Konu Başlığı: Peygamber Efendimizin Savaşı, İbadeti Gönderen: Sümeyye üzerinde 17 Aralık 2009, 17:37:59 Peygamber Efendimizin Savaşı, İbadeti İbadetlerin en büyüğü, noksanlıklardan münezzeh olan yüce Allah yolunda cihad etmektir. Peygamber efendimiz mü´minle-re nasıl namaz kılmaları gerektiğini öğrettiği ve: "Nasıl namaz kıldığımı görüyorsanız, siz de namazınızı öylece kılın" dediği gi bi, savaşta da faziletli davranışı da onlara Öğretmişti. Hatta bu nu bütün insanlığa öğretmişti. Onun davranışlarının anlamı şuydu: "Fazilet uğruna savaşın. Gördüğünüz gibi ben de fazilet li bir şekilde savaşıyorum" Peygamber efendimizin yaptığı sa vaşlar, amacına ulaşmıştır. Onun savaşmaktaki amacı, nok sanlıklardan münezzeh olan yüce Allah´ın kelimesini yücelt mek, kafirlerin kelimesini alçaltmaktı. Muhammedi savaşın teşkil ettiği yüksek örnek kıyamete kadar insanlara örnek ol makta devam edecektir. Peygamber efendimiz cihadı zühd ve ibadetin en yüksek derecesi olarak görmüş ve şöyle buyurmuş tur: "Cihad dinin en üst noktasıdır!" Peygamber efendimiz ruhbanlığı yasaklamış ve: "islam´da ruhbanlık yoktur" demiştir. İslam ruhbanlığının cihad olduğu nu açıklayarak şöyle buyurmuştur: "Her ümmette bir ruhbanlık vardır. Bu ümmetin ruhbanlığı da dhaddır." İmam Serahsi bu sözün gerekçesini şu şekilde açıklamıştır: Çünkü cihadda insanlarla birlikte yaşama ve muaşeret vardır. Cihadda dünya işlerinden soyutlanmak ve dinin zirvesini teşkil eden hususlarla ilgilenmek vardır. Cihad iyiliği emredip kötü lükten men etmek savaşıdır. Bu ise İslam ümmetinin en büyük niteliğidir. Ayrıca mücahit, üç hususta rahibe benzemekte; iki hususta da ondan ayrılmaktadır. Benzer oldukları üç nokta şunlardır: 1- Mücahid bütün insanlardan kopup kendini cihada ver mektedir. İnsanların yiyip içerek dünya ve içindeki şeylerden yararlanarak kendi nefisleri için yaşadıkları hayatın dışına çıkmaktadır. 2- Rahip kadınlardan ayrı ve uzakta yaşar. Cihadın şeref ve yüceliğine eren mücahid de cihad süresince kendi ciğer pareleri olan çocuklarından kopmakta ve kadınlardan ayrı yaşamak tadır. 3- Rahip de, mücahid de canlarını Allah´a takdim ederler. Rahip, kendisini Allah´a yaklaştıracağına inandığı için ibadetle uğraşarak kendini Allah´a takdim eder. Mücahid ise., Allah´ın emretmiş olduğu hakkı ayağa kaldırmak görevini yerine getirmek için canını Allah´a takdim eder. Her ne kadar mücahidle, rahibin amaçları farklı olsa da, bu noktalarda ikisi birbirlerine benzemektedirler. Şimdi de rahip ile mücahidin birbirlerinden ayrıldıkları hu suslara bakalım: Rahip kendi nefsi ve ferdi ibadeti için insan lardan ayrı yaşadığı halde, mücahid, insanları korumak ve Rabbinin emrini uygulamak için insanlardan ayrı yaşar. Birin cisi ibadetini kendi şahsi varlığının çerçevesi dahilinde yapar. Bu çerçevenin dışına çıkmaz. İkincisi, yani mücahid ise, herke se fayda verecek çerçeve içinde ibadetini yapar. Rahibin ibadeti kendi şahsı, mücahidinki ise başkalarının yararını temin et mek içindir. islâmiyet rahipliği yasaklamıştır. Çünkü rahiplik, hayattan ve hayatın zahmetlerinden kaçmak demektir. Bu nedenle Av rupa kanunları, rahipleri ölü hükmünde sayarlar. Rahiplik, is teyerek seçilmiş bir ölüm demektir, islamiyet ise ibadet ehlinin bu şekilde ölmelerini ve hayatın zahmetlerinden kaçmalarını tasvip etmez ve istemez. Mü´minin insanlara yararlı olmasını, canlı varlıklar ortasında canlı bir şahıs olmasını, onları zararlardan korumasını ve faydalar temin etmesini ister. Çünkü îslami ibadetler insan türünün yücelmesine katkıda bulunmayı öngörürler. Bu nedenle, canlılara fayda verecek her şey sadaka hükmünde sayılmış ve bu hususta Peygamber (s.a.v.) efendimiz şöyle buyurmuştur: "Bir müslüman bir fidan diker veya bir ekin eker de, bit in san veya hayvan ondan yerse, o müslüman için mutlaka bir sa daka yazılır." Bu, îslamiyette ruhaniyetin bulunmadığı an lamına gelmez. Aksine ruhaniyet, İslam´ın özünü teşkil eder. Namazda, oruçta, hacda, ruhaniyet vardır. Hatta bunların hep si ruhaniyettir. Ama İslam ruhaniyeti hayattan ve canlılardan kopmak değildir. Aksine ruhi bir yükselişle, hayatın içinde Ve canlıların arasında bulunmak demektir. Bedenden, bedeni arzu ve şehvetlerden soyutlanmak demektir. Bu da insani ilişkileri güzelleştirmek içindir. Böylelikle mü´min insanlara ve insanlar da kendisine ısınırlar. |