> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Nedir ?  > Sizden Gelenler (Tasavvuf)  > Gaybı kim bilir
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Gaybı kim bilir  (Okunma Sayısı 917 defa)
23 Temmuz 2010, 15:04:17
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 23 Temmuz 2010, 15:04:17 »



Gaybı Kim Bilir?


Gayb meselesi gündeme geldiğinde bir kısım kimseler “gayb” çerçevesine giren hususların hiç birinin hiçbir insana açık olmadığını, bir kısım kimseler ise bazı insanların gayb alanına giren ne varsa hepsini bildiğini ileri sürer Bu tavırlardan birinin ifrat, diğerinin tefrit olduğu, dolayısıyla her iki tavrın da Ehl-i Sünnet büyüklerin tutum ve kabulleriyle örtüşmediği açıktır

Tartışma gündemimizden ne yazık ki düşmeyen konulardan birisi de gayb meselesi Bu durum, din anlayışımızın dönüşmeye başladığının bir göstergesi aslındaZira bu türden tartışmalar büyük, “külli” bir problemin yansımasıdır

Gayb meselesi gibi, itikadî ve fıkhî mezheplerin varlığı, icmaın bağlayıcılığı, Sünnet-i seniyye’nin otoritesi… gibi “tartışmalı” hale getirilmek istenen konular, hep bu “külli” problemin uzantılarıdır Hatta bu problemin bir görünümü olarak günümüzde Yüce Kitabımız etrafında birçok tartışma açılmaya çalışılmaktadır

Problem “külli” olunca, cevabı da elbette külli olmalıdır Ancak bu, ilmî seviyede ve geniş çaplı araştırmalar gerektirdiğinden, biz burada sadece bu külli problemin parçalarından birini bahis konusu edeceğiz

Gayb meselesi gündeme geldiğinde bir kısım kimseler “gayb” çerçevesine giren hususların hiç birinin hiçbir insana açık olmadığını, bir kısım kimseler ise bazı insanların gayb alanına giren ne varsa hepsini bildiğini ileri sürer Dolayısıyla bu gruplardan ilki Rasul-i Ekrem sav Efendimiz’in ve evliyaullahın gayb bilgisine muttali olma konusunda sıradan insanlardan hiçbir farkının bulunmadığını söylerken, ikincisi Rasul-i Ekrem sav Efendimiz’e ve evliyaullaha beşer üstü ve mutlak bir hususiyet izafe etmiş olmaktadır

Bu tavırlardan ilki, geçmişte örneği bulunmayan, nevzuhur bir akımın, İslâm modernizminin temsilcileri tarafından dile getirilirken, ikincisi, genellikle bilgi eksikliğinden veya yanlış bilgiden kaynaklanan bir tutum olarak dikkat çekmektedir

Bu tavırlardan birinin ifrat, diğerinin tefrit olduğunu, dolayısıyla her iki tavrın da Ehl-i Sünnet büyüklerin tutum ve kabulleriyle örtüşmediğini söylememiz gerekiyor Oysa Ehl-i Sünnet, her meselede nassların (ayet ve hadislerin) çizdiği sınırdan ayrılmama tavrıyla diğerlerinden ayrılır Nasslar neyi nasıl haber vermişse bizler ona öylece inanırız

Gayb nedir?

Evvela “gayb”ın, biri “mutlak”, diğeri “izafî” olmak üzere iki kısma ayrıldığını belirterek başlayalım “Mutlak gayb”, hiçbir mahlukun bilemeyeceği gayb türüdür ki, Kur’an’da zikredilen “beş gayb” (mugayyebat-ı hams) bunlardandır

Lokman suresinin 34 ayetinde bu 5 gaybın şunlardan ibaret olduğu zikredilmiştir: Kıyametin ne zaman kopacağı, yağmurun tam olarak nereye, ne zaman ve ne kadar yağacağı, rahimdeki ceninin cinsiyeti, şahsiyeti, şekli-şemali vs, kişinin yarın ne kazanacağı ve nerede öleceği

Bu hususları Allah Tealâ’dan başka hiç kimse tam anlamıyla bilemez Teknolojinin ilerlemesiyle bunlardan bir kısmının “bilinebilir” hale geldiğini söylemek ya demagoji veya cehalettir Zira insanoğlunun yağmur veya rahimdeki ceninin durumu hakkında bildikleri, hiçbir zaman “bütün detaylarıyla kesinlik ifade eden” bilgi türü değildir ve Allah Tealâ bunların bilgisini hiç kimseye vermemiştir

Elmalılı merhum, “mutlak gayb”a ilişkin olarak da rüya, ilham, keramet vb sebeplerle bazı şeyler “sezilebilmesinin” mümkün olduğunu, ancak bunların hiç birisinin zan ve vehimden uzak, yakinî ilim olamayacağının altını çizer (Hak Dini Kur’an Dili, 8/ 5415)

“İzafî gayb” ise mahlukattan bir kısmının, Allah Tealâ’nın bildirmesiyle bilebileceği gayb türüdür Peygamberlerin muttali kılındıkları gaybî hadiseler böyledirEsasen bir insan için gayb olduğu halde başka biri için gayb olmayan hususlar da bu kapsama girer Kalbimizden geçen hususlar buna örnektir Herkes kendi kalbinden geçeni bilir; dolayısıyla bu onun için gayb değildir Ama bunu bir başkası bilemeyeceği için, insanın içinden geçen şeyler başkaları açısından gaybdır

Gaybı, “meydana gelmiş” ve “henüz vuku bulmamış” gayb türleri şeklinde ayrı bir tasnife tabi tutmak da mümkündür Evrenin herhangi bir yerinde meydana gelen kozmik olaylar ile dünyanın bilinmedik bir bölgesinde vuku bulan hadiseler, insanoğlunun bilgi sınırları dışında kaldığı sürece birinci kategoriye örnek oluşturur Kıyamet ise henüz vuku bulmadığı için ikinciye örnektir

Allah Tealâ’nın bildirmesi

Allah Tealâ, gaybın bir kısmını bir kısım kullarına bildirdiğini haber vermektedir Kur’an’da da gerek Efendimiz sav’in, gerekse diğer peygamberlerin Allah Tealâ’nın bildirmesiyle gaybdan haberler verdiklerini ortaya koyan ayetler mevcuttur Bunlardan bazıları şöyledir:

“Allah, onu (Hz İsa’yı) İsrailoğullarına bir peygamber olarak gönderecek (ve o da onlara şöyle diyecek): ‘Şüphesiz ben size Rabbinizden bir mucize getirdimBen çamurdan kuş şeklinde bir şey yapar, ona üflerim O da Allah’ın izniyle hemen kuş oluverir Körü ve alacalıyı iyileştiririm ve Allah’ın izniyle ölüleri diriltirimEvlerinizde ne yiyip ne biriktirdiğinizi size haber veririm Eğer müminler iseniz bunda sizin için elbette bir ibret vardır” (Âl-i İmran, 49)

“Allah, pisi temizden ayırıncaya kadar müminleri içinde bulunduğunuz şu durumda bırakacak değildir Allah, size gaybı bildirecek de değildir Fakat Allah, elçilerinden dilediğini seçer (gaybı ona bildirir) O halde, Allah’a ve peygamberlerine iman edin Eğer iman eder ve takva sahibi olursanız sizin için büyük bir mükâfat vardır” (Âl-i İmran, 179)

“Bu suretle İbrahim’e göklerin ve yerin melekûtünü gösteriyorduk ki yakîn hasıl edenlerden olsun” (En’âm, 75)

“Yusuf dedi ki: “Sizin yiyeceğiniz yemek size gelmeden önce, onun ne olduğunu bildiririm Bu, bana Rabbimin öğrettiklerindendir Ben, Allah’a inanmayan ve ahireti inkâr eden bir milletin dinini bıraktım” (Yusuf, 37)

Bunlar ve benzeri muhtevadaki başka birçok ayet-i kerime, Allah Tealâ’nın, peygamberlerini, diğer insanlar için gayb olan bir kısım şeylere muttali kıldığını açık bir şekilde anlatmaktadır

O halde Kur’an-ı Kerim’in, Rasul-i Ekrem sav Efendimiz’in gaybı bilmediğini anlatan ayetlerini nasıl anlamak gerekir?

Peygamber Efendimiz ve gayb

Yüce Kitabımız’da şöyle buyurulur: “De ki: ‘Ben size, Allah’ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum Ben gaybı da bilmem Size, ben bir meleğim de demiyorum Ben sadece bana gönderilen vahye uyuyorum’ De ki: ‘Görmeyenle gören bir olur mu? Siz hiç düşünmez misiniz?’” (Enfal, 50)

Bir başka ayet-i kerimede de şöyle buyurulur: “De ki: ‘Allah dilemedikçe ben kendime bir zarar verme ve bir fayda sağlama gücüne sahip değilim Eğer ben gaybı biliyor olsaydım, daha çok hayır elde etmek isterdim ve bana kötülük dokunmazdı Ben inanan bir kavim için sadece bir uyarıcı ve bir müjdeciyim’” (A’raf, 188)

Bunlar ve benzeri muhtevadaki diğer bazı ayetler Rasul-i Ekrem sav Efendimiz’e gayb bilgisi verilmediğini ifade etmektedir Bu durumda daha önce zikrettiğimiz ayet-i kerimelerle bunlar arasında bir uyuşmazlık olduğunu mu söylemek gerekiyor?

Elbette bu sorunun cevabı “hayır”dır

Öncelikle şunu belirtelim ki, “gaybı Allah’tan başkası bilmez” ifadesi, hangi anlamda kullanıldığına bağlı olarak hem doğrulanabilir, hem de yanlışlanabilir Şöyle ki: Eğer bu ifade ile Allah Tealâ’nın bildirmesi olmaksızın gaybı hiç kimsenin bilemeyeceği kastediliyorsa; doğrudur Yani hiç kimse, Allah Tealâ kendisine bildirmeden gaybı kendiliğinden bilemez

“Gaybı Allah’tan başkası bilmez” sözünü, “Allah, gaybı hiç kimseye bildirmez, dolayısıyla hiç kimse gaybı bilemez” anlamında kullanıyorsak, işte bu yanlıştırZira yukarıda zikrettiğimiz ayetler, Allah Tealâ’nın seçtiği elçilere gaybı bildirdiğini açık bir şekilde anlatmaktadır

Dolayısıyla meseleyi şöyle anlamak gerekir: Rasul-i Ekrem sav Efendimiz de tıpkı diğer peygamberler ve hatta melekler gibi gaybı kendiliğinden bilemezAncak Allah Tealâ O’na bir kısım gaybî bilgileri iletirse o zaman gaybı bilir Nitekim aşağıda üzerinde duracağımız gibi Efendimiz sav, bir kısım gaybî bilgilere muttali kılınmış ve bizi de bunlardan haberdar etmiştir

 

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Gaybı kim bilir
« Posted on: 28 Mart 2024, 13:42:04 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Gaybı kim bilir rüya tabiri,Gaybı kim bilir mekke canlı, Gaybı kim bilir kabe canlı yayın, Gaybı kim bilir Üç boyutlu kuran oku Gaybı kim bilir kuran ı kerim, Gaybı kim bilir peygamber kıssaları,Gaybı kim bilir ilitam ders soruları, Gaybı kim bilirönlisans arapça,
Logged
23 Temmuz 2010, 15:04:48
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« Yanıtla #1 : 23 Temmuz 2010, 15:04:48 »

Evliyaullah ve gayb



Peki bir kısım gayba peygamberler dışında muttali kılınan başka insanlar da var mıdır?

Kehf suresinde geçen Hz Musa-Hz Hızır kıssası (65-82), peygamberler dışında da bir kısım gaybî bilgilere muttali kılınan insanlar olduğunu kabul etmemizi gerektirmektedir

Bu çıkarıma, Hz Hızır’ın peygamber olduğu söylenerek itiraz edilebilir Ancak peygamberlerden bahseden ayetler üzerinde bir parça düşünürsek görürüz ki, Kur’an’da zikri geçen peygamberlerin tamamının ya peygamber olduğu tasrih edilmiş, tebliğinin serencamından kesitler sunulmuş yahut peygamberlerin isimlerinin peşpeşe zikredildiği dizgede adı geçmiştir Buna bir de Efendimiz sav’in verdiği haberleri eklemek gerekir Kur’an’da şu veya bu tarzda zikredilmiş peygamberlerin peygamberliği konusunda hadislerde daha fazla detay bulunmaktadır

Hz Hızır hakkında ise Kur’an’da, “katımızdan rahmet verilmiş ve ilim öğretilmiş bir kul” ifadesi geçmekte ve Hz Musa as ile olan ibretâmiz yolculukları anlatılmaktadır Bunun dışında onun peygamberliğine, tebliğine, gönderildiği kavme vs dair hiçbir ayrıntı yoktur Efendimiz sav’den de onun peygamber olduğunu ifade eden açık ve kesin bir bilgi nakledilmemiştir

Dolayısıyla onun gayba dair bilgi sahibi olması, gayba muttali kılınma özelliğinin peygamberlere mahsus olmadığını açıkça göstermektedir

Yine Hz Süleyman as’a, Belkıs’ın tahtını göz açıp kapayıncaya kadar getirebileceğini söyleyen ve dediğini yapan “Kitap’tan bir ilim sahibi olan” kimsenin de peygamber olmadığı açıktır (Neml, 40)

Meselenin Kur’an temelinde değerlendirilmesi sonucunda ortaya çıkan manzara kısaca budur Bir de “rivayetler” vadisine baktığımızda, başta Sahabiler olmak üzere gayba muttali kılınan salih ve veli kullardan nakledilenler hayli fazladır

Mu’tezilî müfessir ez-Zemahşerî, “O bütün gaybı bilir Gaybına kimseyi muttali kılmaz Ancak seçtiği bir elçi bunun dışındadır” (Cinn, 26-28) ayetlerini meşrebi doğrultusunda tefsir etmiş ve ayetlerin “evliyaya izafe edilen kerametleri iptal” ettiğini ileri sürmüştür (el-Keşşâf, IV, 619-20)

Fahruddîn er-Râzî onun bu istidlalini zikrettikten sonra, bu ayette geçen “gaybına” sözcüğünün “kıyametin kopuş vakti”ni anlattığını söyler Yani ayet, kıyametin ne zaman kopacağının bilgisine –“razı olunmuş elçi” müstesna olmak üzere– kimsenin muttali kılınmadığını anlatmaktadır Dolayısıyla bu ayetten hareketle gaybın sadece “razı olunmuş elçi”ye bildirileceğini, başka hiç kimsenin gayba muttali kılınmayacağını söylemek isabetli değildir Aynı surenin 25ayetinde kıyametten bahsediliyor oluşu da bu istidlali destekleyen önemli bir noktadır

Doğrusu bu ayetin, bir kısım gaybî bilgilerin sadece Efendimiz sav’e bildirildiğini, O’nun dışındaki hiçbir varlığın hiçbir gaybî bilgiye muttali kılınmadığını gösterdiğini söylemek, ayete yüzeysel yaklaşmak demektir Zira;

1 Bu ayette kastedilenin, “beşer elçi” yani “peygamber” olduğu açıktır Eğer bunu Efendimiz sav’e tahsis edersek, yazının başında zikrettiğim peygamberlerin verdiği gaybî haberlerin bizzat Kur’an’da zikredildiği vakıasını açıklayamayız

2 Yine böyle bir tahsis, meleklerin de “gaybı bilmeyenler” kategorisinde bulunmasını gerektirir Oysa insanlar için gayb olan pek çok hususun melekler için gayb olmadığı, ayrıca delillendirilmeye ihtiyaç duymayacak kadar açıktır

3 Yine burada “rasul” kelimesi geçmektedir Bu durumda ayetin “nebi”leri istisna harici tuttuğunu söylemek gerekir ki, vakıaya aykırı olur (Bkz el-Âlûsî, Rûhu’l-Ma’ânî, XXIX, 97)

Yüce Allah’ın bir kısım gaybî bilgilere muttali kıldığı insanların sadece peygamberler olmadığı, evliyanın da –peygamberler kadar olmasa bile– bazı gaybiyyata muttali kılındığı konusundaki Ehl-i Sünnet inancı, kaynağını ağırlıklı olarak ilgili hadislerden almakla birlikte, konunun Kur’an ayetleriyle istidlal boyutu sadece zikrettiğim noktalardan ibaret değildir

Hikmet ve gayb bilgisi

Kur’an’da geçen “hikmet” kavramının “gaybî bilgiye ulaşma”yı da içermesi, hatta “vahiy” kavramının yine Kur’an tarafından sadece peygamberlere mahsus olarak kullanılmaması gayb bilgisinin sadece peygamberlere verildiğini söylemenin mümkün olmadığını göstermektedir

Peygamberler dışındaki insanların gaybî haberlere muttali kılınma vasıtalarından biri “ilham” ise, diğeri de, bizzat Efendimiz sav tarafından “nübüvvetin kırk altıda bir cüzü” olarak ifade buyurulan (Buharî, Tirmizî) rüya (sadık rüya/mübeşşirat)’dır

Allah Tealâ tarafından gerek rüya, gerekse ilham, hads vb bir vasıtayla muttali kılınan gaybî bilginin müslüman bilincindeki yeri ve etkisi konusunda pratik tecrübelerden hareketle çok şey söylenebilir Bugün İstanbul’un sadece manevi atmosferinde değil, bulunduğu mahallin fizik görüntüsü üzerinde dahi silinmez bir etkisi bulunan Ebû Eyyub el-Ensarî ra hazretlerinin kabrinin yerinin, Akşemseddin hazretlerinin keşfi ile tesbit edilmesi, üzerinde düşünülebilecek örneklerden sadece bir tanesidir

Şurası açık ki, Sahabe neslinden itibaren bu ümmetin salihlerinden aktarılan ve kuşaktan kuşağa intikal eden kerametler tevatür seviyesindedir Gerektiğinde bu noktanın detaylarına girebileceğimizi belirterek konunun bir başka boyutuna temas etmek istiyorum

Günümüzde bu ve benzeri birçok konu tartışma gündemine sokulurken, “birtakım çevreler tarafından istismar edildiği” gerekçesinin sıklıkla kullanıldığı dikkat çekiyor Doğru olsa bile bu noktanın meselenin özüne etkisi olmadığı açıktır Diyelim ki günümüzde bazı sahtekârlar gaybı bildiklerini iddia ederek cahil halkı aldatıyor ve bu nokta üzerinden çıkar sağlıyor Bu sakıncanın önüne geçmenin yolu, “mevcut” bir şeyin “nâmevcut (yok)” olduğunu söylemek midir?

Bunun doğru bir tutum olmadığını ayrıca belirtmeye gerek yok İnsanların şu veya bu şekildeki telakkisi ne Hakk’ı Hakk olmaktan, ne de bâtılı bâtıl olmaktan çıkarır

Gayb bilgisinin sınırı

İnsanın kendi irade ve gayretiyle elde ettiği bilginin “az bir bilgi” olduğu, Yüce Kitabımız’da altı çizilen bir hakikattir “Sana ruhtan soruyorlar De ki: Ruh, Rabbimin emrindendir Size ilimden ancak az bir şey verilmiştir” (İsra, 85)

Yine Kur’an’da, meleklerin şöyle dediği haber verilir: “Melekler dediler ki: (Ey Rabbimiz!) Seni bütün noksanlıklardan tenzih ederiz Senin bize öğrettiklerinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur” (Bakara, 32)

Sadece melekler değil, peygamberler de sınırlı bilgiye sahiptir “Allah’ın, peygamberleri toplayıp, ‘Siz(den sonra davetiniz)e ne derece uyuldu?’ diyeceği, onların da ‘Bizim hiçbir bilgimiz yok; gaybleri hakkıyla bilen ancak sensin’ diyecekleri günü hatırlayın” (Maide, 109) ayeti, peygamberlerin dahi Allah Tealâ’nın bildirmesi olmadığında gaybî bilgiye sahip olamadıklarını anlatmaktadır İnsanın kendi irade ve gayretiyle elde ettiği bilgi sınırlı olunca, kendi iradesi dışında kendisine verilen gaybî bilginin sınırlı olması elbette çok daha anlaşılır bir durumdur

İkinci bir nokta da şudur: Gerek peygamberler, gerekse evliyauullah, kendi istedikleri zamanda, miktarda ve şekilde değil, Allah Tealâ’nın istediği zamanda, miktarda ve şekilde gaybî bilgiye mazhar olurlar Dolayısıyla onların, istedikleri zaman istedikleri gaybî bilgiye muttali olmaları söz konusu değildir Şu kadar ki, şayet Allah Tealâ’dan, herhangi bir gaybî bilgiyi elde etmeyi dilerlerse ve bu dilekleri Allah Tealâ tarafından kabul buyurulursa, ancak o zaman böyle bir şey söz konusu olabilir

Bir noktanın daha izahıyla yazıyı nihayetlendirelim: Yukarıdan beri, Yüce Allah’ın dilemesiyle gaybî bilgiye muttali olanları “peygamberler ve evliyaullah” diye ifade ediyoruz Bu, gaybî bilgiye ulaşma konusunda peygamberlerle evliyaullah arasında hiçbir fark bulunmadığı anlamına gelmez Evliyaullah, peygamberlerin muttali kılındığı her türlü gaybî bilgiye sahip olabilir anlamına gelmez Kâinatın ve insanın yaratılışı, geçmiş peygamberlerin ve kavimlerin kıssaları, kıyamet alametleri ve ahiret ahvali gibi konulara ilişkin külli haber ve bilgiler sadece peygamberlere verilmiştir Gerek bu konularla ilgili olarak, gerekse diğer hususlarda evliyaullahın muttali kılındığı gaybî bilginin daha cüz’î olduğunu görüyoruz

İkinci bir husus da, evliyaullahın bir kısım gaybî haberlere muttali kılınmasının, ümmeti oldukları peygamberin hak davasının teyidi anlamına geldiği gerçeğidir



Ebubekir SİFİL
 

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

26 Aralık 2016, 18:16:03
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #2 : 26 Aralık 2016, 18:16:03 »

Esselamu aleykum.Gaybi yalniz ve yalniz allah bilir.Gaybi bilen allahin rahmetine kavusan kullardan olalim inşallah.Rabbim razi olsun bilgilerden...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

22 Şubat 2017, 16:08:26
Ruhane
Yeni Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 9.473


« Yanıtla #3 : 22 Şubat 2017, 16:08:26 »

Gaybi bilen sadece Rabbimizdir
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
07 Mart 2017, 15:03:24
Ruhane
Yeni Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 9.473


« Yanıtla #4 : 07 Mart 2017, 15:03:24 »

Rabbim sen bizleri dogru yoldan ayirma insaalah
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes