๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Son Peygamber => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 16 Aralık 2009, 23:55:14



Konu Başlığı: Faydanın Temini ve Zararın Giderilmesi
Gönderen: Sümeyye üzerinde 16 Aralık 2009, 23:55:14
Faydanın Temini ve Zararın Giderilmesi


Adı Kur´an-ı Kerim´de açıklanan, ilkeleri peygamber (s.a.v.) taraından tatbik edilen ve temelleri yine onun tarafından atı lan İslam devleti, İnsanların dünya ve ahiretteki maslahatları nın, Kur´an-ı Kerim´de belirlenen esaslar çerçevesinde gözetil mesi görevini üstlenmişti. "Allah´ın sana verdiği şeylerde ahi-ret yurdunu gözet. Dünyadaki payını da unutma. Allah´ın sana yaptığı iyilik gibi, sen de iyilik yap. Yeryüzünde bozgunculuk isteme; doğrusu Allah bozguncuları sevmez." (Kasas: 77) ´ Bu ayette de görüldüğü gibi, toplumsal çıkarların gözetilme si, telamın amaçlarından biridir. Ancak burada iki hususu göz önünde bulundurmak gerekiyor:

1. Çıkarlarda esas olan, toplumun çıkarlarıdır. En büyük çı kar payı öncelikle toplumundur. Bununla bireylerin çıkarlarını reddetmiyoruz, ancak onların çıkarları, toplumun çıkarları çer çevesinde ele alınır. Çoğunluğun zararına yol açmadığı takdir de, bireylerin çıkarları da münferid olarak ele alınabilir. Ama zarar doğarsa, giderilir. Aralarında uzlaşma imkanı görülmez se, toplumun çıkarı, bireyinkine tercih edilir. Cihat bu sebeple farz kılınmış ve gaza sonucunda mücahitlere bazı zararlar do-kunsa bile peygamber (s.a.v.) efendimiz, müminleri cihada teş vik etmiştir. Çünkü cihad terkedildiği takdirde, toplum tehlike ye düşebilir, kötülük iyiliğe üstün gelebilir.

2. Görevi, vecibeleri yerine getirmek, hukuka riayet etmek, nefsi terbiye etmek gibi manevi maslahatlar ve çıkarlarda, tıp kı maddi olanlar gibi -hatta daha fazlasıyla- istenirler. İslam nazarında bunlar daha çok rağbet görür. Asli maslahatlar, dün yevi maslahatlardan önce gelir. Bu sebepledir ki ibadetler, ge çimden önce düşünülüp ele alınırlar. Doğrusu dünya, ahirette iyi bir yere sahip olmayı temin eden bir vasıtadır. Ahireti düşünmek, akıbet ve sonuç bakımından iyi olur. "Asıl hayat, ahi-ret yurdundaki hayattır. Keşke bilseler!" (Ankebut: 64)

İslamiyet, insanı hayattan el çekmeye çağırmaz. Ama hayatı helalinden kazanmaya ve yasaklarından sakınmaya davet eder. Haramlardan sakınılmadığ takdirde, îslamm maslahat saydığı gerçek maslahatlar kaybolur. Bir maslahatın heder ol ması durumunda da, Allah´ın yasakladığı bir haram işlenmiş olur. Haram işleyen kimse, başkasının hukukuna tecavüz et mektedir.

Peygamber (s.a.v) efendimiz işleri inceden inceye araştırır. Allah´ın bu dünyada helal kıldığı hoş ve temiz şeyleri haram saymayı yasaklamıştır. Helal, hoş ve temiz şeyleri haram sa yanlara karşı Cenab-ı Allah şöyle buyurmuştur:

"Ey Muhammed de ki: "Allah´ın kulları için yarattığı zinet ve temiz rızıkları haram kılan kimdir?" "Bunlar dünya haya tında inananlarındır. Kıyamet gününde de yalnız onlar için dir" de. Bilen kimseler için ayetlerimizi böylece uzun uzun açık lıyoruz. De ki: "Rabbim sadece, açık ve gizli fenalıkları, günahı haksız yere tecavüzü, hakkında hiç bir delil indirmediği şeyi Allah´a ortak koşmanızı, Allah´a karşı bilmediğiniz şeyleri söy­lemenizi haram kılmıştır." (A´raf: 32-33) "Ey inananlar! Allah´ın si ze verdiği temiz rızıktan temiz ve helal olarak yeyin. înandığı-, nız Allah´tan sakının." (Maide: 87-88)

Görüyoruz ki erdem ve fazilet devleti, insanı temiz ve helal şeylerden yoksun bırakmıyor. Bunlardan mahrumiyet, bu dev letin benimsediği ilkelere ters düşmektedir. Allah´ın emrine da yanarak peygamber (s.a.v.) efendimiz, mü´minin, Allah tarafın dan helal kılman şeyleri haram saymasını yasaklamıştır, tmam Ahmed bin Hanbel, Hz. Peygamberin şöyle buyurduğunu riva yet etmiştir: "İsrafa ve böbürlenmeye kaçmaksızın yeyiniz, içi-rniz ve giyiniz." Rivayete göre îmam Ahmed bin HanbePe ve-ra´ın ne o,lduğu sorulduğunda şu cevabı vermiştir: "Vera, helali istemektir" erdeme dayalı islam devletinde, salt mahrumiyet maksadıyla zahidlik yoktur. Gerçek zahidlik, insanın, şehvete karşı nefsini frenlemeye alıştırıp güç kazanmasıdır. îslam dev letinde maslahat; nefsi, dini, nesli, aklı ve malı koruma esasına dayanır.

Bu nedenledir ki Cenab-ı Allah, bu maslahatlara tecavüzde bulunan kimseyi, tecavüzü oranında cezalandırmayı vacip kılmıştır.Yapilan tecavüz, eğer yaşamanın ancak kendisiyle ta hakkuk edebileceği bir şeye karşı işlenmişse, verilen ceza da o nispette ağır olur. Eğer tecavüz bazı zorunluluklar karşısında yapılmışsa verilen ceza, öncekine nisbetle biraz hafif olur. Yapı lan tecavüz, eğer yaşamayı tamamlayıcı veya konforu sağlayıcı bir şeye karşı işlenmişse, verilen ceza, öncekilerine nispetle da ha da hafif olur.

Görüldüğü üzere had ve kısas gibi cezalar, kulların masla hatı için veriliyorlar» Önce de anlattığımız gibi bu cezalar, as lında kullar için bir rahmettir. Aynı şekilde islam devleti de kullar için maslahat ve rahmet vasıtası olmaktadır. Bu devlette Cenab-ı Allah´ın şu kavl-i şerifi gerçekleşir: "Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik" (Enbiya ıo7)


Konu Başlığı: Ynt: Faydanın Temini ve Zararın Giderilmesi
Gönderen: Ceren üzerinde 13 Şubat 2021, 01:50:32
Esselamu aleyküm.islam yolunda hakkıyla yaşayan dünyasını ahiretini kazanan kullardan olalım inşallah.rabbim razı olsun paylaşım dan kardeşim...