> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Hazreti Muhammed a.s.v > Son Peygamber > Bedir ve Uhud Arası
Sayfa: [1] 2   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Bedir ve Uhud Arası  (Okunma Sayısı 3715 defa)
18 Aralık 2009, 16:49:46
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 18 Aralık 2009, 16:49:46 »



Bedir ve Uhud Arası




Bu iki gaza arasında müslümanlar savaş taktiklerini öğren diler, îlk olarak zaferin, ikinci olarak da yenilginin sebeplerini öğrendiler. Her şeyi´ yerli yerince yapan kumandana itaat ettik lerinde zafere kavuşacaklarını, kalblerinin birbirine ısınacağı nı, bunun sonucunda da tam bir galibiyete ulaşacaklarını anla dılar. Huneyn savaşında ve Rumlarla yapılan bazı gazalarda olduğu gibi, her ne kadar işin başında tam bir galibiyet elde et-mediyseler de, tam bir hezimete de uğramadılar.

Bu ara dönemde, yani Bedir savaşı sonrasından Uhud savaşı başlarına kadar insanlar arasındaki ilişkileri düzenleyen sos yal bazı düzenlemeler yapıldı. Bu sosyal düzenlemelerle îslam toplumu, birbirleriyle yardımlaşmanın esaslarını yerine getirdi.

Bireysel yardımlaşmadan çok toplumsal yardımlaşma ve daya nışmanın gerekliliğini anladılar. Çünkü Hz. Peygamber´in Me-dineli Ensar ile Mekke´li Muhacirler arasında oluşturduğu kar deşlik, bireysel bir yakınlık bağını oluşturmuştu. Bedir gaza sından sonra Cenab-ı Allah, zekat emrini vermekle, müslüman-lara toplumsal yardımlaşmanın zorunlu olduğunu bildirmişti. Yine Bedir savaşından kısa bir süre önce Cenab-ı Allah, fitır sadakasını da emretmişti. Bu, zengin kimselerin fakir ve mis kin müslümanlara yapacağı bir yardımdı. Fıkıhçılarm çoğu nun, Örneğin İbn Kayyım´m da bildirdiği gibi, bu sadaka, an cak fakir ve miskinlere verilebilir. Yoksa daha ileriki sayfalar da işaret edeceğimiz gibi, zekatın sarfedileceği bütün yerlere sadaka-i fıtır sarfedilemez. Çünkü hadislerde anlatıldığına göre fıtır sadakasının vacipliği, düşkün kimseleri ihtiyaçtan kurtar mak ve bütün müslümanlan, sevinç günü olan Ramazan bayra mında sevindirmektir. Böylece fıkıhçılarm çoğunun görüşüne göre, vacip kılman fıtır sadakasıyla, müslümanlar arasındaki sevinç ve sürür genelleşecektir.

Zekata gelince, bu, ihtiyaç sahibi olan fakirlerle miskinleri kapsamına alan genel bir sosyal dayanışma kurumudur. Her ne kadar yoksul olmasalar da, sosyal ihtiyaç içindeki kimseler de zekat kapsamına girmektedirler. Noksanlıklardan münez zeh olan yüce Allah şu ayeti kerime ile zekatın nerelere sarfedi-leceğini açıklamıştır: "Sadakalar (zekatlar) Allah´dan bir farz olarak ancak fakirlere, düşkünlere, onlar üzerinde çalışan (ze kat toplayan) memurlara, kalbleri (islam´a) ısındırılacak olan lara, kölelik altında bulunanlar a,borçlulara, Allah yolunda olanlara ve yolda kalanlara mahsustur. (Toplanan zekat ancak bu sayılan yerlere verilir.) Allah bilendir, hikmet sahibidir." (Tevbe: 60) Bu ayeti kerimede, zekatın sarfedileceği sekiz sınıf in san bulmaktayız. Zekatı devlet yetkilisi (veliyyül emr) her bel dede toplar ve bunlara dağıtır. Nitekim Hz. Peygamber bir ha disi şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır: "Zekatı (müslümanla-rın) zenginlerinden al ve fakirlerine ver"

Zekatın sarfedileceği ilk iki sınıf, fakirlerle miskinlerdir. Fı kıhçılarm fakir ile miskini birbirinden ayırmaları hususunda yaptıkları tanımlamalar şöylece özetlenebilir: Fakir, kazancı ol makla birlikte, bu kazancı ihtiyaçlarını karşılamayan muhtaç kimsedir. Miskin (düşkün) ise, yaşlılık kronik hastalık bir afet ten veya bunlara benzer durumlardan dolayı az, ya da çok çalı şıp kazanmaktan aciz kalan kimsedir.

Fakir ile miskinin her ikisi de zekata müstahaktırlar. Tabii ki miskin (düşkün), fakire oranla zekata daha fazla hak sahibi dir. Eğer beytül-malda ikisine birlikte nafaka verecek kadar mal yoksa, o zaman miskin daha öncelikli olur. Miskine veril dikten sonra kalan kısım verilir.

Zekat verilecek sekiz sınıftan üçüncüsü ise, zekat memurla rıdır. Bunlar zekatı, mükellefi olan zenginlerden toplayıp layık olanlara dağıtan kimselerdir. Zekat toplayıp dağıtan memurla rın bu sekiz sınıf arasında anılmaları, zekatın kendi başına ma li bir vergi olduğunu göstermektedir. Zekat toplama işini gelir ve giderlerini gösteren bir bütçe hazırlanır. Bu bütçe devlet bütçesinden ayrı bir bölüm teşkil eder. Bu nedenledir ki, Beyt´ül-malı düzenleyen kimseler, zekat için de ayrı bir bölüm düzenlerler.

Zekat verilecek olan sekiz sınıftan dördüncüsü ise "Müellefe-i Kulub" tur. Bunlar, islam´a yeni giren kimselerdir. Bir miktar mal verilerek kalblerini islam´a ısındırmak ve imanlarını sabit kılmak maksadı güdülmektedir. Ayrıca kabilelerini de îslama davet etmeleri ve onları islam´a yaklaştırmaları maksadıyla kendilerine zekattan bir miktar verilir.

Bu, geçerliliğini korumakta olan bir ilkedir. Her ne kadar bazı kimseler bu ilkeyi Hz. Ömer´in, kaldırdığını iddia etmek teyseler de, bu yanlıştır. Hz. Ömer´in yaptığı tek şey, Hz. Pey gamberin kendilerine zekat vermiş olduğu kimselere zekat ver memiş olmasıdır. Hz. Ebubekir de peygamber efendimizin yaptığını yapmış, onun zekat verdiği herkese, kendisi de zekat vermiştir. Hz. Ömer hilafet makamına geçince, kazanılmış "bir hak sayılmaması için, Hz. Peygamberce Hz. Ebubekir´in zekat verdiği kimselere zekat vermemiştir. Fıkıhçılar, verilmesini ge rekli kılan bir sebebin meydana gelmesi halinde, zekatın müel-lefe-i kuluba verilmesinin vacib olacağı hususunda görüş birliği etmişlerdir.

Zekatı îslâm daveti uğruna harcamak sahih olur. Aynı şekil de islam´a girerek akrabalarından kopan, rızıklarını temin et me yolları daralan müellefe-i kuluba da, kalblerini İslam´a ısındırmak, imanlarını sabitleştirmek ve yardıma müstehak olan kişilere de yardım etmek maksadıyla zekat vermek sahih olur.

Zekatın verileceği sekiz sınıftan beşincisi, köleleri azad et mek maksadıyla zekat vermektir. îslam dini hürriyet, onur, in sanlık, kardeşlik hakiki adalet dinidir. Dinimiz, insanın başka sının mülkiyeti altında bulunmasını hoş karşılamaz. Hz. Pey gamberin ve ondan sonra Hulefa-i Raşid´in devirlerinde Medi ne, îslamî hükümlerin etkisiz olarak uygulandığı ve yüksek bir 1 sosyal adaletin hemen göze çarptığı kutsal bir kent olmuştur. Zekat hükümleri, Peygamber efendimizin Medine´ye hicretinin 3. yılında açıklanmıştır. Hz. Peygamber de bunun üzerine top lumda sosyal adaleti garanti eden ve bütün toplumu afetlere karşı koruyan zekat hükümlerini tatbik etmeye başlamıştır. Efendileri ile mali bir meblağ üzerinde anlaşarak, bunu ödeme si karşılığında hürriyetlerine kavuşacak olan kölelere zekat vermek, ayeti kerimenin emridir. Bununla ilgili olarak yüce rabbimiz şöyle buyurmaktadır: "Ellerinizin altında bulunan (köle ve cariye) lerden, mukatebe (akdi) yapmak isteyenler (çalı şıp belli bir para ödemek karşığında hürriyetlerini kazanmak isteyenler) le, eğer kendilerinde bir iyilik görürseniz, mukatebe yapın ve Allah´ın size verdiği maldan, siz de onlara verin." (Nur:33)

Böylelerine zekat vererek, efendilerinden kendilerini satın alıp hürriyetlerine kavuşturma imkanı hazırlamak gerekir. Selef-i Salihin de böyle yaparlardı. Rivayete göre adil hükümdar Ömer bin Abdulaziz´e zamanının Afrika valisi şöyle bir mek tup yazmış: "Beytü´l- mal dolup taştı, kendisine yardım edebile ceğimiz bir fakir kalmadı. Ne yapalım?" Bu mektuba cevaben o adil hükümdar şu cevabı vermiş: "Devlet olarak borçluların borçlarını ödeyin." Bunun üzerine vali, hazineden, borcuların borçlarını ödemiş. Sonra tekrar mektup yazarak zekat sandığı nın ağzına kadar dolduğunu ve harcayacak bir yer bulamadığı nı bildirmiş. Yine Ömer bin Abdülaziz cevap olarak, müslü-man köleler satın alıp hürriyetlerine kavuşturmalarını bildir miştir.

Halkın ve kainatın efendisi Hz. Muhammed (sav) zamanında hür insanlar îslamı muzaffer kılmak için bu yolu tutmuşlardı.

Zekatın sarfedileceği sekiz sınıflan altıncısı, borç yükü altında ezilen borçlulardır. Bunlara zekat verilebilmesi için, bu bor cun altına günah ve masiyet uğruna girmemiş olmaları, borç aldıkları paraları israf etmeksizin harcamaları şarttır. Bunlar borçlarını ödemekten aciz kaldıkları takdirde, borçları zilletle rini bertaraf etmek için beytül-malın zekat bölümünden karşı lanır. İki hasmı barıştırmak gibi sosyal bir faaliyeti gerçekleş­tirmek, ya da katil olan akrabasının diyetini vermek için borç altına giren kimselerin borçları, beytü´1-malm zekat bölümün den ödenir. Bunlar borçlarını ödemekten aciz olmasalar bile, borçları beytü´l- maldan ödenir ki, cömert kimseler, hasımları barıştırma işine teşebbüs etmekten geri kalmasınlar» îşte bu uğurda faaliyet gösteren kimselerin borçlarını hafifletmek için, kendilerine beytü´1-malm zekat bölümünden yardım edilir.

Bu anlattığımız hususlarda, Hz. Peygamber´e inen ilahi şeri at ile, bu şeriatın indiği zamanlarda hüküm sürmekte olan Ro ma hukuku arasında bir karşılaştırma yapmamız gerekmekte dir. Roma hukuku bazan öyle bir uygulamaya girmiştir ki, borçlu kimselerin, borçlarını ödemekten aciz kalmaları halinde köleleştirilmelerini Öngörmüştür. Halbuki İslam şeriatı, borcu nu ödemesi hususunda borçluya yardım edilmesini öngörmek tedir, îşte bu da, Allah´ın şeriatı ile, insani nitelikte Roma hu kuku arasındaki farktır.

Zekat verilecek olan sekiz sınıftan yedincisi yolculardır. Ken di memleketinde zengin olsa bile, elinde malı bulunmayan yol cuya beytü´l-malın zekat bölümünden yardım edilir. Memleke tine dönmesine yetebilecek bir miktarda zekata hak kazanır. Ayrıca Beytü´l-malın borç olarak ona para vermesi de uygun olur. Memleketine döndükten sonra bu borcu hiçbir zorluğa katlanmadan ödeyebilmelidir. Aslında bu para, ya da mal, ken disine borç olarak değil, mülk olarak yardım mahiyetinde ve rilmelidir. Zekatın sarfedileceği sekiz yerden sonuncusu da, ze katı Allah yolunda, yani cihad uğruna harcamaktır. Ordunun donanımı ve personel giderlerine göre bey t ül-m aldaki zekat toplamının sekizde biri ya da daha fazlası buraya verilebilir. Bazı alimler derler ki: Ayeti kerimede geçen "Allah yoluna" sö zü bütün kamu yararlarını, örneğin köprü yapımını kapsamına almaktadır. Kaffal el- Şasi: "A...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Bedir ve Uhud Arası
« Posted on: 29 Mart 2024, 07:53:46 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Bedir ve Uhud Arası rüya tabiri,Bedir ve Uhud Arası mekke canlı, Bedir ve Uhud Arası kabe canlı yayın, Bedir ve Uhud Arası Üç boyutlu kuran oku Bedir ve Uhud Arası kuran ı kerim, Bedir ve Uhud Arası peygamber kıssaları,Bedir ve Uhud Arası ilitam ders soruları, Bedir ve Uhud Arasıönlisans arapça,
Logged
05 Ocak 2014, 21:22:29
Yunus 8

Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 593


« Yanıtla #1 : 05 Ocak 2014, 21:22:29 »

onun savaşı onur,namus,Koruma, savaşıydı kendi çıkarı için yapılmamış bir savaştır.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı


Sımsıcak bir yuva.Aşırı samimiyet ve doğruluk içerir!
05 Ocak 2014, 21:31:00
Nurcan 8/F

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 753


« Yanıtla #2 : 05 Ocak 2014, 21:31:00 »

onun savaşı onur,namus,Koruma, savaşıydı kendi çıkarı için yapılmamış bir savaştır.
Evet yunushan güzel bir noktaya temas etmişsin Efendimiz aleyhissaletüvesselam kendi çıkarları için asla savaşmamıştır o rahmet pergamberi ..
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

26 Ocak 2014, 15:21:48
✿ Yağmur ✿

Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 6.684


Site
« Yanıtla #3 : 26 Ocak 2014, 15:21:48 »

Aleyküm selam;
İnsanlığın rahmeti olan Peygamber efendimiz de bulunduğu namus , onur savaşıydı.Ve tarihte önemli bir savaştı.
  ;) :)
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

26 Şubat 2014, 21:06:40
Kevser 9
Dost Üye
*****
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 1.730



« Yanıtla #4 : 26 Şubat 2014, 21:06:40 »

Peygamber Efendimiz aleyhisselatuvesselam Müslümanlığın dünya dini olması için uğraşmıştır...
Savaşlarının hepsi İsalm dini uğruna olmuştur...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
Sayfa: [1] 2   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes