๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Son Peygamber => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 12 Aralık 2009, 23:21:50



Konu Başlığı: Örnek Ahlak
Gönderen: Sümeyye üzerinde 12 Aralık 2009, 23:21:50
Örnek Ahlak


Yukardaki başlığı kısaca değerlendirelim. Hak davetçisi ve Al lah tarafından omuzuna yüklenilen risalet sahibinin ahlakının nasıl olması gerektiği ve bu ahlakın davete icabete etkisi husu sunda mezkur cümlenin delalet ettiği mana üzerinde de durma mız icabediyor.

Muhammedi davetin harikalarını sayan bazı yazarlar derler ki "Muhammed (s.a.v.)´ in en görkemli yanı, ahlakıydı. O´nun ahlakı, insanoğulları arasında harikulade bir şeydi. Ahlakı, meleklerin-kinden daha yüceydi. Çünkü meleklerin ahlakı yaratılışlarının gereği olarak güzelleşmiştir. Çünkü onlar: "Allah´ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmezler ve emredildikleri şeyi yaparlar."

Muhammed (s.a.v.)´de İsa peygamberin mücerred ruhaniyeti yoktu. Aksine Onda insani ruhaniyet vardı. Ayrıca bedeni istek ve artık vardı.Tabii ki bununla birlikte ruhi soyutlanışda vardı. Mu-hammed(s.a.v.), insanlarla ilişkisinde kendisinden insanın örnek nitelikleri tecelli ederdi. Tabiatında ilahi bir ruhaniyet vardı. Ah lakı, terbiye ve iradesine hakimdi. Edep ve iradi davranış O´nun karekterine sinmişti. İffetliydi ama kadınlardan da uzak değildi. Asla fuhşiyata ve kötülüğe sapmamıştı. Ondaki fazilet kendisini kötülüklere karşı korumuş, serden uzak tutmuştu. Kadınlardan uzak duran kimsenin gösterdiği iffet; kendisini baskı altında tu tan şehvetleri ve kendisine sorun çıkaran hevesleri bulunan kim senin gösterdiği iffet kadar kıymetli olamaz. İki kuvvet arasında ki çarpışma sonucunda zafer iffetin, galibiyet faziletin olacaktır. Kendiliğinden ve ucuza maledilen şey, çarpışma ve galebe netice sinde elde edilen şey kadar değerli olamaz.

Beslemesi Hind bin Ebi Hale´nin ifadesine göre Muhammed´in nitelikleri arasında ilk sırayı dil tutumluluğu almaktadır. Sanki o´nun dili bir kapalı sandık içindeydi de umduğu bir hayır, sözkonusu olmadan dilini kıpırdatmaz ve konuşmazdı. Nefrete karşı insanları teşvik etmezdi. Aksine muhataplarını ilgilendiren ve onlara yarar sağlayan hususlarda konuşurdu. Konuşmasında muhataplarının gönüllerini birbirine ısındırır, kalplerini birbiri ne yaklaştırır, gariplerini de onlara dost kılardı. Hak sahibine hakkının verilmesini emrederdi. Tartışmaya girmez, kırıcı sözler kullanmazdı. Hiç kimseyi kötülemezdi. Dil sürçmesinden çekin diği için gereksiz yere konuşmazdı. Yasaklara karşı çıkmazdı.

Muhatabı sözünü bitirmeden araya girmez ve sözünü kesmezdi. Konuştuğu zaman, sözü açıklayıcı ve hikmetli olurdu. Hülasa O; diline hakimdi. Gerek duymadan konuşmazdı. Ancak bir hakkın ortadan kaldırılacağı, ya da batıla dalınacağı zaman ağırlığını or taya koyarak konuşurdu. Kalpleri birbirine ısındırmak, insanları birbirine dost kılmak, iyi bir şeye önayak olmak gerektiği zaman konuşurdu. Dili, iradesinin dışına çıkmazdı. Aksine dili iradesi nin tamamlayıcısıydı. İradesinin hakimiyeti altındaydı. Zaten iradesi de Hak içindi.

2- Peygamber Efendimizin ahlaki nitelikleri bakımından ikin ci sırayı ashabı ile ülfet kurması onlarla arkadaşlık kurması al maktadır. O´nun yüksek duyguları ashabının duyguları ile bü tünleşmişti. Ruh ve yüreklerinin içine dolmuştu. Yüksek şahsi yetli olanlarına ikramda bulunur, düşük seviyede olanlarını da yüceltmeye çalışırdı ki kendini Peygamber Efendimizin ve asha bının bir arkadaşı bilsin. Sevgisini ashabının arasında eşit olarak dağıtırdı. Herkese arkadaşlık hakkını verirdi ki sahabilerinden her biri, onun ilgisine mazhar olduğunu anlasın. Güzel bir durum la karşılaştığında beğendiğim ve o şeyin güzel olduğunu ilan eder di. Çirkin bir şeyle karşılaştığı zaman da yol gösterici ve güvenilir bir kimsenin yumuşaklığıyla arkadaşlarının dikkatini çeker, on ları uyarırdı. Onlarla ülfet peyda eder, nefret ettirmez, kendine yaklaştırır uzaklaştırmaz ve batıl karşısında da susmazdı.

Ashabının gafil kalıp batıla meyletmelerinden korktuğu için hep uyanık dururdu. Kimseye karşı kalbinde kötü duygular taşı mazdı. Onları kötülüklerden kurtarmaya çalışırdı. Kendisinden bir kötülük geleceğini zanneden kimseleri uyarma hususunda çok titizdi. Böylelerini, suratını asmadan kaba söz söylemeden uyarır ve sakındındı. Bütün ´davranışlarında sıcak alaka göste rir, insanlarla arkadaş olmaya çalışır, başkaları da onu kendine yakın görürdü. Kalbini insanlara açardı. Böyle yapardı ki insan ların hayırlıları kalplerinde gizledikleri şeyleri açıklasınlar. Di ğerleri de gönüllerinde sakladıkları kötü şeyleri açıklamaktan utansınlar. Bilakis böylelerinin kötü duyguları kalplerinde hap sedilsin ve açığa çıkarılmasın. Belki de böyle yaptıkları takdirde o kötü duygular gizlenip yokolur ve durumları düzelirdi. Çünkü çir kin huylar, nurdan ve sudan uzak kaldığı zaman solar belki de kuruyup giderler.

3- Peygamber Efendimizin üçüncü sıradaki özelliği de müteva-zi ve kerem sahibi oluşuydu. Tevazuunda alçalma ve zillet yoktu. O, bir topluluğa girdiğinde neresini boş bulursa, oraya otururdu. Ashabını da böyle davranmaya teşvik ederdi. Onlarla yanyana ve omuz omuza otururdu. Rahmet kanadını onlara dokundurur, bu hususta onları eşit tutardı. Yumuşak ve alçakgönüllüydü. Hoşu na gitmeyen şeyi gördüğünde, onu görmezden gelirdi. Ancak sus ması irşat görevini bırakması anlamına gelmezdi. Bu gibi durum larda mutlaka hakkı söylerdi. İrşat görevini yerine getirirken de yumuşak bir biçimde uyarıda bulunur, hatta bazen işaretle yeti nirdi. İşaretin yetmediği durumlarda taarizde bulunurdu. O da yetmezse umumi uyarıda bulunurdu. Bazı kimselerin kötü dav randıklarını ve çirkin fiiller işlediklerini görünce bu kötülüklerini ve çirkinliklerini yüzlerine vurmaz, bilakis şöyle derdi: "Bazı kimselere ne oluyor ki şöyle ve şöyle yapıyorlar?" Şüphesiz ki kınama genel ifadelerle yapıldığı zaman kimseyi incitmez. Umu mi ifadelerle yapılan kınamalar şüphesiz ki daha etkili olur.

Peygamber Efendimiz çok az şaka yapardı. Şaka yaptığı zaman da hikmetli ifadelerle yapardı, Yaptığı şakalarla bazı gerçekleri açıklamayı gözetirdi. Örneğin halası Safîye´ye şöyle demişti: "ih tiyarlar cennete giremezler." Bunun üzerine halası ağlamaya baş lamış, ağladığını görünce de şöyle demişti: "Cennete girerken gö ğüsleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar olacaksınız."

O´nun bu ifadesinde yumuşak ve latif bir şaka vardır. Ama aym zamanda bu ifadelerle ahiretle ilgili bir durumu da açıklamakta dır.

4- Peygamber Efendimiz´in dördüncü sıradaki sıfatı, kabalık tan ve katılıktan uzak oluşudur. O kimseye karşı kaba ve katı dav ranmaz, kimseyi kötülemez ve ayıplamazdı. Başkalarının gizli ta raflarım araştırmaz, kötü konuşmaz, çirkin söz etmez doğru olsa dahi hoşa gitmeyen ifadeler kullanmazdı. Ancak bir hakkın zayi olmasına veya batılın galebe çalmasına sebebiyet verecek durum larda ağır da olsa, kaba da olsa hakkı söylemekten çekinmezdi. Bu gibi durumlarda susmak doğru değildir. Hakkın kaybolmasından endişe duyduğu zaman, konuyu açıklar ve ağır kelimeleri seçme ye gerek duymadan gerekeni söylerdi.

5- Peygamber Efendimiz mutlak surette insanları kötüle mekten sakınırdı. Ancak hakkın gerektirdiği zorunlu hallerde bunu yapmaktan da çekinmezdi. Fakat üstü kapalı ifadeler kulla nır sevabını umduğu hususları konuşurdu, insanlara yararlı ola cak şeyler anlatırdı.

6- Peygamber Efendimiz, önce de işaret ettiğimiz gibi hep sus mayı tercih ederdi. O´nun susması, konuşmaktan aciz oluşundan değildi. Aksine susması, konuşmadan önce düşünen kimsenin susmasıydı. Kendisi gibi yüksek bir şahsiyete sahip olmayan şey lerin kendisi aleyhinde şüyu bulmasından sakındığı için susardı. O´nun susması hilimdi, akıldı. Bazı şeyleri görmezden gelmesi ve kötü söz söylemiş olanı affetmesi gerektiği zaman susardı.

7- Kendi şahsını ilgilendiren şeylerden ötürü öfkelenmezdi. An cak Allah için ve ilahi yasakların çiğnenmemesi için öfkelenirdi. İlahi yasakların çiğnendiğini gördüğü zaman, Allah´ın haddini tatbik edinceye kadar susmazdı.

Hind Bin Ebi Hale´nin Peygamber Efendimiz´in evsafı hakkın da söylediği sözleri aktardık. Hind, gözlemci bir kişiliğe sahipti. Ufak işaretler ve küçücük bakışlar dahi O´nun gözünden kaçmaz dı. Kalplerdeki şekülenişleri sezinlerdi. Bilinçaltı oluşumları açı­ğa çıkarırdı. Kelimelerin ifade ettiği peygamberimizin bazı nite liklerini özetle aktarmış olduk.

Şimdi de Peygamber Efendimiz´in nasıl vefakar bir arkadaş, yumuşak huylu, kabalıktan ve zorbalıktan uzak bir insan olduğu nu anlamamız için kendisiyle arkadaşlık etmiş olan kimselerin kendisi hakkında söyledikleri sözlerin bir kısmım aktaracağız:

Urve bin Zübeyr, teyzesi ve mu minlerin annesi Aişe (ra)´dan ri vayet ediyor. Aişe ki, Peygamber Efendimiz ile hayat arkadaşlığı yapmıştır.Peygamber Efendimiz bütün bir insanlığın sorumlulu ğunu omuzlarken bu uğurda savaşır ve cenk alanlarını kateder-ken Aişe O´nunla hayat arkadaşlığı yapmıştır. Aişe, Muham-med´in ahlakı hakkında şöyle demiştir:

"Resululîah (sav), ne bir hizmetçiyi ne de bir kadını eliyle döğ-müş değildir. Allah yolunda cihad için olmadıkça hiç bir şeye eliy le vurmuş değildir. İki şey arasında seçim yapacağı zaman, gü nah olmadığı takdirde o şeylerin en kolayını ve en sevimli olanını seçmiştir. Kendi şahsı için başkalarından intikam almamıştır. Ancak Allah´ın yasakları çiğnendiği zaman Aziz ve Celil Allah adına intikam almıştır."

Ebu Hureyre, Peygamber Efendimiz´i şöyle anlatır:

"O (bir kimseye yöneldiğinde) tamamen yönelirdi, (bir kimse den ayrılıp gideceği zaman da) tamamen sırtını dönüp giderdi. Anam babam O´na feda olsun, asla kötü iş yapmaz ve kötü söz söy lemezdi. Çarşılarda bağırıp çağırmaz ve gürültü yapmazdı."

Bu büyük sahabinin Peygamber Efendimiz´in hakkında yap mış olduğu bu tavsif, Peygamber Efendimiz´in insanlara nasıl davrandığını ortaya koymaktadır. Ebu Hüreyre, O´nu şu üç nite likle vasfetmiştir:

1- Peygamber Efendimiz bir insana yöneldiği zaman bütün cep hesiyle ona yönelirdi. Profilden karşılamazdı.Veya dilinin ucuyla onunla konuşmazdı.Yahut Önemsemeyen insanların karşılayışı gibi karşılamazdı. Aksine yönelirken net ve açık bir şekilde tam olarak yönelirdi. Ayrılırken de aynı şekilde sırtını dönüp ayrılır ve giderdi. Sözünü tamamlamadan kimseden ayrılıp gitmezdi. Kar şısındaki kimsenin konuştuklarının tamamım dinlerdi. Muhata bı konuşurken sırtım dönüp gitmez ve yüz çevirmezdi.

2- İnsanlara kötü sözlerle cevap vermezdi. Konuşmayı asli mec rasının dışına çıkarmazdı. Beslemesi Hind bin Ebi Hale´nin O´nun hakkında yaptığı tavsiflerde de buna işaret etmiştik.

3- Peygamber Efendimiz çarşılarda ve pazarlarda başkalarıyla tartışmaz, bağırıp çağırmaz ve öfkelenmezdi. Aksine O´nun bütün söz ve davranışları yerli yerince ve güzeldi. Önce de işaret ettiği miz gibi o mütevazı idi. Son derece alçak gönüllüydü. Hükümdar ve peygamber ya da hükümdar ve kul olma mertebelerinden birini seçme hakkına sahip kılınmış; O da kul ve peygamber olmayı seç mişti.

Alemlere rahmet olarak Allah tarafından gönderilmiş olan Peygamber Efendimiz işte böyle bir şahsiyetti. Cenabı Allah O´nu cahiliyet taassubunun ve soy övüncünün hakim olduğu bir toplu ma peygamber olarak göndermişti. Onlara gönderilen peygam­berleri, zorba bir hükümdar olmakla kul bir peygamber olmak arasında seçim yapmak hakkına sahip kılınmış, Oda kul-pey-gamber olmayı seçmişti. Çünkü O insanlara gönül yoluyla yaklaş mak arzusundaydı.Onlara büyüklük taslamak istemiyordu. İr-şad, ancak insanlara yakın olan kimseler tarafından gelir. Onlara karşı üstünlük taslayan kimseler irşad görevini yapamazlar. Böyleleri toplumu irşaddan daha da uzaklaştırır.

Ebu Ümame (ra)´den rivayet:

"Resulüllah (sav) bir değneğe dayanarak yanımıza geldi. Ge lince biz huzurunda ayağa kalktık. Bu halimizi gören resulüllah şöyle buyurdu: "Birbirlerine tazimde bulunan acemlerin kalkışı gibi kalkmayın! Ben ancak köle yeyişi gibi yemek yiyen ve köle otu­ruşu gibi oturan bir kulum!"

Kadi Iyaz´in "Şifa"adlı kitabında şu ifadelere rastlamaktayız: Hz.Ömer´in rivayetine göre Resulüllah (sav) şöyle buyurmuştur:

"Hıristiyanların Meryem oğlu İsa´yı haddinden fazla büyüt tükleri gibi beni büyütmeyin. Ben sadece bir kulum (Benim için) Allah´ın kulu ve elçisi deyin."

Enes (ra)´m rivayetine göre aklına bir şey takılan kadının biri Peygamber Efendimize´gelerek: "Benim sana soracağım var." Peygamber Efendimiz de ona cevaben şu karşılığı vermiş: "Ey fa lanın annesi, Medine´nin hangi sokağında dilersen otur, ben de seninle birlikte oturacak ve ihtiyacını giderinceye kadar yanın dan ayrılmayacağım."[1]

Resulüllah (sav), ailesi içinde de mütevazi idi. Ev işlerinde ha ne halkına yardım eder, çalışmaktan geri durmazdı. Kendi elbise sini yıkar, koyununu sağar elbisesini yamar, ayakkabısının sökü ğünü diker, kendi hizmetim kendi görür, devesini bağlar su taşı yan hayvanının yemini verir, hizmetçiyle birlikte yemek yer ve eş yasını taşırdı.

Medine´deki cariyelerden biri, kendisine yardım edecek bir er keğe ihtiyaç duyduğunda Resulüllah (sav)´e rastlamıştı. Resulül lah onun ihtiyacını gidererek yardımına koşmuş ve işini görmüş tü. Sonra da şerefinden hiçbir şey eksilmeksizin kendi işine dön müştü.



--------------------------------------------------------------------------------

[1] Kadi Iyaz, eş-Şıfa, c. 1, s. 76.


Konu Başlığı: Ynt: Örnek Ahlak
Gönderen: Ceren üzerinde 25 Şubat 2021, 02:39:03
Esselamu aleyküm.rabbim bizleri peygamber efendimiz gibi kur an ahlakıyla yaşayan güzel ahlaklı kullardan eylesin inşallah...


Konu Başlığı: Ynt: Örnek Ahlak
Gönderen: Sevgi. üzerinde 12 Ağustos 2023, 06:15:34
Esselâmu Aleyküm Rabbim bizleri Peygamber efendimizin ahlakıyla ahlaklandırsın inşaAllah


Konu Başlığı: Ynt: Örnek Ahlak
Gönderen: Mehmed. üzerinde 15 Ağustos 2023, 14:46:41
Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri Peygamberimizin ahlakı ile ahlaklananlarla birlikte eylesin Rabbim paylaşım için razı olsun