๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Son Peygamber => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 18 Aralık 2009, 22:58:03



Konu Başlığı: B´ir´i Maûne Faciası
Gönderen: Sümeyye üzerinde 18 Aralık 2009, 22:58:03
B´ir´i Maûne Faciası


Hicretin dördüncü yılının Sefer ayında, Ebu Bera Amir bin Malik bin Cafer, Medine´ye seldi. Hz. Peygamber, ona müslü-man olmasını teklif etti. İbn Ishak´m anlattığına göre, müslü-man olmadı. Fakat olmamakta kararlı da değildi. Resulullah´a şöyle dedi: "Eğer ashabından birkaç kişiyi Necidlilere gönderir-sen, onları islam´a davet ederler. Umarım ki, bu davetleri boşa çıkmaz ve Necidliler müslüman olurlar." Hz. Peygamber, "Ben Necidlilerin bir kötülük yapmalarından korkarımin deyince, Ebu Bera şöyle dedi: tıSahabilerini ben himayeme alırım. Sen onları gönder ve insanları senin dinine davet etsinler."

Ebu Bera´nın bu teminatı üzerine, Hz. Peygamber rahatla dı. O, tebliğ fırsatı bulduğu zaman islamiyet´i tebliğ etmeyi çok arzulardı. Özellikle Ebu Bera´nın davetçi sahabileri himayesi altına alacağını duyunca, bu tebliğ tutkusu daha da fazlalaştı. İbn İshak´ın rivayetine göre kırk, Buhari´nin rivayetine göre ise yetmiş sahabiyi seçerek başlarına Ben-i Saide´nin kardeşi Amr´ın oğlu Münzir´i emir tayin etti.

Şimdi de Buhari´nin bu konuda söylediklerine kulak vere lim: Hz. Peygamber, yetmiş sahabiyi Kur´an Öğreticileri olarak Necid tarafına gönderdi. Bunlar Bir-i Maune mevkiine geldikle rinde, Süleym Oğullarından Lihyan, Rail ve Zekvan kabileleri ne mensup bazı kimselerle karşılaştılar. Sahabiler onlara : "Bi zim sizinle bir işimiz yok. Biz sadece Peygamber Efendimizin verdiği bir görevi yerine getirmek üzere yola çıktık" dediler. Fa kat buna rağmen müşrikler tarafından öldürüldüler.

Buharı, bu olayı anlatırken, der ki: Rail, Zekvan ve Useyye gibi, Süleym oğullarına bağlı kabileler Hz. Peygambere gelerek yardım talebinde bulundular. Hz. Peygamber de onlara 70 ka dar Ensar´ı takviye kuvveti olarak gönderdi. O zaman bu saha-bilere "kurra" adı verilmekteydi. Bunlar aynı zamanda gittik leri yerde islamiyet´i yayacak ve oralardaki insanlara Kur´an öğreteceklerdi. Bu zatlar gündüzleri odun toplar, geceleri na maz kılarlardı. Nihayet Bi´r-i Maune mıntıkasına geldiklerinde müşrikler tarafından haince kurulan tuzağa düşürülüp öldü rüldüler. Bu haberi duyan Peygamber efendimiz bir ay süreyle sabah namazlarında Rail, Zekvan ve Useyye kabilelerine bed dua etmek maksadıyla kunut okudu. Müşrikler tarafından kılıçla doğranan sahabiler şöyle demişlerdi: "Kavmimize biz den haber ulaştırın. Biz Rabbimize kavuştuk. O bizden mem nun oldu. Ve bizi de memnun etti," Bunlar savaşçı değillerdi, düşmana karşı durabilecek silah ve teçhizatları da yoktu. Sade ce tebliğci olarak yola çıkmışlardı.

Şimdi de bu davet kervanının, haince düşürüldüğü tuzağın ayrıntılarını aydınlatmaya çalışalım:

´ Bunlar, Ebu Bera´nın isteği üzerine, Resulullah´ın emrettiği gibi hidayet rehberleri ve mürşitler olarak yola çıktılar. Başla rındaki kumandan Amr oğlu Münzir ile birlikte Hz. Peygam ber, Amir bin TufeyTe bir mektup da göndermişti. Bu mektu bunda sahabilerin savaşçı değil, tebliğci olduklarını açıklıyor du. Ama o zamanlar Amr bin Tufeyl, müminîerin düşmanı olan bir kimseydi. Şirk konusunda arkadaşı olan Ebu Bera´nın verdiği teminatı dikkate almamıştı. Ancak müminlerin yola çı karılmaları, Ebu Bera´nın verdiği teminat üzerine gerçekleş mişti, tşin başında Hz. Peygamber, mü´minleri göndermek is tememişti. Fakat îslami tebliğ dolayısıyla mü´minleri gönder meye razı almuştu. O zaman bu sahabi heyetinin hile ve hıya nete uğrayacaklarını beklemiyordu. Sahabilerin başında bulu nan kumandan Münzir bin Amr, mektubu verdiği Amir bin Tufeyl tarafından öldürüldü.

Buharı, Amir bin Tufeyl´den bahsederken, onun, peygam berliği bir nevi hükümdarlık zannetmiş olduğunu anlatmakta dır. Peygamber efendimiz şu üç şeyden birini seçmesini öner mişti:

1- Sehl yöresi Hz. Peygambere, Mudar yöresi ise Amir bin TufeyFe ait olacak.

2- Çöldeki davarlarla, ahali Hz.Peygambere, köy ve kasaba lardaki ahali ise Amir bin Tufeyl´e ait olacak.

3- Ya da Amir bin Tufeyl, Hz. Peygamberin halifesi olacak, yahut Gatafan´da kendisiyle Hz. Peygamber çarpışacaklardı.

îşte Amir bin Tufeyl, o zamanlar böyle bir durumdaydı. Çevreyi biliyordu. Bununla yetinmedi, daha ileri giderek Amir Oğulları´nı, mü´min heyete saldırmak için yardıma çağırdı. Fa kat etraftaki kabileler Ebu Bera´nın bunları himayesi altına almış olduğunu bildiklerinden dolayı Amir bin TufeyFin iste ğine mavafakat etmediler. "Ebu Bera´nın himayesi altına aldığı ve kendileriyle anlaşma yaptığı kimselere biz ilişmeyiz" de diler.

Bunun üzerine Amir bin Tufeyl, Süleym Oğulları´ndan Useyye, Zekvan ve Rail kabilelerini işbirliğine çağırdı. Bunlar bu hıyanet ve alçaklık içinde ona ortak oldular ve mü´minleri kuşattılar. Kılıçlarını çekip mü´minleri doğramaya başladılar. Ancak Sad bin Zeyd, kılıçlarından kurtulup kaçabildi. Sad, Zeyd bin Neccar´m kardeşiydi ve yaralanmıştı. Ancak öldüğü nü sanarak bırakmışlardı. Amir bin Umeyye ed-Damiri ile ensardan bir adamı da esir almış, fakat daha sonra bunları ser best bırakmışlardı. Bu serbest bırakılanlar gelip durumu Hz. Peygamber´e haber verdiler. Peygamber Efendimiz, gönderdiği sahabi heyetinin başına gelenlerden dolayı çok üzüldü ve otuz gün süreyle müşriklere beddua ederek sabah namazlarında ku-nut okudu.

Bi´r-i Maune faciası Safer ayında vuku bulmuştur. Bi´r-i Ma-une, Mekke ile Medine arasındaki bir mıntıkadır. Bu kıssada bazı hususlar üzerinde durmamız gerekmektedir:

1- Ebu Bera müslüman değildi. Ancak İslam´a meyli vardı. Fakat kavminin lideri olduğundan dolayı, onlarla birlikte hare ket etmek, kendisinden nefret ettirmemek için, onları zorlamak istemiyordu. Ancak, bazı davetçilerin gelerek, onları İslam´a davet etmelerini istemişti. Onların müslümanlıkla tanıştıkları nı ve İslamiyet´i kucakladıklarını görünce kendisi de müslüman olduğunu ilan edecekti, islam davetçilerini kendi himayesi altı na almakla yetinmişti.

2- Hain Amir bin Tufeyl, müşrikler hesabına çalışıyordu. Kureyşlilerin güçlü olduklarını görmeseydi, bu hainliği yapa mazdı. Kureyşlilerin güçlü olduğu zanmna da, onların yaydık ları: "Biz Muhammed´i hezimete uğrattık\n şeklindeki yalan habere inanarak kapılmıştı.

3- Peygamber Efendimiz onlara, ibadetlerine bağlı, geceleyin namaz kılan, gündüzleri odun toplayan tebliğcileri göndermişti. İçlerinde Zübeyr, Sad bin Ebi Vakkas ve Ebu Talib oğlu Ali gibi savaşçılar da yoktu. Her ne kadar isimlerini saydığımız bu şahsiyetler, ibadet hususunda onlardan daha geride kalmıyor larsa da, bundan fazla olarak bir de savaş kabiliyetine sahipler di.

4- Peygamber efendimizin, davet için gönderdiği elçileri, bu nunla iki defa hıyanete uğramış oluyorlardı, tik defasında Reci mıntıkasında suikasda maruz kalmışlar, ikinci olarak da Bi´r-ı Maune´de suikasda uğramışlardı.

îslam ümmetinin kumandanı olan Peygamber Efendimiz, böyle kolayca aldatılabilen bir insan mıydı? Biz deriz ki: Pey gamber de olsa O, hileye ve hıyanete maruz kalmaktan uzak değildi. O da herkes gibi bir insandı. Gerekli tedbirleri almakla yetinirdi. Ama Cenab-ı Allah onun hile ve hıyanete maruz kala cağını takdir buyurmuştu. îhlaslı ve şerefli kerem sahibi kim seler de hileye maruz kalabilirler. Ama alçak ve hain kimseler için de, Cenab-ı Allah şerri takdir ettiğinden dolayı bunların, şerefli ve iyi insanlar gibi hileye maruz kalmaları pek kolay ol maz. Bununla ilgili olarak Cenab-ı Allah şöyle buyurmuştur: "Seni aldatmak isterlerse (korkma) Allah sana yeter. Seni ve inananları yardımıyla destekleyen, kalplerini uzlaştıran-O´dur, Eğer yeryüzünde bulunan herşeyi sarfetsen bile, yine onların kalplerini uzlaştıramazdın; fakat Allah onları uzlaştırdı. Doğ rusu O, üstündür, hikmet sahibidir. Ey peygamber! Allah´ın yardımı sana ve sana uyan müminlere yeter" (Enfal 62-64)

Hz. Peygamberin de alçak, hilekar ve hain kimseler tarafın dan oyuna getirilmesi, Allah´ın bir takdiriydi. Hz. Peygamber rabbinin risaletini tebliğ etmeyi ve A rapları vahdaniyet yoluna iletmeyi, insanların noksanlıklardan münezzeh olan bir ve or-taksız Allah´a ibadetlerini temin etmeyi fazlasıyla arzuluyordu. Zaten onun peygamber olarak gönderilişinin ve bu alandaki gö revinin gereği buydu. Onun savaşması, sırf savunma maksadı na yönelikti ve îslam davetini tecavüzlerden korumak içindi. Yoksa savaş, onun için asıl ve tek amaç değildi. îslami daveti kolaylaştıracağını söyleyen bir kimse yanına geldiği zaman, onun bütün arzularına icabet ederdi. Hür kimseler, işin başın dayken karşı tarafa hile ve tuzak kurmazlar. Ancak karşı ta raftan hile ve desise gördükleri zaman onlara misillemede bu lunurlar. Gerçek şu ki, hiçbir zaman Hz. Peygamber karşı tara fa hile ve desise yapmayı düşünmemiştir. Çünkü o, Rabbinin emirlerini tebliğ etmek isteyen bir elçiydi. Bununla ilgili olarak yüce Rabbimiz, O´na hitaben şöyle buyurmuştur: "Ey elçi, Rab-binden sana indirileni duyur; eğer bunu yapmazsan, onun elçi liğini yapmamış olursun" (Maıde- 67)

Kendilerine îslamiyeti anlatmaları için, öğretici isteyen kim selerin isteklerine cevap vermemesi, Peygamberimiz için müm kün değildi. Cenab-ı Allah, bir işin yapılmasını takdir ettiğin de, o iş mutlaka olur. îşte Reci´ gününde de böyle olmuştu. Bi´r-i Maune faciasında Peygamber Efendimiz oyuna gelmedi. Aksi ne, uyanık davrandı. Göndereceği sahabilere Necidliler´den kö tülük gelmesinden, eziyete maruz bırakılmalarından korktu. Çünkü Necidliler, kaba insanlardı. Ebu Bera´dan himaye sözü ve teminatı almadan sahabilerini oraya göndermeye muvafakat etmedi.

Peygamberimiz, Amir b. TufeyPe, Ebu Bera´dan teminat aldığına dair bir mektup göndermiş, fakat Amir bu mektubu kı lıcıyla parçalamıştı. Bu da, onun Ebu Bera´dan güvenlik için teminat aldığını göstermektedir. Ayrıca Amir Oğulları kabilesi de sahabileri öldürme hususunda Amir bin TufeyTin iş birliği çağrısına kulak asmamışlar, Ebu Bera´nın verdiği teminata ri ayet etmişlerdi. Bu da, Hz. Peygamberin işi sağlama bağlamak maksadıyla Ebu Bera´dan teminat aldığını ispatlamaktadır. Ama hile ve hıyanet, Amir bin TufeyTi başkalarından yardım isteğinde bulunmaya şevketti ve başkaları onunla işbirliği yap tılar. Neticede, o tertemiz abid ve zahid insanlar kılıçtan geçi rildiler. Hz. Peygamber bu hainlerin hıyanetlerini öğrenince, o sahabileri Necidliler´e gönderme arzusunda olmadığından dola yı, başlarına gelen felaket nedeniyle Rabbi tarafından sorumlu tutulmamasım dilemişti ve hainlere de otuz gün süreyle, sabah namazlarında beddua ederek kunut okumuştu. Aslında bu işte, Ebu Bera´dan teminat aldığı için kendisi oyuna gelmemişti. Her ne olursa olsun; Amir bin Tufeyl, bu hıyaneti müminlerin Uhud´da hezimete uğradıklarına dair yalan haber yayılmasın dan cesaret alarak işlemişti. Kureyş´e yaltaklanan hainlerin kalpleri ve gönülleri ferahlamıştı. Bunlar Kureyşliler´in daha güçlü oldukları zannma kapılan kimselerdi. Ama müminlerin dostu ve yardımcısı, Cenab-ı Allah´tır.