๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Son Peygamber => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 14 Aralık 2009, 15:37:58



Konu Başlığı: Beklenen Peygamber
Gönderen: Sümeyye üzerinde 14 Aralık 2009, 15:37:58
Beklenen Peygamber




Büyük Adam


İnsanların ahlaki ve akli Özellikleri, bedeni niteliklerinden an laşılır. Ama istisnai şahısların ruhi, ya da akli oluşumları, onların bedenlerindeki istisnai değişikliklerden anlaşılır. Mesela yüzle-rindeki kaşlardan, ya da bazı organlarındaki çarpıklıklardan ve­ya gözlerindeki titreşimlerden belli olur. Bunu da psikoloji ve fiz yoloji ilmine vakıf olan kimseler anlayabilirler. Şüphesiz vücu dun normal yapıda oluşu ve organları arasındaki uyum, kişinin akıllı ve sağlam karekterli olduğunu ispatlar. Ruhi düzen, çoğun lukla bedeni düzenle bir arada bulunur. Bu nedenle hem görünür de ve hem de içte, ruhi düzenle bedeni düzen arasında mizaç ve ka-rekter uyurau görülür. Kişinin vücudundaki unsurlar uyumlu olur ve bir karışıklık bulunmazsa, o kişinin ruhu olgun, aklı tam ve ahlakı mükemmel olur.

Peygamber (sav) efendimizin, Miraç hadisinde bazı peygam berlerle ilgili tasvirleri, onların bedeni yapılarının mükemmelli ğini ispatlamaktadır. Onların bedenlerindeki olgunluğun yanısı-ra güzellik ve cemalleri de vardı. İnsanları onlardan nefret ettire cek hiçbir yönleri yoktu. Said bin Müsseyyeb´in rivayetine göre Peygamber (sav), sahabilerine İbrahim, Musa ve İsa´yı tasvir ederken şöyle buyurmuştur:

"ibrahim´e gelince, ona arkadaşınızdan (benden) daha çok benzeyen ve arkadaşınıza (bana) da ondan daha çok benzeyen birini göremedim. Musa uzun boylu bir kimseydi. Kıvırcık saçlı ve burun kemeri kalkıktı. Sanki Şenude [1] kabilesinin adamların-dandı. Isa bin Meryem´e gelince, o, kızıl renkli olup orta boyluydu. Saçı düzdü. Yüzünde çok benler vardı. Sanki hamamdan çıkmış da başından su damlıyordu. Halbuki başında su da yoktu. Ara nızda en çok Urve bin Mesud´a benziyordu."

Ülül-azm peygamberlerden bu üçü hakkında yapılan tasvir, onların endamlarının düzgünlüğüne ve bedeni yapılarının mü kemmelliğine işaret etmektedir. Bazı cüzi evsafları arasında farklılıklara rağmen, bedeni yapıdaki düzgünlük hususunda hep si de eşit idiler. Dare Kutni´nin Enes bin Malik´ten rivayet ettiğine göre, Peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur:

"Allah´ın göndermiş olduğu peygamberlerin hepsi güzel yüzlü ve güzel sesli idiler. Sizin peygamberiniz ise, onların hepsinden daha güzel yüzlü ve daha güzel seslidir."

Peygamber efendimiz türedi bir peygamber değildi. Ondaki be deni yapı ile cismi evsaf, insanların dikkatlerim çekecek kadar uygun ve mütenasipti. Cismi güzel, ahlakı güzel bir insandı. Ku-reyşliler´e Kur´an-ı Kerim ile meydan okuyup putlarım kötüler­ken, putlara yapılan ibadeti iptal ederken bile güzel bir dil kulla nıyordu. Kureyşliler onun amcası Ebu Talib´i görerek bu hususta kendisiyle konuşmuşlardı. Ebu Talib, Peygamber efendimizi Ku-reyşliler´e karşı himaye ediyordu. Kureyşliler kendi akıllarınca kabilelerinin en güzeli, en yakışıklısı ve en kuvvetlisi olan bir gen ci evlatlık olarak getirip Ebu Talib´e vermek ve karşılığında Mu-hammed bin Abdullah´ı alıp öldürmek istediler. Fakat Ebu Talib, kardeşinin oğlu Muhammed üzerine yapılan bu pazarlığı redde derek zekice, ama tahkir edercesine onlara şu cevabı verdi: "Ken di oğlunuzu bana veriyorsunuz ki, onu sizin için besleyeyim... Ben de, öldüresiniz diye oğlumu size vereyim... Bu olacak şey midir T

Bu rivayet, Peygamber efendimizin bedenen de mükemmel ol duğunu göstermektedir. Çünkü Cenab-ı Allah onu düzgün bir şe kilde yaratmış ve ona güzel bir endam bahsetmişti.

Şüphesiz Peygamber efendimizin bedenindeki bu uyumun İs lam davetine de olumlu yönden etkisi olmuştur.İnsanlar Peygamber efendimizin bu davetine de icabette bulunmuşlardır. Çünkü onun yapmış olduğu İslam daveti, ruhi bir aydınlıkla birlikte in­sanlara yöneltilmişti. Bu hususu destekleyen şöyle bir rivayet nakledilmektedir: Muhammedi davetin yankıları çevrede görü lüp İslam´ın hakikatleri Arap Yarımadası´mn her tarafında tanı nıp, çoğunlukta olan yalanlayıcıların haberi etrafta şüyu bulduk tan sonra, Arabi´nin biri Peygamber efendimizin yanına gelmişti. Peygamber efendimizin görünüşü onun çok hoşuna gitmiş, yüzü nün parlaklık ve aydınlığı onu kendine hayran bırakmıştı. Alnın daki nurun parıldaması, Arabi´yi meftun etmiş ve Arabi ona sen kimsin? diye sorunca Peygamber efendimiz: "Ben, Abdullah oğlu Muhammed´im" demişti. Arabi, idrak edici bir inanç ve imanla şöyle sormuştu: "Kureyşliler´in yalancı dedikleri adam sen mi sin?" Peygamber efendimiz evet deyince Arabi şu karşılığı ver mişti: "Sendeki bu yüz, yalancı bir kimsenin yüzüne benzemiyor. Senin insanları davet ettiğin şey nedir? "

Onun bu sorusu üzerine Peygamber efendimiz İslam´ın haki katini açıklamış, o da iman ettiğini ilan etmişti.

Peygamber efendimizi anlatan kimseler, çok şeylerden bahset mişlerdir. Bazı rivayetlerde anlatıldığına göre onun simasında, yüzünü aydınlatan bir nur ve güzellik varmış.

Burada peygamber efendimizin vasıflarını nakleden rivayet lerden iki tanesini anlatacağız. Bunlardan biri Hz. Hatice´nin oğ lu Hind´e aittir. Hind, insanları dikkatlice tetkik edip ona göre tavsif eden bir insanmış. İkinci rivayet de Ümmü Mabede aittir. Hz. Ali´nin oğlu Hz. Hasan´ın Hind bin Ebi Hale´den yaptığı riva yet şöyledir: Cennet gençlerinin efendisi Hasan (r.a) diyor ki: "Da yım Hind bin Ebi Hale´den Peygamber efendimizin vasıflarını sordum. O gerçekten iyi tavsif yapan bir kimseydi. Bana Peygam ber efendimizin bazı yönlerini ve niteliklerini açıklamasını ümit ediyordum ki, o evsafta tutunayım. Bana dedi ki:

"Her ululuk Resulüllah´ta toplanmıştı. Yüzü ayın ondördü gibi parlardı. Uzuna yakın orta boyluydu. Saçı ne dümdüz, ne de kı vırcıktı. Hareliydi, Saçı kendiliğinden ikiye ayrılıp yanlarına dö-külürse onları birleştirmezdi. Birleştikleri zaman da onları ayır mayıp oldukları gibi bırakırdı. Saçını uzattığı zaman kulakları nın memesini aşardı. Teni kırmızı ile karışık ak ve güzeldi. Alnı açık ve genişti. Kaşları uzun ve kavisliydi. Kaşlarının uçları ince, araları çok yakındı. Fakat çatık değildi, iki kaşının arasında bir damar vardı. Bu damar, kızgınlık zamanında kabarıp görünür dü. Burnunun iki kaş arasında başladığı yer yüksekçeydi ve ucu da ince idi. Bundaki uyum ve ölçülülük, dikkat edenlerin gözün den kaçmazdı. Burnunda ayrı bir parlaklık vardı. Sakalı sıktı. Yanakları düzdü, yumru ve tombul değildi. Ağzı tabii bir büyük lükteydi. Dişleri inci taneleri gibiydi. Göğsünden göbeğine kadar çizgi gibi inen ince tüyler vardı. Boynu uzuncaydı. Gümüş gibi ak ve paktı. Bütün uzuvları düzgündü. Ne şişman, ne de zayıftı, ikisi ortası, sıkı etliydi. Karnı ve göğsü bir seviyede idi. Çıkık değildi. Göğsü ve iki küreğinin arası genişti, iri yapılı, iri kemikliydi. So yunduğu zaman vücudundan nur saçılırdı. Vücudu kıllı değildi Yalnız omuz başları ve pazulan biraz kıllıydı. Bilek kemikleri uzun, el ayaları genişti. El ve ayak parmakları kalınca ve uzun caydı. Ayaklarının altı düz değil, çukurca idi. Ayakları hafif etliy di. Üzerine su döküldüğü zaman etrafa yayılırdı. Yürürken ayak larını yerden canlıca kaldırır; iki yanına salınmaz; adımların, geniş atar; yüksek bir yerden iner gibi önüne doğru eğilir; vakar ve sükunetle, rahatça yürürdü. Bakmak istediği zaman bakacağı ta vafa tamamıyla dönerek bakardı. Etrafına gelişigüzel bakınmaz-dı. Daha çok yukarıya değil, yere bakardı. Yürürken ashabının ge risinde yürürdü. Birisiyle karşılaştığı zaman, önce kendisi selam verirdi."

Bu anlatılanlar Peygamber efendimizin güzellik ve olgunluğu nu gösteriyor. Ondaki erkek güzelliğini ve insan mükemmelliğini ispatlıyor. Peygamberimizdeki fevkaladelikler, insanların nazar larını celbediyordu. Ona bakanlar, gözlerini başka tarafa çevire mezdi. Hakkında önyargılı olmayan bir kimse, kendisiyle karşı laştığında, ona Öfke, ya da kıskanç-lıkla bakmazdı. Onda mü kemmel bir erkeklik örneği görürdü. Ahlaki yüceliklerini hisse der ve dostluk bulurdu. O kimseye karşı büyüklük taslamaz ve kimsenin yanından gururla geçmezdi. Aksine arkadaşlarının ge risinde ve alçakgönüllü tavırla yürürdü. Karşılaştığı herkese, dostluk ve sevgisini göstermek üzere selam verirdi ki, aralarında düşmanlık, asık suratlılık ve nefretleşme hakim olmasın. Yapısı ve endamı güzeldi. Karşılaştığı kimseler onu sever ve onunla kar şılaşmaları dolayısıyla hoşnutluk duyarlardı. Cahiliyet dönemin de kendisiyle herhangi bir kimse arasında çekişme ve düşmanlık görülmemişti. Aksine o, herkese dostça davranır ve başkaların­dan da dostluk görürdü. İçinde eğrilik ve nefretleşme duygularını taşımayan müstakim gönül sahibi kimselere yakındı. Ayrıca Ce-nab-ı Allah ona öyle kuvvetli bir cazibe vermişti ti; herkes onun te miz ve güzel bir insan olduğunu hemen anlardı. Onun temiz ve sa lim nefsinin güzelliklerinde nefret ve öfke duygularına yer yoktu. Kimseyle çekişmezdi.

Şimdi de Peygamber efendimizin Mekke´den Medine´ye hicret ederken uğradığı Ümmü Mabed´in kendisi hakkında yaptığı tav sife kulak verelim:

Abdulah oğlu Muhammed (sav), beraberinde Ebu Bekir, kölesi Amir bin Füheyre, kılavuzları Abdullah bin Uraykıd ed-Deylemi , ile birlikte Ümmü Mabed´in evine varmışlardı. Ona, yanında satı lık et, ya da süt bulunup bulunmadığını sormuşlar, ama kadının yanında bir şey bulamamışlardı. Kadın şöyle demişti: "Eğer yanı mızda bir şey bulunsaydı, sizi ağırlamaktan geri kalmazdık" Ger çekten de kadının evi kıtlık ve yokluk içindeydi. Peygamber efen dimizin gözü, kadının çadırının bir köşesinde duran bir koyuna takıldı: "Ey Ümmü Ma´bed, bu koyun da neyin nesi?" diye sorun ca, Ümmü Ma´bed: "O, kıtlıktan dolayı zayıf düşmüş bir koyun dur" diye cevap verdi. Peygamber efendimiz: "Onu sağmama izin verir misin?" diye sorunca, Ümmü Ma´bed: "Eğer sütü varsa sağ" cevabını verdi. Peygamber efendimiz koyuna dua ederek eliyle sırtını sıvazladı ve Allah´ın adını anarak sağmaya başladı. lOrada bulunan herkese yetecek kadar süt elde etti. İkinci defa yine sağdı ve orada bulunan kapları sütle doldurarak Ümmü Ma´bed´in evin de bıraktı. Ümmü Ma´bed´in kocası eve geldiğinde bu sütleri görüp hayretle : "Ey Ümmü Ma´bed, bu sütler nereden geldi. Evde sağ mal bir hayvanımız yoktur. Koyunumuz da süt veremez. Sen bu sütleri nereden elde ettin?! " diye sordu. Karısı Ümmü Ma´bed şu cevabı verdi: "Hayır vallahi ben bu sütü başka bir yerden getirme-dim. Yalnız bize, şöyle ve şöyle konuşan mübarek bir adam uğra dı. Bu süt onun eseridir" Böyle deyince kocası dedi ki: "Allah´aye min olsun ki, mutlaka bu Kureyş´in aramakta olduğu adamdır!´ Bu defa Ümmü Ma´bed sözünü şöyle sürdürdü:

"Güzelliği açıkça görünen, iyi ahlaklı, yüzü güzel bir adam gör düm. Göbekli değildi. Kafası küçük değildi. Vücudu düzgün ve in tizamlıydı. Gözü siyah, parlaktı ve çekikti. Sesinde insanı etkileyici bir özellik vardı. Gözleri sürmeli gibiydi. Kaşları hilal gibiydi, boynu uzunca ve sakalı da sıktı. Sustuğunda vakarı, konuştuğun da yüceliği ortaya çıkıyordu. Konuşması tatlıydı. Ne lüzumun dan fazla, ne de gereğinden az konuşurdu. Sözleri rahatlıkla an laşılırdı. Kelimeler, ipe dizilmiş inci taneleri gibi düzgün bir şekil de ağzından çıkardı, insanların en kıymetlisi, en değerlisi ve en güzeliydi. Uzaktan böyle göründüğü gibi, yakındayken de en tatlı ve en güzel bir insan olarak müşahade edilirdi. Orta boydan biraz uzundu. İki muhafız (Ebu Bekir ile kılavuz Abdullah bin Uray-kid) arasında bulunuyordu. Bu üç kişi arasında en parlak ve en gözalıcı kimse oydu. Endamı diğerlerinden daha güzeldi. Çevre sini saran arkadaşları vardı. O konuştuğunda sözlerini dinler lerdi. Emir verdiğinde hemen hizmetine koşarlardı. Kimseye su ratını asmaz ve hatasını yüzüne vurmazdı."

Onu görenlerin tavsifleri işte böyleydi. Bu tavsifler üç şeye işa ret etmektedir:

1- O, güzel bir vücut yapısına sahipti. Organları arasında tena-süb vardı. Öyle ki, bir ressam, vücut yapısı mükemmel ve yaratılı şı düzgün bir insanın resmini yapacak olursa bu tavsiften daha uygun, daha güzel bir resim yapamaz. Peygamber efendimizin, görenlerin gözünde meydana gelen bir parlaklığı ve alımlılığı var dı. Dostu ve düşmanı bu hususta görüş birliği içindeydiler. Onun görünüşü, kendisine bakanlarda bir etki meydana getirirdi. Bu güzel evsafı, sevenlerinin tasdiklerini arttırır, inkar edenlerin ha set ve Öfkelerini fazlalaştırırdı. Çünkü muhalifleri; ondaki bu gü­zellikleri ve üstünlükleri gördüklerinde kendi görüşlerinin çürü yeceğini ve Muhammed (sav)´in görüşlerinin güçleneceğini anlı yorlar, dolayısıyla ona karşı düşmanlıklarını daha da arttırıyor-lardı. Ondaki üstünlükler, çıplak gözle bile görülüyordu. Bu üs­tünlükler, reddedilmesi mümkün olan haberler değil, gözle görü len müşahedelerdi. Kureyşliler ondaki bu yüksek oluşumu bili yor ve görüyorlardı. Bu nedenledir ki, Ebu Talibe gittiklerinde, kardeşi oğlu Muhammed´i kendilerine verdiği takdirde ona mu­kabil, kendisine Kureyş´in en gözde gencini vereceklerini ifade et tiler. Fakat Allah´ın Resulü ve insanlığın nuru Muhammed nere de, başka gençler nerede?!

2- Muhammed (sav)´in temiz kalbi, onun yüzüne aydınlık ve nur saçıyordu. Yolda yürürken bile, kalbinin temizliği nedeniyle, Cenab-ı Allah´ın kendisine bahşetmiş olduğu nur, etrafını hale-lendiriyordu. Tıpkı Ümmü Ma´bed´in dediği gibi, alnı parlıyor, ışık saçıyordu. Ama buna rağmen Peygamber efendimiz büyük lük ve üstünlük taslamıyor, insanlar arasında mütevazi bir şekil de hareket ediyordu. Onlardan biriymişçesine davranıyordu. Sa dece kendisinde risaletin üstünlük ve fazileti vardı. Cenab-ı Allah ona manevi makamlar bahsetmişti.

3- Peygamber efendimizde, nsanları kendine çeken büyük bir cazibe vardı. Yine onda Öyle bir heybet vardı ki, bu heybeti saye sinde insanlar onun sözüne itaat ederlerdi. Bunun yanısıra kendi sine olan sevgileri de sonsuzdu, insanlara, sevgiye dayalı bir oto rite ile hükmederdi. Kendisine karşı kin ve öfke taşımayan, ya da muhalefet duygularıyla dolu olmayan nefisler, ona karşı sevgi ta şırlardı. Ama kin ve Öfke duygularıyla dolu olan nefisler, onun sözlerine karşı direnme duygusu taşırlardı. Bu gibi nefisler şerle lekelenmişlerdi. Çünkü içlerinde şeytan barınmakta ve şeytani vesveseler onlara hakim olmaktaydı. Bu kalpler Peygamber´! tas dik edemezlerdi. Ona karşı inkarcılık ederlerdi. Gerçekte müşrik ler, ondaki hak ve hakikati biliyorlar, ama, ona karşı inatçılıkla rından vazgeçmiyorlardı. Onda insanları etki altına alan bir gü cün mevcut olduğunu, sözlerinin ve getirdiği davanın gerçekliğini ispatlayacak delillerin bulunduğunu açıkça görüyor, biliyorlardı. Bu nedenle diğer Arap kabilelerine koşarak, kabileleri Peygam ber efendimizden soğutmak için ellerinden gelen gayreti sarfedi-yorlardı. Böylece Peygamber efendimizin, kendi yüksek şahsiye tiyle onları etkilemesinin, Allah´ın kendisine verdiği delil ve muci zelerle onları İslam´a kazandırmasının önüne geçmek istiyorlar dı. Her ne kadar müşrikler bu yolda büyük çabalar harcadılarsa da, insanları Muhammed´e kulak vermekten uzaklaştıramadılar, ona boyun eğip teslim olmalarını engelleyemediler. Çünkü hak, apaçık ortadaydı. Delil ve hüccetler gün gibi aşikardı. İslam da-vetçisi olan Hz. Muhammed, insanları kendine çekmekteydi. Hakkı arzulayan gönüller ona kulak vermekten kendilerini ala-mıyorlardı. Onun getirip kendilerine tevcih ettiği ve kendilerini davet ettiği risaletin gerçekliğinden şüphe etmiyorlardı.

Resulüllah (sav)´daki her şey onun güçlülüğünü, güzellik ve ol gunluğunu ispatlıyor, ilan ediyordu. Yaşı 6O´ı geçtiği halde vücut şekli bir gencinki gibiydi. Saçına sakalına aklar düşmemişti. Sahainlerinden kendisiyle bir arada bulunanlar, saçmdaki ve saka-lındaki ak telleri saymışlar, bu ak tellerin sayısı yirmiyi geçme mişti. Enes (r.a)´e göre bu ak tellerin sayısı onbir taneydi. Dolayı sıyla Peygamber efendimizin yaşı 6O´ı geçtiği halde, genç bir in san olarak nitelenmesi mümkündü. Saçında bazı kısımların renk değişikliği olmuştu. Bu değişikliğin kınadan ileri geldiği zannedi liyordu, ama öyle değildi. O koku sürünmeyi severdi. Rivayete gö re kendisi şöyle buyurmuştur:

"Bana dünyanızdan üç şey sevdirildi: Kadınlar, güzel koku ve gözümün aydınlığı namaz".

Görülüyor ki Peygamber efendimiz, namazı dünyevi bir iş ola rak vasfetmiştir. Çünkü namazdan, kendisine sevdirilen dünyevi şeylerden biri olarak bahsetmiştir. Çünkü namazda Allah´ın zik rinin ve manevi bir yönün bulunması yanında, dünyaya düzen ve ren bir özellik de vardır. Kişinin dünyevi yönünü düzeltir. İnsanın kalbini terbiye eder. Vicdanını kabalıktan korur. Kötülüklerden ve çirkinliklerden alıkoyar. İşte böylece hem dünya, hem de ahi-retle ilgili işleri yoluna koyar.

Peygamber efendimiz koku sürünmeye çok özen gösterirdi. Sü rekli olarak koku sürünürdü. Öyle ki, onun oturduğu meclislerde ve geldiği taraflarda koku hissedilirdi. Bir çocuğun başım eliyle okşadığı zaman, o çocuğun başından günlerce güzel koku gelirdi. Peygamber efendimizin o çocuğun başını okşamış olduğu, başın dan hissedilen güzel kokulardan anlaşılırdı. Şüphesiz insan güzel kokudan dolayı rahatlık duyar. İnsanlar pis kokulardan nefret edip uzaklaşırlar. Peygamber (sav) efendimiz manevi temizliğe önem verdiği gibi, maddi temizliğe de önem verirdi. Bu hususta Kadı İyaz şu açıklayıcı ifadelerde bulunur:

"Peygamber efendimizin bedeninin temizliği, kokusunun hoş luğu, temizliği, vücudunda pisliklerden ve görülmesi gerekmeyen şeylerden uzak oluşuna gelince, Cenab-ı Allah bu hususta ona, başkalarında bulunmayan özellikler bahsetmişti. Buna ek olarak ona, vücut temizliği ve ahlak güzelliği de vermişti. O: "Din temiz lik üzerine kuruldu" demiştir. Enes: "Resuluilah´ınkinden daha hoş bir koku, bir misk, bir anber koklamadım" demiştir. Cabirbin Semüre şu rivayeti yapar:

"Resulüllah (sav) elini yanağına sürdü. Elinde bir serinlik ve güzel koku gördüm. Sanki elini esansçının kavanozundan çıkar mıştı. "

Musafaha yaptığı bir adamın elinde, o gün akşama kadar güzel bir koku hissedilirdi. Elini bir çocuğun kafasına koyduğunda, kendisinin mübarek kokusu sebebiyle diğer çocuklar arasında o çocuk seçilir ve bilinirdi. Bir defasında Resulüİlah (sav) efendimiz Enes´in evinde yatmış ve uykudayken terlemişti. Enes´in annesi bir şişe getirerek Peygamber efendimizin terini toplayarak o şişe ye koydu. Resulüİlah (sav) bu durumu görünce terini niçin şişede sakladıklarını sordu. Kadın: "Bu teri kendimiz için esans yapaca ğız" cevabını verdi. Gerçekten de Peygamber efendimizin koku su, esansların en güzeliydi.

"Tarih-ül Kebir" adlı eserinde, Hz. Cabir´den rivayette bulu nan Buhari şöyle der: Peygamber (sav) bir yoldan geçer ve peşin den bir adam yürürse, onun kokusundan, nerelere ayak bastığını anlayabilirdi. Ishak bin Raheveyh´in anlattığına göre, ondaki bu güzel koku bir esans eseri değildi.

Müzeni, Hz. Cabir´in şöyle dediğini rivayet eder: "Resulüllah (sav) bir bineğe binmiş, beni de arkasına bindirdi. Sırtındaki nü büvvet mührünü ağzıma aldım. Bana misk gibi koku veri yordu. " [2]

Şimdi de Ishak bin Raheveyh´in rivayetine göz atalım. Bu riva yette anlatıldığına göre, Peygamber efendimizin kokusu, esans sürünmekten ileri gelmiyordu. Aksine bu, Allah´ın ona verdiği bir lütuftu. Şüphesiz böyle bir durumun meydana gelmesi normal ve mümkündür. Aklen ve şer´an imkansız değildir. Çünkü Cenab-ı Allah ona, her insanda bulunmayan bazı özellikler bağışlamıştı. Doğrusu Cenab-ı Allah, peygamberliğini kime ve nereye vereceği ni en iyi bilendir.

Fakat sahih rivayetlerle sabit olduğuna göre, Peygamber efen dimiz güzel kokular sürünürmüş. Bu onun için bir eksiklik değil, aksine onun güzelliklerinden biridir. Yine sahih rivayetlerde sa bit olduğuna göre Peygamber efendimiz, bu dünyada kendisine sevdirilen şeylerden birinin de güzel koku olduğunu söylemiştir.

Ne olursa olsun, Muhammed (sav) efendimiz kendisinin yanın da oturan kimselerin, kendisinden nefret edip uzaklaşmamaları, kendisine yaklaşıp sevmeleri için vücudundan güzel kokular sa çılmasına özen gösterirdi.



--------------------------------------------------------------------------------

[1] Şenfude,1 jEzd kabilelerinden biridir. O kabileye mensup adamların rengi, siyahla kır mızı arasındadır.

[2] Kadi lyaz, eş-Şifa, c. 1, s. 40.



Konu Başlığı: Ynt: Beklenen Peygamber
Gönderen: Ceren üzerinde 23 Şubat 2021, 02:23:31
Esselamu aleyküm.rabbim bizleri peygamber efendimizin yolunda onun sünnetine tabi olarak yaşayan kullardan eylesin inşallah.


Konu Başlığı: Ynt: Beklenen Peygamber
Gönderen: Mehmed. üzerinde 23 Şubat 2021, 14:55:05
Ve aleykümüsselam Peygamberimizin geldiği dönem tam da son Peygamberin beklendiği bir dönemdi. Rabbim bizleri dosdoğru yoldan ayırmasın Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Beklenen Peygamber
Gönderen: Sevgi. üzerinde 24 Şubat 2021, 03:01:59
Aleyküm Selam. Rabbim bizleri canlar canı gönüller sultanı Peygamberimizin yolundan izinden hiiç ayırmasın inşaAllah