> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Nedir ?  > Sizden Gelenler (Tasavvuf)  > İstiğfar ve tevbe aynı şey değil
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İstiğfar ve tevbe aynı şey değil  (Okunma Sayısı 721 defa)
25 Temmuz 2010, 14:48:37
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 25 Temmuz 2010, 14:48:37 »



İstiğfar ve Tevbe aynı şey değil

Ancak güzel niyeti ve edebinin kendisini bir gün o cevherle buluşturması umulur
Sorumlu olan kimse ise ya cahil, ya da bilen birisidir
Cahil kimse, dinde olan bir şeye yok demekle veya hayrı şer, şerri hayır görmekle mesul olur
Bilenin ise benlik ve kibri kalbini öldürür
Bu kimse yalnızca kendi bildiğini hak görür, başkasına hak vermez Önüne konan ayeti kendince yorumlar, hadisi inkara gider, alimlerin sözlerini küçümser, hep ben bilirim der ve hayra yönelen kimsenin yolunu keser Bundan dolayı mesuldür
İstiğfar ve tevbe aynı şey değil Önce şunu belirtelim ki, hepimiz Yüce Allah’a istiğfar ve tevbe etmekle mükellefiz İkisi de farzdır
İstiğfar, Allahu Tealâ’dan affını istemek, bağışlanmayı istirham etmektir Bu dil ile yapılır, sonuç Allah’a bırakılır Tevbe ise değişmektir Tevbe, ölü kalbi diriltmektir
Tevbe, bozuk hali ve kötü arkadaşı terketmektir
Tevbe, kötülüklere iyilik diye sarılmış nefsi ıslah etmektir
Tevbe, özü, sözü ve her yönüyle Allah’a dönmektir
Tevbe, nefis, şeytan ve kötü şartlarla mücadele etmektir
Tevbe, Yüce Allah’ın seveceği bir hale gelmektir Bu ise hem dilin, hem kalbin, hem de bedenin işidir İstiğfar tek başına yapılabilir, fakat tek başına tevbe yapmak ve o tevbeyi korumak dünyanın en zor işidir
Bunun için Yüce Rabbimiz: “Ey iman edenler! Hep birden Allah’a tevbe ediniz ki, kurtuluşa eresiniz” (Nûr/31) uyarısında bulunmuştur
Ayrıca Allahu Tealâ takvaya ulaşmak ve güzel edebi korumak için yardımlaşmamızı (Maide/2), kendi yolunda toplu halde, birlik ve dirlik içinde olmamızı istiyor (Âl-i İmran/102-103) Takvaya ulaşmak ve istikameti korumak için sadık kulları ile beraber olmamızın gerektiğini belirtiyor (Tevbe/119) Tevbe, ancak cemaatle kolay Mürşid deyince cemaat akla gelir Mürşid-i kâmilin imam olduğu cemaatin niyeti ve hedefi dinin ihyası ve Allah’ın rızasıdır ‘Gel mürşid elinde tevbe et!’ demek, ‘gel şeytana karşı cemaat kalesine gir, nefsin hücumuna karşı müminleri siper et, onların dua ve sevgisi ile kendini koruma altına al, Allah yolunda kardeşlerinle kuvvetlen, dağınıklık ve yalnızlıktan kurtul!’ demektir
Müminlerin en temel işi, günahlardan temizlenmektir Bu ortak bir vazifedir Efendimiz (AS) bu vazifemizi şu temsille belirtiyor: “Müminler, iki el gibi devamlı birbirlerini temizlerler” (Zebidî, İthafu’s-Sâde) Ayrıca, hadis-i şeriflerde Allah yolunda birlik ve dirlğin insanı nasıl dirilttiği, yalnız kalanın ise nasıl felakete gittiği şöyle anlatılmıştır: “Sizin cemaat halinde olmanız gerekir Ayrılıp tek başına kalmaktan sakının Şüphesiz şeytan, tek kalanla beraberdir (onu kolayca etkileyip, kalbine vesvese verir)
İki kişiden ise çok uzak durur Kim iman selâmeti ile ölüp cennetin tam ortasında olmak istiyorsa, cemaate yapışsınKimi iyilikler sevindiriyor, kötülükler üzüyorsa, o gerçek bir mümindir” (Tirmizî, Ahmed, Hakim) “Şüphesiz Allahu Tealâ, ümmetimi dalâlet (sapık fikir ve fitne) üzerinde bir araya getirmez Allah’ın eli (rahmet ve desteği) cemaatle birliktedir Kim cemaatten ayrılırsa ateşe gider” (Tirmizî, Tabaranî) “Hiç şüphesiz şeytan, cemaatten ayrılan kimseyle beraberdir
Onun içine yerleşip, istediği yola çeker” (Beyhakî,Tabaranî) “Şüphesiz müminlerin birbirlerine yaptıkları dualar onları destekler” (Ahmed, Darimî) Günah çıkarma hezeyanı ve mürşidle tevbe Allahu Tealâ’dan başka kimseye el açılıp ‘günahımı affet’ denmez Peygamberler dahil, kimsenin böyle bir yetkisi ve görevi yoktur
Eğer bir kimsenin şahsına karşı bir kusur işlemişsek kendisinden özür dileriz, bizi affetmesini istirham ederiz Bu şahısla ilgili bir hak olduğu için böyle yapılır Bunun ötesinde hiç kimsenin Allah’a karşı yapılan kusurları affetme, temizleme görevi ve yetkisi yoktur
Ancak, günahkâr bir insanın tevbesine yardımcı olmak vardır Bu yardım, günaha düşeni uyarmak, gıyabında hayır dua etmek, onun için Allah’a istiğfar ve gözyaşı dökmek şeklinde olur Cenab-ı Hak, günahla nefsine zulmeden kullarına en güzel tevbe şeklini şöyle tarif etmiştir: “Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah’tan bağışlanmayı dileseler, Rasul de onlar için istiğfar etseydi, Allah’ı ziyadesiyle affedici ve esirgeyici bulurlardı” (Nisa/64) Demek ki ümmet için en hayırlı tevbe, Allah’ın Habibi Hz Peygamber’in (AS) huzurunda yapılan, onun da şahitlik yaptığı, ayrıca dua ve istiğfarla desteklediği tevbedir
Büyük müfessir Fahruddin Razi (RhA) bu ayetin tefsirinde der ki: “Hz Peygamber ile birlikte yapılan tevbenin bir faydası da, tevbe yapanın istiğfarındaki gaflet ve kusurlarının Hz Peygamber’in istiğfarı ile giderilmesi ve ilâhî huzura sahih ve sağlam bir tevbe olarak ulaşmasıdır Çünkü kendileri için istiğfar eden Peygamber’i Allahu Tealâ seçmiş, onu vahyi ile şereflendirmiş, kendisi ile kulları arasında bir elçi yapmıştır
Bundan dolayı, onun şefaat ve vesilesiyle huzuruna gelen bir şeyi geri çevirmemektedir” (Tefsir-i Kebir) Bugün yeryüzünde Allahu Tealâ’nın şahidi ve halifesi sıfatını taşıyan, Rasulullah’ın (AS) vârisi ve ümmetinin terbiyecisi olan kâmil mürşidler de, ümmetle yaptıkları tevbe ve istiğfarda Efendimiz’in ayette anlatılan sıfatını temsil etmektedir
Kâmil mürşidler, kulların Allah Tealâ’ya yönelişlerine şahid olmakta, tevbelerinin kabulü için ayrıca yüce huzurda yalvarmaktadırlar
Kâmil mürşidler naz makamında niyaz ettikleri için, onlarla birlikte yapılan tevbeler Allah katında daha sevimli ve daha temiz bir amel olarak kabul görmektedir
Bir Allah dostunu şahit tutarak yapılan tevbede, tevazu ve yakaran kalp vardır Bu durumda insan, kibrini kırmış, nefsini zelil etmiş, acizliğini anlamış, hiçliğini görmüş, ihtiyacını bilmiş ve ilacına koşmuş olmaktadır
Böyle bir tevbeyi hafife almak münafıkların sıfatıdır ve o kimsenin şu ayette anlatılan kimselerden olmasından korkulur: “Onlara: ‘Gelin, Allah’ın Peygamberi sizin için mağfiret dilesin’ denildiği zaman başlarını çevirip kaçarlar ve sen onların kibir içinde uzaklaştıklarını görürsün” (Münafikun/5) Hz Rasulullah’ın vârisi kâmil bir mürşidin nezaretinde Allah’a yapılan tevbeyi hıristiyanların papaz önünde günah çıkarma hezeyanına benzetenler, tevhid dinini, Kur’an’ın hedefini, Sünnet’te uygulanan bey’atların hikmetini ve tasavvufun edebini bilmiyorlar demektir
Tasavvuf büyükleri, elinden tutan kimse ile şu şekilde tevbe etmektedir: “Ya Rabbi! Bütün yapmış olduğum günahlardan ben pişmanım Keşke yapmasaydım İnşaallah bir daha ben yapmayacağım” “Müminlerin günahları için istiğfar et!” Takvaya ulaşmak ve marifetullahı tahsil etmek için kendisine bey’at ve intisab edenlere mürşid-i kâmilin istiğfar etmesi, Kur’an-ı Hakim’in emri ve edebi gereğidir
Cenab-ı Hak, Rasulullah (AS) Efendimize şöyle emir vermiştir: “Ey Peygamber! İnanmış kadınlar bey’at için sana geldiklerinde bey’atlarını kabul et ve onlar için Allah’tan mağfiret dile Şüphesiz Allah, çok bağışlayan, çok esirgeyendir” (Mümtehine/12) “Rasulüm! Hem kendi kusurun, hem de erkek ve kadın müminlerin günahları için istiğfar et!” (Muhammed/19) Hiç bir mümin, intisab ve tevbe için elini tuttuğu bir kâmil mürşide: ‘Ben şu şu günahları işledim; beni affet, günahlarımı temizle, beni cehennemden kurtar, cennete koy!’ demez, diyemez Ancak: ‘Ben Rabbime dönmek, rızasına yönelmek istiyorum; seni bu yolda kendime delil ve imam seçiyorum
Sen de bu amelime Yüce Rabbim huzurunda şahit ol ve affım için O’na yalvar da kalbime nur, gönlüme sürur versin, günahımı affetsin Beni taatında muvaffak etsin’ der
Başkası için yanmak ve ağlamak peygamber ahlâkıdır Allah dostlarının en güzel ahlâkı budur Onlar kendileri için yaşamazlar Onlar yüce Allah’ın yoluna canlarını kurban etmişlerdir O’nu tanımak, sevmek ve zikretmek isteyenlere her şeylerini verirler Bu, kalbi ihya olmuş ariflerin mesleğidir Kendi perişan haline bir damla göz yaşı dökemeyen günümüz insanı, başkası için nasıl ağlasın ve niçin ağlanacağını ne bilsin? Bizim için ağlayacak bir göz bulmaya mecbur değil miyiz?


Dr Dilaver Selvi"
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İstiğfar ve tevbe aynı şey değil
« Posted on: 27 Nisan 2024, 00:24:03 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İstiğfar ve tevbe aynı şey değil rüya tabiri,İstiğfar ve tevbe aynı şey değil mekke canlı, İstiğfar ve tevbe aynı şey değil kabe canlı yayın, İstiğfar ve tevbe aynı şey değil Üç boyutlu kuran oku İstiğfar ve tevbe aynı şey değil kuran ı kerim, İstiğfar ve tevbe aynı şey değil peygamber kıssaları,İstiğfar ve tevbe aynı şey değil ilitam ders soruları, İstiğfar ve tevbe aynı şey değilönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes