> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Hazreti Muhammed a.s.v > Son Peygamber > Kitap Ehliyle Ancak En Güzel Tarzda Mücadele Edin
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kitap Ehliyle Ancak En Güzel Tarzda Mücadele Edin  (Okunma Sayısı 825 defa)
18 Aralık 2009, 16:48:33
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 18 Aralık 2009, 16:48:33 »



"Kitap Ehliyle Ancak En Güzel Tarzda Mücadele Edin"


Hz. Peygamber, risaletinde bir gedik açmak ve tereddüt meydana getirerek onu zor durumda bırakmak umuduyla müslüinanlara karşı tuzak kurmak ve kalblerine ürküntü bırak mak emelinde olduklarını bildiği halde, ehli kitap ile en güzel bir tarzda mücadele etmiştir. Çünkü ona bu emri veren yüce Allah´tır. "Onlarla en güzel bir tarzda mücadele et" Çünkü bu, insanları hikmet ve güzel öğüt ile Allah´ın yoluna davet etme nin en güzel şeklidir.

Eh-i kitap Hz. Peygambere çeşitli sorular yöneltirlerdi. O da bunlara, Allah´ın kendisine vermiş olduğu Kur´an ve hikmetle cevap verir, tuzaklarını ve hilelerini geri çevirirdi. Böylece tu zaklara kendilerini düşürür ve risaletini kuvvetlendirirdi. Bu yolla şüphecilerin bütün kuşkuları giderilmiş olurdu.

Hz. Peygambere, kıyametin ne zaman kopacağını sormuşlar dı. Halbuki onlar, bunu Allah´tan başkasının bilemeyeceğini, ellerindeki kitaplardan okumuş ve öğrenmişlerdi. Bunun ceva bını bildikleri halde, yine de bu soruyu ona yöneltmişlerdi. Müşriklerin tartıştığı ölüm sonrası diriliş meselesi hususunda insanların zihinlerine şüphe tohumlarını ekmek istemişlerdi. Yüce Allah bu soruyu ve bunun doğru hikmetli cevabını şu aye ti kerimede vermiştir: "Sana (kıyamet) saat(in) den soruyorlar: Gelip çatması ne zaman (olacak) diye. De ki: Onu ancak Rab-bim bilir. Onun vaktini O´ndan başka belirtecek yoktur. Gökle rin ve yerin ağırlığını kaldıramayacağı o saat sizlere ansızın gelecektir. Sen sanki öğrenmişsin gibi sana soruyorlar. De ki: "Onu bilmek ancak, Allah´a mahsustur. Fakat insanların çoğu bu gerçeği bilmezler." (Araf 187)

Onların bazısından gelen sorular Hz. Peygamberin risaleti konusunda şüphe uyandırıcı nitelikte idi. Sözcüleri diyordu ki: Eğer iddia ettiğin gibi peygamber isen, bize kıyametin ne za man kopacağını haber ver.

Noksanlıklardan uzak olan yüce rabbimiz Hz. Peygamber (sav)´e, her ne kadar bu soru imansız bir kimse tarafından gel-mekteyse de, ona yukarıdaki cevabı vermesini emir buyurmuş tu. Çünkü bu cevap, hakkın ta kendisiydi. Hakka uymaksa bir mecburiyettir.

Yine Hz. Peygamberi zor durumda bırakmak ve mü´minlerin kalblerine şüphe tohumları ekmek maksadıyla ruhun mahiyeti ni sormuşlardı. Yüce Allah da Hz. Peygambere, ancak kendisi nin bileceği kainat sırlarından olduğunu söylemesini emir buyurmuştu: "Sana ruhtan sorarlar. De ki: Ruh, rabbimin emrin-dendir. Size ilimden pek az bir şey verilmiştir." (isra: 85)

Ruhun mahiyeti hala ilahi sırlardan bir sır olarak muamma lığını muhafaza etmektedir. Onun mahiyetini Allah´tan başkası bilemez. Biz sadece ruhun varlığını hisseder, görüntülerini id rak ederiz. Ama iç yüzünü bilemeyiz. İnsanoğlu kainatı ve onun görünümlerini tanımıştır. Araştırma neticesinde felekleri tanıyıp bilmiştir. Burçları öğrenmiştir. İnsanoğlu semaya yük selmiş aya ulaşmış, ama şu ana kadar ruhun mahiyetini ve künhünü idrak edememiştir.

Yine ehl-i kitap, Hz. Peygambere Zülkarneyn´i ve onun neler yaptığını, kim olduğunu sormuşlardı. Yüce Allah ona vahiy göndererek şu cevabı göndermesini bildirmişti: u(Ey Muham-med), sana Zülkarneyn3den soruyorlar: ´Onu size anlatacağım´ de. Biz yeryüzünde onun için sağlam bir mekan ve onda istedi ği gibi hareket edebileceği yönetim hürriyeti hazırladık ve ken disine (muhtaç olduğu) her şeyden bir sebep verdik. (Ulaşmak istediği her şeye ulaşmanın yolunu, aracını verdik). O da, (ken disini batı ülkelerine ulaştıracak) bir yol tuttu. Sonunda güne şin battığı yere ulaşınca onu, kara balçıklı bir suda batıyor gör dü. Orada bir millete rastladı. Dedik ki: ´Ey Zülkarneyn! Onla ra azap da edersin, iyi muamelede de bulunabilirsin´ ´Haksızlık yapana azap edeceğiz. Sonra rabbine döndürülür, onu görül memiş bir azaba uğratır; ama inanıp yararlı iş işleyene müka fat olarak güzel şeyler vardır, ona buyruğumuzdan kolay olanı söyleriz´ dedi. Sonra yine biryol tuttu. Sonunda güneşin doğdu ğu yere ulaşınca, güneşi kendilerini elbise, bina gibi şeylerle örtmediğimiz bir millet üzerine doğuyor buldu. îşte bunun gibi, onun yaptıklarının hepsini baştanbaşa biliyorduk. Sonra yine bir yol tuttu. Sonunda iki dağın arasına ulaşınca, orada nere deyse hiç söz anlamayan bir millete rastladı. Dediler ki: ´Ey Zülkarneyn! Doğrusu Ye´cüc ve Me´cüc bu ülkede bozgunculuk yapıyorlar. Bizimle onların arasına bir sed yapman için sana bir vergi verelim." Dedi ki: ´Rabbimin bana verdikleri sizin kinden daha iyidir. Bana gücünüzle yardım edin de, sizinle on lar arasına sağlam bir sed yapayını. Bana demir kütleleri geti rin. Bunlar iki dağın arasını doldurunca kükreyin´ dedi. De mirler ak kor hale gelince: ´Bana erimiş bakır getirin de üzerine dökeyim´ dedi. Artık Ye´cüc ve Me´cuc onu ne aşabildiler, ne de delip geçebildiler. (Zülkarneyn): ´işte bu, Rabbimin tayin ettiği zaman gelince onu yerle bir eder; Şüphesiz rabbimin verdiği söz gerçektir." (Kehf. 83-98)

Bu, Hz. Peygamberi aciz bırakmak maksadıyla sorulmuş bir soruydu. Eğer o buna cevap vermemiş olsaydı sevinçlerinden kanatlanıp uçacaklar ve insanların kalblerine şüphe bırakacak lardı. Esas hedefleri ve maksatları buydu. Fakat karşılaştıkları cevap gerçekten derin bir bilginin ürünüydü. Hz. Peygamberin cevabı, Zülkarneyn´in hayatını, yaptığı işleri ve bütün hallerini iyice tetkik etmiş bir kimsenin cevabıydı. Onun bu hayret verici doğru -açıklamaları, dinleyicilerin akıllarını ve kalblerini uyar dı. Pür dikkat kesildiler. Bu cevap mü´minleri dinlerinde sebat kar kıldı. Sevdikleri tslamiyete daha da sarılmalarına vesile ol du. Yine, üzerinde şüphe uyandırmak için Kur´an-ı Kerimle il gili bir soru da yöneltmişlerdi. Halbuki KurJan-ı Kerim Hz. Mu-hammed´in risaletinin hücceti ve deliliydi. Kur´an´m içine önün den, ya da arkasından hiç bir şekilde batıl giremezdi. "Ey Mu-hammed! Getirdiğin bu kitabın Allah katından geldiği doğru mudur? Halbuki biz bu kitabın, Tevrat gibi ölçülü cümleleri ol duğunu görmüyoruz! diye sormuşlardı. Hz. Peygamber onlara şu cevabı verdi: "Siz bu Kitab´m gerçekten Allah katından gelen bir kitap olduğunu biliyorsunuz ve onun adını elinizdeki Tev rat´ta da görmektesiniz. Eğer bunun bir benzerini ortaya koy mak için insanlar ve cinler bir araya gelseler, yine de bir benze rini ortaya koyamazlar!"

Bu defa sorularını başka bir tarafa yönelttiler. Çünkü onla rın itirazları basit ve gevşekti. Kur´an´m ifadelerindeki ölçülü lüğün, Tevrat´ın ifadeleriyle karşılaştırılması mümkün değildi. Her ne kadar Tevrat, Hz. Musa´ya inen on levhadan ibaret ilahi bir kitap olsa da, Kur´an´m kendine özgü bambaşka bir üslubu vardı. Ayrıca her peygamberin kendine mahsus ayet ve mucize leri bulunmaktadır. İşte bu yüzden soruyu bir başka şekle sokarak sorma yoluna gittiler. Dediler ki: "Ey Muhammed bu Kur´an´ı sana bir insan ya da cin öğretmedi mi?"

Hz. Peygamber onlara şöyle cevap verdi: "Allah´a andolsun ki, sizler Kur´an´m Allah katından gönderilen bir kitap olduğunu ve benim de Allah´ın elçisi olduğumu gayet iyi bilmektesi niz. Çünkü bunlar elinizde bulunan Tevrat´ta da geçmektedir."

Yine işi inada bindirerek dediler ki: "Ey Muhammed! Allah bir kimseyi peygamber olarak gönderdiği zaman, onun dilekle rini yerine getirir. Sen de bize gökten, bizim okuyabileceğimiz bir kitap getir. Yoksa biz sana bu Kur´an´ın bir benzerini getiri riz."

Bu sözleriyle, Kur´an´ın bir benzerini getirebileceklerini ifa de ediyorlardı. Buna Yüce Allah, peygamberinin diliyle şöyle cevap veriyor: "De ki: ´Andolsun, eğer insan (lar) ve cin(ler) şu Kur´an´ın bir benzerini getirmek üzere toplansalar, yine onun benzerini getiremezler. Birbirlerine arka ol(up yardım et) seler de (bunu yapamazlar). "(Isra. 88)

Söylenmek istenen şudur: Yapabilirseniz, Kur´an´ın bir ben zerini getirin bakalım. Ama bunun üstesinden gelemezsiniz. Getirmeye kalkışsanız da getiremiyeceğiniz açığa çıkar. Sapık lığınızın ve hilelerinizin iç yüzü anlaşılır. Çünkü sizler, müşrik lerin yapmadıklarını kendi nefislerinizde düşlüyorsunuz.

Kendi maddi akılcılıklarını gösteren bir başka soru daha sormuşlardı. Bu soru, onların, Allah´ın varlığım ve yüce sıfatla rını bilmediklerini de ispatlıyordu. Halbuki Allah´ın misli yok tur. O, güçlü ve hikmet sahibidir.

Onlar bu gibi soruları yöneltiyorlardı. Çünkü determinist felsefenin etkisi altında kalmışlardı. Bu felsefeden başka bir şe ye inanmıyorlardı. Adi sebepleri kainatın kanunları olarak ka bul ediyorlardı. Onlara göre her şey illiyetten meydana gelmiş tir. Gerek insanın varlığı, gerek kainattaki diğer varlıkların bir sebebi vardır. Onları meydana getiren sebebin de bir başka se bebi vardır. îşte kısaca tyonya felsefesi bu yolu tutmuştur. Bunlara göre bütün alem, illiyet kanunu ile meydana gelmiştir. Bunun bir teselsül inancına dayalı olduğu şüphesizdir. Halbuki teselsülün sonu yoktu. Böyle bir soru yöneltmekle, Hz. Peygam berin güya acizliğini ortaya çıkarmak istemişlerdi. Halbuki her şeyin failinin, kendi dilediğini yapan ve kendi ihtiyariyle her şeyi yaratan yüce Allah olduğunu unutmuşlardı. O´nun, kainatı sebeplilik, ya da illiyete değil de, kendi serbest iradesiyle mey dana getirdiğini hatırlarına getirmemişlerdi. İşte kafirlikleri nin bir göstergesi olan soruları şuydu: "Ey Muhammed! Haydi diyelim ki, bu kainatı Allah yaratmıştır. Peki Allah´ı kim yarat tı?" Bu soru karşısında Hz. Peygamber Öfkelenmiş, rengi atmış, sonra da yüce yaratıcı hakkındaki bu yersiz sorudan dolayı on lara çok sert davranmıştı. Çünkü bu soruyu soran yahudiler ki tap ehlindendiler. Onların yüce Allah´ın zatını ve sıfatlarını ta nımaları, onun evvel ve ahir, zahir ve batın olduğunu, dilediği ni yapabilen, her şeye gücü yeten, fevkinde bir şey bulunma­yan, kainatı, gökleri ve yeri daha önce bir benzeri o...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kitap Ehliyle Ancak En Güzel Tarzda Mücadele Edin
« Posted on: 24 Nisan 2024, 20:08:35 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kitap Ehliyle Ancak En Güzel Tarzda Mücadele Edin rüya tabiri,Kitap Ehliyle Ancak En Güzel Tarzda Mücadele Edin mekke canlı, Kitap Ehliyle Ancak En Güzel Tarzda Mücadele Edin kabe canlı yayın, Kitap Ehliyle Ancak En Güzel Tarzda Mücadele Edin Üç boyutlu kuran oku Kitap Ehliyle Ancak En Güzel Tarzda Mücadele Edin kuran ı kerim, Kitap Ehliyle Ancak En Güzel Tarzda Mücadele Edin peygamber kıssaları,Kitap Ehliyle Ancak En Güzel Tarzda Mücadele Edin ilitam ders soruları, Kitap Ehliyle Ancak En Güzel Tarzda Mücadele Edinönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes