> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Nedir ?  > Sizden Gelenler (Tasavvuf)  > İlim amel ihlâs ve kulu Allah a kavuşturan yollar
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İlim amel ihlâs ve kulu Allah a kavuşturan yollar  (Okunma Sayısı 723 defa)
24 Temmuz 2010, 16:28:52
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 24 Temmuz 2010, 16:28:52 »



İlim, Amel, İhlâs ve kulu Allah'a kavuşturan yollar


Kabaca bir tasnifle, İslâm şerîatı üç kısımdan yani üç temel unsurdan meydana gelmiştir:

• İlim,

• Amel,

• İhlâs

Bu üç kısımdan her biri ayrı ayrı yerine getirilmedikçe, şerîat tam olarak tahakkuk etmez Ne zaman ki şerîat tahakkuk eder, Cenâb-ı Hakk'ın rızâsı da hâsıl olur Mevlâ'nın rızâsı ise, dünyevî ve uhrevî saâdetlerin hepsinin üstündedir “Allah'tan bir rızâ, (yani Allâh'ın rızâsından olan bir küçücük şey bile, cennet nimetlerinin) hepsinden daha büyüktür” (1)

Şerîat, dünyevî ve uhrevî bütün saâdetleri içinde toplamıştır Hâl böyle olunca, şerîatın ötesinde ihtiyaç duyulacak bir maksat olamaz Tasavvuf erbâbının imtiyaz ettiği (seçtiği) tarîkat ve hakîkat ise, şerîatın üçüncü cüz'ü olan ihlâsın ikmâl ve tamamlanmasına yardımcıdırlar Tarîkat ve hakîkatın elde edilmesinden maksat; şerîatın tamamlanmasıdır Yoksa onun ötesinde bir başka şey için değildir(2)


KULU ALLÂH'A GÖTÜREN YOLLAR

Tasavvufta mü'mini, Cenâb-ı Hak ve tekaddes ve teâlâ'ya kavuşturan yollar esas itibariyle ikidir:

1 Kürb-i nübüvvete taalluk eden yol(3) (erbâbı üzerine salât ve selâm olsun)

Bu yol zâtî ve aslîdir; aslın aslına ulaştırır, kavuşturur Asâleten bu yoldan ulaşanlar; peygamberler (aleyhimüsselâm) ve onların ashâbı kirâmıdır Kezâ, ümmetin büyük evliyâsından, kendisi için murâd edilen diğerleri de –her ne kadar bunlar az, hatta azın azı iseler de– bu devletle şereflenirler

Bu yolda tavassut ve hâil, yani vâsıta olma-araya girme durumu yoktur Bu vâsılînden (bu yolla Hakk'a erenlerden) feyz alanlar, hiç kimsenin tavassutu olmadan asıldan alırlar Biri diğerine hâil de olmaz Nitekim Resûlüllah Efendimizin (sav) sohbeti neticesinde ashâb-ı kirâma müyesser olan yakınlık, işte bu nübüvvet yakınlığıdır, tebaiyet ve verâset yolu ile hâsıl olmuştur İsa aleyhisselâm kıyâmete yakın yeryüzüne indiğinde ve va'dolunan Mehdî aleyhirrıdvân geldiğinde, onlar da bu yoldan vâsıl olacaklardır Bu yakınlıkta ne “fenâ” vardır, ne “beka”; ne “cezbe” vardır, ne de “sülûk”

İşte bu yakınlık, velâyet yakınlığından daha faziletli ve bir çok mertebelerle ondan daha yücedir Zira bu yakınlık asıldır (asla yakın olmaktır) Velâyet yakınlığı ise, gölge yakınlığıdır İkisi arasında çok büyük fark vardır; lâkin herkesin idrâki, bu ma'rifetin zevkini anlayamaz Bu ma'rifeti anlayıp kavrayamama noktasında, havâs zümresi bile avâm sınıfı ile neredeyse beraberdir

Ancak, nübüvvet kemâlâtının zirvesine çıkış velâyet yolundan olursa, o zaman fenâ ve bekâ, cezbe ve sülûk gerekli olur Zira bunlar, o yakınlığın başlangıcı ve hazırlığıdır Bu kemâlât aşılıp, tecelliyat da husûle geldikten sonra nübüvvet kemâlâtına ayak basılır Fakat seyir bu yoldan olmaz da, nübüvvet yakınlığı için sultânî yol tercih edilirse; işte o zaman fenâ, bekâ, cezbe ve sülûke ihtiyaç olmaz Ashâb-ı kirâmın seyri de, sultânî olan nübüvvet yakınlığı yolundan olmuştur Bu bakımdan onların cezbeye, sülûke, fenâya ve bekâya ihtiyaçları yoktur İşte burada anlatılmaya çalışılan “kurb-i nübüvvet”, bu yakınlıktır

Nübüvvet kemâlâtının hâsıl olması, tamamiyle İlâhi mevhibeye bağlanmış, büsbütün İlâhî bir ikrâma bırakılmıştır Bunda zorlamanın, çalışmanın bir tesiri yoktur; bu büyük devlet, hiçbir çalışma ve amelin neticesinde elde edilebilecek bir nimet değildir Keza, hiçbir riyâzat ve mücâhede de bu güzel nimetin netice ve meyvelerini vermez

Velâyet kemâlâtı böyle değildir; onun başlangıcı çalışmaya, gayret edip emek vermeye bağlıdır Hâsıl olması da riyâzat ve mücâhedeye kalmıştır Her ne kadar bazı şahısların, bir çalışma olmadan, sâlih bir amele başlayıp girişmeden bu devletle şereflenmeleri câiz ise de, velâyet kendisinden ibâret olan fenâ ve bekâ dahi, bir mevhibe-i İlâhiyedir Bu nimete ermek kimlere murâd edilmişse, ancak onlar gayret ve çalışmalarının neticesinde, Allah Teâlâ”nın ihsan ve inâyetiyle onunla müşerref olur

İmâm-ı Rabbânî hazretleri, zât-ı âlîlerini kastederek, buyuruyorlar ki:
Bu fakîr, risâlelerinde ve bazı mektuplarında şöyle yazmış idi: “Benim muâmelem sülûkün, cezbenin, zuhûrâtın, tecelliyâtın da ötesinde olmaktadır” Bununla anlatmak istediğim, işte bu yakınlıktır; yani nübüvvet yakınlığı Ben Hazret-i Şeyhimizle (ks) beraber olduğum sırada, zuhûrât olarak bu devleti elde ettim () “Hidâyetiyle bizi (bu nimete) kavuşturan Allâh'a hamdolsun! Allah bize hidâyet etmeseydi, biz kendiliğimizden bunun yolunu bulmuş olamazdık Rabb”imizin resûlleri Hakk'ı getirdi”(4)

(Tasavvufta) fenâ ve bekâ, cezbe ve sülûk tâbirleri de yenidir Meşâyihin buluşlarındandır Mevlânâ Câmî (ks) Nefehât'ta, “Fenâ ve bekâdan ilk bahseden, Ebû Saîd el-Harrâz”dır (ks) demiştir(5)

2 Kurb-i velâyete taalluk eden yol(6)

Aktâb, evtâd, büdelâ, nücebâ(7) ve Allah Teâlâ'nın bilumum velî kulları bu yoldan vâsıl olurlar, Hakk'a ererler, kavuşurlar “Sülûk tarîkı” da bu yoldan ibarettir Hatta bilinen “cezbe” de bu yola dâhildir Bu yolda, “kurb-i nübüvvet”in aksine tavassut ve hâil vardır

Kurb-i velâyet yolundan Hakk'a vâsıl olanların muktedâsı (kendisine uydukları), reîsleri, o büyüklerin feyiz kaynağı Hz Aliyyü'l-Murtezâ kerramellâhü teâlâ vechehü'l-kerîm'dir Bu şânı, şerefi, keyfiyeti büyük makam ve mevki ona bağlıdır Bu makamda, Nebî sallallâhü aleyhi vesellem'in mübârek ayakları, âdeta Ali kerramellâhü vechehû'nün başı üzerinde gibidir Hazret-i Fâtıma, Hz Hasan ve Hz Hüseyin (r anhüm) de, bu makamda onunla ortaktırlar

Öyle zannediyorum ki; Hz Ali (kv), maddî hayatın meydana gelmesinden evvel bu –kendisine müracaat olunacak ve sığınılacak– yüce makamın sahibi idiNitekim maddî hayatın başlamasından sonra da bu yoldan her kime bir feyz ve hidâyet ulaştı ise, onun vâsıtasıyla ulaşmıştır Zira o, bu yolun son noktasındadır ve bu makamın merkezi ona bağlıdır

Ne zamanki onun devri tamamlandı; şeref ve itibarı, rütbe ve derecesi çok büyük olan bu makamı, sırasiyle oğulları Hz Hasan ve Hz Hüseyin'e (ranhümâ) teslim etti O ikisinden sonra da, tertip üzere ve düzenli bir şekilde on iki imamdan her birine geçti Bu büyüklerin yaşadığı asırlarda, hatta ebedî âleme irtihallerinden sonra da, (velâyet yolundan) her kime bir feyz ve hidâyet ulaştıysa, –ister vaktin nücebâsından, isterse kutublardan olsun– bunların vâsıtası ve araya girmeleri ile ulaştı Kurb-i velâyet yolundan vâsıl olmak isteyenlerin hepsinin sahibi ve sığınağı bu büyüklerdir (Merkez onlardır), etrafın da mutlaka merkeze katılması gerekir (Bu yolda merkez), nöbet sırası Şeyh Abdülkadir Geylânî'ye (ks) gelinceye kadar onlar idi Sıra Abdülkadir Geylânî hazretlerine gelince de bu makam ona bırakıldı Bu merkez üzerinde, anlatılan imamlarla Şeyh Abdülkadir Geylânî (ks) arasında ise hiç kimse görülmemektedir

Anlaşılan odur ki; kutublardan olsun, nücebâdan olsun, her kime bu yoldan feyizler ve bereketler ulaşmışsa, onun şerefli ve mübârek tavassutu ile olmuştur Çünkü bu merkez, ondan başkasına müyesser olmadı Bundan dolayı o, şöyle demiştir: “Evvelkilerin güneşleri battı; bizim güneşimiz batmaz, ufuk-ı a”lâ'(8)da ebedîdir” Burada “güneş” tâbirinden murad, hidâyet ve irşad feyizlerinin güneşidir “Battı” ifadesiyle açıklanmak isetenen ise, anlatılan feyzin olmayışı, bereketin gelmeyişidir

İmâm-ı Rabbânî (ks) hazretleri bu açıklamalardan sonra ise, yaşadığı devirde, Abdülkadir Geylânî (ks) hazretlerine vekâleten –kurb-i velâyetle alâkalı– o vazifeyi de kendilerinin devam ettirdiklerini beyan ederek sözlerini şöyle sürdürüyorlar:

Şunun da bilinmesi gerekir ki; bir şahsın kurb-i velâyet yolundan kurb-i nübüvvet yoluna ulaşması doğrudur, mümkündür Bu vaziyette o kişinin, her iki muâmeleye de ortaklığı olur Peygamberlere (aleyhimüssalâtü veselâm) tetaffulü (peykliği-uyduluğu, onların câzibesi etrafında bulunması) dolayısiyle, kendisine orada bir yer, bir mevki verilir Bu durumda her iki yolun muâmelesi de ona bağlı olur

Şiir meali: “Âlemi bir şahışta toplamanın, Allâh'a bir zorluğu yoktur”(9)

Nitekim İmâm Câfer-i Sâdık'ta (ra) bu iki yol birleşmiştir Zira onun, bir yandan Hz Ebû Bekir'e (ra), diğer taraftan da Hz Ali'ye (kv) nisbeti (bağlılığı) vardır Bu iki nisbetten gelen kemâlât (mânevî bakımdan tam ve eksiksiz olma durumu) onda bir bütün hâlindedir Onlar, İmâm Câfer-i Sâdık(10) hazretlerinde birleşmesine rağmen, her biri tek başına ve birbirinden ayrıdır Binâenaleyh bir tâife ondan Hz Sıddîk'a bağlılığı dolayısıyla, Sıddîkıyet nisbeti aldı; bir başka cemaat ise, Hz Ali'ye bağlılığı dolayısıyla, Aleviyet nisbeti aldı

Bunda şaşılacak bir vaziyet de yoktur (Farklı) mahal hususiyetleri, nisbetin bir olmasına rağmen, hâli üzere kalır Meselâ, Hindistan'ın Benâris beldesindeki Künk ırmağı ile Çemen ırmağı aynı yerde toplanmasına rağmen, suları birbirine karışmıyor(11) Böylece Künk ırmağı tarafında olanlar onun suyundan, Çemen ırmağı tarafında olanlar da Çemen'in suyundan içiyorlar Mahallin müteaddit olması dolayısıyla, aynı suya ayrı ayrı hususiyetler gelir Bu itibarla her iki yolun hususiyetleri göz önüne alınarak, kendilerine, ayrı ayrı yollardan intisâb etmek câiz olur(12)
***

FAHREDDİN RÂZÎ HAZRETLERİNE GÖRE ŞERÎAT-TARÎKAT VE HAKÎKAT

Hayatında binlerce âlime icâzet vermiş olan büyük müfessir Fahreddin Râzî hazretleri (1149-1209), Mefâtîhu'l-Gayb(13)da (Tefsîr-i Kebîr) Fâtiha-i şerîfenin tefsîrinde; şerîat-tarîkat ve hakîkatı şöyle îzah ediyorlar:
Üç çeşit İlâhî emir tebliğ buyuruldu:

Birincisi, zâhirî amellere muvâzabet, yani aksatmadan devam etmektir ki, şerîat makâmıdır Bunu, “Ancak sana ibâdet ederiz” âyet-i kerîmesi tebliğ eder

İkincisi, şehâdet âleminden gayb âlemine tevecühle (görünen âlemden görünmeyen âleme yönelerek), o âlemi bu âleme musahhar yani boyun eğmiş, emri altına...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İlim amel ihlâs ve kulu Allah a kavuşturan yollar
« Posted on: 26 Nisan 2024, 10:15:42 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İlim amel ihlâs ve kulu Allah a kavuşturan yollar rüya tabiri,İlim amel ihlâs ve kulu Allah a kavuşturan yollar mekke canlı, İlim amel ihlâs ve kulu Allah a kavuşturan yollar kabe canlı yayın, İlim amel ihlâs ve kulu Allah a kavuşturan yollar Üç boyutlu kuran oku İlim amel ihlâs ve kulu Allah a kavuşturan yollar kuran ı kerim, İlim amel ihlâs ve kulu Allah a kavuşturan yollar peygamber kıssaları,İlim amel ihlâs ve kulu Allah a kavuşturan yollar ilitam ders soruları, İlim amel ihlâs ve kulu Allah a kavuşturan yollarönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes