๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Sizden Gelenler (Tasavvuf) => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 24 Temmuz 2010, 16:25:44



Konu Başlığı: Murakabe ve hakk al yakîn
Gönderen: Sümeyye üzerinde 24 Temmuz 2010, 16:25:44
Murakabe ve Hakk’al-Yakîn


“Denetleme, gözetleme, kontrol etme” gibi mânâlara gelen Murakabe, Tarikat-ı aliye’nin esaslarından mühim bir husustur Murakabe; kulun devamlı surette, bütün hallerini Allah-u Teâlâ’nın bildiğinin şuuruna sahip olması, bütün hareketlerinden haberdar olduğunu bilmesi, her zaman kendini kontrol altında bulundurması demektir
“Allah şüphesiz hepinizi görüp gözetmektedir” (Nisâ: 1) İnsan tekâmül edemediği için Allah-u Teâlâ’nın kendisini görüp gözettiğini bilememektedir Bütün hareketleriniz Allah-u Teâlâ’nın kontrolü altındadır Yaptıklarınızdan, sözlerinizden ve niyetlerinizden hiçbiri O’ndan gizli kalmaz Çünkü; “Allah her şeyi görüp gözetendir”(Ahzab: 52)
Yani her şeyi murakabe etmektedir Diğer bir Ayet-i kerimesinde ise şöyle buyuruyor: “Hiçbir kimse yoktur ki, üzerinde bir koruyucu, bir gözetleyici bulunmasın” (Târık: 4)
Murakabelerden geçtikçe iman tekâmül eder
“Rabbini kendi içinden yalvararak, gizlice, sözle bağırıp çağırmadan sabah ve akşam zikret Sakın gafillerden olma!” (A’raf: 205) Ayet-i kerimesine göre devamlı murakabe ve tam bir ihlâs ile Allah-u Teâlâ’ya yaklaşmayı arzulayan bahtiyar bir kul için; yükselme ve feyz kapılarının açılarak başarı sebeplerinin hazır bulunduğu açık bir gerçektir
Murakabe iki şekilde olur:
1- Zâhiri hayatını murakabe
Dünya kazançlarının muhasebesini yapar gibi, nefisle inceden inceye hesap görmektir
Resulullah (sav) Efendimiz bir Hadis-i şerif’lerinde buyururlar ki: “Hesaba çekilmezden evvel nefislerinizi hesaba çekiniz” (Tirmizi) Sâlik kendisini daima kontrol eder, kârını-zararını ortaya koyar O gün vakitlerini güzel değerlendirdi ise şükreder, Allah-u Teâlâ’dan devamını diler Beğenilmeyen işler işledi ise tevbe ve istiğfar eder, bir daha yapmamanın azmi içinde olur
2- Mânevi terâkki ve tecellilerini murakabe
Sâlik bütün kayıt ve şartlardan sıyrılıp çıkar, Hakk’ta fânî olarak daima Hakk’ı tefekkür eder, huzur-u ilâhî’de Hakk ile olur Resulullah (sav)Efendimiz bir Hadis-i şerif’lerinde buyururlar ki: “Kalplerinizi murakabeye alıştırınız” (Münâvî)
Murakabe ikiye ayrılır:
a- Murakabe-i Avam: Allah-u Teâlâ’nın her yerde hazır ve nâzır olduğunu, kendisinin her hâlini gördüğünü ve bildiğini düşünmektir Bu “Ayn-el yakîn” mertebesidir
b- Murakabe-i Havas: Muhabbet cezbesi ile Allah-u Teâlâ’nın Ehadiyet sırlarını devam üzere görür gibi bütün eşyada düşünmektir Bu ise “Hakk-al yakîn” mertebesidir Ayet-i kerime’de: “O her şeyi çepeçevre kuşatandır” buyuruluyor (Fussilet: 54)
Murakabelar
Beş çeşit murakabe vardır ve bu murakabelar sıra ile yapılır Her birinin tecelliyâtı ayrı ayrıdır
1- Murakabe-i Ehadiyet:
Bu ilk murakabede İhlâs sûre-i şerif’inin tecelliyâtı husule gelir Allah-u Teâlâ buyurur ki:
“De ki: O Allah bir tekdir Allah Samed’dir, her şey O’na muhtaç, O hiçbir şeye muhtaç değildir Doğurmamış, doğrulmamıştır Hiçbir şey O’nun dengi ve benzeri değildir” (İhlâs: 1-3) Gönül yolculuğunun ilk safhası başlar Allah-u Teâlâ’ya inanmış ve muhabbetini kazanmış olarak, İhlâs-ı şerif kapısından içeriye alınır, perde kapanır, orası bir gönül bahçesidir Orada dikilen ve feyz-i ilâhî ile, nur damlaları ile sulanan marifet çiçeklerinin kokusunu almaya, birçok gizli tecellileri gönülde seyretmeye başlar ve tefekküre dalar Resul-i Ekrem (sav) Efendimiz Hadis-i şerif’lerinde: “Tefekkür gibi bir ibadet olamaz” buyururlar(Münâvî)
2- Murakabe-i Maiyyet:
Sâlik dış âlemden elini, dilini ve gönlünü çeker, kendi iç âlemine döner Bu dönüşte daima Hakk ile başbaşa kalmak, ibadetini, huzur ve huşûsunu artırmak ister
Maiyyet üç merhaledir:
a Fenâfîşşeyh’de maiyyet
b Fenâfirrasul’de maiyyet
c Fenâfillâh’da maiyyet
Nasıl ki Emmâre, Levvâme ve Mülhime’ye kadar zâhidlerin sahası geniş ise, maiyyet murakabesinin de sahası geniştir Allah-u Teâlâ Ayet-i kerime’lerinde şöyle buyurur: “Nerede olursanız olun, O sizinle beraberdir” (Hadid: 4) Resulullah (sav) Efendimiz ise bir Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyururlar: “İmanın efdali her nerede olursa olsun, Allah’ın seninle hâzır ve her hâline nâzır bulunduğunu bilmendir” (Taberânî)
Bu hâle gelen bir kimseye Allah-u Teâlâ’nın her yerde mevcut olduğu hakikatı zuhur eder, müşahede mertebesine yükselir Rububiyet nurları, Ehadiyet sırları tecelli eder
“Allah’ın daima kendisini görmekte olduğunu bilmiyor mu o?” (Alâk: 14)
Resulullah (sav)Efendimiz de bu hususta şöyle buyururlar: “İhsan, Allah’ı görüyormuş gibi ibadet etmendir Zira sen O’nu görmüyorsan bile O seni görüyor” (Müslim: 1)
3- Murakabe-i Akrabiyyet:
Akrabiyyet ve Muhabbet murakabeleri Fenâfillâh’a giden yoldur, Allah-u Teâlâ’ya yavaş yavaş yaklaşma hissi doğar “Biz insana şah damarından daha yakınız” (Kaf: 16)
Ayet-i kerime’sinin hakiki mânâsı bu murakabede tecelli etmeye başlar Allah-u Teâlâ’nın kendisine kendisinden yakın olduğunu gözü ile görmeye başlar
Birisi: “Allah var ve beni görüyor” diyor, diğeri ise: “Allah bana benden yakın” diyor Bu iki nokta hiç bir olur mu?
4- Murakabe-i Muhabbet:
Bu muhabbet murakabesinde; “Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler” (Maide: 54)
Ayet-i kerime’sinin tecelliyatı husule gelir Bu murakabede olanlar Allah-u Teâlâ’ya gönülden bağlıdırlar O artık gerçekten Allah-u Teâlâ’yı seviyor
Emanet-i ilâhî’yi O’nun uğruna hiçe saydıkça, Allah-u Teâlâ’nın ikram ve ihsanı da o nisbette artar Artık dünyevî zevk ve sefâlardan elini ve dilini çekmiştirÇünkü onun dostu O’dur
Artık o Hakk’ı sever, Hakk da onu sever Buraya kadar aynel-yakîn devam ediyordu Şimdi artık Hakk’al-yakîn başlıyor
5- Murakabe-i Vâhidiyet:
Vâhidiyet murakabesinde sâlik, nihayet kendisine kendisinden yakın olana kadar çıkar Bakar ki, meğer O imiş Burası nefsin “Sâfiye” makamıdır Bu murakabede; “Sizin ilâhınız bir tek ilâhtır” (Bakara: 163) Ayet-i kerime’sinin tecelliyatı husule gelir Bu murakabede Hakk tecelli eder “Allah buyurdu ki: İki ilâh edinmeyin O ancak bir tek ilâhtır Yalnız benden korkun” (Nahl: 51) O Allah ki, ortağı ve benzeri olmayan bir Allah’tır, her cihetten tektir
Bir Hadis-i kudsî’de: “Yere göğe sığmadım, mümin kulun kalbine sığdım” buyuruluyor (K Hafâ)
Hakk’a vâsıl olmakla mukarrebûn sınıfına geçer ve Kudsî ruh’la desteklenir
Ayet-i kerime’lerde şöyle buyuruluyor: “Hayır yarışlarında tâ öne geçip kazananlar, orada da öncüdürler Onlar Allah’a en çok yaklaştırılmış olanlardır ve naîm cennetindedirler”



ALINTI


Konu Başlığı: Ynt: Murakabe ve hakk al yakîn
Gönderen: Kaan Han üzerinde 27 Nisan 2015, 20:57:49
Denetleme, gözetleme, kontrol etme” gibi mânâlara gelen Murakabe, Tarikat-ı aliye’nin esaslarından mühim bir husustur Murakabe; kulun devamlı surette, bütün hallerini Allah-u Teâlâ’nın bildiğinin şuuruna sahip olması, bütün hareketlerinden haberdar olduğunu bilmesi, her zaman kendini kontrol altında bulundurması demektir