๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Son Peygamber => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 18 Aralık 2009, 23:16:20



Konu Başlığı: İkinci Bedir Gazası
Gönderen: Sümeyye üzerinde 18 Aralık 2009, 23:16:20
İkinci Bedir Gazası


Uhud gazasının müşrikler tarafından sona erdirilmesi üzeri ne Ebu Süfyan adeta tehdit edercesine müslümanlara: "Gele cek yıl buluşalım?´ demişti. Hz.Peygamber´in ashabı, müşrik lerle karşılaşmaktan korkmuyordu. Bu nedenle Hz. Peygam ber, hicretin dördüncü yılının Şaban ayında müşriklerle karşı laşmak için Medine´den çıktı. Uhud´da yaralanan ve şehit dü şen müslümanların, özellikle amcası oğlu ve aynı zamanda süt kardeşi olan şehitlerin efendisi Hz. Hamza´nın öcünü almak istiyordu. Belirlenen vakitte Bedir´e gitmek üzere Medine´den çıktı. Yerine, Abdullah bin Übey bin Selül´ün, yani münafık ların reisinin oğlu Abdullah´ı vekil bıraktı. Abdullah, babası gibi değil, aksine takvalı, imanlı dürüst ve iyi bir insandı. Öyle ki, münafıklar işi azıttıkları zaman, Hz. Peygambere gelerek: "Ey Allah´ın Resulü! İzin ver de, babamı öldüreyim. Onu bir başkası öldürürse belki ağırıma gider. İzin ver de onu ben öldü reyim" diye müracaatta bulunmuştu. îman ve mü´minlik mer tebesinin yüceliğinden dolayı, Hz. Peygamber onu, Medine´ye vekil bıraktı. Öte yandan bu imanlı kişinin babası ve münafık ların reisi Abdullah bin Übey, müslümanları, Kureyşliler´le karşılaşmak üzere Medine´den çıkmamaya ikna etmek istiyor, bu uğurda gayret sarfediyordu. Rivayete göre Hz.Peygamber, Ebu Süfyan´la karşılaşmak üzere mü´minleri savaşa çağırmış tı. Münafıklarsa mü´minleri durdurmaya çalışıyorlardı. Fakat neticede Cenab-ı Allah, dostlarını münafıkların oyunundan kurtardı. Müslümanlar Bedir´e doğru yola koyuldular. Yanlarına sermayelerini de aldılar. "Ebu Süfyan´ı bulursak ne ala., yoksa yanımızdaki sermaye ile Bedir´deki mevsimlik eşyalar dan satın alırız" diye düşünüyorlardı. Görüldüğü gibi müslü-manlar, her şeyden önce şirkin burnunu kırmak maksat ve ni-yetindeydiler.

Hz. Peygamber beraberindeki binbeşyüz sahabi ile Bedir´e doğru yol almaya başladı. Maksadı düşmanla karşılaşmaktı. Oraya vardığında kimseyi bulamadı. Sekiz gece orada bekledi. Kararlaştırıldığı gibi, Ebu Süfyan kumandasındaki Kureyşli-ler´İe karşılaşacaktı, ama belirlenen süre içinde kimse gelme mişti.

Öte yandan Ebu Süfyan da Mekke´den çıkmak istiyor, fakat bunda tereddüt ediyordu. Nihayet Mekkeliler´le birlikte Bedir´e gelmek üzere yola çıkmış, ancak Zahran nahiyesine bağlı "Me-cenne" denen yere gelip konaklamıştı. Buraya kadar geldiği halde, akibetinin kötü olmasından korktuğu için, hala tereddüt içinde bulunuyordu. Bu sebeple geldiği yerden geri dönmek fik rini uygun buldu.Geri dönerken kavmine şöyle diyordu: "Ey Kureyş topluluğu! Savaşmak sizin için ancak bolluk ve refah senelerinde uygun olur. Bolluk senelerinde develeriniz ağaçlar dan istifade eder, sizler de develerin sütünü içersiniz. Ama gö rüyorsunuz ki, bu yıl kıtlık var. Ben geri ^dönüyorum. Siz de be nimle birlikte geri dönün."

Mekkeliler daha önceleri yine Ebu Süfyan kumandası altın da Medine´ye saldırmak üzere giden ve hiçbir şey yapamadan geri dönen orduya Sevik ordusu demişti ve bu ordu ile giden, sonra da eli boş olarak geri dönen askerlere, "Siz sadece sevik (kavut) suyunu içmek için sefere çıktınız" demişlerdi.

Bu sözde bir nevi kınama ve küçümseme vardır. Çünkü on lar savaş için sefere çıkmışlar, ancak müslümanlarla karşılaş madan ve onlara yaklaşmadan gerisin geri dönmüşlerdir. Bu da Ebu Süfyan´ın düşmanla karşılaş-maktan vazgeçtiğini gös­teriyor. Onun sefere çıktıktan sonra geri dönmek için gösterdiği sebep, kıtlıktı. Oysa kıtlık, Mekke´den çıkmadan önce de vardı. Eğer bu sebep, onun seferden geri dönmesi için geçerli bir se bepse, daha Mekke´deyken yola çıkmaması gerekirdi. Fakat o, sefere çıktıktan sonra yenilginin mukadder olduğunu düşün müştü. Zaten yenilginin acısını defalarca tatmıştı. O, sefere çıkmaktansa kendi yerinde rahatça oturmayı, ganimet elde etmektense başına bela açmadan geri dönmeyi daha uygun bul muştu.

Hz. Peygamber, Bedir suyunun yanında iken Damüre oğulla rından bazısı yanına geldiler. Hz. Peygamber Vedan gazasında onlarla anlaşma yapmıştı. Hz. Peygambere: "Kureyşlilerle kar şılaşmak için mi geldin ey MuhammedV." diye sordular. On ların bu sorusu, Uhud gazasından sonra Kureyşliler´in Hz. Muhammed´in -yenik düşmediği halde- yenik düştüğü konu sunda yaydıkları yalan propagandadan sonra Kureyşliler´e meylettiklerini gösteriyordu. Hz. Peygamber de onlara şöyle ce vap verdi: "Evet ey Damüre oğullarının kardeşi! Eğer istersen aramızdaki anlaşmayı bozar ve Cenab-ı Allah aramızda hü küm verinceye kadar seninle çarpışırızl" deyince, onların sözcü leri (mahşi) şu karşılığı vermişti: "Hayır, Allah´a andolsun ki, ey M uhammed, bizim böyle bir şey yapmamıza gerek yokl"

Hz. Peygamber savaş yapmadan Medine-i Münevvere´ye geri döndü. Bu geri dönüş, Kureyşli müşriklerin korkaklığından kaynaklanıyordu. Bu da, onların müminlerin hezimete uğra dıklarına dair yalan propagandalarından umdukları neticeyi yok ediyordu. Ama Hz. Peygamberce müminlerin durumunu Arap beldelerinde zayıflatmak ve prestijlerini sarsmak istemiş lerdi. Kendi şereflerini yükselterek, insanları kendi heybet rüz garlarına kaptırmak istiyorlardı. Ama bu korkaklıklarıyla, um dukları neticeyi önceden kaybetmiş oldular.

Vakıdi der ki: Mü´min askerler Bedir´de kaldıkları sekiz ge ce boyunca ticaret yaptılar. Çünkü karşılarında savaşacak kim se bulamadılar. Pazar sekiz gün devam etti, bol malla Medi ne´ye döndüler. Bire iki kazanmışlar ve sermayelerini iki katı na çıkarmışlardı. Nitekim bununla ilgili olarak Cenab-ı Allah şöyle buyurmuştur: "Bundan dolayı Allah´tan bir nimet ve bol lukla geri döndüler. Kendilerine hiçbir kötülük dokunmadı. Ve Allah´ın rızasına uydular. Allah büyük kerem sahibidir." (Al-i İmran:174)