Konu Başlığı: Amatör kalemler Gönderen: Safiye Gül üzerinde 19 Ağustos 2011, 11:50:16 AMATÖR KALEMLER Eylül 2010 60.SAYI DUA’NIN DÜŞTE SEYRİ Hoş geldin Efendim! Yüreğime hoş geldin Ruhuma sefalar getirdin, sırrıma lezzet verdin, ahfamı hasretinle donattın, hafimi vuslata erdirdin. Zihnimi, gözlerimi ve ondaki bakışlarımı dahası tüm benliğimi ve bedenimi şerefyab ettin. Ebedül ebed seninle başladı Efendim. Hecelerle sana uzanan bir ebru döksem suyun kasidesine sana nasıl hitap edeceğimi bilemem Sultanım! Çok uzaklardan bir muhabbet, ötelerden duyulan bir tazim, sözsüz bir sevginin ruhu yokmuş Efendim. Şerha şerha olmuş bir yüreğin bir parçası evimde kaldı. Haneme teşrifin neydi Efendim! Senden kaçışıma inat, merhametinden kaçışıma inat, şefkatine gark olmak mı Efendim! Ben bir ihvandım. ‘Sad’ ile beni sadırlarda yoğurdun. ‘Vav’ ile vuslata erdirdin. ‘Fe’ ile füyuzatından bir katre sundun! Senden kaçarken o katrede gözyaşıyla boğuldum Efendim! ‘Ye’ ile yılların firakını yudum yudum içirdin! Zikrini gönül diline indirirken çehrene bakamadım… Acziyetim ikramınla buluştuğunda ‘sad’ ile ‘vav’ ile tanıştım Efendim. ‘Fe’ ile ‘Ye’ yi perçinleştirdim SUFİ’de kenetlendim! Seni de düşte gördüm Efendim… Benim yerime kendinizi koyun anlarsınız derdim, yerlerden göçtüm, kendimden geçtim, benliğimden koptum. Seni düşte gördüm Efendim! Haneme hoş geldin Efendim! Sabahlara çileyle başladığımda öğle çilesinin ağırlığında ikindiye eriştim. Akşamları çileye talip olan bendim Efendim! Gecenin en koyu aydınlığında gözyaşıyla gamın ve hüznün çilesini yazan bendim Efendim! Seherin sessizliğinde, her zamanki pencerede dağların zirvesinde, tepelerin semaya en yakın damında, yaprakların en sıcak yeşilinde, en kirli gözyaşının sahibi bendim Efendim! Murat mumu yanarsa bitmesinden korkup yeniden çileye talip olan bendim! Çilekeşi hilale döndüren, geceyi sehere uyandıran, teslimiyeti tefekkürle buluşturan, Rasul’ün nuruyla senin nurunu harmanlayan yine sendin Efendim! Yüzüne bakamadım, evime hoş geldin Efendim! Bir daha gelmezsin biliyorum. Ateşte can pare gibiyim, yüreksizim şem’ine dalamam pervane olamam Efendim! Zikrini teskine mecalsizim, susturamam. Gelsen de yine bakamam alnımı taşa koyar yok olurum Efendim! Aşktan bir zerresinin içine düştüğü, lezzetler içerisinde lezzetin ab-ı hayatlara dönüştüğü ve hiçbir çerçevede bulunmayan bir bereketle bereketlendirilmenin, gönle dokununca onda ak pak olabilmenin, düşte görülen TÖVBE’NİN en nadide GİRİZGAHISIN SEN Efendim! Sözlerden sonra hayatta, çilenin ardından ihsanda iştiyakın ahirinde sebatsın Efendim! Mucib ismiyle ziyadeleşen duaların, düşte görülen sidre-i müntehasısın sen Sultanım! Gün batımında yakamozların EN SON KUTBUSUN! Gönlümü Cudi eyledim KONAN SEN OL EFENDİM! (MARAŞLIM) TUT ELLERİMİZDEN Nazargahta kimlerin sevgisi var; gözlerimiz görmez, yüreğimiz hissetmez olmuş artık Oysa sen din kardeşlerin için bütün sıkıntıları göze alırdın Seninle başlamıştı her şey, varlık nurunla anlam kazanmıştı ve her yerde bayram havası vardı Dağlar, taşlar diyordu; o geliyor, o geliyor… Muştular taşımıştım gelişinle, kız çocukları nefesinle hayat bulmuştu, hayata ‘merhaba’ demişti seninle Kutlu mesajın hala medeniyetleri aydınlatıyor İnsanlık emanetinle kulluğu öğreniyor Ey gül kokusuna hayran olduğum Ey baldan tatlı sözlerine müptela olduğum sevgili Ey gelmiş geçmiş güzelleri kıskandıran güzel Ey cennetler vaat edildiği halde ümmetini düşünen Ey saçının bir teline canlar feda olan yar Sana binlerce salat-u selam olsun. Seninle başlayan her şey seninle son bulsun Ne olur bırakma bizleri, tut ellerimizden Götür bizi bulunduğun iklimlere… FATMA ŞAHİN |