. Oturmak için ileri vardım, beni oturtmadılar. Cafer´e baktım. Bana "Konuş" dedi. Mühürlü mektubu kendisine sundum. Açıp sonuna kadar oku duktan sonra kardeşine verdi, o da Cafer gibi okudu. Ancak Abd´i kardeşinden daha akıllı ve daha mülayim gördüm.

Cafer: "Söyle bakalım; Kureyşliler bu hususta ne yaptılar, nasıl davrandılar?" diye sordu. Ona, "Islamiyeti benimseyerek de, kılıç korkusu ile de tabi oldular" dedim.

Cafer "Onun yanında bulunanlar kimlerdir" diye sordu.

Dedim ki:" Allah´ın hidayeti ile akılları başlarına gelip sa pıklık içinde bulunduklarını anlamış, islamiyete can atmış ve Resulullah´ı başka her şeye tercih etmiş, üstün tutmuş olanlar dır. Şu çıkış yeri bulunmayan vadilerde senden başkası kaldı ğını bilmiyorum. Sen bugün müslüman olmaz, Resulullah´a uymazsan, süvarilere çiğnenirsin, cemaatin de perişan ve dar madağın olur. Müslüman ol selamete er. Yine kavminin üzerin de hükümdar olursun. O zaman üzerine ne süvariler, ne de pi yadeler geliri".

Cafer: "Sen, bugün beni kendi halime bırak da yarın yanıma dön!" dedi.

Cafer´in kardeşinin yanına döndüm. Bana: "Ey Amr! Eğer saltanatı esirgemez, cimriliği tutmazsa kendisinin müslüman olacağını umarım!" dedi. Ertesi gün tekrar Cafer´e gittim. Cafer içeri girmeme izin vermedi. Kardeşi Abd´in yanına döndüm. Onunla buluşamadığımı haber verdim. Bunun üzerine beni gö türüp onunla görüştürdü. Cafer: "Ben, davet ettiğin şey üzerin de düşündüm. Eğer ben elimdeki saltanatımı başka bir adama bırakırsam Arapların en zayıfı ve düşkünü durumuna düşe-rim. Onun süvarileri buralara kadar gelip ulaşamazlar. Eğer gelir ulaşırlarsa ortada kimi bulup da savaşacaklar?" dedi.

Öyle ise ben de yarın çekip gideceğim, dedim. Benim gidece ğime kanaat getirince kardeşi onunla gizlice konuştu. "Biz bu hususta Muhammed´e üstün gelemeyiz. Kendilerine haber sal dığı her hükümdar onun davetine icabet etti!" dedi. Cafer ertesi gün sabahleyin bana haber saldı. Huzuruna vardım. Kardeşiyle birlikte islam davetine icabet ettiler. Peygamber efendimizin nübüvvetini tasdik ettiler. Umman, da halkın idaresini bana tevdi ettiler. Bana yardımcı oldular."

Amr bin As ile iki emir arasındaki mahavereyi naklettik. Bu emirlerden biri başlangıçta islamiyete meyletmişti. Diğeri ise sonunda islamiyete meyletmiş, neticede her ikisi müslüman ol muş ve islamiyetlerini güzelce devam ettirmişlerdi. Kitaptaki bu karşılıklı konuşma ve cevaplar, islamiyetin Arapların kalbi ne tesir ettiğini göstermektedir. Arapların bir kısmı inanmış, bir kısmı bekleme aşamasına girmiş, bir kısmı da İslama karşı tuzak kurma çabaları içine girmişti. Hülasa islamiyet, fikir sa hibi olan kimselerin düşünce malzemesi haline gelmişti.

Bu karşılıklı konuşmalardan da anlaşıldığına göre o iki emir, Hıristiyanlardan idiler. Heraklius´un ise bütün doğu Hı-ristiyanları üzerinde hakimiyet ve hegamonyası vardı. Çünkü o zaman süper bir devletin başında imparator olarak bulunmak taydı. Mısır ona bağlıydı. Habeşistan ona bağlıydı. Ancak Neca-şi bilahare ona baş kaldırmıştı. Necaşi´nin imam, gayri müsli-min müslüman üzerinde velayet hakkına sahip olamıyacağını gerektirdiğinden dolayı daha önceleri Heraklius´a verdiği hara cı müslüman olduktan sonra vermemiş ve akıllıca, hem de dira yetle: "Artık Heraklius´a bir tek dirhem bile vermeyeceğim!" de mişti.

Ayrıca bu ifadelerden anlaşıldığına göre Heraklius da geniş fikirli bir insanmış, çünkü daha önce kendisine bağlı olup haraç veren bir kimsenin bu haracı kesmesi nedeniyle ona karşı sa vaş ilan etmeyi uygun görmemişti. Çünkü daha önce kendisine bağlı olup haraç veren Necaşi, kendine göre başka bir dini, yani islamiyeti seçmiş, İslama meylettiği ve islamın gerçek bir din olduğuna inandığı anlaşılmıştı. Bunu imparatoruna da açıkça bildirmişti. Onun İslama giriş şekli nasıl olursa olsun o, hür dü şünceli bir kimseye yaraşırcasma din hürriyetini, kullanarak bunu kendi nefsi içinde takdir etmişti.

Karşılıklı konuşmalarda gençen ifadelerden anlaşıldığına göre Cülendi´nin oğullarına gönderilen Peygamber mektubu, Mekke-i Mükerreme´nin fethinden sonra gönderilmiştir. Çünkü Cafer bin Cülendi, Amr bin As´a Kureyşlilerin Muhammed (s.a.v.) efendimize tabi olup olmadıklarını sormuş; Amr da Ku reyşlilerin bir kısmının kendi arzularıyla, bir kısmının da kılıç korkusuyla ona tabi olduklarını ifade etmişti ki, bütün bunlar da şüphesizki Mekke´nin fethinden sonra olmuştu. Ayrıca Amr bin As´m da iki kardeşten en küçüğü ile ilk olarak görüşmüş ol ması; onun ferasetli bir kimse olduğuna delil teşkil etmektedir. Çünkü ilk olarak ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Peygamber Efendimizin Umman Meliki´kine Gönderdiği Mektup
« Posted on: 28 Mart 2024, 13:20:20 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Peygamber Efendimizin Umman Meliki´kine Gönderdiği Mektup rüya tabiri,Peygamber Efendimizin Umman Meliki´kine Gönderdiği Mektup mekke canlı, Peygamber Efendimizin Umman Meliki´kine Gönderdiği Mektup kabe canlı yayın, Peygamber Efendimizin Umman Meliki´kine Gönderdiği Mektup Üç boyutlu kuran oku Peygamber Efendimizin Umman Meliki´kine Gönderdiği Mektup kuran ı kerim, Peygamber Efendimizin Umman Meliki´kine Gönderdiği Mektup peygamber kıssaları,Peygamber Efendimizin Umman Meliki´kine Gönderdiği Mektup ilitam ders soruları, Peygamber Efendimizin Umman Meliki´kine Gönderdiği Mektupönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes