> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Hazreti Muhammed a.s.v > Son Peygamber > İki Ordu
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İki Ordu  (Okunma Sayısı 1087 defa)
17 Aralık 2009, 23:00:01
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 17 Aralık 2009, 23:00:01 »



İki Ordu


Peygamber ordusundaki neferler kalblerini ve gönüllerini hakka bağlamışlardı. Ama sayıları az, teçhizatları noksandı. Sadece iki atları, kırk develeri ve üçyüz mücahitleri vardı. De velere nöbetleşe biniyorlardı. Dört kişiye bir deve düşüyordu. Peygamber efendimiz de onlarla birlikte nöbetleşe biniyordu. Sahabiler onu nöbetten muaf tutmak istediklerinde, şöyle bu yurmuştu:

"Ben sizden daha az güçsüz değilim. Sevap kazanmaya da sizden daha az muhtaç değilim." Müşrik ve şer ordusundaki sa vaşçıların sayısı, önce de belirttiğimiz gibi dokuzyüz elliydi. Be raberlerinde yetmiş atları, çok sayıda binekleri ve yemek için kesecekleri hayvanları vardı. Fakat azim ve imanları noksandı. Savaşmaya istekli değillerdi. Çoğu tereddüt içindeydi. Bazıları da kendi arzu ve iradesi olmadan savaş çukuruna yuvarlanmış tı. Şöyle ki:

a- Onlar kervanlarını ve oradaki mallarını korumak için se fere çıkmışlardı. Bu sebeple zorluklarla karşılaşmışlardı. Bunu yapmadıkları takdirde mallarını yitirecekler, Araplar arasında küçük düşeceklerdi. Ebu Süfyan, onlara kervanın kurtulduğu haberini göndererek şöyle demişti: "Siz kervanınızı ve kervanı-nızdaki adamlarınızla, mallarınızı korumak için yola çıktınız, işte Allah kervanı kurtardı. Artık geri dönün."

Vuruşma sebebi ortadan kalktığı için, artık onları savaşa ite cek bir gayretleri de kalmamıştı. Ama köklü kinleri ve Haşim oğullarına karşı olan kıskançlıkları Ebu Cehil´i harekete geçir mişti. O Kureyşliler´i kin ve hasedinden dolayı savaşa zorlamışti. Onun karakterinde olanlar da, onunla birlikte savaşa azmet mişlerdi.

b- Zühre oğulları gelmişlerdi, ama kervanın kurtuluş haberi ni alınca hepsi geri dönmüşlerdi. Sözcüleri: "Artık mal kurtar mak bahanesi ortadan kalkmıştır. Savaşa gitmemize ihtiyaç kalmamıştır" demiş ve hepsi de Ebu Cehil´i ahmaklık ve cahil likle nitelemişlerdi.

c- Bazı güçlü Kureyşliler, kavimleri içinde mertebe sahibi olan müşrikler, örneğin Ümeyye bin Halef gibileri, savaş için sefere çıkmak hususunda tereddüt etmişlerdi. îbn îshak´ın "Si-ret´inde anlatıldığına göre, Ümeyye bin Halef, yaşlı, irikıyım bir adam olup evinde oturmaya karar vermişti. Kendisi kavmi nin arasında Mescid-i Haram´da oturmaktayken, Ukbe bin ebi Muayt eline bir ateş koru ve buhurdanlık alarak getirip Ümey ye bin Halefin önüne bırakmış, sonra da ona: "Ey Ali´nin baba sı ısın, sen ancak kadınlardan birisin!" demişti; Onun bu sözle rine karşı Ümeyye bin Halef: "Allah seni ve getirdiğin şeyi rezil etsin" diye karşılık vermişti. Sonra bu itibarlı adam, kahra manlık duygusundan değil, halk tarafından kınanmamak için savaşa katılmaya hazırlanmıştı. Hac mevsimlerinde halkı ve dışardan gelen Arap heyetlerini Peygamber efendimize uymak tan men edip geri çeviren Ebu Leheb bile bu savaşa bizzat ka tılmamış, geri kaçmış ve yerine vekil olarak As bin Hişam bin Muğire´yi göndermişti. Karşılık olarak da, iflas etmiş olan As bin Hişam´a, alacağını bağışlamıştı. Talib bin Ebi Talib de bu savaşa gitmemişti. Çünkü o, bazı.Küreyşlilerin de dediği gibi, Haşimoğullarını ve onların beraberindeki Muhammed (sav)i se viyordu. Haşimilerin ilk sıralarında yer alan Abbas´ın bu sava şa gitmesi ise çok tuhaftı. Çünkü o Akabe biatında Peygamber efendimizle birlikte bulunmuş, Evs ve Hazreç kabileleriyle ko nuşmuştu. Peygamber efendimizi koruyacakları konusunda on lardan teminat almıştı. Koruyamayacak iseler, kendilerinin Muhammed´i koruyabilecek güçte olduklarını Evs ve Hazreç kabilelerine açıklamıştı. Eğer Evs ve Hazreç kabileleri Muham medi koruyamayacak iseler onu kendi kavminin himayesine .bırakmalarım söylemişti. Kardeşi oğlu Muhammed´i yenmek ve ordusuyla savaşmak maksadıyla değil, Kureyşlilerin önde ge len simalarının kendisini kınamalarından korktuğu için bu savaşa katılmıştı. Maksadı, Kureyşliler üzerinde hakimiyet sağ lamak ve onlar arasında cılız bir fert olarak kalmamaktı.

Öyle sanıyoruz ki, Ebu Süfyan da bu savaşın zorunlu olduğu na inanmıyordu. Kureyşlilere gönderdiği ve kervanın kurtulu şunu bildirdiği mektup da bunu göstermektedir.

d- Kureyşlilerin hemen hemen tamamı savaştan korkuyor lardı. Çünkü onlar kendi teçhizatlarından ve mühimmatların dan uzak kalıp yola koyulmaya karar verince, kendileri ile Bekr bin Abdü Menaf oğulları arasında geçmişte meydana ge len olayları hatırladılar. Bekr bin Abdü Menaf oğullarının ar kadan kendilerine saldıracaklarından endişe ettiler. Hatta söz cüleri: "Bunların arkadan gelip bizi vurmalarından korkuyo ruz" dedi. Evet, Kureyşliler savaştan korkmuşlardı. Önlerinde görecekleri düşmandan çok arkadan kendilerine zarar geleceği ni düşündüler. Savaşın zorunlu olduğuna inanmadılar. Hatta bunun için azimleri de yoktu. Ancak kin, cahillik ve hased, göz­lerini köreltmişti. Aynı zamanda mü´minlerden de ürküyorlar dı. Çünkü daha önceleri bazı müşrikler, müslüman askerlerle karşılaşmışlardı. Göz göze gelecek kadar birbirlerine yakın ol muşlardı. Ama mü´minlerin kan akıtmadıklarını görmüşlerdi. Zaten mü´minlerin kan akıtmaya meraklı olmadıkları da Pey gamber efendimizin merhamet istediğine, savaş istemediğine, inançları muhtelif de olsa, müşriklerle çarpışmak arzusunda ol madığına dair söylediği sözler bunu isbatlamaktaydı.

îbn îshak´dan rivayet edildiğine göre, müşrikler sükun bul duktan sonra Umeyr bin Vehb el-Cumhi´yi gözcü olarak görev lendirip ona: "Muhammed´in ashabının sayısının ne kadar ol duğunu bizim için araştırıp öğrenmeye çalış" dediler, O da îs-lam ordusunun çevresinde atıyla dolandıktan sonra, müşrikle rin yanma geldi ve : "Üçyüz adamdan biraz daha fazla, ya da biraz noksandırlar. Ancak bana biraz daha süre verin ki, onla rın gizlenmiş oldukları yerlerin ya da arkalarında kendilerine takviye olacak birliklerin bulunup bulunmadığım araştırıp size haber vereyim" dedi. Sonra da müşrik ordusunun yanından uzaklaştı, îslam ordusunun çevresinde dolanarak keşif yaptı. Ama bir şey görmedi. Tekrar gelip Kureyşliler´e bir şey görme diğini söyledi.

Ama o, durumun kritik olduğunu, sayının Önemli olmadığını, asıl önemli olan unsurun moral gücü ve ölüme karşı hazırlıklı olmak olduğunu açıkladı. Savaşa hazır durumda bekleyen müşrik ordusuna hitaben şöyle dedi:

"Belalar ölümü getirir. Ey Kureyş topluluğu! Ben kabirlere ölü taşıma vasıtalarım, Medine´nin saka develerinin Ölü taşı dıklarını görür gibi oldum. Öyle bir topluluk gördüm ki; yanla rında kılıçlarından başka, onların ne bir koruyucuları var ne de sığınakları... Vallahi sizden bir adam Öldürmedikçe onlardan bir adam Öldürülmeyecektir, Onların sayısınca adamlarınız Öl dürüldükten sonra, yaşamanın ne kıymeti kalır? Bu nedenle iyi düşünün ve kararınızı ona göre verin!"

Hakim bin Hüzzam bu sözleri işittikten sonra halkın arasına girip dolaştı. Utbe bin Rebia´nın yanına giderek ona şöyle dedi: "Ey Eba Velid! Sen Kureyş´in büyüğü, efendisi ve itaat edilen adamısın. Ömrünün sonuna kadar hayırla yadedilmeyi istemez misin?"

Utbe: "Ey Hakim, nedir o?" diye sordu. Hakim de şöyle cevap verdi: "Halkı seferden geri çevir. Müttefikin Amr bin Hadre-mi´nin işini üzerine al!"

Utbe şu cevabı verdi: "Bu işi yapayım. Çünkü o benim mütte-fikimdir. Onun diyetini, kaybettiği malını Ödemek bana düşer." Böyle dedikten sonra kalkıp bir konuşma yaptı ve şöyle dedi:

"Ey Kureyş topluluğu! Vallahi siz Muhammed ve ashabıyla karşılaşırsanız, bir şey yapamazsınız. Onlardan birini öldüre cek olanınıza bakan, ya amcasının, ya dayısının oğlunu, ya da kabilesinden bir kimseyi Öldürmüş olanın yüzüne bakmış ola cak ve ondan nefret edecektir! Siz geri dönünüz. Muhammed ile diğer Araplar arasından çıkınız. Onları başbaşa bırakınız. Eğer Araplar ona birşey yaparlarsa -ki zaten bunu istersiniz- maksa dınıza ulaşmış olursunuz. Eğer bunun tersi olursa o, sizin ken disine dokunmamış olduğunuzu görerek size karşı yumuşak ve iyi davranır."

Ordudaki askerler bu söze kulak verdiler ve uygun gördüler. Ama kindar Ebu Cehil, kıskançlığının tesirine kapılmış, bu söz leri hoş karşılamanııştı. Gidip Muhammed´in sahabileri tara fından öldürülmüş olan Amr´m kardeşi Amir bin Hadremi´yi kışkırttı. Onun intikam çağrısı yapmasını istedi. Amir de feryat ve figan ederek, ölen kardeşi Amr için: "Ah Amr! Vah Anır!" di yerek ortalıkta dolaşmaya başladı. Onun bu feryadı ve intikam çağrısı üzerine müşrikler galeyana geldiler, savaşa kalkıştılar, intikam ateşiyle dolup taştılar ve vuruşmak üzere görüş birliği ettiler.

Sonuç olarak deriz ki, savaş arzusu başlangıçta Kureyşlile-rin gönlünde çok zayıf durumdaydı. Savaşmak hususunda te reddüt etmekteydiler. Çünkü kervan kurtulduğu için savaşma gereği ve sebebi ortadan kalkmıştı. Aklı başında olan Kureyşli-ler savaşıp savaşmamak konusunda tereddüt ettiler. Hatta ba zıları müslümanlara karşı merhametli olma tavsiyesinde bu lundular. Bazısı da Muhammed´in arkadaşlarının Allah yolun da ölmek istediklerini bildiklerinden dolayı, savaşa katılmak tan korktular. Bütün bunların ötesinde Kureyşliler, arkadan gelmesi muhtemel olan saldırılardan korkuyorlardı. Bu neden le savaşma arzusu sabit olarak kalplerine yerleşmedi. Halbuki ordular ancak azim ve irade ile güçlenirler. Onları savaşa iten tek sebep, kindarlıklarıydı. Her ne kadar başlangıçta bu duygu insanı savaşa teşvik ederse de, düşman askeriyle karşılaşma esnasında bu duygu varlığını devam ettiremez. Savaşın sivri dişleri göründüğü ve insana battığı esnada, bu duyguya yer kalmaz. Batılın ordusu işte bu durumdaydı. O ordunun safları arasında çözülme başlamıştı. Çözülmenin ardısıra tereddüt ve yenilgi mutlak surette gelecekti.

Biz deriz ki, noksanlıklardan münezzeh olan yüce Allah´ın iman ordusuna olan merhameti, batıl ordusunun yenilgi ve he zimet sebebini kendi içinde meydana getirmişti.

Bütün bunları anlattıktan sonra, faziletli tarafa, Muhammed (sav)in ordusuna gelelim. Bu ordu savaşa katılma kararını oy b...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İki Ordu
« Posted on: 28 Mart 2024, 12:05:38 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İki Ordu rüya tabiri,İki Ordu mekke canlı, İki Ordu kabe canlı yayın, İki Ordu Üç boyutlu kuran oku İki Ordu kuran ı kerim, İki Ordu peygamber kıssaları,İki Ordu ilitam ders soruları, İki Orduönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes