๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Sizden Gelenler (Tasavvuf) => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 13 Ocak 2012, 20:15:14



Konu Başlığı: Müridin Kabiliyeti
Gönderen: Ekvan üzerinde 13 Ocak 2012, 20:15:14
                       Müridin Kabiliyeti  

Hepimiz biliyoruz ki toprağın altında muhtelif madenler vardır. Bazı yerlerde petrol, bazı yerlerde kömür bulunur. Kimi yerde ise demir ve bakır yatakları olur. Altın çıkan yerler de vardır. Bazı yerde ise hiçbir şey çıkmaz; çorak yerlerdir. Kimi topraklardan tuz çıkarılır. Bazı topraklar vardır, killi; bazıları da kireçli…

İşte insanlar da böyledir. Bir kısım insanların yapısında, toprağın altındaki petrol misali çeşitli madenler vardır. Mürşid-i kâmil, kişinin kabiliyetinde olan madeni bulduğu zaman, bir sondağ yapar. Madeni kolayca meydana çıkarır.

Çorak araziden ise bir şey çıkmaz. Başka birinde kömür madeni vardır; o da bir fayda sağlar. Diğerinde ise demir bulunur; onun da faydalı  olacağı bir yer bulunur. Bazısında hiçbir şey yoktur, ancak çorak da değildir. Onun da faydası kendine yetecek kadardır; onu da kendine yetecek kadar idare ederler. Bu sebeple kabiliyet, Allah Teâlâ’nın insana doğuştan verdiği bir meziyettir. Herkeste aynı olmaz. Bu, insanın yaratılışından ve fıtratından gelen bir özelliktir.

Peki, meselâ “Şah-i Nakşibend hazretleri gibi amel eden, onun gibi olur!” diyorlar. Bu nasıl oluyor, diyecek olursanız, bu sözün anlamı şudur: Bu hal, kabiliyeti olan için geçerlidir. Kabiliyet olmadan olmaz. Ancak iyi anlamak gerek; Allah Teâlâ kimseye zulmetmez. Çünkü biz, bir mürşid-i kâmile varmakla, kabiliyetimizin ne olduğunu idrak etmeye çalışıyoruz. Zira Allah’ın ezel ilmine göre dağıttığı kabiliyetlerin nasıl takdim edildiğini bilmiyoruz.

Mesela bazı insanlar fazla akıllıdır, kimileri ise orta akıllı, normal düzeydedir. Bazıları vardır, delidir. Çünkü Allah Teâlâ her bir mahlûkunu farklı yaratmıştır. Ama ne var ki birinin aklını az verdiyse ona başka yerde başka özellikler vermiştir. Onu da farklı şekillerde telafi etmiştir. Biz onları bilemiyoruz, anlayamıyoruz. Zira Rabbü’l-âlemin kendi mülkünde dilediği gibi hükmetmiştir.

Kimi insanlar daha doğuştan sakat doğuyor değil mi? Kimi de sapasağlam dünyaya geliyor. Kimi padişahın evinde dünyaya geliyor, kimi fakir, gecekonduda dünyaya gözlerini açıyor. Her şey Allah Teâlâ’nın dilemesi ile olmuştur. Allah nasıl dilemişse öyle olur.

Gavs Seyyid Abdülhakim hazretleri zamanında bir yüzbaşı yanına geldi:

- Kurban, insanların bazısı genç yaşta ölüyor, bazısı çocukken ölüyor, bunun hikmeti nedir, diye sordu. Gavs hazretleri,

- Senin bir sürü koyunun olduğunu düşün; onların içerisinde koç olanı da vardır, kuzu olanı da değil mı? Hatta kısır olanı vardır, besilisi, zayıfı, hepsi vardır değil mi? İstersen bugün kuzu kesersin, istersen yarın koç boğazlar etini yersin. Kimse gelip sana niye bugün kuzu kestin ya da koç kestin diyebilir mi? O mülk senindir, istediğin gibi yaparsın. İşte, bu mülk de Rabbü’l-âlemin’indir; o da dilediği gibi yapıyor, buyurdu.
 
Gavs-ı Bilvânisî hazretleri bir sohbetinde şöyle buyurdu: “Bu zamanda küfür çok arttı, küfür arttıkça evliyanın da tasarrufu artması lazımdır ki; insanları  bu küfür bataklığından kurtarıp tövbeye getirebilsin.”

“Günümüzde insanlar, Allah’ın emirlerini yerine getiremediği için, bu devirde tasavvufa girmek kolaylaştı. Önceden böyle değildi; mürşid-i kâmil, istihare yapılmadan tasavvufa mürid kabul etmezdi.” Gavs-ı Bilvânisî hazretleri (k.s)



Dr. Ahmet Çağıl
Yar ile Şimdi


Konu Başlığı: Ynt: Müridin Kabiliyeti
Gönderen: Ceren üzerinde 30 Mayıs 2017, 14:59:00
Esselamu aleykum.Rabbim bizleri allah dostlarinin yolunda giden onlar ile birlikte dost olan kullardan eylesin insallah..