๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Son Peygamber => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 16 Aralık 2009, 17:55:43



Konu Başlığı: Ebu Talib´in İmanı
Gönderen: Sümeyye üzerinde 16 Aralık 2009, 17:55:43
Ebu Talib´in İmanı


Ebu Talib´in îslam davetinde önemli bir yeri olduğu şüphe sizdir ve hiçbir mü´min bu komuda tartışmaz. Çünkü o gerçeği görüyor, o gerçeğin davetçisini himaye ediyor ve İslam´ı savu nuyordu. Bu konuda uğradığı b askılara cesaretle göğüs geriyor du. Boykot altında, HaşimoğuUları ve Muttaliboğullarıyla bir likte geçim darlığı çekmeye ve her türlü mahrumiyete katlan mayı göze almıştı. Yüksek bir şerefe sahip olan ve hakkı savun maktan korkmayan Ebu Talib,, her şeye rağmen görünürde Al lah´ın dinine girmemişti. Ama onu savunmaktan da geri dur madı. Ebu Talib´in bunu cahili yet asebiyeti dolayısıyla yaptığı nda inananlar olduğu gibi, Muhammed (sav)´e olan aşırı sevgisi nedeniyle yaptığına inananlar da vardır. Onu harekete geçiren sadece asebiyet değil, aynı zamanda Peygamber efendimize olan aşırı sevgisi idi.

Burada şöyle bir soru ile karşılaşmaktayız. İslam davetini şirke karşı koruma sınavında başardı olan Ebu Talib, kalbine iman nuru girmeden mi vefat etti?

Şii kardeşlerimiz bu soruya karşı Ebu Talib´in imanlı bir kimse olarak vefat ettiğini söylerler. Cenab-ı Allah ona kelime-i tevhidi söylemeyi nasip etmiştir. Şiilerin bu konuda ileri sür dükleri ve Peygamber efendimize isnad ettikleri bazı rivayetle ri vardır.

İçlerinde birçok hadis ve fıkıh aliminin bulunduğu ehl-i sün net ve´1-cemaat ise, Ebu Talib´in müşrik olarak öldüğünü ve ce hennemlik olduğunu, ancak Cenab-ı Allah´ın onun cehennem deki azabını hafifleteceğini savunmuşlardır.

Ehl-i sünnet ve´1-cemaat, Şiiler´in Ebu Talib´in mü´nıin ola rak öldüğü şeklindeki görüşlerini reddetmektedirler. Çünkü onlar bunu, Hz. Ali taraftarı oldukları için söylemişlerdir. Müs lüman olduğu ve kelime-i şehad et getirdiği konusunda ileri sür­dükleri rivayetlerin senetleri do zayıftır. Oysa sahih senetli ri vayetler, onun kelinıe-i şehadeti söylemediğini bildirmektedir. Cehennemde fazla eziyet görm eyip bir su kenarında kalacağı konusundaki rivayetler ise Peygamber efendimizin, onun ce­hennemdeki azabının hafifletilmesi için yaptığı duanın kabulü nün sonucudur. Çünkü o, Peygamber efendimize yardımcı ve destek olmuştur.

Yalnız, ölüm döşeğindeki Ebu Talib´le ilgili iki olayı anlat mak yerinde olacaktır:

Sahih hadis kitaplarının naklettiklerine göre Peygamber (sav) efendimiz Ebu Talib´in haftalığından endişeliydi. Kureyşli müşrikler de, onun Ölümünden l endişe duyuyorlardı. Çünkü o hem Peygamber efendimizi himaye ediyor, hem de Kureyşliler için Peygamber efendimizin şi layetinin yapılacağı bir makam olarak varlığını sürdürüyordu. Mü´minlere yapılan eziyetlerin hafifletilmesine sebep olacağını umduğu için, Peygamber efen dimiz Ebu Talib´in ölümünü ist emiyordu. Muhaddis ve tarihçi îbn Kesir´in "el-Bidaye ve´n-Ni haye" adlı eserinde bu konuda söylediklerine kulak verelim:

*tbn îshak dedi ki: Ebu Talih hastalıktan şikayet etmeye başladı. Kureyşliler onun ağır hasta olduğunu duyunca, birbir lerine şöyle demişlerdi: Hamza ile Ömer´in müslüman oluşuyla birlikte Muhammedi davet kabileler arasında yayıldı. Gelin Ebu Talib´e gidelim ve yeğenine nasihatta bulunması ve onu durdurması için ricada bulunalım. Onların çoğalmasından ve bize üstün gelmelerinden korkuyoruz. Bu hususta emin değiliz."

îbn tshak´ın rivayetine göre, îbn Abbas şöyle demiştir: "Ku-reyşli müşrikler kendi aralarında böyle konuştuktan sonra Ebu Talib´in yanına gittiler. Onunla konuştular. Onun yanına varanlar, kavmin eşrafı idiler. Utbe bin Rebia, Şeybe bin Re-bia, Amr bin Hişam (Ebu Cehil), Ümeyye bin Halef ve Ebu Süf-yan bin Harb´dan teşekkül eden bu heyet ona şöyle demişlerdi:

"Ey Ebu Talibi Sen büyüğümüz ve ulumuzsun. Hastalandı ğını görünce endişelenmeye başladık. Yeğenin ile aramızda ge çenleri biliyorsun. Onu çağır ve aramızdaki meseleyi hallet. Aramızda hakem ol ve gerginliği ortadan kaldır. Ne o bizim di nimize, ne biz onun dinine ilişmeyelim."

Bunun üzerine Ebu Talib, Peygamber efendimize haber gön dererek yanına çağırttı. Peygamber efendimiz gelince, ona şöyle hitap etti: "Ey kardeşimin oğlu! Bunlar senin kavminin ileri gelenleridirler. Senin için toplanıp gelmişler. Sana verecekleri ni verecekler. Senden alacaklarını da alacaklar." Peygamber efendimiz, uOlur ey amcacığım! Onların benden almalarını is tediğim şey, tek bir kelimedir ki, onlar onunla bütün Araplar´a ve Arap olmayanlara hakim olabilirler" dedi. Ebu Cehil de şöy le cevap verdi: "Çok güzel. Andolsun ki, bir değil, on kelime ve relim. Sen onu bize söyle." Peygamber efendimiz: "La ilahe il lallah" deyin ve tapmakta olduğunuz putlarınızı ellerinizle kal dırıp atın!" dedi.

Müşrikler, birden ellerini çırptılar ve: "Ey Muhammed! Sen, bunca ilahları bir tek ilah mı yapmak istiyorsun?! Doğrusu se nin yaptığın akıl karı değil" dediler ve birbirlerine de: "Vallahi bu adam, size istemediğiniz şeyi veriyor. Gidiniz, Allah, sizinle onun arasında hükmünü verinceye kadar atalarınızın dininde sebat edip direniniz" dediler ve dağılıp gittiler. Ebu Talib de Peygamber efendimize şöyle dedi: "Allah´a andolsun ki, ey kardeşimin oğlu! Sen onlardan fazla bir şey istemedin ve onlara haksızlık etmedin." Böyle demesi üzerine Peygamber efendi miz onun İslam´a gireceğini ümid etti ve ona şöyle dedi: "Ey amcacığım! Bu kelimeyi sen söyle ki, kıyamet gününde sana şe faat edebileyim." Ebu Talib, müslüman olmasını Peygamber efendimizin fazlasıyla arzu ettiğini görünce şöyle dedi: "Karde şimin oğlu! Allah´a yemin olsun ki, sana karşı haksızlık etme yeceklerinden emin- olsaydım, sana sövmelerinden korkmasay-dım, benden sonra amcalarına kötülük yapmalarından endişe etmeseydim ve Kureyşliler´in, bu kelimeyi korktuğum için söyle diğimi zannetmelerinden çekinmeseydim seni sevindirmek için bu kelimeyi söylerdim."

Ebu Talib´in Ölümü yaklaştığında, Abbas onun dudaklarını hareket ettirdiğini görmüş ve ne söylediğini anlamak için kula ğını ağzına yaklaştırıp dinlemiş sonra da Peygamber efendimi ze de şöyle demişti: "Ey yeğenim! Kardeşim Ebu Talib, söyle mesini emrettiğin kelimeyi söyledi!" Resulullah (sav) ise "Ben işitmedim" buyurdu.[1]

Bu rivayet üç noktaya işaret etmektedir:

1- Kureyşliler Ebu Talib´in hayatta kalmasını kendi güven likleri için garanti unsuru olarak görüyorlardı. Mekke´nin yaş lısı ve amcası Ebu Talib vasıtasıyla Peygamber efendimize te sir edeceklerini umuyorlardı.

2- Ebu Talib, Peygamber efendimizi aşırı derecede seviyor du. Çünkü o Peygamber sevgisiyle konuşuyordu.

3- Rivayetler, Ebu Talib´in Peygamber efendimizin davetini tasdik ettiğine işaret etmektedirler. Bu da iki açıdan müşahede edilmektedir:

a- Ebu Talib Peygamber efendimize şöyle demişti: "Senin Kureyşliler´den fazla bir şey istemediğini ve onlara haksızlık yapmadığını gördüm." Yani Peygamber efendimiz, Kureyşli-ler´den makul bir şey istemişti: Kelime-i tevhid´i söylemek.

b- Bu rivayet, Abbas´m da dediği gibi Ebu Talib´in iman keli mesini telaffuz ettiğine işaret etmektedir. Abbas, Ebu Talib´in imanını inkar edenleri reddetmiştir. Şöyle ki:

1- Bu senette belirsizlik vardır. Ravinin kim olduğu ve duru munun ne olduğu bilinmemektedir.

2- îmam Ahmed, bu rivayeti nakletmiş, ama Abbas´m sözle rinden bahsetmemiştir. Tirmizi, Nesei ve îbn Cerir et-Taberi de bu durumdadırlar.

Buhari bu haberin daha sonraki kısmında, Ebu Cehil ile Ab dullah bin Ümeyye´nin, Peygamber efendimizin, amcası Ebu Talib´den "La ilahe illallah´´ demesini istediği zaman, bu iki ki şinin Ebu Talib´e şöyle dediklerini rivayet eder: "Ey Ebu Talibi Abdülmuttalib´in dininden vaz mı geçiyorsun?!" Ebu Talib so nunda: "Ben Abdülmuttalib´in dinindeyim" deyinceye kadar, onlar bu ayıplamalarını devam ettirmişlerdi.

Diğer sahih rivayetlerden de anlaşıldığına göre, Ebu Talib, Peygamber efendimizin çağrısına olumlu cevap vermemiş ve neticede Peygamber (sav) efendimiz ona şöyle demişti: "Ey Am ca! Şunu iyi bil ki, Allah tarafından men olunmadıkça senin için istiğfarda bulunacağım."

Sonuç olarak deriz ki: Burada üç şey sözkohusudur. Bunlar dan ikisi gerçekleşmiştir. Üçüncüsünün gerçekleşip gerçekleş mediği ise ihtilaf konusudur:

1- Ebu Talib, Peygamber efendimizi savunarak, Peygamber efendimiz hakkında Övücü sözler söyleyerek, ona ve ashabına sevgi, şefkat ve muhabbetini şiirlerinde dile getirerek, Peygam ber efendimize muhalefet edenlere ayıplayıcı ve kötüleyici beliğ ifadeler sarfederek İslamiyet´i himaye etmişti. O, belagat, fesa hat bakımından bütün Araplar´dan daha üstündü. Bu bakım lardan zirvede olduğu için, hiçbir edip ve şair onun karşısına çı kamamıştır. O bütün bu beliğ ve fasih sözleriyle İslamiyet´in methini vermiş ve müslümanları savunmuştu. Peygamber (sav) efendimizin doğru sözlü bir mürşid olduğunu biliyordu.[2]

2- Vefat edeceği sırada Ebu Talib, Peygamber efendimizin bütün arzu ve isteklerini hoş görüyor ve onun doğru yolda oldu ğunu söylüyordu. Muhammedi davetin ortaya çıkmasından sonra, onun putların iyiliğinden söz ettiği, onları kutsadığı, on ları Peygamber efendimizin davetine tercih ettiği görülmemiş tir. O, eziyetlere karşı Peygamber efendimizle birlikte göğüs germiş ve tahammül göstermişti. Bütün bunlara ek olarak o, Peygamber efendimize açıkça sevgi ve şefkatini göstermişti.

3- Ebu Talib´in söyleyip söylemediği hususunda ihtilaf edilen üçüncü şey ise, kelime-i tevhid´tir. Bazı rivayetlere göre o, bu kelimeyi telaffuz etmiştir. Bu da Abbas´dan gelen bir rivayettir. Fakat bazıları bu rivayet üzerinde şüpheleri olduklarını söyle­mişlerdir. Bunlara göre Abbas, müslüman olmadan Önce böyle bir iddiada bulunmuştur. Hatta bazılanysa, Abbas´m bu husus ta yalan söylediğini ve onun müslüman olmadan önce yalancı bir kimse olduğunu söylemişlerdir. Abbas bin Abdülmuttalib´in -İslamiyet´ten önce de olsa- yalan söyleyen bir kimse olduğunu iddia etmekten Allah´a sığınırız. Çünkü o, Kureyş´in eşrafından ve seçkin kimselerdendi. Bu tür insanlar ise yalan söylemezler. Bu konuda Buhari´de şöyle bir rivayet görüyoruz. Roma impa ratoru Heraklius, Ebu Süfyan ile Peygamber efendimiz hakkın da konuşmuştu. Ebu Süfyan, aralarında düşmanlık olduğu hal de Peygamber efendimizin evsafı ve meziyetleri hakkında doğ ru konuşmuş ve şöyle demişti: "Araplar arasında yalancı ola rak tanınmaktan ve sonsuza kadar bu unvanla anılmaktan korkmasaydım, mutlaka bu hususta yalan söylerdim!" Abbas bin Abdülmuttalib, şeref ve himmet bakımından Ebu Süf-yan´dan daha mı geri idi ki, yalan söylesin?! O Kureyşli ve Ha-şimi´ydi. İslamiyet´ten önce de, sonra da Peygamber efendimi zin amcası idi.

Buraya kadar anlattıklarımızdan çıkaracağımız özet şudur: Ebu Talib, Peygamber efendimizi yalanlamamış ve asla muka vemet edip inatçılık göstermemiştir. Şu halde o müslüman ola rak mı ölmüştü? îbn Kesir, bu konuda şöyle der: "Bütün bu hal ve hareketleri içinde, Ebu Talib, Peygamber (sav) efendimizin doğru sözlü bir nıürşid olduğunu anlamış, ama bununla bera ber kalbden iman etmemiştir."[3]

Îbn Kesir bu sözleriyle Ebu Talib´in bilgisini, Yahudiler´in Peygamber efendimiz hakkındaki bilgilerine benzetmiş olmak tadır. Çünkü Yahudiler de Peygamber efendimizi bilip tanıyor lardı. Nitekim onlar yüce Allah´ın da buyurduğu gibi: "Onu (Muhammed´i) oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar," (Bakara: 146) Fakat buna rağmen onlar bilgilerinin gereğini yerine getirip Peygamber efendimizi tasdik etmiyorlardı. Yani bilgileriyle imanları paralel gitmiyordu.

Kendimde, bu konuda îbn Kesir´e muhalefet etmek ya da bu sözün Ebu Talib´in durumuyla uygunluk göstermediğini söyle mek hakkım görüyorum. Öyle sanıyorum ki, Ebu Talib´in Al lah´ı ve Peygamberinin davetini tanımasıyla Yahudilerin tanı ması arasında fark vardır. Ayrıca Ebu Talib´in bu husustaki bilgisinin yanısıra, onu tasdik edip inandığına işaret eden be lirtiler de vardır. Bilgisi ile yakin ve inancı paralellik gösteri yordu. Nitekim bizzat söylediği sözler de buna işaret etmekte dir. Ayrıca o İslamiyet´i savunmuştur. Bu konuda Ebu Talib´in eksikliği, tasdik ve imanın gereğini ifade etmemiş olmasıdır. Bu sebeple onun asla müşrik olamaycağını ve müşrik olması­nın imkansız olduğunu söylüyorum. Çünkü:

1- O, Kureyşliler´in sözlerini reddetmiş ve tevhid davetini desteklemiştir.

2- O, tevhidi ve tevhid ehlini savunmuş, sadık mü´minler gi bi, o da eziyetlere göğüs germiştir.

3- Muhammed (sav)´in doğru sözlü bir mürşid olduğunu açıkça ifade etmiştir.

Zayıf inançlı müslümanlar arasında bile, onu iman evinde göstermemek gibi bir tavır vardır. Ancak biz, onun müşrikler zümresinden çıkmış olduğunu söylemekte tereddüt etmiyoruz. Her ne kadar can çekişme esnasında Kureyşli yaşlı birisine kendisinin Abdülmuttalib´in dininde olduğunu söylediği nakle-diliyorsa da, söylemiş olduğu bu söz, onun İslamiyet´i savunma sına ve Muhammed (sav)´in davetinin gerçek olduğunu açıkla masına aykırı düşmemektedir. Çünkü o, gücü ve kuvveti yerin-deylten, Peygamber efendimizin doğru sözlü bir mürşid, daveti nin de gerçek olduğunu beyan etmiştir. Bu konudaki sözlerimi zi, îbn Kesir´in Ebu Talib hakkında söylediği cümlelerle sona erdirmek istiyoruz:

"Ebu Talih, gücü yettiğince, tavır ve davranışlarıyla, diliyle, malıyla ve canıyla Peygamber efendimizi ve ashabını, insanla rın eziyet ve cefalarına karşı korurdu. Bununla birlikte Cenab-ı Allah ona imanı takdir etmedi. Çünkü bunda ilahi hikmetler ve kesin deliller vardı. Eğer Cenab-ı Allah müşrikler için istiğ farlarda bulunmamızı yasaklamış olmasaydı, Ebu Talib için istiğfarda bulunur ve ilahi rahmet dilerdik.[4]

Yaptığımız araştırmalardan çıkardığımız sonuca göre, Ebu Talib asla müşrik değildir. Çünkü müşrik, putlara tapan ve putları Allah´a ortak koşan kimsedir. Oysa Ebu Talib´in fiilleri, -sözleri ve davranışları, onun putlara tapmayı uygun görmediği ne işaret etmektedir. Bu sebeple ben, onun için istiğfarda bu lunmanın yerinde olacağı düşüncesindeyim. Her şeyin iyisini, noksanlıklardan münezzeh olan Allah bilir.



--------------------------------------------------------------------------------

[1] İbn Kesir, el-Bidaye ve´n-Nihaye, c.3, s. 123.

[2] Îbn Kesir, el-Bidaye ve´n-Nihaye, c.3, s. 126.

[3] Îbn Kesir, el-Bidaye ve´n-Nihaye, c.3, s. 126.

[4] îbn Kesir, el-Bidaye ve´n-Nıhaye. C 3, s. 126.



Konu Başlığı: Ynt: Ebu Talib´in İmanı
Gönderen: Ceren üzerinde 13 Şubat 2021, 01:57:54
Esselamu aleyküm.peygamber efendimizin her anında yanında olan İslam için malını mülkünü hibe eden İslam için cihad edip Allah'a hakkıyla kulluk eden hz.ebubekire binler rahmet binler selam olsun inşallah.bizleri de hz.ebubekirin yolunda giden kullardan olalım inşallah..