> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Nedir ?  > Sizden Gelenler (Tasavvuf)  > Tasavvufî Düsüncenin Dinî ve Fikrî Temelleri
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Tasavvufî Düsüncenin Dinî ve Fikrî Temelleri  (Okunma Sayısı 1183 defa)
28 Haziran 2010, 18:13:44
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 28 Haziran 2010, 18:13:44 »



Tasavvufî Düsüncenin Dinî ve Fikrî Temelleri
Islâm, müminlerin dünya hayatina ve maddî zevklere dalmamalarini, âhirete ve mânevî degerlere öncelik vermelerini ister. Yüce Allah söyle buyurur: "Azginlasan ve dünya hayatini tercih edenin gidecegi yer cehennemdir" (en-Nâziât 79/38). "Siz dünya hayatini tercih ediyorsunuz ama âhiret hayati daha hayirli ve daha kalicidir" (el-A‘lâ 87/16). Tasavvufta dünya hayatina âhiret hayati kadar veya daha fazla önem vermemek esastir. Bu nokta Kur'ân-i Kerîm'de ve hadîs-i seriflerde de kuvvetle vurgulanmistir. Allah Teâlâ buyurur:

"Dünya hayati aldatici bir metâdan baska bir sey degildir" (Âl-i Imrân 3/185). "Dogrusu dünya hayati ancak bir oyun ve eglencedir" (Muhammed 47/36). "Allah'in vaadi haktir, sakin dünya hayati sizi kandirmasin ve seytan Allah'in affina güvendirerek sizi aldatmasin" (Lokmân 31/33). "Dünya menfaati önemsizdir, takvâ sahipleri için âhiret daha hayirlidir" (en-Nisâ 4/77). "Su dünya hayati sadece bir oyun ve eglencedir, âhiret ise gerçek bir hayattir" (Ankebût 29/64). "Dünya hayati sadece bir oyun, bir eglence, bir süs, aranizda bir ögünme vesilesi ve daha çok servet ve evlâda sahip olma yarisidir" (el-Hadîd 57/20). "Mal ve evlât dünya hayatinin süsüdür. Kalici olan iyi isler ise hem sevap olmasi bakimindan hem de ümit baglanmasi bakimindan Rabbinin nezdinde çok hayirlidir" (el-Kehf 18/46).
Kur'ân-i Kerîm birkaç yerde dünya hayatini temsille anlatmistir: "Onlara sunu misal ver: Dünya hayati gökten indirdigimiz bir yagmura benzer. Bu sayede yeryüzünde biten bitkiler birbirlerine karismis, sonra kurumus, rüzgârin savurdugu çerçöp haline gelmistir. Allah'in gücü her seyin üstündedir" (el-Kehf 18/45; Âl-i Imrân 3/117; Yûnus 10/24; el-Hadîd 57/20).
Kur'ân-i Kerîm'e göre insan dünyadan çok âhireti istemelidir: "Kim âhiret yararini isterse ona bunu fazlasiyla veririz, kim dünya yararini isterse ona da dünyadan bir seyler veririz, ama âhirette bir nasibi olmaz" (es-Sûrâ 42/20; el-Bakara 2/200; Âl-i Imrân 3/145; Hûd 11/15). Kisaca servetler, kazançlar, zenginlikler ve her çesit nimetler âhirette ve Allah katinda bol bol mevcuttur (bk. en-Nisâ 4/94).
Hadîs-i seriflerde de ayni hususlarin siklikla ifade edildigi görülür: "Dünyada bir garip veya yolcu gibi yasa, kendini kabirde yatanlardan say" (Buhârî, “Rikak”, 3; Tirmizî, “Zühd”, 25; Ibn Mâce, “Zühd”, 6). "Dünyaya karsi soguk olani Allah, halkin malina göz dikmeyeni insanlar sever" (Ibn Mâce, “Zühd”, 1).
"Kabirleri ziyaret ediniz. Zira bu, sizi dünyadan sogutur, âhirete isindirir" (Ibn Mâce, “Cenâiz”, 47). Hz. Peygamber dünyanin gösteris ve çekiciligine kapilmanin muhtemel tehlikeleri konusunda ümmetini uyarmistir (Buhârî, “Rikak”, 3; Tirmizî, “Zühd”, 25).
Hz. Peygamber sahsen yukarida anlatilan ilkelere uygun olarak yasamis; dünya malina tamah etmemis, maddî zevkler pesinde kosmamis, daima âhiret hayatina öncelik vermis ve onu üstün tutmustur. Söyle buyurmustur: "Uhud dagi kadar altinim olsa, borcumu ödemek için bundan ayiracagim miktar hariç, altinlarin üç günden fazla yanimda kalmasini arzu etmezdim" (Buhârî, “Zekât”, 4; Müslim, “Zekât”, 31).
Hz. Peygamber vefat edince altin, gümüs miras birakmadi. Biraktigi miras beyaz bir katir, bir silâh ve vakif arazisinden ibaretti (Buhârî, “Vesâyâ", 1).
Hz. Peygamber sade ve mütevazi bir hayat yasamis, hiçbir zaman dünya nimetlerinin cazibesine kapilmamis, ganimet mallari sebebiyle müslümanlarin elleri az çok genisledigi halde o eski yasama biçimini sürdürmüs, öbür müslümanlar düzeyinde bir hayata kavusmak isteyen hanimlarina küsmüs ve onlardan dünya ile kendisi arasinda bir tercih yapmalarini istemisti (bk. el-Ahzâb 33/28; Buhârî, “Tefsîr”, 66; Müslim, “Talâk”, 5).
Dünyayi âhiretle bir ve esit tutmak veya ondan üstün tutmamak zühddür. Zühd ilkesine bagli olarak yasayan kisilere de zâhid denir. Kur'an ve hadislerde zühde büyük önem verilmis, bunun ziddi olan dünyaya düskün olma, tamah, ihtiras ve çikarcilik siddetle yerilmistir. Zühd tasavvufun temelidir.
Âhiretin dünyadan üstün, oradaki nimetlerin buradaki servetten daha önemli olduguna inanan bir müslüman daha nitelikli ve daha çok ibadet eder, hak hukuk gözetir, ahlâk kurallarina bagli kalir, haram ve helâli bilir. Böyle bir hayat yasamayan bir kimsenin dünyadan çok âhirete önem ve deger verdigi söylenemez. Ibadet zühdün tabii bir sonucudur.
Yüce Allah namaz, oruç, hac ve zekât gibi ibadetleri farz kilmistir. Hz. Peygamber ise farz olan ibadetlerle yetinilmemesini, nâfile ve sünnet olanlarin da yerine getirilmesini tavsiye etmistir. Farz namazlardan önce ve sonra kilinan sünnetler, teheccüd, evvâbin ve tahiyyetü'l-mescid gibi diger nâfile namazlar, receb ve sâban gibi aylarda belli miktarda tutulan oruçlar, umre ve sadaka böyledir. Ibadetlerin amaci nefsi disiplin altina alarak Allah'a yaklasmaktir. Tasavvufta farz ve nâfile ibadetleri sartlarina uygun olarak husû ve ihlâsla yerine getirmek esastir. Sûfîler özellikle farz olmayan ibadetleri belli düzen içinde yerine getirmeye özen gösterirler. Ibadetsiz tasavvuf olmaz.
Islâm'da kalp temizligi önemlidir. Her seyden önce Cebrâil Kur'ân-i Kerîm'i Hz. Peygamber'in kalbine indirmistir (el-Bakara 2/97; Suarâ 26/194). Vahiy de ilham da kalbe gelir. "Allah'in huzuruna temiz (selim) bir kalple çikmaktan baska hiçbir seyin faydasi yoktur" (es-Suarâ 26/89; es-Saffât 37/84; Kaf 50/33). "Allah sekîneti (huzuru) müminlerin kalplerine indirmistir" (el-Feth 48/4). "Kalpler Allah'i zikretmekle itminan bulur" (Yûnus 10/74). Onun için Allah'i çok zikretmek tavsiye edilmistir (bk. el-Ahzâb 33/41). Her seyin temeli olan iman kalbin tasdiklerinden ibarettir. Niyet bütün ibadetlerin temelidir. Halis niyet de kalpte gerçeklesir. Ibadetlere kalbin temiz, niyetin iyi olmasi oraninda sevap verilir (Buhârî, “Îmân”, 41; Müslim, “Imâret”, 155).
Kur'an kalbin görme niteliginden söz eder. Yeryüzünde dolasip ibret almayanlari, düsünecek kalbi, isitecek kulagi olmayanlari uyarir: "Dikkat edin, bastaki gözler degil, gögüsteki kalpler kör olur" (el-Hac 22/46). Hassas, yufka ve temiz kalplerden bahseden Kur'an tas gibi kati, kirli ve kilit vurulmus kalplerin bulunabilecegine de dikkat çeker. Kalbin kirlenmis sekline bazan nefis de denir. Buna karsi nefsin arinmis sekli de kalptir, kalp hükmündedir. "Nefsini kirleten hüsrandadir, onu arindiran kurtulusa erer" (bk. es-Sems 91/9-10).
Bir hadîs-i serifte söyle buyurulmustur: "Insanin bedeninde bir et parçasi vardir. O iyi olursa beden tümüyle iyi, kötü olursa tamamiyla kötü olur. Dikkat, o kalptir" (Buhârî, “Îmân”, 39; Müslim, “Müsâkat”, 107). Bir hadiste, "Baskalari fetva verse de, sen fetvayi kalbine sor" (Dârimî, “Buyû‘”, 2; Müsned, IV, 228) denilerek vicdanin sesine kulak verilmesi istenmistir. Hz. Peygamber, "Iyi, gönüle yatan, günah gönülü tirmalayan seydir" (Müsned, IV, 194, 228) buyurarak süpheli konularda kisinin kalbine basvurmasini, baskasinin denetlemesinden önce kisinin kendi kendini denetlemesini tavsiye etmistir. Kur'an'da ve hadislerde takvâya büyük önem verilmistir. Hz. Peygamber kalbine isaret ederek, "Takvâ buradadir" demisti (Müsned, V, 379).
Tasavvufun konusu kalptir. Tasavvuf bir kalp ilmidir. Sûfîlere bu yüzden gönül ehli denilmistir. Tasavvufî düsünce Allah korkusu ve Allah sevgisi temeline dayanir.
Allah Korkusu. Kur'ân-i Kerîm ve hadîs-i seriflerde "havfullah (mehâfetullah) ve hasyetullah" denilen Allah korkusu üzerinde çok durulmustur. Günah isleyenlerin ve baskalarina haksizlik edenlerin Allah'in gazabindan ve azabindan korkmalari lâzimdir. Kur'an'da "Eger inaniyorsaniz biliniz ki en çok korkulmaya lâyik olan Allah'tir" (et-Tevbe 9/13; el-Ahzâb 33/37), "Onlardan degil, benden korkun" (Âl-i Imrân 3/175) buyurulur. Kisi insanlardan degil, Allah'tan korkarak günah islememeli, kötülük ve haksizlik etmemelidir. Gizli-açik islenen her kötülügü bilen Allah Teâlâ'nin islenen kötülükleri cezasiz birakmayacagina, er veya geç bunun hesabini soracagina inanmali, dinin emirlerine uyup yasaklarindan kaçinirken Allah'tan baska hiçbir kimseden korkmamalidir. Allah Teâlâ böyle kullarini över: "Onlar Rablerinden de, kötü azaptan da korkarlar" (er-Ra‘d 13/28). "Allah'tan baska hiçbir kimseden korkmazlar" (et-Tevbe 9/18; el-Ahzâb 33/39).
Basta peygamberler ve velîler olmak üzere bütün müminler Allah'tan korkar. Hz. Peygamber, "Allah'i en iyi bileniniz ve ondan en çok korkaniniz benim" buyurmustur (Buhârî, “Edeb”, 72; Müslim, “Fezâil”, 35). Bir hadiste de "Hikmetin basi Allah korkusudur" (Aclûnî, Kesfü'l-hafâ, I, 421) buyurulmustur. Allah'tan korkan baskasindan korkmaz. Allah korkusu diger korkulari siler ve kisiyi cesur hale getirir. Allah'tan korkanlarin âhirette de korkulari olmayacak, mahzun olmayacaklardir (el-Bakara 2/38, 62, 112, 262, 274, 277). Iste Allah'in velî ve ergin kullari bunlardir. Allah korkusu konusu üzerinde çok duran sûfîler bunu tasavvufun temel ilkelerinden biri haline getirmislerdir. Buradaki korku ayni zamanda Allah'i sevmekten kaynaklanan bir çekinme mahiyetindedir. Bu sebeple Allah korkusu ile Allah sevgisi, birbirini tamamlayan iki kavramdir.
 

Allah Sevgisi Bu sevgi Islâm'daki mânevî hayatin temelidir Bu temele dayanmayan ibadet ve ahlâk gibi davranislar Islâm açisindan bir anlam ifade etmez Bir mümin severek Allah'a itaat ve ibadet ederse, onun emirlerine ve yasaklarina uyarsa bunun degeri vardir Allah Teâlâ'yi seven onun kelâmi olan Kur'an'i ve resulü olan Hz Muhammed'i, onun dava arkadaslari olan sahâbeyi de sever Kisaca Allah'in sevdigi herkesi ve her seyi sever
Kur'an'da Allah sevgisi üzerinde önemle durulur Yüce Allah söyle buyurur: "Iman edenler Allah'a olan sevgileri ise çok fazladir" (el-Bakara 2/115) Siddetli ve çok sevgi ask demektir Bu âyet basta olmak üzere birçok âyette muhabbetullah denilen Allah sevgisine ve ilâhî aska isaret edilir
Bir müslüman Allah'i, Resulü'nü ve Allah yol...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Tasavvufî Düsüncenin Dinî ve Fikrî Temelleri
« Posted on: 29 Mart 2024, 02:49:17 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Tasavvufî Düsüncenin Dinî ve Fikrî Temelleri rüya tabiri,Tasavvufî Düsüncenin Dinî ve Fikrî Temelleri mekke canlı, Tasavvufî Düsüncenin Dinî ve Fikrî Temelleri kabe canlı yayın, Tasavvufî Düsüncenin Dinî ve Fikrî Temelleri Üç boyutlu kuran oku Tasavvufî Düsüncenin Dinî ve Fikrî Temelleri kuran ı kerim, Tasavvufî Düsüncenin Dinî ve Fikrî Temelleri peygamber kıssaları,Tasavvufî Düsüncenin Dinî ve Fikrî Temelleri ilitam ders soruları, Tasavvufî Düsüncenin Dinî ve Fikrî Temelleriönlisans arapça,
Logged
05 Ağustos 2017, 21:25:00
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #1 : 05 Ağustos 2017, 21:25:00 »

Esselamu aleykum.rabbim bizleri tasavvufi yolda yolda bu düşünceler içinde yaşayan kullardan olalim inşallah. .
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes