> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Nedir ?  > Sizden Gelenler (Tasavvuf)  > Tasavvuf nefsin hastalıklarının eczanesidir
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Tasavvuf nefsin hastalıklarının eczanesidir  (Okunma Sayısı 1220 defa)
16 Mayıs 2010, 16:32:51
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 16 Mayıs 2010, 16:32:51 »



Tasavvuf Nefsin Hastalıklarının Eczanesidir?


PROF. DR. ETHEM CEBECİOĞLU:



“TASAVVUF, NEFSİN HASTALIKLARININ ECZANESİDİR”





• Hocam, tasavvufun İslam’daki yeri nedir?

• Borçlanmayla alakalı olarak birisine borç verdiğimiz zaman bu borç ödenecektir. Yani 1 milyar lira borç verdiniz, 1 milyar lira alacaksınız. İslam hukuku bunu gerektiriyor. Hukuk buna göredir. Ayete göre vakti geldiğinde ödenmesi gerektiği anlatılıyor. Bu temel bir hukuk kuralı olan konmuş fakat bu burada bırakılmamış.

Ayeti kerimede bir basamak ileri ****ürülmüş. Hani darda kalındıysa ona bir süre verin diyor. Allah bunun hayırlı olduğunu söylüyor. Hak olarak, normal olan ödenmesidir. Ama durumu uygun olmayana bir mehil tanımak, üçüncü aşamada ise bakıyorsunuz adam fakir, bağışlayın, en hayırlısı da budur diyor. İslam burada üç alternatif sunuyor. Herhangi bir konuda Kur’an-ı Kerim’de bu şekilde fetva, takva, vefa dediğimiz boyutlar açılım olarak zikredilmiş.

Mesela bir kaza namazının farzını kaza ettiğimiz zaman İslam ilmihallerine göre kaza yerini buluyor. Fakat ben bazı şahıslar gördüm, sünnetleri de kaza ediyor. Sünnetlerin kazası diye bir şey yok. Ama kendiliğinden öyle hissediyor. Duyuşu o. Yani içindeki itici, motive edici inanç gücü zamanında kılamadığı sünneti de kaza etmesini sağlıyor. Aslında öyle bir şeye gerek yok. Öyle bir şeye gerek olmamasına rağmen kendiliğinden, Allah’a olan saygısı, imanının gücü, artık ona ne derseniz deyin, bir yapı. Yani bir imani yapının insanda meydana getirmiş olduğu itici bir motivasyonla sünnetleri de kaza ediyor. Kılma diyemezsiniz ama kılmasına da gerek yoktur. Kılana kılma denemez, kılmayana da kıl denilmez. Çünkü hukuk olarak, bir ilmihal kuralı olarak Hanefi mezhebine göre sadece farz namazları kaza edilir.

Tasavvufun İslam dinindeki yerine gelince... Tasavvufu, kısaca takva hayatı olarak görüyorum. Yani tasavvuf kelimesini hep ağır buluyorum ama kullanma mecburiyetinde kaldığım için kullanıyorum. Yani bir bilim haline gelmiş. Kendi başına ıstılahları var, terminolojisi var. Kurallar geliştirmiş. Bir bağımsız ilmi disiplinle olması gereken bütün özellikler tasavvufla bir ilim olarak veyahut da tasavvufu bir ilim olarak ortaya çıkarmıştır. Bir ilmin ilim olabilmesi için terminolojisi gerekir, terim bilgisi gerekir. Bugün fıkıh içinde vardır bu ıstılah, bu metodoloji hadis için de, tefsir için de, tarih için de vardır. Bütün ilimler için geçerlidir. Bu şekilde metodolojisi kurulmuş, terminolojisi kurulmuş bir ilimseniz bağımsızlığınızı ilan edersiniz.

Tasavvuf her birini asırda terminolojisi oluşmaya başlamış, zühd hareketleriyle beraber ilk primitif tasavvuf ifadelerinin, terimlerinin kurgulanmaya başlandığını, inşaya başlandığını bir bilim olarak tasavvufun üçüncü asırda da artık resmen ortaya çıktığını, rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Ve biz burada tasavvuf kelimesiyle kastettiğimiz, İslam’ın daha derin tefekkür ve duyuşlu bir takun boyutuyla yaşanması, derinlikle, aşkla, vecdle yaşanmasıdır.

Bazıları “tasavvuf ayrı bir dindir” diyerek ortaya çıktılar. Bu iddia, tamamen yanlış bir iddiadır. Ama bu isim konmuş bir kere. Bu nedenle, yani metodoljisi, terminolojisi oluşması münasebetiyle bir bağımsızlığını ilan etme söz konusudur. Bu ilan ile birlikte tasavvufa bir ilim olarak yani insanların takvalı ve veralı yaşamasının tasavvuf kelimesiyle anılması genelleştiği için ben de onu kullanmak zorunda hissediyorum kendimi.

Bana göre tasavvuf fazlalık bir isimdir. Bunun en büyük ispatı da zamanımızda gördüğümüz tasavvuf büyükleridir. Mesela Sami Efendi hazretleri. Hayatını yakından inceledim. Baktım Kur’an-ı Kerim’in aynısı. Yani Kur’an insanı, sünnet insanı. Hiçbir bidat yok. Sahih ehli sünnet inancına mensup. Takva hayatı var. Vera hayatı var. Aşk var, muhabbet var, rıza var. İslam’ı derin yaşamak, sevmek, sevdirmek var. Bu İslam-Müslüman başka bir kelime bulamıyorum. Ama mecburen tasavvuf ıstılah olarak kullanılır hale gelmesi münasebetiyle, ıstılahı oluştuktan sonra, tasavvuf adını aldıktan sonra bu gibi zevatı kirama muttaki, zahit gibi isimler yerine mutasavvıf, sufi diye kelimeler kullanılır olmuş.



• Hocam, tasavvufu ahlak ile sınırlandırmıyor, “İslam’ın diğer alanlarına da giren boyutları var.” diyorsunuz. Yani genel bir bakış açısıyla ele alıyorsunuz.

• Tabi ki. Ben burada tasavvufu naçizane şöyle tanımlama durumunda hissettim kendimi: Bir çeyrek asırlık, bu işin akademisyeni olarak söylüyorum. Vardığım bir tarif var. O tarifin çok makul olduğuna inanıyorum. Kur’an-ı Kerim’i Peygamber efendimiz gibi yaşamaya çalışmaktır. Kur’an-ı Kerim’i yaşamaktır demiyorum, yaşamaya çalışmaktır diyorum. Yaşamaktır kelimesi bir iddiadır. “Yaşamaya çalışmak” mütevazı bir ifadedir. Çünkü hiçbir kimsenin Peygamberimiz gibi İslam’ı yaşayabileceğine ben şahsen inanmıyorum. O örnek, üsvei hasene, prototip müslüman örneğidir. Herkes İslam’ını ona göre değerlendirecek. O, Kur’an-ı Kerim’e göre değerlendirmiş.

Hz. Aişe annemize sorulduğu zaman, “Ahlakı Kur’an’dan ibaretti.” diyor. Yani Peygamberimizi kısaca “Kur’an insanı” diye tarif ediyor. Evliya da, o muttakiler de, maneviyat erleri de Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellemin hayatını yaşayarak Kur’an’ı anlamışlardır. Peygamberimizin hayatını yaşamayan, O’nun yaşama halleri başından geçmeyen bir insanın Kur’an-ı Kerim’i anlaması, yaşaması mümkün değildir.

Mevlana Celaleddin-i Rumi hazretleri Kur’an’ı Kerim’i en iyi kimler anlar diyor, müfessirler değil diyor. Kur’an-ı Kerim’i yaşayan anlar diyor. Yaşamayan anlamaz. Yani sırf, işin teori kısmında kalıp da, işin edebiyatını Kuru ilmi tarafını, zahiri tarafını ele alıp hayatına geçirmeyen bir insanın Kur’an-ı Kerim’i anlamayacağını söylüyor.

İşte tasavvuf, bana göre Kur’an-ı Kerim’i yaşamanın, ama Peygamberce yaşamanın, yaşamanın değil, yaşamaya çalışmanın bir adı olmuş oluyor. İslam dinindeki yeri kısaca bundan ibarettir. Herkesin bu açıdan ihtiyacı vardır tasavvufa.

Çünkü Allahu Teala, “Ya eyyuhellezine âmenu’t takullahe, hakka tukatih” diye bir ayeti kerime gönderiyor. Sahabeyi Kiram, bunu ağır bulmuş. Yani takvayı layıkıyla yaşayın diyor. Takvayı hakkıyla yaşamak kolay değil tabii. Hemen ikinci ayeti kerimede bu hafifletilmiştir. “Ya eyyuhellezine amenu’t takullahe mesteta’tum.” Ey insanlar gücünüz yettiği kadar, kabiliyetiniz oranınca, potansiyeliniz ne kadarsa onun elverdiği miktarda takvalı olunuz, diye herkese farklı takva alanları çizmiş. Takva alanı dar olan insan var, geniş olan var, çok geniş, engin, umman gibi olanlar var. Hiç takvalı hayat yaşamayan insanlar da var.

Ve ben şu kanaattayım yine, bu elimizdeki Kur’an-ı Kerim, bütün insanların yapabileceği, sıradan bir insanın da yapabileceği avam kitabıdır. Kur’an-ı Kerim takva, bu avamın, herkesin yapabileceğinin üzerine bir şeyler yapabilmeye çalışmaktır. Ve Kur’an-ı Kerim’de sık sık bu konuya işaret edilir: “La yes’elünnase ilhamâ” Sadakayı kime vereceksiniz diyor. Herkese verirsiniz, ama bir ayrıcalık yapıyor Cenabı Allah. Diyor ki, gizli fakirler var, utanmaktan isteyemeyen insanlar var. Onlara verilmesi gerekir diyor. Bu daha hayırlıdır, iyidir. İşte Kur’an-ı Kerim, sık sık buralara atıfta bulunuyor. Takvalı olursanız, iyi olur. Yani oruç tutamadıysanız fidye verirsiniz. Ama tutarsanız sizin için daha da iyidir diyor. Mesela yolculukta oruç tutulmaz, ama buna rağmen tutarsan daha hayırlı olur manasına geldiği için bazı büyükler Ramazan ayı gelince bir başka memlekete gider, yolcu kalırlar. Ve yolculukla beraber tuttukları için o hayır elde etme çabası içerisinde hayırda yarışma konusunun mümessilleri olmuşlardır.

Şahsi kanaatim, Kur’an-ı Kerim herkesin yaşayabileceği bir kitaptır. Bir de bunun içerisinden daha özelleştirilmiş, daha rafine, daha sofistike, ince bir İslam’ı çıkarmak da gene bu kitabın içerisinden mümkündür. Ama çıkarmazsanız yine cennete girersiniz. Mesela kırkta bir zekat verin. Bunu herkes verir. Avam tabakası, havassanız malınız kırkta 10’unu verirsiniz, kırkta 20’sini verirsiniz, Hz. Ömer gibi. Ehassul Havassanız Hz. Ebu Bekir gibi malınızın tamamını verirsiniz. İslamiyet, bunlara kapı açmıştır. Herkes buna mecbur değildir. Mecburi İslam kırkta birini gerektirir. İşte tasavvufun İslam’daki yeri, takva boyutuyla ek alınırsa çözebileceği kanaatini ifade etmekten hiçbir platforma çekinmeden söyleyebilirim.



• Hocam, söylediklerinizden şunu anlıyorum: Tasavvuf, Hz. Peygamber zamanında, O’nun yaşamında zaten vardı. O tasavvufun kendisi idi. Peki hocam tasavvufun bu isimle ortaya çıkması, bir ilim olarak gelişmesi ve disipliner bir hüviyet kazanması nasıl gerçekleşiyor?

• Zamanla ıstılahlar gelişmiş. Birtakım tasavvufi, psikolojik haller yaşanıyor. Peygamber Efendimizin hayatında, vahiy geldiği zaman terliyor, kendinden geçiyor, ağırlaşıyor. Namaz kılarken Efendimizin karnından sesler geliyor, duygulandığı zamanlar var. Secdede uzun uzun kaldığı zamanlar var. Derin duaları var. Böyle derin birtakım yaşadığı psikolojik halleri var. O yaşadığı halleri düşündüğümüz zamanı hepimizde o haller bir şekilde var ama Peygamberimiz boyutunda olmayacağı da aşikar. İşte Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin bu halleri daha sonra izleyicileri tarafından yaşanmaya başlayınca tarif etme ihtiyacı ortaya çıkıyor. Fena makamı, kendinden geçmeyi ifade ediyor. Sekr, sarhoşluk, Allah’ı çok zikretmekten dolayı insanın bir melankoliye girmesi, rahatlaması, farklı bir boyut yaşamış. İşte o şekilde yavaş yavaş ilk tasavvufi meseleler üzerine konuşmaya başlıyorlar. Tevhidi konuşuyorlar mesela. Tasavvufçuların tevhidi anlaması fevkalade farklı bir anlayış. Yani içimizdeki...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Tasavvuf nefsin hastalıklarının eczanesidir
« Posted on: 28 Mart 2024, 20:02:05 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Tasavvuf nefsin hastalıklarının eczanesidir rüya tabiri,Tasavvuf nefsin hastalıklarının eczanesidir mekke canlı, Tasavvuf nefsin hastalıklarının eczanesidir kabe canlı yayın, Tasavvuf nefsin hastalıklarının eczanesidir Üç boyutlu kuran oku Tasavvuf nefsin hastalıklarının eczanesidir kuran ı kerim, Tasavvuf nefsin hastalıklarının eczanesidir peygamber kıssaları,Tasavvuf nefsin hastalıklarının eczanesidir ilitam ders soruları, Tasavvuf nefsin hastalıklarının eczanesidirönlisans arapça,
Logged
01 Ocak 2017, 19:55:12
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #1 : 01 Ocak 2017, 19:55:12 »

Esselamu aleyküm.Rabbim bizleri tasavvuf ehli olan ve onun emirlerine uyup ruhunu bedenini islamın güzellikleri ile iman ile besleyip kurtuluşa erişen kullardan eylesin inşallah...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

24 Ocak 2017, 21:20:13
Ruhane
Yeni Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 9.473


« Yanıtla #2 : 24 Ocak 2017, 21:20:13 »

Rabbim nefs hastaliklarindan muhafaza eylesin insaallah
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes