> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Nedir ?  > Sizden Gelenler (Tasavvuf)  > Nefs i emmâre
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Nefs i emmâre  (Okunma Sayısı 568 defa)
19 Kasım 2010, 19:22:36
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 19 Kasım 2010, 19:22:36 »



Nefs i emmâre


Birinci nefis mertebesine, “Nefs-i Emmâre” diyorlar ki, hiç işe yaramayan bir nefistir. Kâfirler, müşrikler, münafıklar ve fâsıkların nefisleridir ki, on iki alâmeti, sıfatı veya huyu vardır. Bunlar hiçbir zaman mü’min-i muvahhide yakışmaz. Kâmil ve olgun mü’min demek ki bu mertebeleri ve sıfatları, huyları geçmiş, kendisini arıtmış, güzelleştirmiş, nurlandırmış nur üstüne nur koymuş, gecelerini gündüz yapmış; karanlıkları giderip, zulmetleri yırtıp “Nurun âlâ nur” olmuş. Bakanın gözleri kamaşır, peşinden gidenler nur deryasına erişirler. Cenneti dünyada da bulurlar. Gözleri, sözleri, bütün maksat ve gayeleri Hakk’ın cemâline erişebilmek ve rızasını kazanabilmektir.
Onun için dünyanın hiçbir lezzeti onları Hakk’ın rızası için çalışmaktan alıkoymaz. Hak için istendiği zaman canlarını bile gözünü kırpmadan Hakk’a teslime amadedirler.
Buna mukabil, bu nefs-i emmâre sahipleri öyle bir batağa düşmüşlerdir ki, tarifi bile mümkün de
ğildir. Gerek şirk ve gerekse küfür üzerinde ölenlerin yerleri ebedî cehennemdir. Yedi kat olmak üzere, ateşten, buzdan, enva-ı çeşit yırtıcı hayvanları ile o cehennemde ebediyen kalmanın ne demek olduğunu ancak oraya girenlere sormalı. Sormaya ne hacet, ALLAH Teàlâ ve Rasûlü sallâllahü aleyhi ve sellem Hazretleri onları bize güzelce anlatmaktadır. Velâkin ALLAH celle celâlühû ve Rasûlü aleyhissalâtü vesselamdan haberleri olmayan zavallılara ne demek lâzım, bilmem! Sözlerim hep müslümanlara ve inananlara...

a. ALLAH’ı bilmek


ALLAH’ı İnkâr Akılsızlıktır


“Çocuklar, ALLAH’tan şeker isteyin, bakalım verecek mi?..”. Tabiî masum çocuk ne bilsin, “ALLAH’ım, bizlere şeker ver!” diye haykırırlar da hiç cevap alamazlar. O zaman korkunç dinsiz, “Bir de benden isteyin bakalım” der. Yine çocuklar o dinsize, “Bize şeker ver” diye bağırınca, çocuklara hazırladığı şekerleri ikram eder ve der ki: “İşte var olan istediğinizi verir, var olmayandan tabiî ses bile çıkmaz” diye daha ilk devrelerindeki masum çocukları böyle iğfal eden gafil, ALLAH Teàlâ Hazretleri’ni bilmekten mahrum, çok da âciz, kendisini dev aynasında görmekte, kendisinin düştüğü bataklığa masum yavruları da böylece sürüklemek istemektedir.
Diğer birisi de, “Çocuklar! ALLAH’ın (hâşâ) resmini çiziniz!” diye emreder. Çocuklar da şaşırırlar. Bu aptal, gafil... daha ne desek caiz. ALLAH münkiri, Rasûlüllah münkiri, İslâm düşmanı, din düşmanı, insanlık düşmanı, bataklığa düşmüş de kurtulmaya çalışmayan, üstelik başkalarının da o bataklığa düşmesi için gayret sarfeden pek zavallı bir bedbaht değil de nedir?
İnsan öyle zannediyor ki, bunlar muhakkak delidir. Zira bir parça aklı olan böyle bir cinayeti irtikàb edemez. Çünkü, insan düşünür: “Ben varım, bu varlık bana nereden geldi?” Ana rahmindeki, o karanlık yerdeki halini düşünür, şu hilkatteki güzellik, tenâsüb-i âza, akıl, idrak, şuur basiret, işitmek, konuşmak, okumak, yazmak... Sonra o azaların birbirleriyle irtibatı; ciğerler, kalp, böbrek, mide, bağırsaklar ithalât ve ihracatı hepsi ayrı ayrı ibret levhası. Sonra o baş yok mu ya; künhüne vâkıf olunamayan bir hârika...
Şimdi insan nasıl olur da bunları düşünmez... A zavallı, sen ALLAH Teàlâ’yı görmek istiyorsun. Evvelâ şu aklını göstersene, görelim bakalım. Ne diyeceksin? Derler ki: “İşte eserlerim, aklımın olduğunu göstermeye kifayet etmez mi?”. A muhterem kardeşim, senin eserlerin senin varlığını ve aklının olduğunu göstermeye yetiyor da, bu koca kâinat, içinde sayısız mahlûkatı ile beraber, ALLAH Teàlâ’nm varlığına ve birliğine delâlet etmiyor mu? Ne buyurursunuz? Başımızdaki bir takkenin bile kendi kendine meydana gelmediğini, bir yapıcıya muhtaç olduğunu söyler durursunuz da, bu ucu bucağı bulunmayan mevcudat sahipsiz olsun, hiç olur mu?
Mantığınız bu kadar basit bir şeyi halledemiyorsa, insan diye gezmeye de hakkımız olmasa gerektir. Bu yaramaz insanlar bunları bilmez değildirler. Fakat ne yazık ki, beş on kuruş için ya satılmıştır veya tam kâfirdirler.
İnançsız insanlar mutlaka beşeriyet için pek büyük bir belâdır. Kanunlar, nizamlar insanları insan edemez. Eski devirlerde, firavunlar zamanında bir sürü insan çalışır, çabalar, fakat hürriyetten mahrum, esir vaziyetinde idiler. Şimdi de aynı. İnsanın istediğini yapamadığı ve başkalarının emrine tâbi olduğu vaziyete esaret denmez de ya ne denir? Bu ALLAH tanımayan ve Peygamberi bilmeyen, kitabı da olmayan kavmin adına kâfir demezler de ya ne derler? Bu kâfirlere itaat edip boyun büken zavallılara da ne demek lâzım olduğunu artık sen söyle...
Müslüman diye yaşayan bir milletin başında müslüman idareci olması lâzım gelmez mi? insan müslüman olsun da kâfirlerin kumandası altında yaşasın, hiç yakışır bir şey mi? Ölüm bundan çok daha iyidir.
Bu seferki haccımda Medine-i Münevvere’de yanımda oturan birine sordum: “Nerelisiniz?”. Dedi ki: “Kudüslüyüm”. “Şimdi de orada mısınız?”. “Evet” deyince hayretlere düştüm. Müdafaa yapamamış, sonra kaçmamış, yahudinin buyruğu altında yaşamaya razı olmuş. Sonra da hacca gelmiş. Bilmem siz ne dersiniz, böyle müslüman olur mu? O malların, servetlerin gözleri kör olsun, onlara bağlanan insan nasıl bırakıp da gidecek. Yazık böyle müslümanlara!..

Huzur ve Saadet İmandadır


Eğer sen de memleketinde rahat ve huzur içerisinde yaşamak istiyorsan, evvelâ evlenirken temiz müslüman bir hanım seç, sonra da evlâdını mutlak ve mutlak müslüman olarak yetiştirmeye çalış.
Çocuğunu faydasız işlere köle etme. Onu namuslu ve şerefli işlere, san’atlara alıştır. Alınteri ile kazanılan paraların hem bereketi, hem de faydası çok olur. Bugünkü anarşi hâdiselerini çıkaranlar ve yapanlar hiç şüphen olmasın ki, dinden, diyanetten, insanlıktan, İslâmlıktan haberleri olmayan çok açınılacak kimseler. Kabahat bunlarda değil. Asıl kabahat bunların anne babaları ile birlikte bunları yetiştirenlerdedir. Onların bir kısmı bugün ölmüşlerdir. Şüphesiz mezarlarında da bunun acısını mutlaka çekmektedirler. İmkânları olsa da bir daha dünyaya gelseler, bakalım bu dinsizliği bir daha seçerler mi?
Aziz kardeşim, şu sâadet denilen şey, ne bilgide, ne servette ve ne de kuvvettedir. Bunların hepsi pek çabuk geçen şeylerdir. Asıl saadet ebediyet saadetidir. Zira oradaki bilgi, servet ve kuvvet daimîdir. Nimetlerin hepsi de daimîdir. Hem her gün, her saat belki her dakikada, her nefeste güzellik üstüne güzellik, safa üstüne safa, nimet üstüne nimet. Her lokmada birbirinden üstün zevkler... Yorulmak yok, darlık yok, sıkıntı yok... Zevk üstüne zevk.

Fâni Dünyanın Hâli


Şimdi bu fâni dünyanın hâli kederli, yorucu, sıkıntılı, bir günü diğerine uymaz. Her gün bir felâket, bir hastalık, nihayet ihtiyarlık ve arkasından ölüm... Herkes ağlar, matem evinde yüzleri gülmez, gönüller perişan... Hani o senin köşklerin, sarayların, hani o senin canım hanımların, kızların, gelinlerin, oğulların? Hani saya saya bitiremediğin servetlerin, gözleri kamaştıran altın ve ziynetlerin? Şimdi bulunduğun daracık mezarda ve oradaki korkunç karanlık zulmetler içerisinde her gün bir perişanlık içindesin değil mi? O güzel yüz bakılmaz hâle gelmiş, o canım azalar, hele o gözler, mümkün olsa da bir görsen, nasıl dağılmakta, çürümekte. Vücudunu az zamanda kurtlar istilâ etmiş, her birisi bir taraftan kemirip yemekte. Artık ne bağırmak var, ne de ağlamak.
Sen bugünleri unutuyor ve dünyada rahat edeyim diye geceni gündüze katıp çalışıyor, haram-helâl demeden topluyorsun. Artık aklına ne seni yaratan ALLAH celle celâlühû geliyor, ne emirleri, ne ALLAH’ın Rasûlü sallu aleyhi ve sellem ve onun sünnetleri !
Maksadın çalışıp dünya birinciliğini almak... Hedefin pek güzel, lâkin ölüm olmasa. Fakat iş ölümle de bitmiyor. Bu hayatı veren ALLAH celle ve âlâ seni bir de imtihana çekip, “Sana verdiğim ömrü nerelerde harcadın? Kazandığın paraları nerelere sarfettin?..” diye sual edecek. Gençliğini, bilgini, nasıl amel ettiğini de yine sorarlar; bir mesuliyet günü ki, kılı kırka yararlar. Dillerin değil ellerin söyler, ayakların da şehadet eder. Sen yine cahillik edip, “El nasıl söyler, ayaklar da nasıl şehadet eder” diye sakın tereddüt etme. Çünkü bugün elimizde bulunan tahta, teneke ve cam parçalarından yapılan teyplerin nasıl konuştuğunu görmekteyiz ki, bunları yapan ALLAH Teàlâ’nın mahlûkları... Öyle ise ALLAH Teàlâ’nın yapamayacağı bir şey yoktur. Etleri de konuşturur, kemikleri de...


Akıl İle ALLAH’ı Bilmek Mümkündür



Ey aziz ve muhterem kardeş, sen de “ALLAHü Ekber” diyerek her gün beş vakit namazımızda ilân ettiğimiz pek büyük olan ALLAH Teàlâ’nın kulusun. Eğer onun rızasını kazanmayı arzuluyorsan, mü’minler için, muttakîler için vaad olunan cennet-i âlâya girmek ve oradaki sonsuz nimetlere nail olmak istiyorsan evvelâ onu sev. Zira bu dünyada nail olduğumuz bütün nimetleri veren odur. Bizi de yaratan odur. Elma, armut vesaire gibi bütün meyveleri ve nebatatı topraktan bak nasıl süzüp çıkartmaktadır. İşte bak sana ne güzel bir misal: Bütün meyvalar ve nebatat, her gün yediğimiz etler ve ekmek de o topraktan gelmiyor mu? Bayıla bayıla içtiğimiz sütler, yağlar hattâ ballar hep o toprağın birer hulâsası değil de ya nedir? İşte bizi de maymundan değil, böylece o topraktan süzüp çıkartan yine ALLAH Teàlâ’dır.
Şimdi bütün bunlar gözümüzün önünde dururken insanoğlu nasıl inanmaz ki, O ALLAH celle ve âlâ hem birdir ve hem de ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 19 Kasım 2010, 19:23:21 Gönderen: Sidretül Münteha »
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Nefs i emmâre
« Posted on: 26 Nisan 2024, 21:21:54 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Nefs i emmâre rüya tabiri,Nefs i emmâre mekke canlı, Nefs i emmâre kabe canlı yayın, Nefs i emmâre Üç boyutlu kuran oku Nefs i emmâre kuran ı kerim, Nefs i emmâre peygamber kıssaları,Nefs i emmâre ilitam ders soruları, Nefs i emmâreönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes