> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Nedir ?  > Sizden Gelenler (Tasavvuf)  > İnsanı kâmil
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İnsanı kâmil  (Okunma Sayısı 1340 defa)
29 Ekim 2010, 15:08:38
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 29 Ekim 2010, 15:08:38 »



İnsan-ı Kâmil


Cenâb-ı Hakk'ın ahsen-i takvim üzere yaratmış olduğunu beyân buyurduğu insanoğlu, kâinâtın âdetâ bir özü veya tohumu gibidir. Çünkü câmiu'l-ezdâd olan Allâh'ın bütün sıfatlarından az veya çok nasîb almış tek varlık odur. Ve onun varlıkların en şereflisi diye vasıflandırılmasının hikmeti de budur.

Bu yüzden o, yücelerin en yücesine yükselten cemâlî sıfatlarla olduğu kadar aşağıların aşağısına düşüren menfîliklerle de muttasıftır. İnsan hayatı, bu iki kutup arasında bir noktada karar kılmayı neticelendiren ebedî bir mücâdele sahnesidir. Bu gerçek, kâinâttaki benzer cidâlin "insan" denilen "küçük kâinât"taki bir tecellîsidir. İnsanı insan yapan asıl kahramanlık, bu mücâdeleden fıtrattaki aslî cevheri koruyan bir netice hâsıl edebilmektir.

İşte insan-ı kâmil, bu sûretle temâyüz edenlerin müşterek adıdır.

Böyleleri, bir zerafetler meşheri ve bir san'at hârikasıdır. Kâinât kitabının hulâsası, fâtihası ve yaradılış sırrının tecellî mekânıdır.

Kâmil insanın vücûdu bile azâlarına hâkimiyyet sayesinde kalbindeki yüceliklerin bir tezâhür sahnesidir. Kalbi ise, Cenâb-ı Hakk'a muhabbet ve aşkının mekânı, mârifetullâh hazînesinin âdetâ ihtişamlı sarayıdır. Bunun için kâmil insanın kalbi, bir mânâda beytullâh olmuştur.

Kâmil insanı hakkıyla anlayabilmek ve îzâh edebilmek pek zordur.

Şeyh Sâdî buyurur:

"Gönül, celîl olan Allâh'ın nazargâhıdır."

Kâmil insanın sözleri hikmet ve esrâr, amelleri sâlihdir. Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem-'in gönül iklîminden nasîb almıştır. Kalbî yapısı ile bir îcâd bedîasıdır. Çünkü Hakk'a vâsıl oluş ve halîfetullâh olma keyfiyeti kalb-i selîm ile mümkündür.

Kâmil insan:

"Şerîat sözlerim, tarîkat fiillerim, hakîkat de hâl ve durumumdur." hadîsinden feyiz-yâb olmuştur.

Hadîs-i kudsîde buyurulmuştur:

"Yere göğe sığmam, mü'min kulumun kalbine sığarım."

*

Kâmil insan, ışığın etrafında dönen kelebekler gibi Mevlâ muhabbetiyle irâdesiz hâle gelmiştir. Yâni O'nun gören gözü ve işiten kulağıdır. Mukadderât, kâmil insan için olacak şeylerin en güzelidir. İlâhî manzaraların müşâhedesi altında olduğu için dünyâya âid hevâ ve heves cüceleşmiştir. Fânî izâfetlerin hiçbir ehemmiyeti kalmamıştır.

Kâmil insan, müşâhede ve seyr-i bedâyî, yâni ilâhî güzellikleri temâşâ hâlindedir. Âlem ve hâdiseler, onun için bir ibret akışıdır. Cereyan edip giden ilâhî tecellîler karşısında kulluk idrâki ve mahviyet edebi hâlindedir.

Bunun içindir ki, kâmil insanın Hakk'a yaptığı ilticâlar, umûmiyetle müstecâbdır. Onun niyâzları, geri çevrilmez. Fakat o, edeb ve Hakk'a rızâsı muktezâsınca kendisine âid hiçbir şey istemez. Yâni duâlarının içinde kendisi yoktur. Fıtratı mâye-i merhametle yoğrulduğu için gönlü bütün mahlûkatı içine alır. Kâinattaki ilâhî programın en mükemmel sûrette, yerli yerince olduğu ve derin bir hikmet ile mücehhez bulunduğu idrâki içindedir.

Sünbül Sinan Efendi, birgün mürîdânına sordu:

"-Şâyet Cenâb-ı Hakk, farz-ı muhâl bu kâinâtın sevk u idâresini size vermiş olsaydı, ne yapardınız?"

Beklemedikleri bu değişik suâl karşısında mürîdler, şaşırmakla beraber Hazret-i Pîr'e cevap vermeme nezaketsizliğinde bulunmamak için muhtelif mütâlaalarını serdettiler. Kimi:

"Dünyâda bir tek kâfir bırakmazdım!"

Kimi:

"Bütün kötülükleri yok ederdim!"

Kimi:

"İçki içenleri helâk ederdim!" gibi devam edip giden cevaplar verdiler.

İçlerinde bir tanesi ise cevap vermeden susuyordu. Pîr'in dikkatini çekti ve ona bakarak:

"-Evlâdım! Ya sen ne yapardın?" dedi.

Edebinden yüzü kızaran mürîd, büyük bir mahviyet içinde şeyhinin bu husûsî hitâbına boyun bükerek şöyle cevap verdi:

"-Efendim! Allâh'ın bu kâinâtı sevk u idâresinde -hâşâ- bir noksanlık mı var ki, ben farklı bir şey yapabileyim? Kâinâttaki ilâhî tanzîm, tasavvurların ötesinde bir kudret akışı içinde devam ederken benim, âciz, kısıtlı, mahdûd akıl ve irâdemle "Bunu şöyle yapardım, bunu böyle yapardım!" demek ne haddime!.." dedi ve utancından gözlerini yere indirdi.

Hazret-i Pîr ise, bu kâmil cevapdan son derece memnûn kaldı. Mütebessim ve nûrlu çehresiyle mürîdini derûnî nazarlarıyla süzerek oradakilere:

"-İşte şimdi iş merkezini buldu!.." dedi.

Bundan sonra o mürîdin adı Merkez Efendi olarak kaldı. Asıl ismi olan Mûsâ Muslihiddîn unutuldu, "merkez" lafzı, kendisine sıfat oldu.

Kâmil insan, Hakk'ın aşk ve muhabbetinin tecellîsi altında olduğu için mercek altında bir kağıdın yanması gibi nefsî temâyüller onda ömrünü tüketmiştir. Böylece nûrânî bir câzibe merkezi hâline geldiğinden diğer insanlar da gayr-i irâdî olarak onu sever ve sayarlar. Ancak o, fânî iltifat ve alâkaların kıskacından kendisini kurtarmış olduğundan gurûr, kibir ve ucûb gibi mezmûm sıfatların girdabına düşmez. Halk içinde Hakk ile beraberdir. "Tâzim li-emrillâh" (Allâh'ın emirlerine hürmetle riâyet) ve "Sefkat li-halkıllâh" (Allâh'ın mahlûkâtına şefkat) düstûrunu yaşar, ancak Allâh'a muhabbetinin muktezâsınca zıdd-ı kâmili olan zâlim ve nankör kullara aslâ muhabbet ve meyil göstermez. Yalnız merhameti îcâbı onlara da acır, hidâyetlerine duâ eder.

Mal-mülk ve dünyâya âid bütün servetler, ona yalnız infâk için lâzımdır.

Kâmil insan; "İnsan benim sırrımdır. Ben de insanın sırrıyım." hadîs-i kudsîsi muktezâsınca derûnî hikmet ve esrâra nüfûz ederek kendini mârifetullâh ve vâsıl-ı ilâllâh olmaya adamıştır. Artık o, bu cihânın dert ve ızdıraplarına aldırmayan has bir kuldur.

Rivâyete göre Îsâ -aleyhisselâm-, teninde alacalar bulunan ve iki şakağı da çökmüş bir şahsa rastladı. O şahıs, üzerindeki hastalıklara aldırmayarak:

"-Yâ Rabbî! Sana sonsuz hamd ü senâlar olsun ki, mahlûkatın pek çoğunu mübtelâ kıldığın dertten beni halâs eyledin!.." diyordu.

Îsâ -aleyhisselâm-, muhâtabının fikriyâtının idrâk ve kemâlini yoklamak maksadıyla ona:

"-Ey kişi! Allâh'ın senden giderdiği hangi dert var ki?!." dedi.

Hasta şöyle cevap verdi:

"-Ey Rûhullâh! En fecî hastalık ve belâ, kalbin Hakk'dan gâfil ve mahrûm olmasıdır. Şükürler olsun ki Allâh Teâlâ, beni bundan muhâfaza buyurmuştur. Zîrâ ben Cenâb-ı Hakk'ın kalbime verdiği mârifetullâh lezzeti ve neş'esi içindeyim. Onun dışındaki dünyâ nîmetlerini görmüyor ve hissetmiyorum bile."

Kâmil insan, bu dünyâ âlemine "küllü men aleyhâ fân" (Herkes ve her şey fânîdir.) gözüyle bakar. Hayret makamında bâkî olan Rabbiyle beraberdir.

Kâmil insanın bütün hedef ve gâyesi Allâh rızâsıdır. Bu istikamette onun için yemeğin lezzetlisi de lezzetsizi de birdir. Kezâ az ile çoğun, soğuk ile sıcağın, zenginlik ile fakîrliğin bir farkı kalmamıştır. Çünkü hepsi izâfîdir.

Kâmil insan, zâhiren bir garîb gibidir, ancak gönül âleminde öyle mutantan saraylar içinde ve müzeyyen tahtlar üzerinde saltanat sürer ki, bütün dünyâ onun nazarında kumda oynanan bir oyundan başka bir şey değildir. Dolayısıyla insanlardan ve dünyâdan nefsine âid herhangi bir talebi yoktur.

Bütün işlerinde itidal üzeredir. İbadetlerinde de en hayırlı bir yol takip eder.

İnsanın kendi üzerinde Rabbinin bir ibâdet ve şükür hakkı, âilesinin hakkı, nefsinin hakkı gibi birtakım mühim haklar vardır. Kâmil insan bu dengenin muhâfazası içindedir.

Rakîk bir gönle sahip kâmil insan, verdiği sözü mutlaka yerine getirir ve hiçbir zaman va'dinden dönmez. Birtakım nefsânî sebeplerle muhatabını rencide etmez. O Hakk'a kullukta ve insanlara muâmelesinde adâlet sahibidir.

Kendisinin aleyhinde olanlara dahî kırılmaz. Eğer o kimse, iyilik yaptığı bir fakîr ise, elinden gelen ihsânı aynen devam ettirir. Çünkü kâmil insan, Allâh'ın ahlâkı ile ahlâklandığı ve yalnız O'nun rızâsını taleb ettiği için fiil ve davranışları Kur'ân ve sünnet ölçüsü içindedir. Zîrâ Cenâb-ı Hakk, bu dünyâda bütün mevcûdatın, hatta kendisine isyan eden nice gâfillerin bile rızıklarını vermektedir.

Hazret-i Ebû Bekir -radıyallâhü anh-, Mıstah isimli birine devamlı olarak yardımda bulunurdu. Fakat mâlûm ifk (iftira) hâdisesinde onun da iftiracılar arasında yer aldığını görünce, bir daha ona ve âilesine iyilik yapmayacağına dair yemin etti.

Mıstah ve âilesi, Hazret-i Ebû Bekir'in yardımı kesilince perîşân bir hâle düştüler. Ancak Cenâb-ı Allâh, isyânlarına rağmen kullarına merhameti muktezâsınca yardımın kesilmesinin ardından şu âyet-i kerîmeyi inzâl buyurdu:

"İçinizden fazîletli ve servet sahibi kimseler, akrabâya, yoksullara, Allâh yolunda göç edenlere (mallarından) vermeyeceklerine dair yemin etmesinler; afvetsinler, bağışlasın geçsinler! Allâh'ın sizi bağışlamasını arzulamaz mısınız? Allâh (ki) çok bağışlayandır, çok merhametlidir." (en-Nûr, 22)

"Yeminlerinizden dolayı Allâh'ı (O'nun adını), iyilik etmenize, O'ndan sakınmanıza ve insanların arasını düzeltmenize engel kımayın! Allâh işitir ve bilir." (el-Bakara, 224)

Bu âyetin inzâlinden sonra Ebû Bekir -radıyallâhü anh-:

"-Ben elbette Allâh'ın beni bağışlamasını severim!" dedi.

Ardından yemin keffareti vererek yapmış olduğu hayra devam etti. Yâni iffet timsâli kızı, Fahr-i Kâinât -sallâllâhü aleyhi ve sellem-'in temiz zevcesi ve mü'minlerin annesi olan Hazret-i Âişe -radıyallâhü anhâ-'ya iftira atan şahsa infâkına devam etti. Bu da, Hazret-i Ebû Bekir -radıyallâhü anh-'ın fazîletinin ve kemâlinin kâ'bına varılamayacağını gösteren en bâriz bir misâldir.

Kâmil insan, yerinde ve zamanında o kadar çok infâk eder ki, onu görenler müsrif sanır. Şâyet yeri ve zamanı değilse, o kadar az verir ki, insanlar onu ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İnsanı kâmil
« Posted on: 30 Nisan 2024, 20:45:52 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İnsanı kâmil rüya tabiri,İnsanı kâmil mekke canlı, İnsanı kâmil kabe canlı yayın, İnsanı kâmil Üç boyutlu kuran oku İnsanı kâmil kuran ı kerim, İnsanı kâmil peygamber kıssaları,İnsanı kâmil ilitam ders soruları, İnsanı kâmilönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes