> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Nedir ?  > Sizden Gelenler (Tasavvuf)  > Tek çıkar yol
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Tek çıkar yol  (Okunma Sayısı 1194 defa)
28 Ekim 2010, 15:09:29
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 28 Ekim 2010, 15:09:29 »



      Tek çıkar yol

Akmayan, deveran etmeyen su yosun bağlamaya, kokmaya mahkumdur. İşleyen demirin ışıldadığına demirin gün yüzüne çıktığı zamandan beri şahidiz. Hayat kitabı yüce Kur’an’da: “İnsana ancak çalıştığının karşılığı vardır.” buyrulur. Efendimiz s.a.v. de hadis-i şerifinde: “Kişi elinin emeğinden daha güzelini yememiştir.” buyurarak bizi emeğe, alın terine, çalışmaya yönlendirir.

Abdulkadir Geylanî k.s. hazretleri: “Dünyayı elinde kıl, kalbinde kılma.” diyerek, hem dünyadan el etek çekmeyi, başkalarının sırtından geçinmeyi ahlâk haline getiren anlayı hem de maddeye tapan anlayışı reddeder. “Elimizde bol eyle, kalbimizde yok eyle,” diye dua eden arifler bu ölçüyü ne güzel ortaya koymuşlar!

Çalışmayı emreden dinimiz aynı zamanda çalışma hayatını mükemmel bir denge üzerine oturtmuştur. Dünyaya da ahirete de layık oldukları kadar değer vermemizi, ölçüyü asla kaçırmamamızı emreden Rabbimiz; “Allah’ın sana verdiği şeylerle ahiret yurdunu kazanmaya çalış. Dünyadan da nasibi unutma!” buyurarak kurmamız gereken dengenin disiplin ölçüsünü verir.

Meşhur hadis alimi Aclûnî’nin Keşfü’l-Hafâ’sında geçen bir hadis-i şerifte Kâinatın Efendisi bütün anlamlarıyla bu ayetin şerhini bize sunar: “Sizin en iyiniz kimdir, biliyor musunuz? Dünyası için ahiretini ahireti için de dünyasını terk etmeyendir. Çünkü böyle bir kimse her ikisini de kazanır, başkasına muhtaç olmaz.”

Peygamberler çalışma ahlâkını temsil ederler

Peygamberler haritasına baktığımızda telkin, tebliğ, örneklik ve kulluk gibi dinî mesuliyetleri yanında, peygamberlerin çalışma ahlâkını temsil eden örnekler olduğunu görürüz. Âdem a.s. çiftçi, Şit a.s. dokumacı, İdris a.s. terzi, İsmail a.s. hattat, Nuh ve Zekeriya a.s. marangoz, Davud a.s. demirci, Hûd ve Salih a.s. tüccar, Musa ve Şuayip a.s. çoban, Efendimiz s.a.v. ise hem çoban hem de tüccar olarak tanınmıştır.

Maneviyat kervanının şanlı yolcuları nice sufi de çalışma hayatı içindeydi. Bazı meşhur velilerin ismi olarak anılan şu unvanlara bir bakalım: “Sakatî” hurdacı, “Hallâc” hallaç, pamuk işleyici, “Nessâc” dokumacı, “Varrak” kitap satıcısı ya da hattat, “Kavarirî” camcı, “Haddâd” demirci, “Bennâ” duvarcı demektir.

Tasavvuf sahasının anıt eserlerinden “el-Lüma”’nın müellifi Ebu Nasr Serrâc Tûsî hazretlerinin eyer, semer ve kemer yapan, bu işle ekmeğini kazanan bir gönül ehli olduğunu biliyoruz. Ebu Said Harrâz k.s. ayakkabı ustasıdır. Yine Ebu Hafs Haddâd hazretlerinin demircilik, Cüneyd-i Bağdadi hazretlerinin ise ipekçilikle iştiğal ettiğini söylemeliyiz. Bu sufileri çalışırken gördüğümüz gibi, kazancının büyük bir kısmını da tasadduk ederken, verirken görürüz. “Veren el alan elden üstündür” hikmetince daima verdiler. Mevlâna Halid Bağdâdî hazretleri, “Dinin kuvvet bulması için dünyayı da isterim.” derken, müslümanın çalışması gerektiğini ulvi bir gayeye bağlayarak bize sunar.

Kaşık yaparak hacca giden veli

Burada şahitlerinden bizzat dinlediğim bir gönül dostu Nakşî büyüğünü zikretmeden geçemeyeceğim. “Gülzâr-ı Medîne” isimli eserin müellifi Alatalı Kaşıkçı Ali Rıza Efendi çok güzel kaşıklar yapar, rızkını da bu işten kazanır. Hakikaten Ermenek ve civarında birçok evde hâlâ onun kaşıkları aziz bir hatıra gibi saklanır. Bu zat sıkıntılı yıllarda Medine’ye hicret etmek zorunda kalır. Kaşık yapıp satarak kimseden yardım almadan Medine’ye ulaşır. Orada Rahman’a kavuşur.

Sufilerin çalışma ahlâkını ortaya koyan bu anlayış müslüman zahitlerin üretim karşıtı, sermaye düşmanı, miskinlik ve tembellik taraftarı değil, bilakis kazanan ve kazandığını tasadduk eden insanlar olduğunu ortaya koyuyor.

Seher vaktini günün başlangıcı sayan terbiye

“Keşfü’l-Hafâ”da geçen bir hadiste “Rızık talebinde ve ihtiyaçlarınızı gidermede erken davranın. Çünkü erken kalkıp işe koyulmak bereket ve kazançtır.” buyurur Efendimiz. Seher vaktini günün başlangıcı sayan sufi terbiye, bir günün nasıl bereketleneceğinin, verimli hale nasıl geleceğinin sırrını da öğretir. Güneşi uykusu üzerine doğdurmayan bu hale, miskinliği kimse yaftalayamaz. “İki günü birbirine denk olan ziyandadır.” düsturundan hareketle İslâm’ın parlak devirlerinde çalışmaya ve kazanmaya bağlı nice irade, nice güzel iş yaptı. İslâm medeniyeti bunun örnekleri ile yüklüdür. Günümüz İslâm coğrafyalarının iç yakan durumu, İslâmî hayata bağlılık ile değil, İslâm’ın çalışma ahlâk ve disiplininden uzaklaşmasıyla izah edilebilir.

“Kâinatı seyrederken hayretimi artır.” diye dua eden irfanî gelenek, iki günü birbirine denk olan ziyandadır, sözünü doğru anlamıştı. Çünkü bu sözü sadece ticarî kazanç manasıyla anlamaya çalışanlar buradaki hikmetin derinliğini kavrayamamıştır.

Bu söz maddi-manevi nice anlam yüklüdür. “Allah güzeldir, güzeli sever.” hikmetince her şeyin en güzelini ortaya koymak için çalışmak ve asla yetinmemek... Zanaatkâr, sanatkâr ve alim… kim hangi hal üzre olursa olsun yetinmeyecek, daima kaliteye talip olacak. Nitekim bu kaliteye talip olan ruh, ortaya koyduğu eseriyle bir marangoz bile olsa yüzyıllar sonrasına seslenecek ve daima takdir görecek eserler ortaya koyacaktır.

Ahşabın şiirini yazan Ahlatlı usta

Konya Alaaddin Camii’nin minberi Ahlatlı bir ahşap ustasının eseridir. Geçme tekniği ile çivi ve tutkal kullanılmadan yapılan minberin üzerine ayetler dantel dantel işlenerek ahşabın şiiri yazılmıştır. Bu eser karşısında Alman araştırmacı Anna Marie Schimmel: “Almanya yıkılır tekrar inşa edilir; fakat bu kutlu minber yıkılırsa asla yenisi yapılamaz!” diyerek hayret ve takdirlerini ifade eder.

Evet, Ahlatlı ustayı bugün bile unutturmayan o eser İslâm’ın çalışma ahlâk ve disiplinin küçük bir meyvesidir. Endülüs’te, Osmanlı coğrafyasının her noktasında ortaya konan eserler, ilmî çalışmalar, ve parlak İslâm uygarlığı bu çalışma ahlâkından beslenmişti.

Sultan marangoz olur mu?

Hiçbir iş yapmadan, boş oturan kişiye selam vermeyip, dönüşte aynı kişiyi toprağı eşelerken görünce selam veren peygamberî tavırdan hareketle, Osmanlı sultanları da devlet meşguliyetlerinin yanında çalışmanın, gayretin en güzel örneklerini verdiler. Nakkaş, hattat, mücellit, müzehhip, bestekâr olmakla birlikte, birçoğu da divan sahibi şairdi. Onlar Peygamber selamını hak etmenin neşesi ile boş oturmadılar. İslâm coğrafyasını imar ve ihya ettiler.
En buhranlı dönemde tahta geçip siyasi dehası ile ülkeyi ayakta tutan cennetmekân İkinci Abdülhamid Han sanatkar derecesinde iyi bir marangozdu. Yaptığı kütüphane, cami kapısı ve nice ahşap işçilik bugün İstanbul’da hayat sürmekte.

Çalışmak vücudun hayatıdır. İşsizlik, miskinlik, atalet ise yokluğun kardeşidir. Dünyada her şey hareket halindedir. Biz de hareket üzereyiz. Bu bizim için bir mecburiyet, bir ihtiyaç ve zevk halini almıştır. Açıkça anlaşılmalıdır ki çalışmak boş durmaktan, eğlenmekten çok daha keyiflidir. Çalışmak insana yalnız geçimini kazandırmaz, hayatı da kazandırır. Çalışmak her şeyi fetheder. Bu hali anlamayanlar hüsrana uğrarlar. Şirazlı Sadî’nin ifadesi ile: “Ekin ekmiş olanlar, harman zamanı mahsullerini alırken, ekmemiş olanlar da tembellik ettiklerini anlayacaklardır. ”

Bunca güzel sözün ve halin bize çalışmayı telkin etmediğini farz etsek bile, bahara uyanan tohum, bıkıp usanmadan çalışan karınca ve tabiatın bestekârı ağustos böceği bize çalışmayı ihtar eder. Bu devinim, bu hareket olmasaydı kainat bu kadar ihtişamlı olur muydu? Emeksiz, gayretsiz ekmeğin tadı olur muydu? Söz sultanı Fuzulî bu hali ne güzel dillendirir:

“Dane (tohum), toprak içre zahmet çektiği içün nice dem / Baş çeker, harmanlanır, ârâyiş-i bostân (bahçenin süsü) olur.”

Evet; toprağın içinde çatlayan tohum, toprağı delen gayreti ile baharı süsleyen bahçeye dönüşür.

Hem ahiretimizi hem de dünyamızı ihya için çalışacağız. Yazımızı İslâm dünyasının çektiği acıları yüreğinde hisseden ve bunu düzeltebilmenin, insanlığı gayrete getirebilmenin sancısıyla çırpınan Akif’in dizeleri ile sonlandıralım:

“Bekayı hak tanıyan, sa’yi (gayreti, çalışmayı) bir vazife bilir.
Çalış çalış ki beka sa’y olursa hak edilir.”

“Allah’a dayan, sa’ye sarıl, hikmete râm ol
Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol”



Ali UYSAL /semerkand dergisi
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Tek çıkar yol
« Posted on: 20 Nisan 2024, 03:13:53 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Tek çıkar yol rüya tabiri,Tek çıkar yol mekke canlı, Tek çıkar yol kabe canlı yayın, Tek çıkar yol Üç boyutlu kuran oku Tek çıkar yol kuran ı kerim, Tek çıkar yol peygamber kıssaları,Tek çıkar yol ilitam ders soruları, Tek çıkar yolönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes