> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Nedir ?  > Sizden Gelenler (Tasavvuf)  > Mürşid ile tevbeye mecburmuyuz ...
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Mürşid ile tevbeye mecburmuyuz ...  (Okunma Sayısı 894 defa)
16 Aralık 2011, 12:53:46
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 16 Aralık 2011, 12:53:46 »



                   Mürşid ile tevbeye mecburmuyuz ...

"Bir mümin, diğer mümin kardeşine: “Gel, bir Allah dostunun elinde tevbe et, istikamet bul.” diye tavsiyede bulunduğunda bazıları bu daveti hoş görmekte. Bazıları ise: “Ben tek başıma tevbe edemez miyim? Tevbe için başkasına ne hacet? Tevbe için tekkeye-Mekke’ye gitmenin ne gereği var? Ayrıca mürşidle tevbe dinde var mı? Allah ile kul arasına kimse giremez.” diye itiraz ve tenkitte bulunmaktalar. İlk bakışta çok makul gözüken bu itiraz ve tenkit gerçekte ne kadar haklı?...


Bir mürşidle tevbeye davet eden kimsenin davet ettiği mürşid kâmil ve kendisi de samimi ise, bu davetiyle sevap kazanır. Davetine uyan ve tevbe edip istikamet bulan kimsenin işlediği hayırlardan bir hisse de kendisi alır. İtiraz ve tenkid edenin ise ona bir zararı olmaz.

Böyle bir daveti kabul etmeyenlerin bir kısmı mazur, bir kısmı sorumlu olurlar.

Mazur olan kimse, tevbe etmeye karşı çıkmaz, tevbenin farz olduğunu bilir. Allah dostlarını sever, sevilmesi gerektiğini söyler ve onlarla beraber olmayı ister. Fakat bu zamanda gerçek mürşid kalmadı diye daveti ihtiyatla karşılar.

Bu kimsenin imandan değil, ihsandan zararı vardır. Yani kâmil mürşidle elde edeceği büyük menfaatları farkedemediği için birçok hayırdan mahrum kalır. Ancak güzel niyeti ve edebinin kendisini bir gün o cevherle buluşturması umulur.

Sorumlu olan kimse ise ya cahil, ya da bilen birisidir. Cahil kimse, dinde olan bir şeye yok demekle veya hayrı şer, şerri hayır görmekle mesul olur. Bilenin ise benlik ve kibri kalbini öldürür. Bu kimse yalnızca kendi bildiğini hak görür, başkasına hak vermez. Önüne konan ayeti kendince yorumlar, hadisi inkara gider, alimlerin sözlerini küçümser, hep ben bilirim der ve hayra yönelen kimsenin yolunu keser. Bundan dolayı mesuldür.


İstiğfar ve Tevbe aynı şey değil


Önce şunu belirtelim ki, hepimiz Yüce Allah’a istiğfar ve tevbe etmekle mükellefiz. İkisi de farzdır.

İstiğfar, Allahu Tealâ’dan affını istemek, bağışlanmayı istirham etmektir. Bu dil ile yapılır, sonuç Allah’a bırakılır. Tevbe ise değişmektir. Tevbe, ölü kalbi diriltmektir. Tevbe, bozuk hali ve kötü arkadaşı terketmektir. Tevbe, kötülüklere iyilik diye sarılmış nefsi ıslah etmektir. Tevbe, özü, sözü ve her yönüyle Allah’a dönmektir. Tevbe, nefis, şeytan ve kötü şartlarla mücadele etmektir. Tevbe, Yüce Allah’ın seveceği bir hale gelmektir. Bu ise hem dilin, hem kalbin, hem de bedenin işidir.

İstiğfar tek başına yapılabilir, fakat tek başına tevbe yapmak ve o tevbeyi korumak dünyanın en zor işidir. Bunun için Yüce Rabbimiz:

“Ey iman edenler! Hep birden Allah’a tevbe ediniz ki, kurtuluşa eresiniz.” (Nûr/31) uyarısında bulunmuştur. Ayrıca Allahu Tealâ takvaya ulaşmak ve güzel edebi korumak için yardımlaşmamızı (Maide/2), kendi yolunda toplu halde, birlik ve dirlik içinde olmamızı istiyor. (Âl-i İmran/102-103) Takvaya ulaşmak ve istikameti korumak için sadık kulları ile beraber olmamızın gerektiğini belirtiyor. (Tevbe/119)


Tevbe, ancak cemaatle kolay

Mürşid deyince cemaat akla gelir. Mürşid-i kâmilin imam olduğu cemaatin niyeti ve hedefi dinin ihyası ve Allah’ın rızasıdır. ‘Gel mürşid elinde tevbe et!’ demek, ‘gel şeytana karşı cemaat kalesine gir, nefsin hücumuna karşı müminleri siper et, onların dua ve sevgisi ile kendini koruma altına al, Allah yolunda kardeşlerinle kuvvetlen, dağınıklık ve yalnızlıktan kurtul!’ demektir.

Müminlerin en temel işi, günahlardan temizlenmektir. Bu ortak bir vazifedir. Efendimiz (A.S.) bu vazifemizi şu temsille belirtiyor: “Müminler, iki el gibi devamlı birbirlerini temizlerler.” (Zebidî, İthafu’s-Sâde)

Ayrıca, hadis-i şeriflerde Allah yolunda birlik ve dirlğin insanı nasıl dirilttiği, yalnız kalanın ise nasıl felakete gittiği şöyle anlatılmıştır:

“Sizin cemaat halinde olmanız gerekir. Ayrılıp tek başına kalmaktan sakının. Şüphesiz şeytan, tek kalanla beraberdir (onu kolayca etkileyip, kalbine vesvese verir). İki kişiden ise çok uzak durur. Kim iman selâmeti ile ölüp cennetin tam ortasında olmak istiyorsa, cemaate yapışsın. Kimi iyilikler sevindiriyor, kötülükler üzüyorsa, o gerçek bir mümindir.” (Tirmizî, Ahmed, Hakim)

“Şüphesiz Allahu Tealâ, ümmetimi dalâlet (sapık fikir ve fitne) üzerinde bir araya getirmez. Allah’ın eli (rahmet ve desteği) cemaatle birliktedir. Kim cemaatten ayrılırsa ateşe gider.” (Tirmizî, Tabaranî)

“Hiç şüphesiz şeytan, cemaatten ayrılan kimseyle beraberdir. Onun içine yerleşip, istediği yola çeker.” (Beyhakî,Tabaranî)

“Şüphesiz müminlerin birbirlerine yaptıkları dualar onları destekler.” (Ahmed, Darimî)


Günah çıkarma hezeyanı ve Mürşidle tevbe


Allahu Tealâ’dan başka kimseye el açılıp ‘günahımı affet’ denmez. Peygamberler dahil, kimsenin böyle bir yetkisi ve görevi yoktur. Eğer bir kimsenin şahsına karşı bir kusur işlemişsek kendisinden özür dileriz, bizi affetmesini istirham ederiz. Bu şahısla ilgili bir hak olduğu için böyle yapılır. Bunun ötesinde hiç kimsenin Allah’a karşı yapılan kusurları affetme, temizleme görevi ve yetkisi yoktur. Ancak, günahkâr bir insanın tevbesine yardımcı olmak vardır. Bu yardım, günaha düşeni uyarmak, gıyabında hayır dua etmek, onun için Allah’a istiğfar ve gözyaşı dökmek şeklinde olur. Cenab-ı Hak, günahla nefsine zulmeden kullarına en güzel tevbe şeklini şöyle tarif etmiştir:

“Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah’tan bağışlanmayı dileseler, Rasul de onlar için istiğfar etseydi, Allah’ı ziyadesiyle affedici ve esirgeyici bulurlardı.” (Nisa/64)

Demek ki ümmet için en hayırlı tevbe, Allah’ın Habibi Hz. Peygamber’in (A.S.) huzurunda yapılan, onun da şahitlik yaptığı, ayrıca dua ve istiğfarla desteklediği tevbedir. Büyük müfessir Fahruddin Razi (Rh.A.) bu ayetin tefsirinde der ki:

“Hz. Peygamber ile birlikte yapılan tevbenin bir faydası da, tevbe yapanın istiğfarındaki gaflet ve kusurlarının Hz. Peygamber’in istiğfarı ile giderilmesi ve ilâhî huzura sahih ve sağlam bir tevbe olarak ulaşmasıdır. Çünkü kendileri için istiğfar eden Peygamber’i Allahu Tealâ seçmiş, onu vahyi ile şereflendirmiş, kendisi ile kulları arasında bir elçi yapmıştır. Bundan dolayı, onun şefaat ve vesilesiyle huzuruna gelen bir şeyi geri çevirmemektedir.” (Tefsir-i Kebir)

Bugün yeryüzünde Allahu Tealâ’nın şahidi ve halifesi sıfatını taşıyan, Rasulullah’ın (A.S.) vârisi ve ümmetinin terbiyecisi olan kâmil mürşidler de, ümmetle yaptıkları tevbe ve istiğfarda Efendimiz’in ayette anlatılan sıfatını temsil etmektedir. Kâmil mürşidler, kulların Allah Tealâ’ya yönelişlerine şahid olmakta, tevbelerinin kabulü için ayrıca yüce huzurda yalvarmaktadırlar. Kâmil mürşidler naz makamında niyaz ettikleri için, onlarla birlikte yapılan tevbeler Allah katında daha sevimli ve daha temiz bir amel olarak kabul görmektedir.

Bir Allah dostunu şahit tutarak yapılan tevbede, tevazu ve yakaran kalp vardır. Bu durumda insan, kibrini kırmış, nefsini zelil etmiş, acizliğini anlamış, hiçliğini görmüş, ihtiyacını bilmiş ve ilacına koşmuş olmaktadır. Böyle bir tevbeyi hafife almak münafıkların sıfatıdır ve o kimsenin şu ayette anlatılan kimselerden olmasından korkulur:

“Onlara: ‘Gelin, Allah’ın Peygamberi sizin için mağfiret dilesin.’ denildiği zaman başlarını çevirip kaçarlar ve sen onların kibir içinde uzaklaştıklarını görürsün.” (Münafikun/5)


Hz. Rasulullah’ın vârisi kâmil bir mürşidin nezaretinde Allah’a yapılan tevbeyi hıristiyanların papaz önünde günah çıkarma hezeyanına benzetenler, tevhid dinini, Kur’an’ın hedefini, Sünnet’te uygulanan bey’atların hikmetini ve tasavvufun edebini bilmiyorlar demektir. Tasavvuf büyükleri, elinden tutan kimse ile şu şekilde tevbe etmektedir:


“Ya Rabbi! Bütün yapmış olduğum günahlardan ben pişmanım. Keşke yapmasaydım. İnşaallah bir daha ben yapmayacağım.”


“Müminlerin günahları için istiğfar et!”

Takvaya ulaşmak ve marifetullahı tahsil etmek için kendisine bey’at ve intisab edenlere mürşid-i kâmilin istiğfar etmesi, Kur’an-ı Hakim’in emri ve edebi gereğidir. Cenab-ı Hak, Rasulullah (A.S.) Efendimize şöyle emir vermiştir:

“Ey Peygamber! İnanmış kadınlar bey’at için sana geldiklerinde bey’atlarını kabul et ve onlar için Allah’tan mağfiret dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” (Mümtehine/12)

“Rasulüm! Hem kendi kusurun, hem de erkek ve kadın müminlerin günahları için istiğfar et!” (Muhammed  /19)


Hiç bir mümin, intisab ve tevbe için elini tuttuğu bir kâmil mürşide: ‘Ben şu şu günahları işledim; beni affet, günahlarımı temizle, beni cehennemden kurtar, cennete koy!’ demez, diyemez. Ancak: ‘Ben Rabbime dönmek, rızasına yönelmek istiyorum; seni bu yolda kendime delil ve imam seçiyorum. Sen de bu amelime Yüce Rabbim huzurunda şahit ol ve affım için O’na yalvar da kalbime nur, gönlüme sürur versin, günahımı affetsin. Beni taatında muvaffak etsin.’ der.

Başkası için yanmak ve ağlamak peygamber ahlâkıdır. Allah dostlarının en güzel ahlâkı budur. Onlar kendileri için yaşamazlar. Onlar yüce Allah’ın yoluna canlarını kurban etmişlerdir. O’nu tanımak, sevmek ve zikretmek isteyenlere her şeylerini verirler. Bu, kalbi ihya olmuş ariflerin mesleğidir.

Kendi perişan haline bir damla göz yaşı dökemeyen günümüz insanı, başkası için nasıl ağlasın ve niçin ağlanacağını ne bilsin? Bizim için ağlayacak bir göz bulmaya mecbur değil miyiz?



Dr. Dilaver Selvi

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Mürşid ile tevbeye mecburmuyuz ...
« Posted on: 28 Mart 2024, 12:41:25 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Mürşid ile tevbeye mecburmuyuz ... rüya tabiri,Mürşid ile tevbeye mecburmuyuz ... mekke canlı, Mürşid ile tevbeye mecburmuyuz ... kabe canlı yayın, Mürşid ile tevbeye mecburmuyuz ... Üç boyutlu kuran oku Mürşid ile tevbeye mecburmuyuz ... kuran ı kerim, Mürşid ile tevbeye mecburmuyuz ... peygamber kıssaları,Mürşid ile tevbeye mecburmuyuz ... ilitam ders soruları, Mürşid ile tevbeye mecburmuyuz ... önlisans arapça,
Logged
11 Ocak 2012, 17:27:10
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« Yanıtla #1 : 11 Ocak 2012, 17:27:10 »



    Başkası için yanmak ve ağlamak peygamber ahlâkıdır. ALLAH dostlarının en güzel ahlâkı budur. Onlar kendileri için yaşamazlar. Onlar yüce ALLAH’ın yoluna canlarını kurban etmişlerdir. O’nu tanımak, sevmek ve zikretmek isteyenlere her şeylerini verirler. Bu, kalbi ihya olmuş ariflerin mesleğidir.

Kendi perişan haline bir damla göz yaşı dökemeyen günümüz insanı, başkası için nasıl ağlasın ve niçin ağlanacağını ne bilsin? Bizim için ağlayacak bir göz bulmaya mecbur değil miyiz?


      Bana değişik bir bakış açısı sunan bu güzel yazı için,emek veren herkesten Rabbim razı olsun..
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

16 Ekim 2016, 20:39:45
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #2 : 16 Ekim 2016, 20:39:45 »

Esselamu aleykum.Rabbim bizleri mursidlere uyan ve onlarin yolunda gidip tevbe edip feyzine eren kullardan olalim inşallah...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes