๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Sizden Gelenler => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 13 Ağustos 2011, 12:23:05



Konu Başlığı: Okuyucu mektupları
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 13 Ağustos 2011, 12:23:05
OKUYUCU MEKTUPLARI

Şubat 2011 65.SAYI

NE OLDU DERGİMİZE BÖYLE?

Selamun aleyküm… Sevgili aile dergisi çalışanları; Çalışmalarınızda başarılar dileyerek başlamak istiyorum. İlk sayısından bugüne dergimizi okuyor ve her ay gelişini dört gözle bekliyorum. Eş-dost ve akrabalarımıza da tavsiye ediyorum. Çok kıymetli bir hazine gibi saklıyorum. Ancak son birkaç aydır dergimizi diyete girmiş, bir miktar zayıflamış görüyorum. Bu durum sadece bizim değil  etrafımızdaki dergimiz sevenlerinin de dikkatini çekmiş ki; “Ne oldu dergimize böyle?” diyorlar. Gerçekten de geriye dönüp değerlendirdiğimizde, dergimizde çoğu konuların artık olmadığı, sayfa sayısının azaldığı vb. durumları gördüm. Bu düşüncelerimi yapıcı eleştiri olarak kabul edip değerlendirmenizi beklerim. Elinize ve yüreğinize sağlık… Kucak dolusu sevgilerimle...  / TUĞBA TÜLÜCEOĞLU

GENÇLİĞİMİZİ SEMERKAND İLE TANIŞTIRMALIYIZ

“Toplumumuzun bugün geçirmekte olduğu hızlı ve sosyal değişim sahip olduğumuz değerlerde de yıpranmayı beraberinde getirmektedir. Yaşadığımız bu yıpranmanın bir sonucu olarak görüyoruz ki fertlerin birbirleriyle olan ilişkileri, diyalogları değişmektedir. Ahlaki değerler bozulmakta, dün büyük tepkilerle karşılanabilecek çoğu durumlar, artık normal kabul edilmektedir.

Her devirde hak ve hakikate susamış gençlik günümüzde de fıtratının meyline uyarak büyük bir iştiyakla iyiyi ve güzeli arayış içindedir. Bu arayış hiç şüphesiz ki gönül erbabı manevi mimarların elinde gerçek olgunluğa ulaşacak.” (Hayat Dengemiz s; 142-146)

Selamun aleyküm; Bu devirde gençlerimize sahip çıkmalıyız. Onları Semerkand ile tanıştırmalıyız. Onlara kıymet verdiğimizi göstermeliyiz. Onlarla ilgilenmeli ve önlerini açmalıyız. Yardımcı olmalıyız. İnşallah onlara Semerkand’ı anlatalım ve tanıştıralım. / KENAN GÜLER / KOCAELİ

BENİM DE ÇOCUĞUM YOK!

Selamun aleyküm; Allah-u Teala size iyilikler versin. Semerkand Aile Ekim sayısındaki “Çocuğu(m) Yok” adlı yazıyı okuyunca herhalde çocuk sahibi olmayan biri bunları yazabilir diye düşündüm. Evli olup olmadığınızı bilmiyorum ama çocuğumdaki “m” harfini parantez içine aldığınıza göre belki de siz de bu dertten muzdaripsiniz. Yazıyı okudum, ağlayarak bir daha okudum, bir daha… Gözyaşlarını tutmak ne mümkün... Evleneli 8 sene oldu. Çocuğumuz olmuyor. Tıbben yapılması gereken tüp bebek, ama maddi imkansızlıklar yüzünden o da olmadı. Zaten olsa da garantisi yok olup olmayacağının. Aynen yazınızdaki gibi çocuk yoksunluğu hiçbir yoksunluğa benzemiyor. Evliliğim biraz garip oldu. Maddi olarak hep başkalarının eşyaları ile ev kurduk. Ne altınım oldu ne doğru dürüst ne eşyam ne arabam… Bir yerlere tatile gitmek bile bizim için lüks. İnanın eşimin şu ana kadar düzgün bir işi bile olmadı maalesef. Ama çok şükür idare ettik. İçimde ukde kalmadı değil ama kendime dert edinmedim bunları. Çünkü hiçbirisi çocuksuzluk kadar içimi acıtmadı.
Sizin de yazdığınız gibi birçok şeyi hayalde yaşamaya çalışıyorum; ne kadar yaşanırsa o da… Bir bebeği karnında taşımanın nasıl bir şey olduğunu çok merak ediyorum. Gözyaşlarımı içime akıtıyorum. Eşim ağladığımı görünce o da çok üzülüyor. Onun olmadığı zamanlarda ağlıyorum. Ne yapayım elimden sadece ağlamak geliyor. Hep kendimi sorguluyorum; birini mi ayıpladım, birine bir şey mi söyledim, bir şey mi yaptım da çocuğum olmuyor diye. Bazen kafayı yiyecek gibi oluyorum düşünmekten. Kabullenmek çok zor, içimdeki yara her gün büyüyor. Zaman zaman kabuk bağlıyor ama zaman zaman da kanıyor. Bu gidişle dergideki bebek fotoğraflarını okşamaya devam edeceğim galiba.

Sizlerden tek isteğim dualarınız… İnanın sizi samimi bulduğum için bu mektubu yazdım. Yazılarımdaki hatalardan dolayı özür dilerim. Kıymetli vaktinizi aldım. Hakkınızı helal ediniz. Herkese her şey söylenmiyor. Her şey dile dökülmüyor. Ancak halden anlayana biraz halinden bahsedebiliyorsun. Bu zamana kadar halimi Rabbime arz ettim. Ona yalvardım, yakardım. Gecelerde, gündüzlerde çok ağladım. Sadece kendim için değil, evlat hasreti ile yanıp kavrulan diğer din kardeşlerim için de istedim. Belki birbirlerimiz için yaptığımız dualar kabul olur da biz de sağlıklı bir şekilde bebeklerimizi kucağımıza alırız inşallah. Allah büyüktür, vermek istemeseydi bize de bu isteği vermezdi. Rabbim tüm hatalarımızı, özellikle de dualarımızın kabulüne engel olan günahlarımızı af ve mağfiret eylesin. Çok büyük ve her şeye kadir olan Allah’ım tüm isteyenlere de bize de gözümüzün nuru, gönlümüzün aydınlığı evlatlar ihsan ve ikram eylesin. Allah’a emanet olun… / HATİCE ERSÖZ

AMATÖR KALEMLER


Selamünaleyküm; Ben Hatice Nizipli 16 yaşındayım. Şiiri seven biri olarak kendimce amatör şiirler yazıyorum. Yazdığım bir şiiri de sizlerle paylaşmak istedim. Beğenmeniz umuduyla...

ÖZLENEN YAR

Sensiz geçen gecelerimin birindeyim
Gözlerim hala yollarda
Gelmeni bekliyorum...
Baktığım yerlerde seni görebilmek umuduyla
Gözlerimi bir kez daha açıp kapıyorum.
Yoksun!
Rüzgar sensizliğin acısıyla esiyor
Yağmurlar gözyaşlarını damlalarına saklıyor.
Yoksun!
Baharlar yerini kışa bıraktı
Kokuna mest olan güllerin boynu bükük
Gel artık!
Gel de hayat seninle anlam kazansın
Güneş seni görmek için doğmaya can atsın
Yıldızlar senin için parlasın
Ama yoksun...
Senden arta kalan özlemindir
Beni darma duman eden özlemin!
Gel diye ağlıyor yokluğun
Belli ki o da özlemiş seni!
Mutluluğum beynimin ücra köşelerine saklandı
Seni beklercesine...
Gel artık dercesine...
Her daim ağlamaklı bu gönül
Hicranın acısına dayanacak gücüm kalmadı
Özlem ne zor şeymiş!
Hele ki özlenen Cansa
Ve beklemek...
Günlerce, aylarca, yıllarca...
Kah umutsuzlukla kah heyecanla
Leylasını bekleyen mecnun gibi beklemek
Karanlık gecelere umut diye beklemek
Gel artık!
Son bulsun ruhuma hakim olan hüzün
Bilmiyorum daha ne kadar dayanabilir
Yüzüne hasret bu gönül
Daha ne kadar dayanabilir?