> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Nedir ?  > Sizden Gelenler (Tasavvuf)  > İlmi nafi faydalı ilim
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İlmi nafi faydalı ilim  (Okunma Sayısı 1547 defa)
30 Ekim 2010, 14:26:26
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 30 Ekim 2010, 14:26:26 »



İlm-i Nafi -Faydalı İlim-


Bir nahiv (dilbilgisi) âlimi gemiye binmişti. Sefer esnâsında ilmine mağrur bir şekilde gemici ile sohbete koyuldu. Gemiciye zaman zaman muhtelif suâller sordu ve muhâtabından cevabını alınca da gemiciye karşı ilmiyle iftihâr etmek üzere:

"-Yazık! Ömrünün yarısını câhilliğin yüzünden hebâ ve ziyân etmişsin." diyerek onunla istihzâ etti.

Temiz kalpli gemicinin, bu küçük düşürücü davranışa gönlü kırıldı ise de olgunluk gösterip nahivciye cevap vermedi, sustu. Derken şiddetli bir fırtına çıktı ve gemiyi müthiş bir girdabın içine sürükledi. Herkesi büyük bir telaşın kapladığı o hengâmede gemici, nahivciye döndü ve:

"-Ey üstad, yüzme bilir misin?" diye sordu.

Nahivci, solmuş sararmış bir vaziyette titrek bir sesle kekeledi:

"-Hayır bilmem!.." dedi.

Bunun üzerinde gemici, mahzun bir edâ ile şu mukâbelede bulundu:

"-Nahiv bilmediğim için benim yarı ömrüm mahvolmuştu, öyleyse şimdi senin bütün ömrün mahvoldu. Zîrâ gemimizin bu girdaptan kurtulma imkânı yoktur. Ey nahivci, bu deryâda nahivden ziyâde yüzme ilminin daha faydalı ve zarûrî olduğunu bilmiyor muydunuz?.."

Bu kıssadaki nahiv ilminden murâd, bütün dünyevî ve zâhirî ilimlerdir. Faydalı ilim ise, ihtiyâca cevap veren ilimdir. Beşerin en büyük ihtiyâcı, bedenle birlikte rûhun da ebedî seâdetini temin etmektir. Bu da, Allâh rızâsını kazanmaya bağlıdır. Allâh'ın rızâsı ise, kâmil îmânla birlikte sâlih amellerle elde edilebilir.

Yine kıssadan anlaşılacağı üzere; bu fânî vücûd gemisi ölüm girdabında çırpınırken yâni dünyâya büyük vedâ ânı olan ecel yaklaşınca; asıl ihtiyâca cevap vermeyen, yaşanmayan, irfâna dönüşmeyen, rûhsuz, kuru ve sırf nefsin rahatına hitab eden bilgiler fâide vermeyecektir.

Öyleyse ecel gelmeden önce bütün bilgileri Allâh rızâsını kazanmaya medâr olabilecek bir vasfa dönüştürmek îcâb eder. Çünkü vücûd gemisi ölüm ile çatırdarken, sırf toprağa terk edilecek bedenin rahatına yarayan ilimlerden bir medet umulamaz. O anda "kalb-i selîm"e ihtiyaç vardır. Kalbinse ecel gelmeden önce, nefs engelini bertarâf etme netîcesinde bu vasfı kazanması gerekir. Bu merhaleye ulaşamayanlar, açıldıkları bu engin deryâda helâk olmaktan kurtulamazlar. Fakat nefsini ölmüş sayılabilecek derecede gurur, kibir ve heveslerden kurtaranı, deryâ misâli bu yeni âlem başı üzerinde taşır, onu helâk olmaktan kurtarır. Bu keyfiyeti îzâh için buyrulmuş olan:

"Mûtû kable entemûtû"

yâni "ölmeden evvel ölünüz" nasîhatine gönül vererek iç dünyâmızdaki nefsânî temâyülleri en az seviyeye düşürebilmeye gayret etmelidir. Nefsânî arzuları bertarâf için insanın zaman zaman kendini murâkabe etmesi lâzım geldiği husûsundaki:

"Hâsibû kable entuhâsebû"

yâni "İlâhî mahkemede hesâba çekilmeden evvel, nefsinizi hesaba çekiniz." îkâzını da hatırdan uzak tutmamalıdır.

***

Bilginin şahsîleşip, selîm bir idrâkin derinliklerine kök salmasına, "irfân" denir. Ârif ise, bildiklerinin derûnundaki sır, hikmet ve ilâhî tecellîlere vâkıf olmuş yâni irfân sâhibi kimse demektir. Bu olgunluğa erişememiş ilim sâhipleri hakkında; "Âlimdir, fakat ârif değildir." denir. Böyle kimselerin bilgileri, kitaplardaki gibi sâbit ve mahfûzdur. Bu durum, tıpkı ambardaki tohuma benzer. O tohum, ancak toprağa kavuştuğunda neşv ü nemâ imkânı bularak inkişâf eder. Aksi hâlde böyle bilgiler, fikir îmâl etmeye ve zihinden kalbe inerek duyguları derinleştirmeye muvaffak olamaz. Bundan dolayı, böyle bilgilere kitâbî bilgi denir.

Yerinde ve doğru olarak kullanıldığı taktirde her ilmin bir fayda sağlayabileceği muhakkaktır. Ancak, insanın her iki cihân seâdet ve selâmeti için bu ilimlerin sırf zâhiren tahsîl edilmesi kâfî gelmez. Bu noksanlığın telâfîsi için de İslâm, ilimlerin doğru ve hayırlı yerlerde kullanılmasını sağlamak ve şerre âlet olmasına mânî olmak gâyesiyle "ilm-i nâfî" ile kalbî hayatı tezyîn eylemiştir.

Nitekim Merhum Mâhir İz Hocaefendi de kalbî derinlikten mahrûm bir ilmin noksan olduğunu ve bu noksanlığı bertaraf etmenin yeğâne çâresinin de mânevî irşâd görmek olduğunu ifâdeyle şöyle der:

"İlmin kîl ü kâlini dâimâ bir noktada toplamak mümkün olmadığından, hiçbir zaman ilmî tedkîkten geri kalmamakla berâber; asıl hakîkate vâkıf olmanın, ancak ehlinin irşâdı sâyesinde mümkün olabileceğine inanırım. İşte bu sebeptendir ki, yakaza dışı bir işâretle, irâde merdivenimi mârifet semâsına mîrâc için feyz-i Sâmî'ye rabteyledim." (Yılların İzi, s. 396)

Hakîkaten mânevî terbiye netîcesinde kazanılan kalbî olgunluk, insan idrâkini zâhirî ilmin üstünde bir ufka taşır ki buna "mârifet" denir. Bu ise ancak bâzı tasavvufî temrinler sâyesinde elde edilebilir. İnsan, bu görüş ufkuna ulaştığı zaman, ne kadar büyük bir âlim de olsa, acziyetini idrâk ederek ilmine mağrûr olma hastalığından kurtulur. Sonsuz ve girift hakîkatler meşherine doğru açılan tefekkürü, hayret ve acz duygularıyla dolar. Akl-ı selîm ile düşününce de anlar ki bilmek sâdece zâhiri seyretmek değil; bir sırrı çözmektir. Bilmek, hakîkatte büyük nizâmın muammâsını çözmek ve ilâhî sırlara âgâh olabilmektir.

Nitekim iblis, bu mânevî ufuk ve dirâyetten mahrûm olduğu için aklına ve ilmine mağrûr olmuş ve Âdem -aleyhisselâm-'a secde etmeyerek Allâh'a isyânda bulunmuştur. Mâlum olduğu üzere şeytan, meleklere hocalık edecek derecede ilim sâhibi bir cinnî idi. Onun felâketini hazırlayan bu tavrı, bize ilmin tek başına ebedî seâdeti temin için kâfî gelmediği ve buna ilâveten bir de kalb tasfiye edilmedikçe ilimden hayır yerine şer hâsıl olabileceği gerçeğini göstermektedir.

Âdem -aleyhisselâm- ise, Allâh Teâlâ'dan telâkkî ettiği bu ilimle, yâni ilm-i nâfî ile yücelmiş ve ardından gelen bütün peygamberler ve hattâ bütün Hak dostları, bu ilim sâyesinde insanlık semâsının parlak yıldızları olmuşlardır.

Rivâyete göre bir âlim şöyle anlatır:

Yüzlerinde nûr ve hayrın açıkça görüldüğü bir cemaat içinde İmâm Gazâlî'yi gördüm. Üzerinde yamalı elbise ve elinde bir ibrik vardı. Kendisine dedim ki:

"-Ey İmâm! Bağdat'taki Nizâmiye Medresesi'nin baş müderrisliği bundan daha iyi değil miydi?

Bana derin derin baktı ve dedi ki:

"-Seâdet dolunayı müridlik semâsına doğunca, akıl güneşi vuslat yolunu gösterdiği için böyle yaptım." (Muhammed bin Abdullâh el-Hânî, Âdâb, s. 9)

Bu sebepledir ki insanı dünyâ ve âhırette seâdet ve selâmete ulaştırmakta en müessir ilim, Allâh'ı en güzel bir sûrette kalbde tanıyabilmek ve bu bilginin doğurduğu aklî, vicdânî ve kalbî bir mes'ûliyetle sâlih amelleri en mükemmel seviyede îfâ etmektir. Zîrâ bu duyuş, derinlik ve anlayış mevcûd olmadığı takdirde fayda hâsıl etmeye yarayan bütün ilimlerin maddî veya mânevî pek çok zararlı netîceleri bertaraf edilemez. Onun içindir ki ilm-i nâfî, hadd-i zâtında bir ufuk ve zihniyet meselesidir. Onsuz ilimlerdeki istifâde imkânları da kuvveden fiile çıkamaz. Aksine şerre âlet olurlar ki bu durumdan kurtulmanın yegâne çâresi, ilm-i nâfî dediğimiz kalbî olgunluk ve hasletlerin kazanılmasıdır.

Nitekim ilm-i nâfî olgunluğundan mahrûm bir kimse, faraza hukuk tahsili gördükten sonra hak ve adâlet tevzî edeceği yerde bir cellat; tıp tahsili yapmış bir kimse de şifâ dağıtacağı yerde bir insan kasabı kesilebilir. İlmî kâbiliyetine rağmen, merhamet ve muhabbetten mahrûm bir idâreci ise emri altındakilere yalnız zehir saçar. Böyle kimseler, bir câhilin cehâletiyle yapamayacağı zararın daha beterini, ilim sâyesinde kolaylıkla irtikâb edebilirler.

Yûnus Hazretleri ne güzel söyler:

İlim okumaktan murâd,
Kişi Hakk'ı bilmektir,
Çün okudun bilmezsin,
Ha bir kuru emektir!..


Bu itibarla her insan, dünya ve âhıret işlerinde muvaffak olup maddî-mânevî terakkî edebilmek için muhtelif ilimlerle meşgûl olurken her şeyden evvel ilm-i nâfî aydınlığına ve gönül derinliğine muhtaçtır.

Gerçekten, insanı gurur ve kibire sevk eden, sonunda da helâk girdabında boğan bir ilim, zahiren güzel ve faydalı şeylerden ibaret olsa bile hakîkatte vebâlden başka nedir ki? Bunun için Allâh Rasûlü -sallallâhü aleyhi ve sellem-, Cenâb-ı Hakk'tan ilmi daimâ bu istikâmette talep etmiş ve:

"Yâ Rabbî! Senden ilm-i nâfî (faydalı ilim) istiyorum! Faydası olmayan ilimden sana sığınırım!.." (Müslim, Zikir, 73) diye niyâz eylemiştir.

Bu mânâ çerçevesinde tasavvuf ilminin de özü sayılabilecek olan ilm-i nâfî, kulu zühd, takvâ ve ihsân ile tezyîn etme gayretidir.

Hazret-i Mevlânâ şöyle der:

"Sırf zâhir âlimi olanlar, sahalarına göre geometri, astronomi, hekimlik ve felsefenin inceliklerini bilirler. Bilirler ama, bunlar hep göz açıp kapayıncaya kadar gelip geçen şu fânî dünyaya ait bilgilerdir. Bunlar, insana yedinci kat göğün üstüne, yani mîrâca çıkacak yolu göstermezler."

"Allâh yolunu ve o yolun varılacak menzillerinin bilgisini, nefislerine mahkûm gâfiller bilmezler! Allâh yolunun bilgilerini ancak, gönül ehli olan ârifler, akılları ile değil, gönülleri ile bilirler!"

İlm-i nâfîden yâni ilimdeki kalbî olgunluktan mahrûm kimseler, netîcede ne öğrenirlerse öğrensinler, en büyük hakîkat olan Hakk'a vuslattan mahrûm kalırlar. İlim, ancak kulak ve zihinden kalbe inip kalben de hazmedildiği takdirde, sâhibi için güzel tecellîler hâsıl eder. Ancak böyle bir ilim, sûretten sîrete yâni güzel ahlâk, amel-i sâlih ve Allâh korkusuna inkılâb eder.

Cenâb-ı Hak âyet-i kerîmede şöyle buyurmuştur:

"(Rasûlüm) De ki: Rabbim! Beni ilim bakımından artır!.." (Tâhâ, 114)

Bu artış, kulun takvâ ve haşyet duygularının seviye kazanmasıdır. Zîrâ yine Kur'ân-ı Kerîm'de buyurulduğu üzere:<...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İlmi nafi faydalı ilim
« Posted on: 24 Nisan 2024, 05:10:46 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İlmi nafi faydalı ilim rüya tabiri,İlmi nafi faydalı ilim mekke canlı, İlmi nafi faydalı ilim kabe canlı yayın, İlmi nafi faydalı ilim Üç boyutlu kuran oku İlmi nafi faydalı ilim kuran ı kerim, İlmi nafi faydalı ilim peygamber kıssaları,İlmi nafi faydalı ilim ilitam ders soruları, İlmi nafi faydalı ilimönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes