> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Hazreti Muhammed a.s.v > Son Peygamber > Kureyşlilerin Hudeybiye Sulhunu Bozmaları
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kureyşlilerin Hudeybiye Sulhunu Bozmaları  (Okunma Sayısı 1027 defa)
19 Aralık 2009, 23:17:41
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 19 Aralık 2009, 23:17:41 »



Kureyşlilerin Hudeybiye Sulhunu Bozmaları


Mekke-i Mükerremenin fethinin esas sebebi de budur. Ku-reyşliler Hudeybiye muahedesinin fıkralarından birini bozduk ları için tümünü bozmuş sayıldılar. Çünkü önce de açıkladığı mız gibi muahedeler bir bütündürler ve asla bölünemezler. Bir kısmının geçersizliği, tümünün geçersizliği demektir.

Hudeybiye barış andlaşmasında şöyle bir madde vardı: "Kureyş akdine ve ahdine girmek isteyen herkes girebilir. Muham-med (s.a.v.)´in akdine ve ahdine girmek isteyen herkes onun ak dine girebilir. îki taraftan birinin akdine giren kimse, o tarafın haklarına ve yükümlülüklerine tabi olur."

Huzaahlar, Muhammed (s.a.v.) efendimizin akdine ve ahdi ne girmiş; Bekr oğulları da Kureyşlilerin akdine ve ahdine gir mişlerdi. Bu sebepten dolayı Kureyşlilerin Huzaalılara saldır mamaları bir hak haline gelmişti. Tabiiki aynı şekilde Peygam ber efendimize de saldırmamaları bir hak idi. Bekr oğullarıyla Huzaahlar arasında cahiliyetten kalma bir düşmanlık vardı. Bu düşmanlık nedeniyle Huzaahlar Bekr oğullarına saldırdılar ve birbirleriyle vuruştular. Aynı şekilde Bekr oğulları da Huza alılara saldırıp savaştılar. Bu savaş neticesinde Huzaahlar ga lip geldiler. Aradaki bu düşmanlık devam etti. İslamiyet geldi ğinde Kureyşliler Peygamber efendimize ve iman edenlere kar şı savaş açtılar. Onun savaşı ile meşgul oldular ve ona karşı yü rekle kin doldu. Hudeybiye sulhu olduğunda Huzaahlar Ku-reyşlilere karşı nefret hissettiklerinden dolayı Kureyş düşman larına yardım etmek istediler ve bu sebeple de Peygamber efen dimizin akdine ve ahdine girdiler. Bu sebeple de akid çerçeve sinde Peygamber efendimiz onları himayesine aldı. Öte yandan Bekr oğulları da Kureyşlileri sevdiklerinden ötürü onların akid ve ahidlerine girdiler.

Hudeybiye barışı intikam almak için Bekr oğullarını kışkırt tı. Bu sebeple barış akdini fırsat bildiler. Halbuki kendi aleyh-lerindeki bir duruma sebebiyet verecek bir ahid olduğunu bile mediler. Bu sebeple Huzaalılara saldırdılar. Kureyşliler de si lah vererek onları takviye ettiler. Sonra aralarında Safvan bin Umeyye, Huveytıp bin Abdüluzza, Mikrez bin Hafs gibi Ku reyşliler aralarına katılarak geceleyin gizlice savaşmaya başla­dılar. Savaşa savaşa Beyt-i Harama yaklaştılar. Halbuki haram dahilinde savaşmaları yasak idi. Çünkü Cenab-ı Allah ora yı güvenli bir harem kılmıştı. Çevresinde insanlar birbirlerini kapıp götürürlerken Kâbe-i Muazzama emin bir yerdi. Ancak onların kumandanları Nevfel bin Muaviye, Bekr oğullarının; uEy Nevfel Harem dahiline girdik. Burası senin ilahının hare midir" diyerek itirazda bulundularsa da o savaşı devam ettir­di. Günühkarca konuştu ve "Bugün ilah yoktur! Ey Bekr oğul ları intikamınızı alın. Hayatıma yemin olsun ki güneş doğun caya kadar intikamınızı aldınızsa aldınız. Aksi takdirde hiç bir zaman alamazsınız!" dedi. Huzaalılar, Budeyl bin Verka el Hu-zai´nin ve kendi azatlılarından birinin evine sığındılar. Çok za limce bir savaş olmuştu. Huzaalılardan Amr bin Salim adında bir adam çıkıp Resulullah (s.a.v.)in yanına gelmişti. Bu adamın müracaatı üzerine cereyan eden hadiselerden dolayı Peygam ber efendimiz Bekr oğullarına karşı kendi müttefiklerini koru mak mecburiyetini hissetti. Bekr oğullarına ve yandaşlarına karşı gerekli tedbirleri aldı. Çünkü Bekr oğulları ahde vefasız lık edip hainlik göstermiş ve Beyt-i haram dahilinde savaşmış lardı. Onların irtikab ettikleri bu hıyanete Kureyşliler de katkı da bulunarak destek vermişlerdi. Hep birlikte yasakları çiğne mişlerdi. Kendi müttefiklerine yapılan bu zulme ve Kureyşlile-rin zalimlere yaptığı yardıma karşı Peygamber efendimizin suskunluk göstermesi elbetteki doğru olmayacaktı.

Budeyl bin Verka el Huzai, evine sığınan Huzaalı bir kaç ki şiyle birlikte Peygamber efendimizin yanına geldi. Bekr oğulla rından gördükleri zulmü ve Kureyşlilerin de Bekr oğullarına verdikleri desteği anlattılar. Bundan sonra Budeyl evine dön dü. Yolda Ebu Süfyan´la karşılaştı. Ebu Süfyan nabız yoklama ya, barış akdini pekiştirme ve akdin geçerlilik süresini uzatma talebinde bulunmaya gelmişti. Peygamber efendimizle görüşüp durumu kurtaracağını zannetmişti. Kureyşlilerin yaptıklarının büyük bir suç olduğnu anlamıştı. Fakat bu suçu önlemek için harekete geçmemişti. Olanlar olmuştu. Belki de olup bitenleri beğenmemezlik etmemişti. Yoluna devam etti ve nihayet kendi kızı (aynı zamanda Resulullah´m zevcesi) Ümmü Habibe´yle karşılaştı. Peygamber efendimizin kendisiyle görüşmek istiyor du. Ümmü Habibe´nin evine girdi. Peygamber efendimize ait bir döşeğin üzerine oturmak istedi ama Ümmü Habibe o döşeği dürüp kaldırdı. "Kızım anlayamadım; bu döşeğimi bana layık görmedin yoksa beni mi bu döşeğe layık görmedin?" diye sorun ca kızı şu cevabı verdi: "Bu Resulullah (s.a.v.)in döşeğidir. Sen ise mundar bir müşriksin! Onun döşeği üzerinde oturmanı iste medim!" Bunun üzerine Ebu Süfyan: "Ey kızım vallahi benden ayrıldıktan sonra fenalaşmışsın" dedi. Kendi öz kızı Ümmü Habibe´nin, kendisi için Resulullah (s.a.v.) katında şefaatçi ola cağına zannetmişti. Ama bu ilk karşılaşma ile kalbindeki ümit yok olup gitmişti. Başkasının yanına giderek Peygamberle bu luşmasına aracı olmasını istemiş ve bu sebeple Ebu Bekir´in ya nına gitmişti. Ebu Bekir´den, kendisi için Resulullah´la konuş­masını isteyince o: "Ben bunu yapamam!" diyerek kestirip at mıştı. Bundan sonra Hattab oğlu Ömer´e giderek bu hususta konuşmuş o da: "Ben mi senin için Resulullah´ın yanına gidip şefaatte bulunacağım?! Allah´a andolsun ki küçücük bir karın cayı bile bulsam onunla size karşı savaşıp cihad ederimr dedi. Ebu Bekir´den ümidini kestiği gibi Ömer´den de ümidini kesti ve bu defa da Ebu Talib oğlu Ali´nin yanına gitti. O sırada Hz. Fatıma, Hz. Ali´nin yanında bulunuyor ve henüz bir çocuk olan Hz. Hasan da önlerinde gezip duruyordu. Ebu Süfyan: "Ey Ali! şu cemaat içinde akrabalık yönünden bana en yakın olan sen sin. Ben bir iş için gelmiştim. Umduğumu elde edemeden, gel diğim gibi geri dönüp gideceğim. Resulullah´a gidip benim için şefaatçi ol" dedi. Hz. Ali de ona şu karşılığı verdi: "Yazıklar ol sun sana ey Ebu Süfyan! Allah´a andolsunki Resulullah (s.a.v.) bizim kendisiyle konuşamıyacağımız bir hususta kesin kararını vermiştir!" Bu defa Ebu Süfyan, Eatımatüz Zehra´ya dönerek şöyle dedi: "Ey Muhammed´in kızı! Şu yavrucuğuna emretsen de, iki taraf halkı arasında himayeci olduğumu söylese olmaz mı? Böyle yaparsak kendisi zamanın sonuna kadar Arapların efendisi olur!"

tiz. Fatıma da: "Vallahi benim bu yavrum ne halk arasında himayeci olacak yaşa gelmiştir, ne de Resulullah (s.a.v.)e karşı bir kimse himayeye alınabilir. dedi.

Ebu Süfyan bu defa Hz. Ali´ye dönerek şöyle dedi: "Ey Ma-san´ın babası! Bana karşı işlerin çok zorlaşmış olduğunu görü yorum. Sen bana bir öğüt ver, senin bu husustaki görüşün ne dir? Zorlaşmış olan şu işimi bir kolaylaştır. Sence benim için yararlı olabilecek işi, çareyi bana emret!"

Hz. Ali: "Ben şu gündeki kadar ne yapacağını şaşırmış bir adam görmedim. Vallahi ben senin için yararlı olabilecek bir şey bilmiyorum. Fakat sen Ben-i Kinanelerin ulu kişisisin. Kalk iki taraf halkını uzlaştırmak için himayene aldığını ilan et, sonra da yurduna çık git, halkın arasını bul" dedi.

Ebu Siifyan: "Bunun, benim için bir yarar sağlayacağını sa nıyor musun?" diye sordu. Hz. Ali de şu cevabı verdi: "Hayır! Vallahi yarar sağlayacağını pek sanmıyorum. Ama bundan baş ka yapılacak bir şey de görmüyorum". Bunun üzerine Ebu Süf-yan, mescitte kalkıp: "Ey ahali! Ben halkı himayeme aldım" de di; sonra da devesine binip Mekke´ye doğru yola çıktı. Kureyş topluluğunun yanına vardı. İşlediği hatanın büyüklüğünü ve ir-tikab ettiği ahmaklığın vehametini Kureyşliler anlamışlardı. Ebu Süfyan; ne Hz.Peygamberin, ne Ebu Bekir ve Ömer´in ne de başka bir kimsenin, kendisine gönül rahatlatan bir cevap vermediklerini, ancak Hz.Ali´nin kendisine yaptığı tavsiyeye uyarak halkı himayesine aldığını Medinelilere ilan ettiğini Ku-reyşlilere anlattı. Kureyşliler, onun bu himayesini Hz. Peygam berin tanıyıp tanımadığını sorduklarında, Ebu Süfyan: "Ha yır..." diye cevap verdi.


[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kureyşlilerin Hudeybiye Sulhunu Bozmaları
« Posted on: 23 Nisan 2024, 15:48:32 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kureyşlilerin Hudeybiye Sulhunu Bozmaları rüya tabiri,Kureyşlilerin Hudeybiye Sulhunu Bozmaları mekke canlı, Kureyşlilerin Hudeybiye Sulhunu Bozmaları kabe canlı yayın, Kureyşlilerin Hudeybiye Sulhunu Bozmaları Üç boyutlu kuran oku Kureyşlilerin Hudeybiye Sulhunu Bozmaları kuran ı kerim, Kureyşlilerin Hudeybiye Sulhunu Bozmaları peygamber kıssaları,Kureyşlilerin Hudeybiye Sulhunu Bozmaları ilitam ders soruları, Kureyşlilerin Hudeybiye Sulhunu Bozmaları önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes