> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Nedir ?  > Sizden Gelenler (Tasavvuf)  > İnkarcılar Cehenneme
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İnkarcılar Cehenneme  (Okunma Sayısı 892 defa)
12 Eylül 2010, 14:20:39
Hadice
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 5.945


« : 12 Eylül 2010, 14:20:39 »



İnkarcılar Cehenneme
   
Nihayet cehennemin en alt tabakalarına geliyorlardı. İnkâr, nankörlük, dünyayı ahirete tercih edişlerin sonunda varacağı kapı açılmak üzereydi. Dünyada yok saydıkları ve yaşamlarını yokluğu üzerine kurdukları gerçek şimdi karşılarında hiçbir yalanlamaya mahal bırakmayacak derecede açık ve net duruyordu.

Nihayet cehennemin en alt tabakalarına geliyorlardı. İnkâr, nankörlük, dünyayı ahirete tercih edişlerin sonunda varacağı kapı açılmak üzereydi. Dünyada yok saydıkları ve yaşamlarını yokluğu üzerine kurdukları gerçek şimdi karşılarında hiçbir yalanlamaya mahal bırakmayacak derecede açık ve net duruyordu.
Karşılarında duran kapının üzerinde iki ayet yazıyordu;
“Her kim Allah ile birlikte diğer bir tanrıya taparsa -ki bu hususla ilgili hiçbir delili yoktur- o kimsenin hesabı ancak Rabbinin nezdindedir. Şurası muhakkak ki kâfirler iflah olmaz.” (Müminun/117)
“Allah, inananların dostudur, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlere gelince, onların dostları da tâğuttur, onları aydınlıktan alıp karanlığa götürürler. İşte bunlar cehennemliklerdir. Onlar orada devamlı kalırlar.” Bakara/257
Allah’ı inkâr eden ve dünya hayatını ahirete tercih edenler için aydınlık şimdi çok uzaklarda kalmıştı. Para, şöhret, şehvet dolu ve inananlarla alay ettikleri günler gerilerde kalmıştı. Şimdi boyunlarında tasmalarla cehennemin çukurlarının tam önünde bulunuyorlardı. Yok saydıkları ve gelmesini mümkün görmedikleri gün şimdi apaçık karşılarında kendilerine gülüyordu. Kollarını açmış ateş çukurları kıp kızıl gülücüklerle kendilerini bekliyordu.
Yüzleri kapkaraydı. Dünyada övündükleri güzelliklerinden eser yoktu. Şimdi korkudan dehşete düşmüş bir halde ne yapacaklarının şaşkınlığını yaşıyorlardı. Daha şimdiden dev ter dalgaları boyunlarından ayaklarına kendilerini kuşatıyordu. Zebaniler aşağılık damgası vurulmuş alınlarına ellerindeki kızgın mühürlerle “inkârcılar kahrolsun” mührünü vuruyorlardı. Hiç hesaba çekilmelerine gerek kalmamıştı, alınlarına vurulmuş aşağılık mühründen dolayı.
Ateş bütün harareti ve sabırsızlığıyla onları içine almak için ileriye doğru atılıyordu. Geriye kaçmak istiyorlardı ama ne mümkün… Kaçacak hiçbir yerleri yoktu. Ne mal, mülk, ne evlat, ne servet ne de oturduklarında sahiplendikleri o hırs dolu koltukları kendilerine yer açmıyordu. Bir adım geri atmak istediklerinde zebanilerin o ateşten daha hararetli çelikten mızraklarının sivri ucu bedenlerine engel oluyordu. Önlerinde ateş, arkalarında zebaniler kaçmaya imkân yoktu.
Ellerine alıp un ufak ettikleri kemik parçalarını hatırlıyorlardı. “Çürümüş bu kemik parçalarını kim diriltecek” diye alay ediyorlardı ve inkârları için bir delil sayıyorlardı. Ancak o kemik parçaları toprağa atılan bir tohum gibi tekrar yeşermişti. Fakat kendilerinin tekrar dirilen bedenleri leş gibi kokuyor ve bütün vücutları buruş buruştu. İkide bir boyunlarındaki tasmalardan kurtulmak için sağa sola başlarını sallıyorlardı ama nafile bir uğraştı. Yakıtı taşlar ve insanlar olan cehennemin yanı başında durduklarında inkârcılara şöyle seslenildi;
“Dünyadaki hayatınızda bütün güzel şeylerinizi harcadınız, onların zevkini sürdünüz. Bugün ise yeryüzünde haksız yere büyüklük taslamanızdan ve yoldan çıkmanızdan dolayı alçaltıcı bir azap göreceksiniz!” (Ahkaf/20)
İnkarın insanı sürüklediği çöl sonunda uçsuz bucaksız cehennemle noktalanmıştı. Bitimsiz denilen zevkler ve eğlenceler sona ermiş, ölümsüz denilen tüm bedenler toprağa serilmişti. İşte insanları hor ve hakir görme, Allah’a nankörlük etme ve O yüceliğin zirvesi tek baki olan varlığı yok saymanın cezasıyla karşı karşıyaydılar.
İnkâr edenler bu gözlerin yanılmadığı ve yalanlamanın mümkün olmadığı günle karşılaştıklarında şöyle demeye başladılar;
"Keşke, bana kitabım verilmeseydi! Şu hesabımın ne olduğunu bilmeseydim! Keşke onunla (ölümümle) her iş olup bitseydi! Malım bana hiç fayda sağlamadı; Saltanatım da benden (koptu), yok olup gitti.” (Hakka/25-29)
Dünya serap olmuş hakikat gözlerin inananların aydınlığı inkârcıların korkusu olmuştu. Artık iman ve Salih amelden başka hiçbir geçerli akçenin olmadığı bir zaman dilimine gelinmişti.
Korku dolu bekleyiş yankılanan bir sedayla sona eriyor ve inkarcıları bekleyen sona geliniyordu;
“Onu yakalayın da, (ellerini boynuna) bağlayın; Sonra alevli ateşe atın onu! Sonra onu yetmiş arşın uzunluğunda bir zincir içinde oraya sokun! Çünkü o, ulu Allah`a iman etmezdi, Yoksulu doyurmaya teşvik etmezdi. Bu sebeple, bugün burada onun candan bir dostu yoktur. İrinden başka yiyecek de yoktur. Onu (bile bile )hata işleyenlerden başkası yemez.”(Hakka/30-37
Ateş çukurlarının önünde bekleyenler tek tek yakalanıyor ve yetmiş arşın uzunluğundaki zincirlere bağlanıyorlardı. Sahip olunan nimetlerin hakkını vermeyen inkârcılar Yeni Dünya’nın ilk azabıyla karşı karşıya kalmışlardı.
Kollarını açıp kendilerini bekleyen ateş zincirlerin savurmasıyla onları kucaklarına çektiler. İnkârcılar için ateş çukurları cayır cayır yanıyordu. Ama asıl acı olanı ateşten çıktıktan sonraki halleriydi. Zebaniler ellerindeki yetmiş arşın uzunluğundaki zincirleri çekmeye başlıyorlardı. Yetmiş arşın uzunluğundaki ateş çukurlarından yavaş yavaş Allah’ı görmezden gelenler çıkıyorlardı. Zincirlerin ucundan çıkanların sergilediği görüntünün karşısında en korkunç korku filmleri bile basit kalırdı. Zincirlerin ucunda derileri kemiklerinden soyulmuş bedenler görülmeye başlamıştı. Deriler yılanın deri değiştirmesine benzer bir şekilde kemiklerden iniyordu. Vücut tüm iğrençliği ve çirkinliğiyle gözler önüne sergileniyordu. İnkârcılar kendi bedenlerine bakmaya korkuyorlardı. Acı tarifi imkânsız denecek kadar büyük ve dehşetti.
Zincirler tekrar sallanıyor ve ateş çukuruna doğru savruluyordu. Yetmiş arşınlık zincirin savrulması sonucu cehennemin hararetli kucağına düşüyorlardı. Cehennem onları yakalayıp içine aldıkça daha da gayrete geliyordu; “Daha yok mu daha yok mu Allah’ı inkâr eden onları da alayım kollarıma!” diye haykırıyordu.
Zincir tekrar çekiliyor ve yine aynı manzarayla karşı karşıya kalınıyordu. Ama bu sefer daha korkunç bir sahne beliriyordu. Deriler soyuluyor bu esnada çehrelerindeki etler de yavaşça zincirin üzerinden aşağıya doğru iniyor ve dişlerini açıkta bırakarak onları garabet varlıklar haline döndürüyordu.
Ölüm inkârcıların gözlerine bir kurtuluş kapısı olarak görünüyordu. İstemedikleri ve yaşamın bin yıl daha olmasını istedikleri hayatı burada istemiyorlardı. Çünkü inkâr ettikleri ve karşılaşmayı ummadıkları gerçekle yüzleşmişlerdi.
“İnkâr edenlere de cehennem ateşi vardır. Öldürülmezler ki ölsünler, cehennem azabı da onlara biraz olsun hafifletilmez. İşte biz, küfürde ileri giden her nankörü böyle cezalandırırız.
Onlar orada: “Rabbimiz! Bizi çıkar, (önce) yaptığımızın yerine iyi işler yapalım!” diye feryad ederler. Size düşünecek kimsenin düşünebileceği kadar bir ömür vermedik mi? Size uyarıcı da gelmedi mi? (Niçin inanmadınız?) Şimdi tadın (azabı)! Zalimlerin yardımcısı yoktur.” (Fatır/36-37)
Dünya gözlerinde canlanıyordu. Neydi o günler! Hiç gelmeyeceğini zannettikleri ahireti inkar ederek her türlü haksızlık ve zulmü gerçekleştirmiş ve zevk içinde yaşamlarını sürdürmüşlerdi. Gerçi sıkıntılı günleri de olmuştu ama olsun burada bu azabı yaşamaktansa şimdi dünyadaki en büyük sıkıntılara bile razıydılar. O hayata tekrar dönmek için feryat figan ediyorlardı. Ama gereken cevap verilmişti; Düşünecek ve ibret alacak kadar yaşamışlardı. Şimdi dünyaya tekrar dönseler yine aynı inkârları üzerine yaşam felsefesi geliştireceklerdi.
Sözleri ateşlerin kızıllığında kayboluyordu. Zebanilerin elerindeki yetmiş arşın zincirler havada kavislenerek inkârcıların derileri soyulmuş bedenlerinde şakladı. “Tadın inkâr ettiğiniz ateşin azabını!” sözleri ateş çukurlarının üstünde yankılandı.
Gözyaşını akıtamadıkları gözleri alevlerin şiddetinden kıpkırmızı olmuştu. Cehennemin hararetinden sarkmış dudaklarının arasından görülen dişleri oynamaya başlamıştı. Geç gelen pişmanlığın nefesi kokuyordu sözlerden;
“Şayet kulak vermiş veya aklımızı kullanmış olsaydık, (şimdi) şu alevli cehennemin mahkûmları arasında olmazdık!” (Mülk/10)
Güvendikleri servetleri şimdi kaynayan ateş tandırının odunları olarak kendilerini ateş çukurlarına çekiyordu. Güzellikleri kendilerinden uzaklaşıp gitmiş iğrenç bir görüntüye bürünmüşlerdi. Kendileri için gece gündüz yanıp tutuştukları evlatları ise şimdi kendilerinden çok uzakta ateşlerine engel olamıyordu. Ancak bazı inkarcılar dünyada imanı seçip Allah’ı yüceltmelerinden dolayı haksızlık ve şiddet gösterdikleri evlatlarını şimdi açılan ateş zindanının tavanında görüyorlardı;
“Baba, anne beni görüyor musunuz? Bakın şimdi ne kadar büyük bir mutluluğun içindeyim. Şayet sizi dinlemiş olsaydım şimdi ben de sizinle birlikte bu korkunç ateş çukurlarının içinde iğrenç şekilde azabı tadıyor olacaktım. Beni sizden esirgeyen Allah’ıma sonsuz şükürler ve senalar olsun” dedikten sonra yavaş yavaş çekildi. Açılan kapının kapanması sonrasında oda tekrar eski karanlığına ve kızıllığına büründü.
Azabın bu görünen yüzüydü. Şimdi kapılar kapanıyor ve verilen ömrü heba etmenin ve Allah’ı inkâr etmenin cezası daha da artarak inkârcıların yüzlerinden dericiklerine işleyecek bir ateşle baş başa kalıyorlardı.
“Ateş yüzlerini yakar; orada suratları çirkin ve gülünç bir halde bulunurlar.” (Müminun/104)
“Resulüm! Kâfirlerin seni yalanlamalarına şaşıyorsan, asıl şaşılacak şey onların: "Biz toprak olduğumuz zaman yeniden mi yaratılacağız?" demeleridir. İşte onlar, Rablerini inkâr edenlerdir; işte onlar (kıyamet gününde) boyunlarında tasmalar bulunanlardır. Ve onlar ateş ehlidir. Onlar, orada ebedî kalacaklardır!” (Rad/5)
“inkâr edenler için ateşten bir elbise biçilmiştir. Onların başlarının üstünden kaynar su dökülecektir! Bununla, karınlarının içindeki (organlar) ve deri...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İnkarcılar Cehenneme
« Posted on: 19 Nisan 2024, 20:37:17 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İnkarcılar Cehenneme rüya tabiri,İnkarcılar Cehenneme mekke canlı, İnkarcılar Cehenneme kabe canlı yayın, İnkarcılar Cehenneme Üç boyutlu kuran oku İnkarcılar Cehenneme kuran ı kerim, İnkarcılar Cehenneme peygamber kıssaları,İnkarcılar Cehenneme ilitam ders soruları, İnkarcılar Cehenneme önlisans arapça,
Logged
12 Kasım 2016, 21:31:28
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #1 : 12 Kasım 2016, 21:31:28 »

Esselamu aleykum.Allahi inkar eden onun yarattigi seyi inkar eden kisi allahin rahmetinden mahrum kalir ve cehennem azabi ile azablanir.Rabbim bizleri sonsuz sekilde ona tevekkul edip inanan kullardan eylesin inşallah...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes