๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Son Peygamber => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 19 Aralık 2009, 20:45:33



Konu Başlığı: Hurmalık ve Araziler
Gönderen: Sümeyye üzerinde 19 Aralık 2009, 20:45:33
Hurmalık ve Araziler

Bu anlattıklarımız; altın, gümüş, emtia ve diğer menkul mallarla ilgili taksimatın açıklaması idi. Arazilere gelince, bun lar mallar gibi bölüştürülmediler. Bunlarla ilgili uygulama baş ka şekilde olmuştu. Zira Peygamber efendimiz Hayberlileri an laşma şartları gereğince sürgün etmek ve Hayber´den uzaklaş tırmak istediğinde onlar şöyle bir öneride bulunmuşlardı: "Ey Muhammedi (Yarıcılık yapmak üzere) bizi arazilerimiz üze rinde bırak. Arazilerimiz üzerinde çalışır ve bakımını yaparız."

Zaten Peygamber efendimiz ile sahabilerinin bu araziler üze rinde çalışacak zamanları yoktu. Bunun üzerine Peygamber efendimiz ekin ve hurmalıkların görünen mahsullerinin yarısı nı kendilerine vermeleri koşuluyla Yahudilerin kendi arazileri üzerinde çalışmalarına müsaade etti. Bu müsaadesi sonucunda iki hüküm ortaya çıkmaktadır:

1- Mağlupların ellerinde kalacak olan bu araziler onların mülkiyetlerine geçmeyecekti. Sadece elde edilecek ürünün yarı sını almaları karşılığında bu araziler üzerinde ekin ve ziraatla meşgul olacaklardı. Peygamber efendimiz elde edilecek ürünün yarısını alacak ve ganimetleri verilmesi gereken yerlere harca yacaktı.

2- Peygamber efendimiz bu arazileri sürekli olarak onların ellerinde bırakmak yükümlülüğü altına girmiyordu. Aksine di lediği zaman araziyi ellerinden alabilecekti. Böyle yapmakla o sadece müslümanlarm çıkarlarını düşünmüştü. Bu konuda İmam Malik (r.a) şöyle der:

"Devlet başkanı, fethedilen araziler hususunda muhayyerdir. Dilerse bu arazileri bölüştürür. Dilerse müslümanlarm çıkarla rına kullanmak üzere elinde tutar. Yine dilerse bir kısmını taksim eder. Bir kısmını da çeşitli ihtiyaç ve maslahatlara har camak üzere elinde tutar," Peygamber efendimizin, yönetimini üstlendiği arazilerin gelirlerinin yarısı ganimetler gibi dağıtı lırdı. Beşte biri Allah´a, Resulüne, Resulün akrabalarına, ye timlere, miskinlere ve yolculara taksim edilir. Beşte dördü de ganimete hak kazanan mücahidlere taksim edilirdi. Onlar da Rıdvan biatine katılan kimseler olup bindörtyüz kişi ile bunla ra ilave edilen Hayber mücahidleri idiler. Toplam olarak 1500 kişi civarında idiler. Ganimetlerin beşte dördü bunlara taksim edilirdi.

Ebu Davud´un rivayetine göre müslümanlara mahsus olan yarı geliri Peygamber efendimiz ganimetler gibi dağıtmaz, aksi ne bunu dışarıdan gelen heyetlere, beklenmedik felaketlerde yaraları sarmaya, yani müslümanlarm gayrımuayyen ihtiyaç­larına sarfederdi. Hafız İbn Kesir der ki, bu rivayeti sadece Ebu Davud yapmıştır.

Arazilerin elde edilen gelirlerinin yarısıyla ilgili takip edilen uygulama ne olursa olsun, bu anlatılanlardan öğrendiğimiz hü küm şudur ki, Peygamber efendimiz Hayber arazilerini ekip biçmeleri ve mülkiyeti de islam davetinin elinde kalması poşu luyla ora halkına dokunmamıştı. Bu sebeple devlet başkanı müslümanlarm çıkarma uygun olması halinde Hayberlileri di lediği zaman o arazilerden sürgün edebileceklerdi. Hz. Ömer´in de Sevad-ı Irak arazileri ile ilgili olarak izlediği uygulama böy ledir. Başlarında Bilal olmak üzere bir grup sahabinin muhale fet etmesi anında Hz. Ömer onlara karşı çeşitli deliller ileri sü rerek haklılığını isbatlamıştı. Resulullah (sav) efendimiz, Hay ber arazilerinden elde edilen geliri yarı yarıya paylaştırması için Abdullah bin Revaha´yı görevlendirmişti. Abdullah, her sene mahsul zamanı Hayber´e giderek ürünü toplar ve ikiye bö lerdi. Bu taksimatı yaparken asla haksızlık etmez ve müslü manlarm hakkının zayi olmasına göz yummazdı. Abdullah´ın bu taksimatta aşırı derecede titiz davranması üzerine Hayberli yahudiler onu Peygamber efendimize şikayet etmişlerdi. Hatta bir ara ona rüşvet vermek istediklerinde Abdullah onlara şöy le cevap vermişti: "Ey Allah düşmanları! Bana haram yedire ceksiniz öyle mi?! Allah´a andolsun ki ben insanlar arasında bana en sevimli olan kimsenin (Peygamberin) yanından size geldim. Maymunlardan ve domuzlardan daha çok sizler kızıyo rum. Ama size olan düşmanlığım ve Peygambere olan sevgim beni size adaletsizlik etmeye yÖneltmeyecektirV

Abdullah bin Revaha ne düşmanlığından, ne de dostlu ğundan dolayı zulmedecek ve iltimasa meyledecek bir kimse değildi. Bu sebeple yahudiler şöyle dediler: "Yerlerle gök bu nunla yerlerinde dururlar." Abdullah bin Revaha hazretleri Mu´te savaşında şehit edilince peygamber efendimiz onun yeri ne Cebbar bin Sahr´ı görevlendirdi. O, ekin ve ürünlerin mik tarını tahmin konusunda maharetli bir kimse idi.

Resulullah (sav) efendimiz, müslümanlara tahsis edilen yarı geliri ganimetler gibi taksim ediyordu. Hayber arazisi ve gelir leri Şık, Natat ve Ketibe mülkleri olarak bölüştürüldü. Şık ve Natat mülkleri müslümanların beşte dört hisselerine karşılık tutuldu. Ketibe mülkleri ise Allah´a ait beşte bir hisse olarak peygamberimize bırakıldı. Bu hisseden Peygamber efendimizin akrabaları, yetimler, miskinler, yolda kalmış kimseler yararla nacaklardı. Natat ve Şık kaleleri 18 Sehme ayrıldı. Bu 18 sehim-den beşi Natat´a geri kalanı da Şık´ka tahsis edildi. Fatihler bu 18 payı alacaklardı. Toplam olarak bu iki kalenin arazilerinden elde edilecek gelirler 1800 sehme göre hesaplanacak, yani Natat ile Şık kalelerine ait arazilerden elde edilen gelirler yüzer se-himlik hisselere ayrılmış olacaktı. Bu konuda İbn Ishak şöyle der:

"Resulullah (sav) efendimiz Ketibe kalesine ait arazileri ken di akrabaları, kadınları ve müslüman erkeklerle kadınlar ara sında taksim etti.n İbn İshak´m rivayetinde Peygamber efendi mizin kendi akrabalarına ve yüce kadınlarına verdiği miktarlar da anlatılmaktadır. Ayrıca Peygamber efendimiz zayıflara ve akrabalara da ihtiyaçları oranında yardım yapardı. Bu anlat tıklarımız, Hayber arazilerinden elde edilen ürünlerin taksima tına dair bilgilerdi. Oradaki araziler bölüştürülmemişlerdi. An cak Hayber´in kalelerinden her bir kaleye ait belirli hisseler olup bu hisseler birer gruba verilmişti. Bazı mü´minler bu ara zilerin ürünleri elde edildiğinde gerekli kontrolü yaparlardı. Yahudilerin elde ettikleri ürünlerin yarısını kendilerine, yarısı nı da müslümanlara taksim etme işine ilk başta Abdullah bin Revaha bakıyordu. O şehit olunca yerine Cebbar bin Sahr görevlendirilmişti. Bu zat da Peygamber efendimizin hayatı bo yunca görevini sürdürmüştü.

Resulullah (sav) efendimiz, refik-ı alaya intikal edince Ebu Bekir hazretleri de onun uygulamasını aynıyla devam ettirdi. Ebu Bekir´in de vefatından sonra Hz. Ömer halifeliğinin yarı sı süresince aynı uygulamayı devam ettirdi. Sonra Hayber ara zilerini yahudilerin ellerinden alıp orada savaşmış olan pay sa hiplerine vermeyi uygun gördü. Bunun da iki sebebi vardı:

1- Peygamber efendimizin zamanında Hayberli yahudiler Ensardan bir adamı öldürmüşlerdi. Öldürülen bu zat Abdul lah bin Sehl idi. Abdullah hurma almak için arkadaşlarıyla birlikte Haybere gitmişti. Arkadaşlarından ayrılıp yalnız kaldı ğında yahudiler onu öldürmüşlerdi. Sonra, bir pınar başında, boynu kırılmış bir şekilde bulundu. Onu, boynunu ezip öldüre rek pınarın yanına atmışlar, sonra da gizlemişlerdi. Bilahare Peygamber efendimizin yanına gelip bu cinayetten haberleri ol madığını iddia etmişler, ama Peygamber efendimiz onları yemi ne çekmişti. Netice yine alınamamıştı. Bilahare Hz. Ömer hali feliğe seçilince Hz. Ömer´in halifeliği zamanında ikinci bir te­cavüzleri de Abdullah bin Ömer´e karşı olmuştu. Abdullah, arkadaşları Zübeyr bin Avvam ve Mikdad bin Esvedle bir likte müslümanlara ait ürünleri teslim almak üzere Hayber´e gitmişti. Bu arkadaşlar, görevleri icabı ürünlerin başına gitmek için birbirlerinden ayrıldıklarında yahudiler Abdullah bin Ömer´i yakalayarak işkence etmişler ve kolunu çıkarmışlardı. Bilahare arkadaşları kendisine yetişerek kolunu yerine yerleş tirmişler ve tedavisini yapmışlardı. Abdullah, mü´minlerin emi-ri Hz. Ömer´in yanına geldiğinde Hz. Ömer: "Bu yahudilerin işidir´´ demiş ve kalkıp mü´minlere şöyle bir hitabede bulun muştu:

"Ey insanlar! Resulullah (sav) efendimiz dilediğimiz zaman kendilerini Hayber´den çıkarmamız şartı üzerine yarıcılık yap maları için Hayberli yahudilerle anlaşma yapmıştır. Fakat onlar Abdullah bin Ömer´e saldırarak elini çıkarmışlar ve ona iş kence etmişlerdir. Nitekim aldığımız habere göre daha önceleri Ensari bir adama da saldırarak onu öldürmüşlerdi. Onu Öldü renler, şüphesiz ki Hayberli yahudilerdir. Çünkü müslümanla-nn orada yahudilerden başka düşmanları yoktur. Şimdi Hay ber´de arazisi olan kim varsa, malının başına geçsin. Çünkü ben yahudileri oradan süreceğimi"

Yahudiler artık güvenilir kimseler olmaktan çıkmışlardı. Yardım eden kimseler pozisyonunda değil de düşmanlık yapan kimseler pozisyonunda Hayber´de yarıcılık yapmaları, elbette ki düşünülemezdi.

2- Hz. Ömer´i, düşmanlık ve kinlerini açığa vurmalarından sonra yahudileri Hayber´den çıkarmaya zorlayan sebep, onun, Resulullah´ın şöyle dediğini hatırlaması olmuştu: "Arap Yarı-madası´nda iki din bir arada bulunamazV Şu halde Hz. Ömer onları Hayber´den sürmeliydi. Onları Hayber´i terketmeye da vet etti ve şöyle dedi:

"Resulullah tarafından kendisine söz verilmiş bir kimse var sa, yanıma gelsin o sözü yerine getireyim. Resulullah´ın kendi sine verilmiş bir sözü olmayan da Hayber´i terketmeye hazır lansın." Onların Hayber´de kalmaları Peygamber efendimizin arzusu ve onayıyla olmuştu. Yoksa orada kalmaları süreklilik ifade eden bir anlaşma uyarınca değildi. Peygamber efendimiz her pay sahibine bir miktar yer tahsis etmiş, tahsis edilen kişi de o yerin ürününün yarısını alacaktı. Hz. Ömer yahudileri Hayber´den sürgün ederken sahabe-i Kirama şöyle demişti: "Ey insanlar! Resulullah (sav) efendimiz dilediği anda kendile rini Hayber´den çıkarmak şartı ile yarıcılık yapmaları için Hayber yahudileriyle anlaşma yapmıştır. Şimdi ben yahudileri oradan çıkaracağım. Orada malı bulunan her kim varsa, malı nın başına geçsin"

Böyle dedikten sonra ürününü dilediği yere sarfetmesi şartı ile her pay sahibine kendi arazisinin ürününü de verdi. Pey gamber efendimizin zevcelerine gelince, Hz. Ömer onları ser best bırakıp kendilerine şöyle dedi: "Sizden dileyene yüz vesak-lık yeri; mülkiyeti aslı arazisi suyu ve yirmi vesaklık ürünü kendisine verilmek üzere taksimatı isterse, ben taksimatını ya parım. Ama her kim ganimetlerin beşte birinin kendisine düşen payını almak isterse, şimdiye kadar yaptığımız gibi yine böyle bir taksimat yaparız." Bundan da anlaşılıyor ki Hz. Ömer, Peygamber efendimizin akrabalarının paylarını kendilerine vermiştir, ama bu payları veraset yoluyla değil de ayet-i keri­mede belirlendiği gibi ganimetlerin beşte birinin Allah´a ve Re sulüne ait olduğu esasına dayanarak vermiştir. Değişik riva yetlere göre Hz. Ömer peygamber efendimizin zevcelerinden her birine yüz ya da ikiyüz vesaklık arpa vermiştir. Bu da baş langıçtan beri kendilerinin istihkakı idi. Bu istihkak veraset yoluyla değil de şahıslarına ait bir hak olarak kendilerine veril mişti. Hz.Ömerr onları serbest bırakmıştı. Dilerlerse yüz ya da ikiyüzer vesaklık Hayber arazisini alacaklardı. Dilerlerse diğer hak sahipleri gibi ürünlerdeki paylarını alacaklardı.