๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Son Peygamber => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 11 Aralık 2009, 16:25:33



Konu Başlığı: Anne
Gönderen: Sümeyye üzerinde 11 Aralık 2009, 16:25:33
Anne

Kureyşin bütün genç kızları, Abdülmuttalib oğlu Abdu-llah´a eş olmak için can atıyor ve Abdullah´ın doğuracakları çocuklarının babası olmasını arzuluyorlardı. Yirmi yaşına iffetli olarak ulaş mıştı. Asla zina etmemiş, kötülüğe yöneldiği görülmemişti. Her zaman iyilik taraftarı olmuştu.Babasının, onun üzerinde itaat hakkı vardı. Ama babasına gü­nah olmayan hususlarda itaat etmesi gerekiyordu. Çünkü o, babasıyla bir arada yaşamış olduğundan dolayı, ondan ayrılamaz ve ona muhalefet edemezdi. Babasının en sevdiği oğluydu. Babası onun için eş olarak Veheb´in kızı Amine´yi seçmişti.

Amine´nin ba bası Veheb, Abdumenef bin Zühre´nin oğluydu. Zühre, Kusay´ın kardeşi ve Kilab´ın oğluydu. Babası, Zühreoğulları kabilesinin efendisiydi. Nitekim Abdulmuttalib de, Kusay oğullarının efendisiydi. Sonra da, bütün Mekke´nin tartışılmaz lideri olmuştu. Çün kü o, övgüyle söz edilebilen bir kimseydi. Kureyşliler arasında akıllı ve mantıklı bir şekilde hareket ederdi. Asla zorbalığa ve baskıya yeltenmezdi. Evet bu genç, hısımlıkta babasıyla ortak ol muştu. Çünkü her ikisi de, Veheb bin Zühre oğulları kabilesine mensup kadınlarla evlenmişlerdi.

Abdulmuttalib, Veheb kızı Ha le ile evlenmişti. Hale, Amine´nin amcasının kızıdır. Abdulmutta lib, oğlu Abdullah için eş olarak Amine´yi seçmişti. Amine, Abdul-muttalib´in zevcesinin amcasının kızıydı. Zevcesinden Abdulmut talib oğlu Hamza doğmuştur.[1] Abdulmuttalib´in oğlu Hamza, İs lam uğruna cihad vererek şehitlerin efendisi unvanını kazanmış bir şahsiyettir. Evet, Abdülmuttalib´in zevcesinden, Hamza´dan başka Zübeyr bin Avvam´ın anası Safiye doğmuştur. Zübeyr, Re-sulullah (sav) in en yakın dostu olmuştu. Bu nedenle Abdulmutta lib oğlu Hamza şu üç bağ nedeniyle kendisini peygamber efendi mize bağlamıştı.

1- Peygamber efendimizin amcasıydı.

2- Peygamber efendimizin annesinin amcasının oğluydu.

3- Peygamber efendimizin süt kardeşiydi.

Bütün bunların ötesinde o, Peygamber efendimizi, Mekke´de iken Kureyşli müşriklere karşı koruyan iki amcasından biriydi. Peygamber efendimizi yakın akrabalık nedeniyle değil, Muham medi risaîete olan imanı ve Allah yolundaki cihadı nedeniyle mü dafaa eden ikinci amcası olmuştu. Bu nedenle de gerçekten şehit lerin efendisi unvanını alma hakkına sahip olmuştu.

Abdulmuttalib kızı Safîye´de de, kendisini Resulullah´a bağla yan iki akrabalık bağı vardı. Bunlardan biri asabelik bağı, diğeri de zu- rahimlik bağıydı. Çünkü Safîye, Peygamber efendimizin halasıydı. Aynı zamanda anasının amcasının kızı, Hale´nin kızıy dı. Zorluk ve rahatlık dönemlerinde Peygamber efendimizle beraber olmuştu. Onda Abdulmuttalib ailesinin şecaat ve kahraman lığı vardı.

Peygamber efendimizin soyu ile, Zühre oğullarının soyu, Ki-lab´da birleşir. Araplar bu zata Kilab adını vermişlerdir. Tarihçi-lerse, kendisindeki hikmetten dolayı ona Hakim adını vermişler dir. Evet, Zühre oğulları, Kilab´da Peygamber efendimizin soyuy-la birleşmekle birlikte, Haşim oğullarına karşı muhalif değillerdi. Onlara, kendilerini ne cahiliyet, ne de İslamiyet döneminde düş manlığa sürükleyecek bir rekabet gösterisinde bulunmuyorlardı. Aksine onlara yardımcı, destekçi ve dost oluyorlardı. Bunu da ne fislerine hükmeden bir baskıdan dolayı değil fakat kalplerini bir birine bağlayan sevgiden dolayı yapıyorlardı.

Haberlerde nakledildiğine göre, Kilab, yakın zamanda Ku-reyşliler´den bir peygamberin geleceğine inanan kimselerden bi riydi. O, her cuma günü kavmine hitapta bulunarak onların dik katlerini bu noktaya çekerdi. [2] Eğer bu haber doğruysa, bu, bizi şu noktaya götürmektedir. Kilab, İbrahim peygamberin dinine sımsıkı sarılan bir kimseydi. İsmail oğullarından gelecek olan peygambere inanan kimselerden biri idi. Diyebiliriz ki onun Allah inancına, cahiliyet putperestliğinin izleri bulaşmıştır. Bu özellik, Araplar´m akıl sahibi çoğu kişilerinde bulunan bir özelliktir. On­ların ahlak ve himmet sahiplerinde de bu izlere rastlamak müm kündür. Örneğin Abdulmuttalib ve ondan sonra da Mekke´nin li deri, Resulullah´m koruyucusu Ebu Talib de bu özelliğe sahipti.

Amine, annesi Berre binti Abdulaziz bin Osman bin Abdüddâr bin Kusay yoluyla Peygamber efendimizin soyuna katılmaktadır. Bilindiği gibi Kusay, Peygamber efendimizin dedelerindendir.

Nakledilen bazı haberlerde görüldüğü üzere, ortaya şöyle bir soru atılmaktadır. Peygamber efendimizin babası Abdullah´ın, Amine´den başka bir zevcesi var mıydı? Amine´den önce veya son ra evlendiği başka bir kadın bulunuyor muydu?

"Siret" adlı eserin sahibi ibn îshak şöyle der: "Anlatıldığına gö re Abdullah, Veheb kızı Amine" ile birlikte yaşayan ikinci karısı na uğrayarak onu yatağına davet etmişti. Fakat Abdullah´ın, uğ raştığı iş dolayısıyla üstü çamurla lekelenmişti. Kadın ondaki ça­mur lekelerini görünce, yatağına gitmekte gecikmişti. Abdullah onun yanından çıkıp yıkandı ve üzerindeki çamur lekelerini te mizledi. Sonra Amine´nin yanına gitti ve yeniden o karısına uğra dı. Bu defa da karısı onu yatağa davet etti ama Abdullah, onun ya tağına gitmedi. Amine´nin yamna gidip onunla birlikte kaldı. Böy lece Amine, Muhammed (sav)´e hamile kaldı. Bundan sonra Ab dullah, diğer karısının yanına gitti ve ona: "Yatağa gelecek mi-sin?"diye sorunca, karısı şu cevabı verdi: "Hayır. Önce bana uğra dığında almnda beyaz bir nur parçası görmüştüm
Seni yatağa da vet ettim. Fakat yanıma gelmedin. Gidip Amine´yle buluştun." [3] Biz bu haberi reddediyoruz. Abdullah´ın, Muhammed´in anası Amine´den başka bir kadınla evlenmediğine inanıyoruz. Muham med, yaratıkların en hayırlısı ve bu kainatta parlayan ilahi bir nurdur. Biz bu gerçeği kabul ediyoruz. Çünkü:

1- Bu, sadece İbn İshak´ın rivayet ettiği bir haberdir. Bu haber, sahih hadis kitaplarında yer almamıştır. Eğer Abdullah´ın, Ami ne´den başka bir zevcesi olsaydı, bu, herkesçe bilinen meşhur bir haber olur ve diğer kitaplarda da nakledilirdi. Nitekim Abdul-muttalib´in müteaddit evlilikleri konusundaki haberler, kitaplar da yer almıştır. Her zevcesinden doğan çocukları ve nesebinin be yanı belirtilmiştir. Yaratıkların efendisinin babası Abdullah, önemsiz bir kimse olmadığı1 için, eğer birden fazla evliliği olsaydı, bu bilinirdi. Halbuki Abdullah´ın şerefi -Muhammed´in (sav) ba bası olması nedeniyle- Abdulmuttalib´inkinden daha yüksektir.

2- Bu mevhum evliliğin ne zaman yapılmış olduğu da bildiril memektedir. Eğer gerçek ise, bu evliliğin durumundan da haberi miz yoktur. Sonucunun neye vardığı anlatılmamıştır. Bu genç ya şında ne diye ikinci bir evlilik yapmış olsun? Bu konuda hiçbir şe yin anlatılmamış olması, bu haberin doğru olmadığını göstermek tedir. Zaten bu garip bir haberdir.

3- Siyer kitaplarında anlatıldığına göre, söz konusu kadın, Ab dullah´a, kendisiyle temasta bulunması için teklifte bulunmuş fa kat aralarında bir evlilik bulunduğuna dair herhangi bir kayda rastlanmamıştır. Abdullah da onun bu talebini reddetmiştir. Ön ceki sayfalarda naklettiğimiz iki meşhur beyit, onun helalden başka bir şeyi kabul etmediğini dile getirmiştir. Ancak namusu nun, üstünlüğünün, aile şerefinin cevaz verdiği helaîa yönelmiş tir. Buna daha önce de işarette bulunmuştuk.

4- Bu rivayet, batıllığını kendi içinde taşımaktadır. Çünkü bura da anlatıldığına göre, karısı olduğu söylenen kadın, çamura bulan mış olan Abdullah´ın isteğini kabul etmemiştir. Oysa makul olan, kocası tarafından çağrılan kadının, kocasının isteğini yerine getir mesidir. Oysa kadın, Abdullah´ın yıkanıp temizlenmesini istemiş, yoksa kendisiyle yatağa girmeyeceğini bildirmişti. Abdullah ise, onun bu şartına uyarak gidip yıkanmış ve temizlenmişti. Ami-ne´nin yanına uğradıktan sonra, o kadının -ki o da kendisinin iki eşinden biri olmalıydı- yanma uğradığında, artık o, kendim Abdul lah´tan alıkoymamalıydı. Abdullah´ın alnında görmüş olduğu bir nur parçası nedeniyle onunla yatakta yatmaya razı olduğu nasıl söylenebilir? Eğer onunla yatağa girmeye razı oluşunun sebebi bu ise, Abdullah´ın ilk istediği anda, elbisesindeki çamur nedeniyle onunla yatmaktan imtina etmiş olması düşünülemez. Eğer o kadın, Abdullah´ın alnındaki nuru kendi rahmine intikal ettirme düşün cesinde idiyse, Abdullah´ın üzerindeki çamur lekeleri onun bu dü şüncesini gerçekleştirmesine engel teşkil etmemeliydi.

İşte bu mülahazalar gözönünde bulundurulduğu takdirde, bu ri vayetin temelde çelişik unsurlar taşıdığı görülmektedir. Dolayısıy la bu rivayet, baştan sona reddedilmesi gereken bir rivayet duru muna düşmektedir.



--------------------------------------------------------------------------------

[1] İbn Kesir, c. 2, s. 251.

[2] İbn Kesir, el-Bıdaye Ve´n-Nıhaye, c. 2, s. 2

[3] Ibn Hisara, Siret, c. 1, s. 157.





Amine´nin Yüksek Nitelikleri


Kendisi hakkında nakledilen haberlerden de anlaşıldığı üzere Amine, yüksek sıfatlarla muttasıf idi. Çok sabırlı ve mütehammil bir yaratılışa sahipti. Yücelik ve üstünlük sıfatlarında iffetli Mer yem´e benzerdi. Cenab-ı Allah´ın onu, beşeriyetin efendisi Muham-med (sav) e anne olarak seçmiş olması, iffetli Meryem´i, Mesih pey gamber için ana olarak seçmesine benzemektedir.

Sabırlı oluşunda, evlilik fitnelerinden uzak, kainattaki en bü yük risaletin sahibine hamile kalışı hususlarında da, iffetli Mer yem´e benzemektedir.

Çağındaki bütün genç kızların evlenmek istedikleri bir genç olan Abdullah´la evlenmişti. Ama bu evliliği çok kısa sürmüştü. Ba zı tarihçilerin anlattıklarına göre bu evlilik üç gün, ya da üç ay sür müştür. Bundan sonra Abdullah, zevcesini evde bırakmış ve aile ef radının geçimini temin etmek üzere Kureyşlilerin yanına gitmiş, onlardan hurma almıştır. Yolculuk sırasında babasının dayıları olan Neccar oğullarının yanına uğramış ve orada vefat etmiştir.

Bu sabırlı ana, genç kocasından ayrılmanın acısına sabırla kat lanmıştı. Evliliğin daha ilk zamanlarında, ailesinin geçimini sağ lamak üzere gurbete çıkan kocasının yokluğuna razı olmuştur. Çünkü Abdullah, ailesim´n geçimini temin etmek için Neccar oğul larının yanına gitmişti. Faziletli ve erdemli bir kadın, kendi kav mine faydalı olmak, onların durumunu düzeltmek uğruna kocası nın gurbete çıkmasına ve sevdiklerinden ayrı kalmasına katlanır. Kısa bir süre evli kaldıktan sonra, kocası gurbete gitmiş ve sevgili yavrusu Muhammed´i kocası yanında bulunmadığı bir sırada do ğurmaya sabır ve metanetle rıza göstermişti. Abdullah´ın zevcesi olma şerefiyle yetinmiş, kocasından mahrum olmayı bu onurla ye tinerek kabul etmişti. Sevgili yavrusu Muhammed (sav)´in doğu muyla gönül sevincine ulaşmış, kocasından ayrı olmanın mihnet leri biraz daha hafiflemişti. Gurbetteki kocasıyla yeniden kavuşa cakları umudunu hep içinde taşımıştı. Fakat şanı yüce ve her şeye gücü yeten Allah, onu imtihan etmek istemişti. Bu sebeple de ko casını gurbette iken vefat ettirmişti. Amine, Rabbi´nin emrine rı za göstererek, bu acıya büyük bir sabırla göğüs germiş ve çocuğu nu yalnız başına terbiye etmeye çalışmıştı.

Muhammed (sav) süt emme çağını geride bıraktıktan sonra, annesi yük ve denklerini bağladı, çocuğuyla birlikte Medine´ye doğru yola çıktı. Çölleri ve vahaları aştı. Öyle zorluk ve meşakkat lerle karşılaştı ki, buna ancak sabırlı kimseler dayanabilirdi. Ko­casının kabrini ziyaret etmek üzere, Medine´ye geldi. Hayattay ken bütün bakışları üzerinde toplayan sevgili eşinin mezarını zi yaret etmek istiyordu. Hikmet sahibi Allah´ın takdiri, bu isteğinin gerçekleşmesini uygun görmedi. Bütün bu mihnetler karşısında o, sükûnet ve sabır içinde Allah´ın takdirine boyun eğmiş ve rıza göstermişti: "O (Allah), yaptığından sorumlu değildir, onlar ise sorumlu tutulacaklardır" (Enbiya: 23)

Kocasının mezarının civarında en azından üç yıl müddetle bek ledi. Kendisi için çok güzel olan günler geçirdi. Çünkü sevgili ko casının yakınında idi. Bununla yetinmiş ve-kalbine sükûnet gel mişti. Sabırlı idi. Adı gibi güvenilir bir Amine idi. Kavmi gibi şeref­liydi. Mayası gibi asil idi.

Rivayetlerden açıkça anlaşıldığına göre o, yavrusunu Mekke eşrafı olan kavminden uzak tutmak istememişti. Yavrusunu de delerinden ayrı tutmak niyetinde değildi. Onu her zaman kendi nefsine tercih eder ve üstün tutardı. Mekke´ye götürüp dedelerine teslim etmek maksadıyla, yine zorluklara ve meşakkatlere kat lanmayı göze aldı. Mekke yoluna düşerek çölleri ve vahaları ka-tetmeye başladı. Beraberinde, yol zahmeti hususunda kendisine yardım edecek bir cariyesinden başka kimse yoktu. O nurani çocu ğunun bakımı hususunda kendisine cariyesinden başka yardım eden bir kimsesi yoktu. Ama bütün bu zorluklara, büyük bir feda karlıkla katlanıyor ve sevgili yavrusuna olan tutkunluğundan do layı bu zahmetleri göze alıyordu. Yolda iken vefat etti. Ebva deni len, Mekke ve Medine arasındaki köye defnedildi. Ruhunu Rabbi-ne teslim ederken, geride en kıymetli varlığı olan yavrusunu bıra kıyordu. Yavrusuyla vedalaştı. Nitekim daha önce de yavrusunun babasıyla vedalaşmıştı. Yavrusunun babasıyla vedalaşırken, o kıymetli varlığı olan kocasını, ebediyet yoluna uğurlamıştı. Ama şimdiki vedalaşma, öncekinden farklıydı. Çünkü bu defa kendisi ebediyet yoluna giderken, geride sevgili yavrusunu hayatın zor luklarıyla başbaşa bırakıyordu. Beraberinde bulunan cariyesiyle birlikte yavrusunu Allah´ın himaye ve gözetimine havale ediyor du. Allah da onun yavrusunu gözetim ve kontrolü altına alıp hi maye etti. Nitekim yavrusu, büyük dedesinin yanma, ailesine ka vuştu. Artık o, Abdulmuttalib´in koruması altındaydı.

Bu sakin ve sabırlı mücahideye bakmak için burada kısa olarak durmamız gerekmektedir. Amine´nin Meryem gibi iffetle yaşamış olduğunu söylerken şöyle bir yorum yapmamız gerekmektedir. Amine, karnında bu kainatın varlık sırrını taşıması ve onu koru ması bakımından, iffetli Meryem´e benzemektedir. Ancak, melek lerin, Meryem´e: ´Allah seni alemlerin kadınlarına üstün kılıp seçti sözü, Amine için söylenmemiştir. Zekeriyya peygamber Meryem´i gözetim ve bakımı altına almış, onu mabede yerleştir mişti. Veheb´in kızı Amine ise, normal geleneğe uyarak kocasının akrabaları tarafından ailesinin büyüklerinden istenmiş ve evlen mişti. Allah´ın hükmü ile o temiz bir nefis sahibi olarak Muham-med (sav)´ın emanetini rahminde taşımış ve bu emaneti Allah´ın gözetimi altında muhafaza etmişti. Bu görevini eksiksiz ve kusur­suz bir şekilde yerine getirmişti. Kendisine, emanetin kutsallığı nı bildiren bir kimse olmadığı halde, ruhundaki tabii şevkle bunu sezmiş ve duygularıyla anlamıştı.



Konu Başlığı: Ynt: Anne
Gönderen: Mehmed. üzerinde 02 Mart 2021, 16:14:57
Esselamü aleyküm Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Anne
Gönderen: Ceren üzerinde 02 Mart 2021, 17:36:50
Esselamu aleyküm.rabbim razı olsun bilgilerden kardeşim..


Konu Başlığı: Ynt: Anne
Gönderen: Sevgi. üzerinde 15 Haziran 2023, 07:21:24
Esselâmu Aleyküm. Bu değerli bilgileri bizlerle paylaşan kardeşlerimizden Allah razı olsun
Rabbim ilmimizi artırsın inşaAllah


Konu Başlığı: Ynt: Anne
Gönderen: MSKaratas üzerinde 15 Haziran 2023, 13:08:40
Ve aleykümüsselam. Annelerimiz çok kıymetlidir. Onların hakkını ödeyemeyiz. Rabbim paylaşım için razı olsun.


Konu Başlığı: Ynt: Anne
Gönderen: Sevgi. üzerinde 28 Ağustos 2023, 03:01:40
Esselâmu Aleyküm anne kıymeti bilmek gerekir çünkü üzerimizde çok hakları vardır. Rabbim bizleri her zaman anne duası alan kullarından eylesin inşaAllah