> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Nedir ?  > Sizden Gelenler (Tasavvuf)  > Halvetlerin lüzûmuna dair
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Halvetlerin lüzûmuna dair  (Okunma Sayısı 671 defa)
05 Aralık 2010, 12:03:12
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 05 Aralık 2010, 12:03:12 »



HALVETLERİN LÜZÛMUNA DAİR


Mehmed Zâhid Kotku (Rh.A)



Hepimizce ma'lûmdur ki, bir cem'iyet içinde muhtelif fikir ve akîdelere sahip, çok çeşitli insanlar bulunagelmektedir. Bir kısmı mü'min, bir kısmı fâsık, bir kısmı münâfık, mason, komünist; inançsız, akîdesiz, bir kısmı da kâfir ve müşriklerdir. Böyle bir toplum içinde yaşayan insan, elbette bunlardan birine takılacak ve o zümrenin malı olacaktır. Bugünkü maârif sistemi de buna çok müsâit olduğundan, gerek yetişenin ve gerekse evlâtlarını yetiştirmek isteyen ebeveynin ne kadar uyanık olması lâzım geldiği pek âşikârdır.

Yalnız dünya refâhını ve midelerini düşünenlere sözümüz yoktur. Kendileri kemâl sâhibi ve uyanık olmayan babaların, kendileri de evlâdları da dâimâ tehlike içindedirler. Bu sebeble kemâl, herkes için matlûb ve lâzımdır. Kemâle gelmeyen her şey hattâ meyveler, mahsuller hiç bir şeye yaramazlar. Meselâ, aldığınız bir kavun veya karpuzu yorula yorula eve getirir, kesersiniz. Ham çıkarsa bir işe yarar mı? İşte insan da böyledir.

Sakın kardeş sen böyle olma! Bütün kâinat ve içindeki her şey senin için yaratılmış ve senin emrine verilmiştir. Yerdekilerden başka gökler, ay, güneş ve yıldızlar hepsi senin hizmetindedir. Artık sen kendinin ne büyük ve ne kıymetli bir varlık olduğunu düşün de, öyle işe yaramaz ham bir halde kalma. Bunun en güzel yolu Peygamberimiz SAS Hazretleri'nin gösterdiği yoldur ve onun bizzat bizlere örnek olarak kendinde tatbik ettiği sünnetidir.

Yine ma'lûmdur ki, nefis dâimâ fena ve günah da olsa, hep kendi arzularının meydana gelmesini ister. Bunu önlemek ve mâni olmak kolay bir iş değildir. Hele bir kere alıştı ise, artık "O kudurmuştan beterdir." derler ya, "Öylesini ancak teneşir temizler." denilmiştir ki, acı da olsa bir hakîkattir. Ne yazık ki, öylelerin zararı yalnız kendine değil, aynı zamanda cemiyet içinde bir tehlikedir.

Bu hale düşmemek, iyi ve kâmil bir insan olarak kendisine ve yaşadığı topluma faydalı olabilmek için Peygamberimiz SAS Efendimiz'in yaptığı gibi, hiç olmazsa her sene bir ay bir köşe-i vahdete, inzivâya çekilip, insanlardan tecerrüdle kendini Hakk'a verip, gönül aynasını temizlemeye ve parlatmaya çalışmalı ve Hak'tan gelecek olan envâr-i ilâhiyye-i kudsiye ile içini ve dışını pâk etmelidir. Peygamberimiz SAS Efendimiz'in ma'nevî huzurlarında bulunarak, feyz-i ma'nevîlerinden istifâde ile, Cenâb-ı Feyyâz-ı Mutlak Hazretleri'ne gece gündüz ilticâda bulunmak suretiyle ve biraz kanâatkârâne bir çorbaya râzı olarak, hem de oruçlu olmalıdır. İcab ederse, bunu istediği kadar uzatmak mümkündür.

Yalnız şu var ki, başlangıçta muhakkak bir mürebbînin, bir mürşidin idâresi altında olmak lâzımdır. Sonra kendi kendine yapmak mümkünse de, yine tenezzülen ve tevâzuan bir mürebbî veya bir mürşidin huzurunda yapmak daha lâyık ve evlâdır.

Halvet, güzîde ve hâlis insanların sıfatıdır. Onlar dâimâ yalnızlıktan hoşlanırlar. Çünkü yalnızlık hâlinde murâkabe ve tefekkür daha güzel ve daha a'lâ olacağından, hemen halveti ihtiyar ederler. Mümkün oldukça insanlardan kaçarlar. Uzlet hâliyle vakit geçirmeye çalışırlar. Zîrâ uzlet, vuslat alâmetidir ve her sülûk sâhibi için, bâhusûs iptidâ hallerinde uzlet şarttır. Alışageldiği kötü ve çirkin huy ve âdetlerin terki de başka türlü mümkün olmaz. Hak ile ünsiyyet peydâ edebilmek için, muhakkak halvet ve uzlet gereklidir.

Görmez misin, av kuşlarını yakalamak için ellerine geçirdikleri doğan, atmaca denilen kuşları, erbâbı nasıl terbiye ediyor?.. Onları tutup karanlık bir yerde hapsediyorlar. Akşam, sabah et ve sularını veriyorlar. Bir ay veya kırk günde eski yabânî hayatını unutup, kendini besleyene itâat ediyor ve onunla ünsiyet peydâ ediyor. Artık onun emrinden dışarı çıkmıyor. Omuzunda kırlara gidiyor ve gösterilen kuşun üzerine hücum edip yakalıyor, sahibine getiriyor. Halbuki bu kuş evvelce insandan kaçar ve tuttuğu kuşu hemen parçalar, yerdi. Bak bir halvette nasıl mutî' oldu.

İnsan, elbette hayvanla kıyas edilemez. Onun kemâli ve ma'nevî lezzetlere ve feyizlere nâil olması, kâmil insanların idaresindeki halvetlere muhtaçtır.

Ba'zı kimseler, bunda şöhret vardır diye i'tiraz etmek istemişlerse de, bu iddialar Rasûlüllah SAS in fiilleriyle reddolunur. Biz Rasûl-ü Ekrem'e uymaya mecburuz. Şöhret âfettir velâkin Resûlullah'ın sünnetlerinde değildir. O zaman sakal da, bıyık da, ulemâ kisveleri de, va'z ve nasihattaki edebî ifadeler, (belâğat, fesâhat) da, evlerdeki mobilya ve lüks eşya, atlar, arabalar, otomobiller ve daha nice şeyler var ki, hep şöhreti mûcibdirler. Bunlara i'tiraz edilmeyip de insanların kemâline vesîle olan ibâdetlere ve bâhusûs, Rasûl-ü Ekrem SAS Efendimiz sünneti olmak hasebiyle halvete dil uzatmak, elbette iyi bir netice vermez.

Halbuki, insanlarla ünsiyet, iflâs alâmetidir, demişlerdir. İbrahim Hakk'ı Hazretleri bir beyitinde: (Alâmet-ül-iflâs, el-isti'nâsü bin-nâs) "İnsanlarla kaynaşmak, iflâs alâmetidir." demişler ki, pek doğrudur.

Görüyoruz ki, insan bir şeye alıştı mı, ne kadar kötü de olsa bırakması kolay olmuyor. İşte en basit misâli: Sigara, vücuda zarar. keseye zarar, fakat ne olursa olsun kolayca bırakılmayır. Başkalarını da buna kıyas edebiliriz. Meselâ, kahve ve gazinolara, sinemalara, içkiye alışan kimselerin hâli ma'lûm... Hele kumara alışanların hâli içler acısıdır.

İşte bu sebeblerden nâşî iyilere de, kötülere de halvet lâzımdır. Halvet sebebiyle iyilerin iyiliği artar, kötülerin de kötü huylarını bırakmalarına sebep olur. Bir gün görürsünüz ki, o kötü sandığınız adam, ıslâh-ı nefis ederek ne güzel huylu bir adam olmuştur. Bunların nümûneleri de pek çoktur.

Ondan dolayıdır ki, halvet yalnız sülûk ehline değil, bütün imân ehli için âdetâ şarttır. Bâhusûs tarîkat ehline muhakkak şarttır. Zîrâ Hak yolunda mücâhedenin başlangıcıdır. Çünkü nefsine esîr ve mahkûm olan kimselerden tam bir mücâhede beklenemez. Mücâhidlere Cenâb-ı Hakk'ın lütûf ve ihsânı ve hidâyeti çok ve mebzûlen verilir. Zîrâ, insan hakîkaten nefs-i emmârenin elinden kurtulmadıkça rahat yüzü görmesine imkân yoktur. Bundan dolayı iptidâ hallerinde nefsiyle mücâhede edemiyen zavallıların, son zamanlarında tarîkate girmekle bir şeyler elde etmesi muhaldir. Yâni, hâlini tebdîl ve tağyîr etmesi, mânevî feyizlere nâil olması ve hakikî bir ehl-i tarîk olması âdetâ mümkün değildir, diyeceği geliyor insanın.

Bâyezîd-i Bestâmî KS Hazretleri'nin ve diğer emsallerinin mücâhedesine bakınca insan hayretlere düşüyor. Risâle-i Kuşeyrî'nin 57'nci sahifesinde yazıldığına göre, 12 sene nefsiyle mücâhededen sonra ancak dışını ıslâh edebilmiş. Nefsinin iç arzularını yenmek için de 5 sene çalışmış. Ayrıca bir sene de mütemâdiyen içini gözetlemiş, fakat ne görsün?!.. Yine iç âleminde Hakk'ın rızâsına muğayir puta benzer hevâ, heves var. Onların da yok olması ve içindeki pisliklerin ve fenalıkların gitmesi için tam 12 sene daha mücâhededen sonra hakîkatlere âşinâ oluyor ki, (12 + 5 + 1+ 12 = 30) cem'an 30 sene nefsiyle mücâhede ile ömrünü geçirmiş demektir.

İnsanın ömrü ise re'sül-mâli, sermayesidir. Onu boşa zâyi' ederse, ona ne demek lâzım bilmem?

Büyükler demişler ki: Bu tarîk, üç esas üzere kurulmuştur:

1. Yemeği ancak zarûret mikdarı ve iyice acıkınca yemek,

2. Uykuyu ancak uyku galebe edince uyumak,

3. Konuşmayı da ancak ihtiyaç duyulduğunda zarûret miktarı konuşmak.


Bilinmelidir ki, sözler amelden addedilecek ve amel defterine geçecektir.

Mücâhedenin aslı ve gâyesi, nefsi alışmış olduğu kötü âdetlerden kesmek ve kurtarmak, dâimâ onun arzuları hilâfına hareket etmektir. Avâm-ı nâs, çok amel yapmayı isterler. Havâs ise, hallerinin, içlerinin tasfiyesini kasdederler. Aç durmak, geceleri uyumamak zor bir şey değildir. Alışma işidir, alışınca kolay olur. Fakat hallerin tasfiyesi, iyi ahlâk sahibi olmak, kötü huyları bırakmak, dâimâ Hakk'ın rızâsını gözetmek ve hareketlerini ona göre tanzim etmek, ne kadr makbul ve medh-ü senâya şâyeste ve lâyıktır. Zîrâ, diyânet aslında şu üç şeyden ibârettir:

1. Emânete riâyetkâr olmak,

2. İstikâmetten ayrılmamak,

3. Tâat-i ilâhiyyeye, ubûdiyyete devamdır.


İnsan kendini şu ölçülere vurunca, kendi numarasını, kendisi pekâla verebilir. Hele îmân bahsinde zikr olunduğu gibi, îmânı kâmil olan mü'minleri, îmânları hatâ ve günahlardan men'eder, korur. Günah işlemelerine mâni olur ve onu dâimâ hayırlara sevk eder.

Kâmil mü'minler, ibâdete ve tâate son derece riâyetkâr olmakla beraber, hak ve hukuka da o kadar dikkatlidir. Günahlardan da çok korkar ve kaçar. Maâzallah haram bir lokmayı ağzına almasına kat'iyyen ihtimal verilmez. Sözlerine de çok sâdıktır. Kat'iyyen boş ve fuzûli bir sözü ağzına almaz. Hatır yıkmak, gönül kırmaktan son derece kaçınır. Kimsenin gıybetini yapmaz. Lâf getirip, götürmek gibi âdîlikleri irtikâb etmez. Sabırlı, mütehammil, gayretli, metânetli, cömerd, dâimâ ve dâimâ Hakk'ın rızâsını gözetmekle, yani yaptığı bütün işleri, Hak sübhânehû ve Teàlânın râzı olacağı veçhile yapar. Bütün iyi ahlâkları elde etmeğe ve kötü huylardan da uzak kalmağa gayret eder.

İşte böyle olgun ve kâmil bir müslüman olmak hepimizin istediği ve sevdiği bir şeydir. Lâkin iyi bir meyvayı elde etmek için, ne kadar çalışmalar oluyor. Öyle hemen istemekle olmadığı da ma'lûmdur. Öyle ise, o güzel ahlâk ve kâmil îmânın da, öyle yalnız istemekle olmayacağı bilinmelidir.

Bu hususda en kısa ve güzel yol da, Peygamberimiz SAS Efendimiz'in rehberlik edip, bilfiil gösterdiği yoldur. Halbuki, Peygamberimiz SAS böyle halvetlere muhtaç da değildirler. O, ancak bizlere örnek ve nümûne olmak, bizim de öyle hareke...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Halvetlerin lüzûmuna dair
« Posted on: 29 Mart 2024, 09:47:52 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Halvetlerin lüzûmuna dair rüya tabiri,Halvetlerin lüzûmuna dair mekke canlı, Halvetlerin lüzûmuna dair kabe canlı yayın, Halvetlerin lüzûmuna dair Üç boyutlu kuran oku Halvetlerin lüzûmuna dair kuran ı kerim, Halvetlerin lüzûmuna dair peygamber kıssaları,Halvetlerin lüzûmuna dair ilitam ders soruları, Halvetlerin lüzûmuna dairönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes