Konu Başlığı: Sadık Müridin Vasıfları Gönderen: Ekvan üzerinde 09 Temmuz 2011, 10:40:07 Sadık Müridin Vasıfları
Evliyâullah hazerâtı sâdık mürîdi şöyle anlatır: Mürid muktedî ve murad muktedâdır. Biri seven diğeri sevilendir. Mürid, irade eden ve tâbi olandır. Sâlike muktedî denebilmesi için bâsîret gözünün hidâyet nuruyla görmesi, kendi noksanlarını bilmesi şarttır. Hakk'a kurbiyyet hâsıl olmadan teselli bulmaması lâzımdır. Hangi bir kimse müridlikten dem vurur, iki cihanda da Allah’tan gayri muradı bulunur ise Hakk'a vasıl olamayacağı gibi, müridlik vasfı onun üzerinde emânet gibidir. Murâd’a muktedâ denilmesinin sebebi ise şudur: Onun hâkimiyeti mürid üzerinde öylesine tahakkuk etmiştir ki bütün noksanlarını tamamlamadan onu bırakmayacaktır. İstidatlarını kemâline erdirmek için terbiye ve irşad usûllerini tatbik edip onu ıslâh-ı nefs edecektir. Mürid bütün edeplere riâyet eden, verdiği sözleri yerine getiren, elindekine kanaat edip râzı olan, nimete şükreden, belâya sabreden, kader ve kazâya rızâ gösteren sıkıntılı ve serbest halinde Rabbine hamdeden, gizli ve açık her hâlinde ihlâsını muhâfaza eden sâliktir. Mürid yalnız Allaha kul olur, ancak ondan yardım diler. nefsâni arzu ve istekler, adetler onu yolundan döndüremez. Sözü zikir ve hikmet, sükûtu tefekkür ve ibrettir. Fiili sözünden ileridir. Ameli ilmini tasdîk eder. Şiârı huşû ve vakardır, ahlâkı tevâzû kalbi münkesirdir. Daima Hakk'a uyar ve her şey de hakkı üstün tutar, bâtılı reddeder. İyi insanları sever onlarla dost olur. Onunla arkadaş olmak hayırlıdır. İnsanlara yardımı çok, başkalarına yükü azdır, rahatsız ve tedirgin edici olmaktan uzaktır. İtimat eder ve kendisine de itimat edilir. Yalan söylemez, kimseyi hor ve hakir görmez, hıyânet etmez. Cimri de değildir müsrif de; vasattan ayrılmaz. İşte Kur’an’dan delili: وَالَّذ۪ينَ اِذَا اَنْفَقُوا لَمْ يُسْرِفُوا وَلَمْ يَقْتُرُوا وَكَانَ بَيْنَ ذٰلِكَ قَوَامًا “(O kullar), harcadıklarında ne israf ne de cimrilik ederler; ikisi arasında orta bir yol tutarlar.”[1] Sâdık mürid kendine lâzım olan vazifeleri yapar. Elindeki bir şeyi ihtiyaç sahibinden kıskanmaz. İçi temiz, niyeti güzel, çevresine saygılı ve edepli, himmeti kendisini Rabbine yaklaştıracak derecede yüksek, nefsi dünyadan yüz çevirmiş, hatasına ısrar etmez, vefâkar, fütüvvet sahibi, insaflı dürüst ve istikâmet üzeredir. Verilince şükreder, verilmeyince sabreder. Zulmederse helallik diler, tevbe ve istiğfar eder; zulme uğrarsa affeder ve bağışlar. Cenâb’ı Hakk şöyle buyurur: وَعِبَادُ الرَّحْمٰنِ الَّذ۪ينَ يَمْشُونَ عَلٰى الْاَرْضِ هَوْنًا وَاِذَا خَاطَبَهُمُ الْجَاهِلُونَ قَالُوا سَلَامًا “Rahmân'ın (has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevâzu ile yürürler ve kendini bilmez kimseler onlara laf attığında (incitmeksizin) "Selâm!" derler (geçerler).”[2] Sâlik bir köşede gizli kalmayı sever, şöhretten ve gösterişten hoşlanmaz, kendini ilgilendirmeyen konulardan dilini, elini, gözünü, gönlünü muhafaza eder; sâlikin Rabbine karşı vâki olan hatalarından kalbi daima mahsun ve müteessirdir. Dinde tâvizkâr değildir. Allah'ı gazablandırma karşılığında kulları memnun etme derdine düşmez. Uzleti sever. Sâdık müridi daima bir hayır işlerken görürsün. Yahut bildiği bir şeyi öğretmekle meşguldür. Ondan iyilik beklenir kötülük beklenmez, kendine ezâ ve cefâ edeni hoş görür, affeder. Cenâb-ı Hak şöyle buyurur: وَهُزّٰى اِلَيْكِ بِجِذْعِ النَّخْلَةِ تُسَاقِطْ عَلَيْكِ رُطَبًا جَنِيًّا "Hurma dalını kendine doğru silkele ki, üzerine taze, olgun hurma dökülsün."[3] İbni Ömer radiyallahu anhümâdan rivâyetle Rasûlullah sallallâhu aleyhi vesellem efendimiz: “Müminin hâli hurmaya benzer ondan ne alırsan sana fayda verir”[4] buyurur. Mürid hurma ağacı gibidir. Onu taşlayanın üzerine taş değil, hurma düşürür. Toprak gibi mütevâzidir. Edepli, hayâlı ve hüsnü’l- hulk sahibidir, ondan güzellikler zuhur eder. İçindeki imanın nûru nâsiyesinden okunur. Herkes ondan istifâde eder. Bütün azim ve himmeti Rasûlullah efendimize tâbi olup Allah'a kul olmaktır. Bütün gayreti ve arzusu Rabbimizin rızâsını kazanmaktır. Sâdık mürid daima Rabbinin emrine mûti, mahlûkatına da merhametlidir. Nebiyy-i muhterem sallallâhu aleyhi vesellem buyurdu ki: “Müslüman elinden ve dilinden, müslümanların selâmette kaldığı kimsedir. Muhâcir de Allâh'ın nehyettiğini terkedendir.”[5] [1] Furkan Sûresi, Âyet 67 [2] Furkan Sûresi, Âyet 63 [3] Meryem Suresi, Âyet 25 [4] Hadis, El mu’cemul kebîr - Taberânî [5] Hadis Buhârî Marifet-i İlahiyye Tarikat-ı Aliyye |