> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Peygamberimiz (S.A.V) > Sizden Gelenler (Peygamber Efendimiz ) > Nebevî ahlâk ile ahlâklanmak
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Nebevî ahlâk ile ahlâklanmak  (Okunma Sayısı 609 defa)
31 Ekim 2010, 15:49:00
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 31 Ekim 2010, 15:49:00 »



Nebevî Ahlâk ile Ahlâklanmak


“Gel ey gönül! Hakîkî bayram, Cenâb-ı Muhammed’e vuslattır. Çünkü cihânın aydınlığı, O mübârek varlığın cemâlinin nûrundandır.” (Hz. Mevlânâ)

Yaratılış olarak kâinattaki varlıkların en şereflisi olan insanın gerçek kıymeti, maddî yapısından ziyâde mânevî dünyâsında, yâni ahlâkında gizlidir. İnsanlığın ahlâk ve fazîlet târihi, aynı zamanda hak dinlerin târihidir. Zîrâ güzel ahlâk, dînin gönülde iyi hazmedilmesinin, olgunlaşıp kemâle ermesinin bir netîcesidir. Bu bakımdan İslâm ahlâkı da, dînimizin özü, esâsı ve bizzat kendisidir.

Fânîlerin kanaat ve telakkîleri, kâmil bir ahlâk nizâmında ölçü olamaz. Bir ahlâk nizâmının kıymeti, ne kadar ilâhî menşe’li olduğuna bağlıdır. Çünkü insan tabiatini en iyi bilen, onun yaratıcısı olan Allâh Teâlâ’dır. Bu bakımdan insanlık âleminin ahlâkı, kendi hevâsından bir şey söylemediği ilâhî beyân ile sâbit olan Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, ve O’nun kalbine indirilmiş olan Kur’ân-ı Kerîm ile kemâle erdirilmiştir.

Nitekim âyet-i kerîmede:

“(Ey Ra sû lüm!) Onu (Kur’ân’ı) Ceb râ îl, uyarıcılardan ola sın di ye Sen’in kal bi ne in dir miş tir.” (eş-Şu arâ, 193-194) buyrulmaktadır.

Allâh’ın râzı olduğu huy ve davranışlardan ibâret olan güzel ahlâk, Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in mübârek lisan ve tatbikâtı ile beşeriyyete teblîğ olunmuştur.

Allâh Rasûlü’nün ahlâkını soranlara Hazret-i Âişe

-radıyallâhu anhâ- vâlidemizin; “O’nun ahlâkı Kur’ân’dır.” buyurduğu gibi, nebevî ahlâk, tamâmen “Kur’ân ahlâkı”ndan ibârettir. Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, canlı bir Kur’ân mâhiyetindeki ömrü boyunca, her hâl ve hareketiyle pâk kalb-i şerîfine indirilen

Kur’ân-ı Kerîm’in fiilî bir tefsîri olmuştur.

Cenâb-ı Hak, İslâm ile murâd ettiği “kâmil insan” modelini, Haz ret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in şahsında sergilemiş, O’nu bütün bir beşeriyet için örnek şahsiyet kılmıştır.

Yine O’nun ahlâkını tekrîm sadedinde:

“(Ey Rasûlüm!) Muhakkak ki Sen’in için tükenmeyen bir mükâfât vardır. Şüphesiz ki Sen, yüce bir ahlâk üzeresin!” (el-Kalem, 3-4) buyurmuştur.

Güzel ahlâkın Hak katındaki kıymetini anlamak için, Hak Teâlâ’nın yüce kelâmı Kur’ân-ı Kerîm’e bakmak kâfîdir. Ahlâk, Kur’ân-ı Kerîm’de en büyük ve esaslı yer tutan hususlardan biridir. Yine Kur’ân-ı Kerîm’de büyük bir yer tutan kıssalar dahî bir bakıma ahlâkî esasları tamamlayıcı mâhiyettedir.

Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz de:

“Ben baş ka bir mak sat la de ğil, an cak gü zel ah lâ kı ta mam la mak için gön de ril dim.” (İmâm Mâ lik, Mu vat tâ, Hüs nü’l-hulk, 8) buyurmak sûretiyle vazîfesinin özünü hulâsa etmiştir.

Hakîkaten, o Varlık Nûru’nun ulvî teşrîfiyle, cihânın kararmış ufukları nûra garkoldu, insanlığın beklediği yeni bir saâdet sabahı doğdu, kalbler nûrlandı, basîretler açıldı, hayâtın bulanık akışları duruldu. O yüce Peygamber’in feyz ve bereketiyle âlem ebedî bir bahâra kavuştu. İnsanlığı hakîkî şeref ve haysiyetine, hayır-hasenâta, hakka, adâlete ve müsâvâta O erdirdi. Hayat ve ebediyyetin sırrını O öğretti.

O yüce Peygamber, ümmî bir toplumda yetişti. Lâkin getirdiği yüce kitâb ile dünyâ kütüphânelerine ışık kaynağı oldu. Gönülleri hikmet, sır ve ledünnî ilimle doldurdu. O kitâbın gelişiyle minberler, mihraplar, kürsüler, Hakk’ın hakîkat derslerini okutmaya başladı.

Rasûl-i Ekrem Efendimiz, bütün insanlığa, hattâ kâinattaki bütün yaratılmışlara rahmet oldu. Yine o Rahmet Peygamberi, bize sessiz kâinât kitabının sayfalarını araladı. Gizli ve meçhul dillerin zikir ve tesbîhâtına tercümân oldu. İnsanlık haysiyetini kaybetmiş ve hayvânî bir hayâta dalmış sîneleri gerçek insanlık izzet, şeref ve haysiyetine kavuşturarak gönüllerdeki muhabbet sarayının sultânı oldu.

O’nun muhabbetine nâil olabilmek, ebedî bir saâdet hazînesi, cennet vizesi ve ilâhî huzûra kabûl vesîkasıdır. Şüphesiz ki O’nun ulvî muhabbeti, O’nda fânî olanların nasîbi ve kârıdır. Beşeriyetin en büyük ahlâk kahramanı olan Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in, en iyi tâkipçileri de ashâb-ı kirâm ve Hak dostlarıdır. Bunların izinden yürümesini bilen mü’minler de, hakîkî insanlık haysiyetine yaraşır bir ahlâk-ı hamîdeye sâhip olmuşlardır.

Sahâbe-i kirâm, gönüllerini Allâh Rasûlü’nün muhabbetiyle doldurup, O’na her hususta itaat etmek sûretiyle O’nun ahlâkıyla ahlâklandıkları için Cenâb-ı Hakk’ın senâsına nâil oldular. Nitekim âyet-i kerîmede:

“(İslâm dînine girme husûsunda) öne geçen ilk muhâcirler ve ensâr ile onlara güzellikle tâbî olanlar var ya, işte Allâh onlardan râzı olmuştur, onlar da Allâh’tan râzı olmuşlardır. Allâh onlara, içinde ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte bu, büyük kurtuluştur.” (et-Tevbe, 100) buyrulmaktadır.

Bizler, artık sahâbî olma imkânına sâhip değiliz. Ancak âyet-i kerîmede buyrulduğu üzere “onlara güzellikle tâbî olan” mü’minlerden olup Hak Teâlâ’nın rızâsına nâil olma imkân ve ihtimâlimiz hayâtımız müddetince bâkîdir.

Ashâb-ı kirâmdan sonraki asırlarda da Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in ahlâkını bizlere en güzel aksettirenler, Allâh dostlarıdır ki, Cenâb-ı Hak onları bizlere numûne olarak göstermektedir. Onlar:

“Bilesiniz ki, Allâh’ın dostlarına korku yoktur; onlar üzülmeyecekler de.” (Yûnus, 62) âyet-i kerîmesinde buyrulduğu üzere Hak katında pek ulvî bir mevkîye sâhiptirler. Şüphesiz ki bu ilâhî teminâttan nasîb alabilmek için o Hak dostlarının izinden gitmek îcâb eder.

Ashâb-ı kirâm ve Hak dostları, Allâh Rasûlü’nün mü bâ rek şah si ye tin den lâyıkı vechile his se ala rak O’n da fâ­nîle ştikleri için, hayatları boyunca sergiledikleri bütün davranış güzellikleri, esâsen O Varlık Nûru’nun ahlâk-ı hamîdesinden akseden fazîlet numûneleri hükmündedir. Zîrâ nerede bir güzellik varsa, O’ndan bir akistir. Âlemde bir çiçek bile açılmaz ki, O’nun nûrundan olmasın! O ki, o yüzden varız... O, solmayan, aksine gün geçtikçe tâzelik ve terâveti daha da artan, serâpâ nûrdan ibâret bir gonca-i ilâhîdir.

Ashâb-ı kirâm, Allâh Rasûlü

-sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in talebeleridir. O’nun nebevî ahlâkını tahsîle tâlip olan sahâbîler, gökteki yıldızlar gibi insanlığa fazîlet misâlleri sergilemişlerdir. Nitekim nebevî ahlâkın ashâb-ı kirâmdaki akislerinden ibâret olan sayısız fazîlet numûnelerinden birkaçı şöyledir:

Ebû Dücâne -radıyallâhu anh- hasta iken ziyâretine giden birisi, onun sîmâsının nûr gibi parladığını gördü ve ona:

“–Sîmân neden böyle parlıyor?” diye sordu. O da şu cevâbı verdi:

“–Benim iki amelim var:

1. Beni ilgilendirmeyen hususlarda susarım.

2. Gönlüm mü’minlere karşı

sû-i zandan uzak kalır. Her mü’mine hüsn-i zannım vardır.” (İbn-i Sa’d, Tabakât, c. III, s. 557)

Allâh Rasûlü’nün îmân kardeşliği husûsundaki tebliğ ve telkinlerinin sahâbedeki akislerinden bir diğerini de İbn-i Büreyde el-Eslemî şöyle anlatıyor:

“Adamın biri İbn-i Abbâs’a çirkin sözler söyledi. İbn-i Abbâs -radıyallâhu anh- ise sükût etti. Adam hayret içinde İbn-i Abbâs’a niçin mukâbele etmediğini sordu. İbn-i Abbâs da:

«–Bende üç haslet var ki, bunlar sana cevap vermeme mânîdir.» buyurdu ve o hasletleri şöyle sıraladı:

«1. Allâh’ın kitâbından bir âyet okunduğunda; keşke bütün insanlar benim şu duyduğumu bilseler, diye temennî ederim.

2. Müslüman bir hâkimin adâleti tevzî ettiğini duyunca çok sevinirim. Hâlbuki o hâkimle hiçbir maddî-mânevî alâkam yoktur.

3. Müslümanların beldesine yağmur yağınca da çok sevinirim, hâlbuki o beldede ne otlayan bir hayvanım, ne de bir arâzim vardır.» dedi.” (Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, c. IX, s. 284)

İşte gönlün din kardeşliğinin muhabbetiyle dolmasının ashâbdaki güzel bir misâli.

Ashâb-ı kirâmı rehber edinen, onlara güzellikle tâbî olan mü’minlerin gönüllerinin de tek bir yürek hâline gelmesi îcâb eder. Mü’min kardeşinin sevinciyle sevinip ızdırâbıyla muzdarip olma diğergâmlığı, her mü’minin

tabiat-i asliyesi hâline gelmelidir.

Hazret-i Ali -radıyallâhu anh- buyurur:

“İki nîmet var ki beni hangisinin daha çok sevindirdiğini bilemiyorum. Birincisi, bir adamın ihtiyâcını karşılayacağımı ümîd ederek bana gelmesi ve bütün samîmiyetiyle benden yardım istemesidir. İkincisi de, Allâh Teâlâ’nın, o kimsenin arzusunu benim vâsıtamla yerine getirmesi yâhut kolaylaştırmasıdır. Bir müslümanın sıkıntısını gidermeyi, dünyâ dolusu altın ve gümüşe sâhip olmaya tercih ederim.” (Ali el-Müttakî, Kenzü’l-Ummâl, VI, 598/17049)

“Nefsî nefsî” hodgâmlığından kurtulup “ümmetî ümmetî” diğergâmlığına yükselmeyi teşvik eden nebevî ahlâkın, sahâbenin gönül dünyâsındaki akislerinden bir diğeri de şudur:

İbn-i Abbâs -radıyallâhu anh- birgün Peygamberimiz’in mescidinde îtikâfta iken bir kimse yanına gelerek selâm verdi ve oturdu. İbn-i Abbâs -radıyallâhu anh-:

“–Kardeşim, seni yorgun ve kederli görüyorum.” dedi ve konuşmaları şöyle devâm etti:

“–Evet ey Rasûlullâh’ın amca oğlu, kederliyim! Falan şahsın benim üzerimde velâ hakkı var (mal mukâbilinde beni âzâd etmişti), fakat şu kabrin sâhibi (Allâh Rasûlü) hakkı için söylüyorum ki onun hakkını ödeyemiyorum.”

“–Senin hakkında onunla konuşayım mı?”

“–Sen bilirsin.”

İbn-i Abbâs -radıyallâhu anh- ayakkabılarını alarak mescidden çıktı. Adam ona:

“–Îtikâfta olduğunu unuttun mu, niçin mescidden çıktın?” diye seslendi.

İbn-i Abbas -radıyallâhu a...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Nebevî ahlâk ile ahlâklanmak
« Posted on: 18 Nisan 2024, 12:17:43 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Nebevî ahlâk ile ahlâklanmak rüya tabiri,Nebevî ahlâk ile ahlâklanmak mekke canlı, Nebevî ahlâk ile ahlâklanmak kabe canlı yayın, Nebevî ahlâk ile ahlâklanmak Üç boyutlu kuran oku Nebevî ahlâk ile ahlâklanmak kuran ı kerim, Nebevî ahlâk ile ahlâklanmak peygamber kıssaları,Nebevî ahlâk ile ahlâklanmak ilitam ders soruları, Nebevî ahlâk ile ahlâklanmakönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes